23 Ağustos 2019 Cuma

ABD ve Türkiye Güvenli Bir Bölge Üzerinde Gerçekten Mutabakata Varabilir mi?



Ağustos ortalarında, uluslararası medya kuruluşları yaygın olarak, ABD ve Türkiye’nin Suriye’deki çıkarlarıyla ilişkili konularda uzlaşmaya vardığını bildirdi.

İki tarafça de olumlu bir adım olarak görülmesine rağmen, girişim uyuşmazlıklara hiçbir surette bir çözüm getirmemiştir. Aslına bakıldığında, bu iki devletin ulus devlet Suriye toprakları üzerine pazarlık yapmaları, Suriye Devleti’nin egemenliğinin temelini çürütmektedir.

Büyük bir ilgi görmesine rağmen, anlaşma halen sadece, bir başka pazarlığın konusu olacak ayrıntılarıyla geniş hatlara sahip ya da çerçeve düzeyindedir. Veya başka bir ifadeyle, her iki tarafın da şu ana kadar geldiği nokta, en fazla bir niyet beyanı, bir potansiyel anlaşmadır. Aralarında, halen, geniş çaplı bir fikir ayrılığı mevcut.

Genel anlamda, her iki tarafın üzerinde mutabık kaldığı taslak anlaşma üç durumu içinde barındırıyor olabilir. Anlaşmanın temeli, ABD ve Türkiye’nin, güvenlik durumunun müştereken kontrolü amacıyla, Suriye tarafında Türkiye-Suriye sınırı boyunca bir güvenli ya da tampon bölge, barış koridoru kurabilecek olmalarıdır. İkincisi, iki ülke işbirliklerini yönetmek üzere Türkiye’de ortak bir kumanda merkezi kurabileceklerdir. Üçüncüsü, tampon bölge halihazırda Türkiye’de bulunan Suriye’li mültecileri yerleştirmek için kullanılabilecektir.

İki ülke arasındaki temel ayrılık, bu güvenli bölgenin mahiyetinde yatıyor. Türkiye, Suriye tarafında Türkiye-Suriye sınırı boyunca 30-40 km derinliğinde ve 470 km uzunluğunda, sadece Türk ordusu tarafından kontrol edilecek bir koridora sahip olmayı istiyor.

Bununla beraber, ABD Ankara Büyükelçiliği’nin yayınladığı bir belgeye göre, Amerikalılar, Türk ve Amerikan askerlerinin müşterek olarak devriye gezeceği sadece 5 km’lik daha dar bir koridor, Suriye’nin 9 km içine uzanan ve sadece Amerikan askerlerinin devriye gezeceği başka bir koridor ve pazarlık edilen amaçlar için 4 km’lik ilave bir koridor kurulmasının istiyor., ABD, koridorun uzunluğu açısından Türklerin 470 km olması fikrine karşılık 100 km’lik bir uzunluk öneriyor.

Suriye’deki Kürt meselesi üzerindeki konumlanışlarına bakıldığında, aralarındaki devasa ayrılık iki devlet arasındaki derin çatışmayı yansıtıyor. Amerika’nın nihai amacı, İsrail gibi güvenilir bir ABD müttefiği olarak hareket eden, sadece Suriye Kürtleri’nin kontrolünde bir alan oluşturmaktır. O nedenle, Kürtleri korumak Washington’ın birincil hedefidir.


22 Ağustos 2019'da çekilen bir resim, Suriye'nin kuzeyindeki Idlib eyaletinde Maaret el-Numan'dan geçen ve Suriye'ye yapılan iki günlük bir görevden sonra Türkiye'ye geri dönen Türk askeri araçlarını gösteriyor.
[Photo/VCG]

Bu hedef, Amerikalıların 1990’larda ve tekrar 2003’deki Irak Savaşı’ndan sonra üzerinde çalıştıkları bir “Irak Kürt Bölgesi”nden hiçbir şekilde farklı değildir. Oysa, Türkiye tamamıyla farklı bir yaklaşıma sahip ve Suriye Kürtleri’ni Türkiye’deki ayrılıkçı Kürt güçlerinin yan kuruluşu olarak görüyor. Bu nedenle de, Türkiye’nin istediği de, tüm Kürt ayrılıkçılarının üzerine gidebilmek amacıyla askeri imkanlarını serbestçe kullanabileceği bir koridor elde etmek.

İki ülkenin oldukça hassas bir anlaşmaya varabildikleri bir gerçek. Her iki ülke de, koridor konusundaki pozisyonlarını geliştirebilmek amacıyla bir anlaşmaya varmak istiyor.

Yine de, bu temel çelişkiye göre hüküm verildiğinde, uygulanabilir sağlam bir anlaşmaya varabilecekleri olanaklı görünmüyor. Bir anlaşmaya varsalar dahi, bu uzun sürmeyebilir. Zaman testine dayanabilen birbirine tamamen zıt yaklaşımlar üzerine oturtulmuş anlaşma yoktur.

Türkiye, ABD’nin Kürt güçlerini koruma fikrine müsamaha gösteremediği sürece, ABD de Türkiye’nin, bu güçlerin üzerine gitmek amacıyla sınırı geçmesini kabul etmeyecektir.

İki ülke arasındaki diğer bazı konulardaki ihtilaflar da, herhangi bir anlaşmanın temelinde olması gereken karşılıklı güveni  zayıflatacaktır.

S-400 füze savunma sisteminin bir bölümünü Rusya'dan taşıyan bir Rus Antonov askeri kargo uçağı, 12 Temmuz 2019'da Ankara'daki Murted Hava Üssü'ne indikten sonra boşaltılıyor. [Photo/Xinhua]



Bunlardan birincisi, Türkiye’nin, Amerika’nın gözünde bir NATO müttefiğinin ihanetini temsil eden Rus S-400 savunma sistemini satın almış olması.

İkincisi, iki ülke arasında Fethullah Gülen konusunda anlaşmazlık olması. Türkiye, Gülen’i 2016 darbe girişiminin planlayıcısı olarak görüyor ve ABD’den iade edilmesini istiyor, ancak Washington bunu reddediyor.

Üçüncü olarak, ABD’nin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, politik gücünü yoğunlaştırma çabalarından dolayı “diktatör” babında sert bir eleştiriye tabi tutması, iki ülke arasındaki güvensizliğe katkıda bulunuyor.

Sonuncu ancak, tartışmayı Suriye’nin ortadan kaldırılması üzerine yaptıkları için en az diğerleri kadar önemli olan konu, her iki ülkenin yaptığı pazarlıkların Suriye’nin egemenliğine ciddi olarak zarar veriyor olması. Suriye, gerek yarı bağımsız bir Kürt bölgesinin kurulmasına yol açabilecek Suriye Kürtleri için güvenli bir bölge yaratacak Amerikan planından, gerekse Türkiye’nin ayrılıkçıların üzerine gitmek amacıyla bir tampon bölge oluşturma çabalarından zarar görecek.

Suriye şu anda sekiz yıllık iç savaştan sonra kendini bir ulus devlet olarak yeniden inşa etme aşamasındadır ve Kürt bölgesi bu devletin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Merkezi hükümetten uzak bir Kürt bölgesi istikrarlı bir Suriye yaratmayacaktır.

Jin Liangxiang

Şangay Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü, Batı Asya ve Afrika Araştırmaları Kıdemli Araştırma Görevlisi.

China.org.cn, 23 Ağustos, 2019


Çeviri: IŞIK