Ağustos
ortalarında, uluslararası medya kuruluşları yaygın olarak, ABD ve Türkiye’nin
Suriye’deki çıkarlarıyla ilişkili konularda uzlaşmaya vardığını bildirdi.
İki
tarafça de olumlu bir adım olarak görülmesine rağmen, girişim uyuşmazlıklara hiçbir
surette bir çözüm getirmemiştir. Aslına bakıldığında, bu iki devletin ulus
devlet Suriye toprakları üzerine pazarlık yapmaları, Suriye Devleti’nin
egemenliğinin temelini çürütmektedir.
Büyük
bir ilgi görmesine rağmen, anlaşma halen sadece, bir başka pazarlığın konusu
olacak ayrıntılarıyla geniş hatlara sahip ya da çerçeve düzeyindedir. Veya
başka bir ifadeyle, her iki tarafın da şu ana kadar geldiği nokta, en fazla bir
niyet beyanı, bir potansiyel anlaşmadır. Aralarında, halen, geniş çaplı bir
fikir ayrılığı mevcut.
Genel
anlamda, her iki tarafın üzerinde mutabık kaldığı taslak anlaşma üç durumu içinde
barındırıyor olabilir. Anlaşmanın temeli, ABD ve Türkiye’nin, güvenlik
durumunun müştereken kontrolü amacıyla, Suriye tarafında Türkiye-Suriye sınırı
boyunca bir güvenli ya da tampon bölge, barış koridoru kurabilecek olmalarıdır.
İkincisi, iki ülke işbirliklerini yönetmek üzere Türkiye’de ortak bir kumanda
merkezi kurabileceklerdir. Üçüncüsü, tampon bölge halihazırda Türkiye’de
bulunan Suriye’li mültecileri yerleştirmek için kullanılabilecektir.
İki
ülke arasındaki temel ayrılık, bu güvenli bölgenin mahiyetinde yatıyor.
Türkiye, Suriye tarafında Türkiye-Suriye sınırı boyunca 30-40 km derinliğinde
ve 470 km uzunluğunda, sadece Türk ordusu tarafından kontrol edilecek bir
koridora sahip olmayı istiyor.
Bununla
beraber, ABD Ankara Büyükelçiliği’nin yayınladığı bir belgeye göre,
Amerikalılar, Türk ve Amerikan askerlerinin müşterek olarak devriye gezeceği
sadece 5 km’lik daha dar bir koridor, Suriye’nin 9 km içine uzanan ve sadece
Amerikan askerlerinin devriye gezeceği başka bir koridor ve pazarlık edilen
amaçlar için 4 km’lik ilave bir koridor kurulmasının istiyor., ABD, koridorun
uzunluğu açısından Türklerin 470 km olması fikrine karşılık 100 km’lik bir uzunluk
öneriyor.
Suriye’deki
Kürt meselesi üzerindeki konumlanışlarına bakıldığında, aralarındaki devasa
ayrılık iki devlet arasındaki derin çatışmayı yansıtıyor. Amerika’nın nihai
amacı, İsrail gibi güvenilir bir ABD müttefiği olarak hareket eden, sadece
Suriye Kürtleri’nin kontrolünde bir alan oluşturmaktır. O nedenle, Kürtleri
korumak Washington’ın birincil hedefidir.
22 Ağustos 2019'da çekilen bir resim, Suriye'nin kuzeyindeki Idlib eyaletinde Maaret el-Numan'dan geçen ve Suriye'ye yapılan iki günlük bir görevden sonra Türkiye'ye geri dönen Türk askeri araçlarını gösteriyor.
[Photo/VCG]
Bu
hedef, Amerikalıların 1990’larda ve tekrar 2003’deki Irak Savaşı’ndan sonra üzerinde
çalıştıkları bir “Irak Kürt Bölgesi”nden hiçbir şekilde farklı değildir. Oysa,
Türkiye tamamıyla farklı bir yaklaşıma sahip ve Suriye Kürtleri’ni Türkiye’deki
ayrılıkçı Kürt güçlerinin yan kuruluşu olarak görüyor. Bu nedenle de, Türkiye’nin
istediği de, tüm Kürt ayrılıkçılarının üzerine gidebilmek amacıyla askeri
imkanlarını serbestçe kullanabileceği bir koridor elde etmek.
İki
ülkenin oldukça hassas bir anlaşmaya varabildikleri bir gerçek. Her iki ülke
de, koridor konusundaki pozisyonlarını geliştirebilmek amacıyla bir anlaşmaya
varmak istiyor.
Yine
de, bu temel çelişkiye göre hüküm verildiğinde, uygulanabilir sağlam bir
anlaşmaya varabilecekleri olanaklı görünmüyor. Bir anlaşmaya varsalar dahi, bu
uzun sürmeyebilir. Zaman testine dayanabilen birbirine tamamen zıt yaklaşımlar
üzerine oturtulmuş anlaşma yoktur.
Türkiye,
ABD’nin Kürt güçlerini koruma fikrine müsamaha gösteremediği sürece, ABD de
Türkiye’nin, bu güçlerin üzerine gitmek amacıyla sınırı geçmesini kabul
etmeyecektir.
İki
ülke arasındaki diğer bazı konulardaki ihtilaflar da, herhangi bir anlaşmanın temelinde
olması gereken karşılıklı güveni zayıflatacaktır.
S-400 füze savunma sisteminin bir bölümünü Rusya'dan taşıyan bir Rus Antonov askeri kargo uçağı, 12 Temmuz 2019'da Ankara'daki Murted Hava Üssü'ne indikten sonra boşaltılıyor. [Photo/Xinhua]
Bunlardan
birincisi, Türkiye’nin, Amerika’nın gözünde bir NATO müttefiğinin ihanetini
temsil eden Rus S-400 savunma sistemini satın almış olması.
İkincisi,
iki ülke arasında Fethullah Gülen konusunda anlaşmazlık olması. Türkiye, Gülen’i
2016 darbe girişiminin planlayıcısı olarak görüyor ve ABD’den iade edilmesini
istiyor, ancak Washington bunu reddediyor.
Üçüncü
olarak, ABD’nin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, politik gücünü
yoğunlaştırma çabalarından dolayı “diktatör” babında sert bir eleştiriye tabi
tutması, iki ülke arasındaki güvensizliğe katkıda bulunuyor.
Sonuncu
ancak, tartışmayı Suriye’nin ortadan kaldırılması üzerine yaptıkları için en az
diğerleri kadar önemli olan konu, her iki ülkenin yaptığı pazarlıkların Suriye’nin
egemenliğine ciddi olarak zarar veriyor olması. Suriye, gerek yarı bağımsız bir
Kürt bölgesinin kurulmasına yol açabilecek Suriye Kürtleri için güvenli bir
bölge yaratacak Amerikan planından, gerekse Türkiye’nin ayrılıkçıların üzerine
gitmek amacıyla bir tampon bölge oluşturma çabalarından zarar görecek.
Suriye
şu anda sekiz yıllık iç savaştan sonra kendini bir ulus devlet olarak yeniden
inşa etme aşamasındadır ve Kürt bölgesi bu devletin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Merkezi hükümetten uzak bir Kürt bölgesi istikrarlı bir Suriye yaratmayacaktır.
Jin Liangxiang
Şangay Uluslararası
Araştırmalar Enstitüsü, Batı Asya ve Afrika Araştırmaları Kıdemli Araştırma
Görevlisi.
China.org.cn,
23 Ağustos, 2019
Çeviri: IŞIK