KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET:
SİSTEMİK ÇÖKÜŞ VE PANDEMİ SİMÜLASYONU
Virüsün ortaya çıkmasından bir buçuk yıl sonra, bazıları, genellikle vicdansız olan yönetici seçkinlerin, neredeyse yalnızca üretken olmayanları (80'li yaşların üzerinde) hedef alan bir patojen karşısında küresel kâr etme makinesini neden dondurmaya karar verdiğini merak etmeye başlamış olabilir. Tüm bu insani gayretkeşlik niçin? Bundan kimin çıkarı var? “Küresel Kapitalizm”in mükemmel maceralarına aşina olmayanlar, sistemin şefkatinden dolayı kapanmayı seçtiğini düşünerek kendilerini avutabilirler. Baştan açık olalım: petrolün, silahların ve aşıların büyük yırtıcıları insanlık karşısında kayıtsız kalamazdı.
Parayı takip et
Kovid öncesi zamanlarda, dünya ekonomisi başka bir devasa
çöküşün eşiğindeydi. İşte baskının nasıl arttığına dair kısa bir tarihçe:
Haziran 2019: İsviçre
merkezli “Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS)” (tüm merkez bankalarının Merkez
Bankası), “Yıllık Ekonomi Raporu”nda uluslararası alarm zillerinin
çaldığını tespit ediyordu. Belge, “kredi standartlarının kötüleştiği ve teminatlı kredi senetlerinin
(CLO’lar) arttığı kaldıraçlı kredi piyasasında aşırı ısınmanın (2008’deki eşik-altı mortgage krizini büyüten ‘teminatlı
borç senetleri’ndeki aşırı artışı hatırlatan) altını çiziyordu. Basitçe ifade
edildiği gibi, finansal endüstrinin göbeği bir kez daha ıvır zıvırla doluydu.
9 Ağustos 2019: BIS, “reel ekonomiyi finansal koşullarda daha
fazla bozulmaya karşı yalıtmak” için “geleneksel olmayan para politikası
önlemleri” çağrısında bulunan bir çalışma belgesi yayınladı. Belge, bir kriz sırasında merkez bankası, “ekonomiye doğrudan kredi”
sunarak “firmalara kredi sağlamada ticari bankaların yerini alabileceğini”
belirtiyordu.
15 Ağustos 2019: Dünyanın en güçlü yatırım fonu olan (yaklaşık
7 trilyon dolarlık hisse senedi ve tahvil fonlarını yöneten) Blackrock Inc., “Bir Sonraki Krizle Başa Çıkmak” başlıklı bir görüş yayınladı.
Esasen, makale ABD Merkez
Bankası'na “dramatik bir gerilemeyi” önlemek için doğrudan finansal sisteme
likidite enjekte etmesi talimatını veriyor. Yine mesaj açıktır: “Para politikası tükendiğinde ve maliye
politikası tek başına yeterli olmadığında benzersiz bir yanıt gerekir. Bu yanıt muhtemelen 'doğrudan
gitmeyi' içerecektir”: Hiperenflasyondan kaçınırken, “merkez bankası parasının
doğrudan kamu ve özel sektör savurganlarının eline geçmesinin yollarını bulmak.”
Örnekler, 1920'lerdeki Weimar
Cumhuriyeti'nin yanı sıra daha yakın zamanda Arjantin ve Zimbabve'yi içeriyor.
22-24 Ağustos 2019: G7 merkez
bankacıları, BlackRock'un
raporunu ve yaklaşmakta olan çöküşü önlemek için acil önlemleri tartışmak üzere
Wyoming, Jackson Hole'da bir araya geldi. St Louis Federal Rezerv Başkanı James Bullard'ın öngörülü sözleriyle: "Gelecek yıl her şeyin normal olacağını
düşünmeyi bırakmalıyız."
15-16 Eylül 2019: Gerileme,
repo oranlarındaki (%2'den %10,5'e) ani bir artışla resmen başladı. 'Repo', yatırım fonlarının teminat
varlıklarına (normalde Hazine menkul kıymetleri) karşı borç verdiği bir anlaşma
olan 'geri alım sözleşmesi'nin kısaltmasıdır. Değişim sırasında, finansal operatörler (bankalar),
varlıkları genellikle geceleri, daha yüksek bir fiyattan geri almayı taahhüt
eder. Kısacası, repolar
kısa vadeli teminatlı kredilerdir. Çoğu piyasada, özellikle de türev galaksisinde, ticaret
yapanlar için ana finansman kaynağıdır. Repo piyasasındaki likidite eksikliği, tüm büyük finans
sektörleri üzerinde yıkıcı bir domino etkisi yaratabilir.
17 Eylül 2019: FED, Wall Street'e haftada yüz milyarlarca dolar pompalar
ve BlackRock'un
"doğrudan gidiş" planını etkin bir şekilde uygulayarak acil para
programını başlatır. (Beklendiği
gibi, FED Mart 2020'de, 'COVID-19 krizine' yanıt olarak
kurtarma paketini yönetmek üzere BlackRock'tan yardım alacaktır)
19 Eylül 2019: Donald Trump, ‘Başkanlık Emri 13887’ ile, daha çevik ve geliştirilebilir
aşı üretim teknolojilerinin kulanımını teşvik etmek ve influenza virüslerinin
çoğuna ya da tümüne karşı koruma sağlayacak aşıların gelişimini hızlandırmak
amacıyla ‘5 yıllık ulusal plan” ortaya koymayı hedefleyen bir ‘Ulusal İnfluenza
Aşı Görev Gücü’nün kuruluşunu imzalar. Bu, “mevsimsel gripten farklı olarak […] dünya çapında hızla
yayılma, daha fazla sayıda insanı enfekte etme ve önceden bağışıklığı bulunmayan
topluluklarda yüksek oranda hastalık ve ölüme neden olma potansiyeline sahip
olan bir “grip pandemisine” karşı koymak içindir.
18 Ekim 2019: New York'ta,
Johns Hopkins
Biyogüvenlik Merkezi ve Bill & Melinda
Gates Vakfı tarafından koordine
edilen, stratejik bir tatbikat olan Event 201 sırasında küresel bir zoonotik
pandemi simüle edildi.
21- 24 Ocak 2020: "Dünya
Ekonomik Forumu"nun yıllık toplantısı, hem ekonominin hem de aşıların
tartışıldığı İsviçre'nin Davos kentinde gerçekleşti.
23 Ocak 2020: Çin, Wuhan
ve Hubei eyaletinin diğer şehirlerini karantina altına aldı.
11 Mart 2020: DSÖ Başkanı, Covid-19'u bir salgın
olarak ilan etti. Gerisi tarih...
Noktaları birleştirmek yeterince basit bir egzersizdir.
Böyle yaparsak, kısa özeti
aşağıdaki gibi okunan ana hatları belli bir açıklama çerçevesinin ortaya
çıktığını görebiliriz. Karantinalar
ve ekonomik işlemlerin küresel olarak askıya alınmasıyla şunlar amaçlandı:
1) FED'e, hiperenflasyonu ötelerken hastalıklı finans
piyasalarını yeni basılmış parayla doldurma olanağı vermek,
2) Kapitalist birikimin yeni bir feodal rejiminin payandaları
olarak, toplu aşılama programlarını ve sağlık pasaportlarını uygulamaya koymak.
Göreceğimiz gibi, iki amaç tek bir amaçta birleşiyor.
2019'da dünya ekonomisi, 2008’de kredi daralmasına neden olan
aynı hastalıktan muzdaripti. Sürdürülemez bir borç dağının altında boğuluyordu. Birçok kamu şirketi, kendi
borçlarının faiz ödemelerini karşılayacak kadar kâr sağlayamıyor ve sadece yeni
krediler alarak ayakta kalabiliyordu. "Zombi şirketleri" (yıldan yıla düşük kârlılık,
düşen ciro, daralan marjlar, sınırlı nakit akışı ve yüksek kaldıraçlı bilanço
ile) her yerde yükseliyordu. Eylül 2019'daki repo piyasası çöküşü bu kırılgan ekonomik bağlam içine
yerleştirilmelidir.
Hava yanıcı maddelerle doyduğunda, herhangi bir kıvılcım
patlamaya neden olabilir. Ve finansın büyülü dünyasında, belirli bir sektörde bir kelebeğin kanat
çırpışı tüm iskambilden evlerin yıkılmasını sağlayabilir. Ucuz kredilerle desteklenen finans
piyasalarında, faiz oranlarındaki herhangi bir artış bankalar, hedge fonları,
emeklilik fonları ve tüm devlet tahvili piyasası için potansiyel olarak
felakettir, çünkü borçlanma maliyeti artar ve likidite kesilir. Eylül 2019'daki 'repo felaketi' ile
olan buydu: Faiz oranları birkaç saat içinde %10,5'e yükseldi, ticaret ile
uğraşanların repodan borçlanarak para sürdüğü vadeli işlemler, opsiyonlar, para
birimleri ve diğer piyasaları etkileyen
panik patlak verdi. Bu
paniği yatıştırmanın tek yolu, sisteme gerektiği kadar likidite akıtmaktı (tıpkı
helikopterlerin bir orman yangını üzerine binlerce galon su dökmesi gibi).
Eylül 2019 ile Mart 2020
arasında, FED
bankacılık sistemine, ABD GSYİH'sının %40'ından fazlasına eşdeğer 9 trilyon
dolardan fazla para enjekte etti.
Bu nedenle hakim olan görüş tersine çevrilmelidir: menkul
kıymetler borsası (Mart 2020'de) sokağa çıkma yasağının uygulamaya konması
gerektiği için çökmedi; tersine,
finansal piyasalar çöktüğü için karantinalar uygulanmak zorunda kalındı.
Kilitlenmelerle birlikte ticari
işlemler askıya alınarak, kredi talebi azaltıldı ve kötü etkilenmenin önüne
geçildi. Başka bir deyişle,
olağanüstü para politikası yoluyla finansal mimarinin yeniden yapılandırılması,
ekonominin motorunun durdurulmasına bağlıydı. Finans sektörüne pompalanan muazzam likidite hacmi
sahadaki işlemlere ulaşmış olsaydı, yıkımsal sonuçları olacak bir parasal tsunami serbest kalacaktı.
Ekonomist Ellen Brown'ın iddia ettiği gibi, bu "başka bir
kurtarma"ydı, ancak bu kez "bir virüs örtüsü” altında… Benzer şekilde, John Titus ve Catherine Austin Fitts, Covid-19
"sihirli değneği"nin FED'in BlackRock'un "doğrudan gitme" planını
tam anlamıyla uygulamasına izin verdiğini kaydetti. FED benzeri görülmemiş bir devlet tahvili alımı
gerçekleştirirken, işletmelere son derece küçük bir ölçekte devlet destekli
'KOVİD kredileri' de verdi. Kısacası, yalnızca tetiklenmiş bir ekonomik koma, FED'in finans sektörünün içinde
acımasızca çalışan saatli bombayı etkisiz hale getirmesini sağlayabilirdi. Burada tartışıldığı gibi, ABD Merkez Bankası, kitlesel histeri ile kamufle
ederek, “Finansal İstikrar Gözetim
Konseyi”nden (2008 çöküşünden sonra finansal riski izlemek için oluşturulan
federal kurum) sıyrılmanın yanı sıra, hiperenflasyondan
da kaçınarak bankalar arası kredi piyasasındaki delikleri tıkamıştır. Bununla birlikte, “doğrudan gidiş”
planı aynı zamanda umutsuz bir önlem olarak çerçeveye oturtulmalıdır; çünkü, para basmaya
ve finansal varlıkların yapay enflasyonuna giderek daha fazla rehin olan
küresel ekonominin can çekişmesini yalnızca uzatabilir.
İçinde bulunduğumuz kötü durumun merkezinde, üstesinden
gelinemez yapısal bir açmaz yatmaktadır. Borç destekli finansallaşma, günümüz kapitalizminin tek uçuş
hattı, tarihsel sınırına ulaşmış bir yeniden üretim modeli için kaçınılmaz
ileriye kaçış yoludur. Sermaye,
emeğe dayalı ekonomi giderek kârsız hale geldiği için finansal piyasalara yöneliyor.
Bu noktaya nasıl geldik?
Şöyle yanıtlayabiliriz:
1. Ekonominin artı-değer üretme misyonu, hem işgücünü kendi
çıkarı için kullanmak hem de onu üretimden defetme güdüsüdür. Marx'ın
kapitalizmin "hareketli çelişkisi" dediği şey budur. Bu
çelişki üretim tarzımızın özünü
oluştururken, bugün ekonomi politiği kalıcı bir yıkım tarzına dönüştürerek geri
tepmektedir.
2. Bu servet değişikliğinin nedeni, emek-sermaye
diyalektiğinin nesnel başarısızlığıdır: 1980'lerden bu yana teknolojik otomasyonda benzeri görülmemiş
hızlanma, daha fazla emek gücünün üretime (yeniden) katılmasından ziyade, dışına
çıkarılmasına neden olmaktadır. Ücretlerin gerilemesi, kaçınılmaz sonuçlar olarak borç ve
yoksullaşma ile birlikte, dünya
nüfusunun büyüyen bir bölümünün satın alma gücünün düşmesi anlamına gelmektedir.
3. Daha az artı-değer üretildiğinden sermaye, reel ekonomiden
ziyade borç kaldıraçlı finans sektörüne ya da eğitim, araştırma ve kamu
hizmetleri gibi sosyal olarak yapıcı sektörlere yatırım yaparak gecikmesiz
getiri peşinde koşmaktadır.
Gerçek sonuç, sürmekte olan paradigma kaymasının, artık
kitlesel ücretli emek ve buna eşlik eden tüketimci ütopya yoluyla kendisini yeniden
üretemeyen kapitalizmin hayatta kalma distopyası için gerekli koşul olduğudur.
Pandemi gündemi, sonuç olarak
sistemik bir patlama tarafından belirlendi: Yaygın otomasyonun kullanılmaz hale getirdiği bir üretim
tarzındaki karlılık düşüşü. Doğasında olan bu sebeple , kapitalizm kamu borcuna, düşük ücretlere,
servet ve gücün merkezileşmesine, kalıcı bir olağanüstü hal durumuna ve
finansal akrobasilere giderek artan bir şekilde bağımlı hale gelmektedir.
"Parayı takip edersek", aldatıcı bir şekilde
virüs’e atfedilen ekonomik ablukanın, gözardı edilebilir sonuçları bir yana,
sadece sosyal mühendislik açısından değil, aynı zamanda finansal yağma
açısından da başarı sağladığını göreceğiz. Bunlardan dördünü hızlıca vurgulayacağım.
1) Beklendiği gibi, FED'in hiç yoktan devamlı olarak milyarlarca dolar basmak suretiyle
finans sektörünü yeniden düzenlemesine izin verildi;
2) Büyük grupların ticaret akışlarını tekelleştirmesine izin
verilerek, küçük ve orta ölçekli şirketlerin yok oluşu hızlandırıldı;
3) İşçi ücretleri daha da bastırıldı ve 'akıllı çalışma'
(özellikle onu uygulayanlar için akıllıca olan) yoluyla önemli sermaye birikimine
olanak sağlandı;
4) E-ticaretin büyümesine, Big
Tech'in patlamasına ve şu anda her hafta milyonlarca yeni yüz maskesi ve
eldiven üreten (çoğu, 'Yeşil Yeni Mutabakat'çıların keyfine okyanuslara
boylayan) fazlasıyla hor görülmüş plastik endüstrisinin de dahil olduğu farma-dolarların
çoğalmasına olanak sağlandı.
Forbes’e göre, “2020 yılı, Pandemi kaynaklı
karantinaların, siyasi çalkantıların ve özellikle gezegenin en zengin insanları
için inanılmaz servet kazanımlarının olduğu bir yıl oldu.” Forbes, büyük borsaların yükselişiyle birlikte, dünyadaki
2.200'den fazla milyarderin 2020'de, toplam olaak 1,9 trilyon dolar daha
zenginleştiğini tahmin ediyor.
Tüm bunlar, o kadar öldürücü ki, resmi verilere göre enfekte olanların %99,8'inin (buraya ve buraya bakınız) hayatta kaldığı ve bunların çoğunun herhangi bir semptom göstermediği bir patojen sayesinde…
Açıklama (IŞIK):
[Örneğin;
Dünyanın
en zengin kişisi konumunda olan, TESLA
ve SpaceX’in sahibi Elon Musk’ın
serveti Ekim 2019 yılında 19.9 milyar dolar iken, Ekim 2021’de 190.5 milyar
dolara çıkmıştır (3 Kasım 2021 itibariyle 316.4 milyar dolar!). 2 yılda
yaklaşık 100 milyar dolarlık bir artış!
Forbes’in listesinde ikinci sırada
yer alan AMAZON’un sahibi Jeff Bezos’un
Ekim 2019 yılında 114 milyar
dolar olan serveti, Ekim 2021’de 190.5 milyar dolara çıkmıştır (3 Kasım 2021
itibariyle 196.5 milyar dolar!).
Beşinci
sırada yer alan yazılım devi ORACLE’ın
kurucusu Larry Ellison’un
Ekim 2019 yılında 65 milyar dolar olan serveti, Ekim 2021’de 117.3
milyar dolara çıkmıştır (3 Kasım 2021 itibariyle 131.7 milyar dolar!).
Listenin
6. ve 7. Sıralarını paylaşan GOOGLE’ın
kurucuları Larry Page ve Sergey
Brin’in Ekim
2019 yılındaki toplam servetleri 109 milyar dolar iken, Ekim 2021’de 241.5
milyar dolara çıkmıştır (3 Kasım 2021 itibariyle toplam 245.5 milyar dolar!).
8.sırada
yer alan FACEBOOK’un kurucusu Mark Zuckerberg’in Ekim 2019 yılındaki toplam servetleri 69.9
milyar dolar iken, Ekim 2021’de 134.5 milyar dolara çıkmıştır (3 Kasım 2021
itibariyle toplam 118.7 milyar dolar!).]
Kovid
polisiyesi’nin ekonomik motifi, daha geniş bir toplumsal dönüşüm bağlamına
yerleştirilmelidir. Resmi
anlatının yüzeyini kazırsak, neo-feodal bir senaryo şekillenmeye başlar.
Giderek üretkenlikten uzaklaşan
tüketici kitleleri sıkı bir düzene sokuluyor ve bir kenara atılıyor, sırf bu
nedenle Bay Global artık onlarla ne yapacağını bilemiyor. Yarı zamanlı çalışanlar ve dışarıda
tutulanlarla birlikte yoksullaşan orta sınıflar, çalışmaya ve tüketime,
katılımcı demokrasiye, sosyal haklarına ve hak ettikleri tatillerini kullanmaya
teşvik edilmek yerine, artık, karantinalar,
sokağa çıkma yasakları, kitlesel aşılama, propaganda ve toplumun
militarizasyonu sopasıyla yönetilmesi gereken bir sorun haline gelmiş durumda.
Bu
nedenle, karantinaların amacının tedavi edici ve insani olduğuna inanmak kuruntudan
başka bir şey değildir. Sermaye,
şimdiye kadar ne zaman “insan”ı önemsedi ki? Umursamazlık ve mizantropi, tek gerçek tutkusu “kâr” ve
onunla birlikte gelen “güç” olan kapitalizmin kendine özgü hasletleridir.
Bugün kapitalist güç, dünyanın en
büyük üç yatırım fonunun isimleriyle özetlenebilir:
BlackRock, Vanguard ve State Street Global Advisor.
Devasa bir finansal varlıklar galaksinin
merkezinde oturan bu devler, küresel GSYİH'nın yarısına yakın büyük miktardaki
bir değeri yönetmektedirler ve borsada işlem gören şirketlerin yaklaşık
%90'ında ana hissedardırlar. Bunların çekim alanında, işlevleri finans
seçkinler topluluğu içindeki görüş birliğini koordine etmek olan Uluslararası
Para Fonu, Dünya Bankası, Dünya Ekonomik Forumu, Üçlü Komisyon ve Uluslararası Ödemeler Bankası gibi ulusötesi kurumlar yer alır.
Tüm
anahtar stratejik kararların - ekonomik,
politik ve askeri - bu seçkinler tarafından en azından büyük ölçüde
etkilendiğini güvenle varsayabiliriz. Yoksa Virüsün onları gafil
avladığına mı inanmak istiyoruz? Daha doğrusu, CDC ve Avrupa Komisyonu'nun itirafıyla hiçbir zaman ne izole edilmiş ne de
saflaştırılmış olan SARS-CoV-2, büyük
bir ihtiyaç anında harekete geçirilmiş özel bir psikolojik savaş silahının
adıdır.
Neden
'kamu sağlığı'ndan değil de özel ürünleri dünya çapında mümkün olan en karlı
oranlarda pazarlamaktan sorumlu bir mega ilaç karteline (WHO) güvenelim?
Halk sağlığı sorunları, kötü
çalışma koşullarından, yetersiz beslenmeden, hava, su ve gıda kirliliğinden ve
hepsinden önemlisi, aşırı yoksulluktan kaynaklanmaktadır; yine de, bu 'patojenlerin' hiçbiri
DSÖ'nün insani kaygılar listesinde yer almıyor. İlaç endüstrisinin yırtıcıları, ulusal ve uluslarüstü tıbbi
kurumlar ve müstehzi siyasi uygulayıcılar arasındaki muazzam çıkar çatışmaları
artık herkesçe bilinen bir sır. COVID-19'un
bir pandemi olarak nitelendirildiği gün, “Dünya
Ekonomik Formu”nun DSÖ ile
birlikte, dünyanın en güçlü 1.000'den fazla özel şirketi tarafından yönetilen
bir “hayatı koruma” koalisyonu olan “Kovid
Eylem Platformu”nu başlatmasına şaşırmamalı.
Sağlık
acil durum orkestrasını yöneten zümre için önemli olan tek şey kar makinesini
beslemektir ve her hareket, oportünizm tarafından harekete geçirilen siyasi ve medya cephesinin desteğiyle bu hedefle
planlanmaktadır. Askeri endüstrinin savaşlara ihtiyacı varsa, ilaç
endüstrisinin de hastalıklara ihtiyacı vardır. Big Pharma'nın lobi
faaliyetlerinde, Big Oil'in (BP, Chevron, Eni, ExxonMobil, Royal Dutch Shell, Total, ConocoPhillips- IŞIK) yaklaşık üç katı ve Big Tech'in (ABD’deki bilgi
teknolojileri sektörünün en büyük beş şirketi: Amazon, Apple, Google, Facebook, Microsoft- IŞIK) iki katı kadar nispetinde
harcama yapması, "halk sağlığı”nın dünya ekonomisinin açık ara en karlı
sektörü olmasının rastlantı olmadığını göstermektedir.
Leading lobbying industries in the United
States in 2020, by total lobbying spending (in million
U.S. dollars)
Aşılara
ve deneysel gen karışımlarına yönelik potansiyel olarak sonsuz talep, ilaç kartellerine,
özellikle kamu parası ile sübvanse edilen (yani, kafalarımıza düşecek daha fazla borçla) kitlesel aşılama
programları tarafından garanti edildiğinde, neredeyse sınırsız kar akışı
beklentisi sunmaktadır.
Neden
tüm Kovid tedavileri yasaklandı veya sabote edildi? FDA'nın açık yürekle kabul ettiği gibi,
acil aşıların kullanımı ancak “uygun, onaylanmış ve mevcut alternatifler yoksa”
mümkündür.
Açıkça
gizlenmiş bir “gerçek” vakası…Mevcut “aşı inancı”, ABD’ne tüm dünyada parasal
egemenliğini kullanmayı sürdürme olanağı sağlayarak, pandemilerle beslenen” ve
“petro-dolar”ın ihtişamıyla aynı seviyeye gelmek için uğraş veren “farma-dolar”ın yükselişiyle yakından
ilişkilidir. Neden tüm
insanlık (çocuklar dahil!), enfekte olanların %99'dan fazlası, büyük çoğunluğu iyileşirken,
giderek daha endişe verici hale gelen, yine de, sistematik olarak önemsiz
gösterilen olumsuz etkilere sahip “deneysel aşıları" enjekte etsin?
Yanıt açık: çünkü, insanlık kobay faresi
yönteminde 'son kuşak' istismar malzemesi olurken, aşılar üçüncü bin yılın
altın buzağıdır.
Bu
bağlam göz önüne alındığında, acil durum pandomiminin sahnelenmesi, duyulmamış
bir kamuoyu manipülasyonu yoluyla başarıya ulaşır. Salgınla ilgili her “kamusal tartışma”, finans
seçkinleri tarafından parasal kaynak sağlanan teknik-bilimsel komitelerdeki “dini
inanç” tarafından utanmadan özelleştirildi veya daha doğrusu tekelleştirildi.
Her "özgür tartışma",
sosyo-ekonomik bağlamdan dikkatlice arındırılmış sözde bilimsel protokollere
bağlı kalınarak meşrulaştırıldı: insan,
"bilimin parayı takip ettiğini" bilmiyormuş gibi davranarak bilimi
takip eder". Karl Popper'ın "gerçek bilim"in ancak
liberal kapitalizmin himayesi altında "açık toplum" dediği şeyde
mümkün olduğuna dair ünlü ifadesi, şimdi George Soros'un Açık Toplum Vakfı'nda ete kemiğe bürünen küreselci ideolojide
gerçeğe dönüşüyor. “Gerçek
bilim” ile “açık ve kapsayıcı toplum”un birleşimi, Kovid doktrinine meydan
okumayı neredeyse imkansız hale getiriyor.
O
halde, KOVİD-19 için bundan sonraki gündemi kafamızda canlandırabiliriz.
Korku ve boyun eğici davranışı
teşvik edecek şekilde sunulan bir salgın riski üzerine kurgulanmış bir anlatı
hazırlanır. Büyük olasılıkla
bir tanısal yeniden sınıflandırma vakası. Bunun
için, epidemiyolojik olarak muğlak bir grip virusuna ihtiyaç vardır; bu virus
üzerine, yaşlılarda ve bağışıklık
sistemleri baskılanmış olanlarda solunum ve damar hastalıklarının etkisinin
yüksek olduğu (belki de hava kirliliğinin de kötüleştirici etkisiyle) coğrafi
bölgelerle ilişkilendirilebilir agresif bir yayılma masalı kurgulanır. "İleri" ülkelerdeki yoğun bakım
ünitelerinin Kovid'in gelişinden önceki yıllarda zaten çöktüğü ve kimsenin oradan
çıkmayı hayal etmediği ölüm oranlarına sahip olduğunu düşünürsek, zaten fazla
bir şey yapmaya gerek yoktur. Yani
halk sağlığı sistemleri çoktan yıkılmış ve pandemi senaryosuna hazır hale
getirilmişti.
Ama
bu kez cinnet içinde uygulanan bir yöntem var: yüksek sepsis riski nedeniyle hastanelerin ve bakım evlerinin tıkanmasına, çok
kötü protokollerin uygulanmasına ve tıbbi bakımın askıya alınmasına neden olan
ve paniği tetikleyen bir olağanüstü hal ilan edilir. Ve işte, katil virüs, kendi kendini
gerçekleştiren bir kehanete dönüşüyor! Finansal
gücün ana merkezlerinde (özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa) şiddetle devam eden
propaganda, politik ve varoluşsal rasyonalitenin tek olası biçimi olarak hemen
kabul gören “istisna hali”ni (Carl Schmitt) sürdürmek için esastır. Ağır medya bombardımanına maruz kalan tüm
topluluklar, zorlamanın özgeciliğe dönüştüğü “yurttaşlık sorumluluğu”
biçimlerine grotesk bir hevesle bağlanarak öz disiplin yoluyla boyun eğiyor.
"Bulaşma
eğrisinden" "Kovid ölümlerine" kadar tüm pandemi senaryosu,
rekor sürede üretilen bir çalışma ile, SARS-CoV-2'nin tespiti için onay verilen
PCR testine dayanmaktadır. Şimdiye kadar birçok kişinin haberdar olduğu gibi,
PCR testlerinin tanısal açıdan güvenilir olmadığı bizzat bu testin mucidi Nobel
ödüllü Kary Mullis (ne yazık ki, 7 Ağustos 2019’da vefat etti) tarafından daha
önce duyurulmuştu; son zamanlarda da bu
görüş, diğerlerinin yanı sıra, 22 uluslararası tanınmış uzman tarafından birçok
kez dillendirildi ve testin, belirgin hataları nedeniyle uygulanmasının
durdurulması talep edildi. Açıkça görülüyor ki, talep kulak ardı edildi.
Açıklama (IŞIK):
“Corman-Drosten”in
RT-PCR testinin Wuhan'daki Kovid suşunu tespit ettiğine yönelik makaleleri, 21
Ocakta "Eurosurveillance" dergisine sunulur, 22'sinde kabul edilir ve 23'ünde, 2 gün gibi
rekor bir sürede, online olarak yayımlanır!
17 Ocak'ta Drosten, test protokolünü DSÖ'ne gönderir ve ani bir kararla DSÖ, 21 Ocak 2020’de, tüm ulusların Prof.Drosten tarafından geliştirilen "güvenli" test prosedürünü kullanmasını tavsiye eder. Makale henüz, hakemli bir dergide yayınlanmamıştır ve Çinlilerin, yeni bir virüsün genetik bir zincirini temsil edebilecek “birçok” kısa gen dizisinin izolasyonu hakkındaki raporları ilk kez 24 Ocak 2020’de açıklanmıştır.
PCR
testi, pandeminin arkasındaki itici güçtür. Kötü şöhretli 'döngü eşikleri' üzerinden çalışır: Tıpkı “guru” Anthony Fauci'nin bile,
sürüntülerin 35 döngünün üzerinde çalışıldığında değersiz olduğunu söyleyerek
pervasızca kabul ettiği gibi, ne kadar çok yüksek döngü ile çalışırsanız, o
kadar çok yanlış pozitiflik (enfeksiyonlar, Covid ölümleri) üretirsiniz. Bugüne
dek, neden pandemi sürecinde tüm dünyadaki laboratuvarlarda rutin olarak 35
döngü ya da üzerinde çoğaltma işlemi uygulandı? New York Times bile – şüphesiz tehlikeli bir Kovid
inkarı yuvası değil – geçen yaz bu kilit soruyu gündeme getirdi.
Testin hassasiyeti sayesinde,
sağlık yönetimine, her günkü terörün temel araçları olan Kovid vakalarının ve
ölümlerinin "numerolojik ucube"si üzerinde tam kontrol sağlama
olanağı verilerek, pandemi bir musluk gibi açılıp kapatılabilir.
Tüm bu korku tellallığı, bazı
tedbirlerin gevşetilmesine rağmen, bugün de devam ediyor. Nedenini anlamak için ekonomik motife dönmeliyiz. Daha
önce belirtildiği gibi, merkez bankaları tarafından birkaç mouse tıklamasıyla
trilyonlarca yeni basılmış nakit finansal sistemlere enjekte edildi ve büyük
bir kısmı orada kalmayı sürdürdü. Para
basma çılgınlığının amacı, vahim likidite boşluklarını
kapatmaktı. Bu 'sihirli ağaç parasının' çoğu, hala harcama ve
yatırım için kullanılması amaçlanmayan gölge bankacılık sistemi, menkul
kıymetler borsaları ve çeşitli sanal para birimleri içinde donmuş durumda.
İşlevleri yalnızca finansal spekülasyon için ucuz krediler
sağlamaktır. Bu, şu anda sıradan insanlar arasındaki ekonomik
döngülerden (gerçek sermaye-IŞIK) tamamen bağımsız olan bir yörünge çevresinde
genişlemeye devam eden, Marx'ın "hayali sermaye" dediği şeydir.
Sonuç olarak, daha sonra aşırı ısınmaya neden olabileceği ve hiperenflasyonu tetikleyebileceği
için, tüm bu nakitin reel ekonomiyi
doldurmasına izin verilemez. İşte, virüsün işe yarar olmaya devam ettiği yer
burasıdır. Başlangıçta nasıl “gerçek ekonomiyi yalıtmaya” hizmet
ettiyse, şimdi de aşı dogmasına ve kitleleri disipline sokmanın renkli
yöntemlerine boyun eğme ile karakterize deneme amaçlı yeniden açılmayı yönetmektedir;
belki bu yöntemlere yakında, iklimle ilgili sokağa çıkma kısıtlamaları da dahil
olacaktır.
Bize, 'özgürlüğümüzü' sadece
aşıların geri verebileceğinin söylendiğini hatırlıyor musunuz? Tahmin edilebileceği gibi, şimdi özgürlüğe giden yolun
"varyantlarla", yani virüs yinelemeleriyle dolu olduğunu
keşfediyoruz. Amaçları 'vaka sayısını' artırmak ve dolayısıyla
merkez bankalarının borç ve finansman açıklarının parasallaşmasını hedefleyen
sanal para üretimini gerekçelendiren olağanüstü halleri uzatmak. Seçkinler, normal faiz oranlarına dönmek yerine, bulaşıcı
hastalık hayaletini besleyerek sağlık acil durumunu normalleştirmeyi tercih
ediyor. Geniş anlamda
kabul gören “tapering” (merkez bankalarının, yaptıkları geniş
ölçekli varlık alımlarının hızını kademeli olarak azaltmaları-IŞIK), bu nedenle tıpkı “Pandexit” (pandemiden çıkış-IŞIK) gibi, bekleyebilir.
Örneğin
AB'de, Avrupa Merkez Bankası
(ECB)'nın PEPP (pandemic emergency purchase programme) olarak bilinen 1,85
trilyon Euro'luk “Pandemi Acil Varlık Alım Programı” mevcut durumda Mart 2022'ye kadar devam
edecek. Ancak, bu tarihin
ötesine uzatılması gerekebileceği ima ediliyor. Bir yandan da, Delta varyantı, yaz sezonunu altüst eden yeni
kısıtlamalar (karantinayı da kapsayan) ile seyahat ve turizm endüstrisini kasıp
kavuruyor. Yine, kendini
gerçekleştiren bir kehanete yakalanmış gibiyiz (özellikle, Nobel ödüllü Luc
Montagnier ve diğer pek çok kişinin ima ettiği gibi, eğer varyantlar, agresif kitlesel
aşılama kampanyalarının sonucuysa). Durum
ne olursa olsun, temel nokta yaşlı kapitalizmin halâ virüs'e ihtiyaç duyuyor olmasıdır;
tek hayatta kalma şansı, liberalizmden oligarşik otoritarizm’e bir paradigma
kayması oluşturmasına bağlıdır.
Suçları mükemmel olmaktan uzak olsa
da, bu küresel darbenin düzenleyicilerinin, yine de, belli bir sadist dehaya
sahip oldukları kabul edilmelidir. El çabuklukları, belki de
beklentilerin ötesinde başarılı oldu. Bununla birlikte, totalitarizm’i
amaçlayan herhangi bir güç başarısız olmaya mahkûmdur ve bu, aynı zamanda, Kovid
dininin başrahipleri ve onların, “acil sağlık psikolojik harekatı”nı piyasaya
sürmek için seferber ettiği kurumsal kuklalar için de geçerlidir. Buna
rağmen, “güç”, mutlak kudrete sahip olduğu konusunda kendisini kandırma
eğilimindedir. Kontrol odasında oturanlar, hakimiyetlerinin ne ölçüde kuşkulu
olduğunu kavrayamamaktadır. Göremedikleri, kısmen kör kalmaya devam ettikleri
şey, otoritelerinin "daha yüksek bir misyona", yani kapitalist
matrisin anonim kendi kendini yeniden üretmesine bağlı olmasıdır. Günümüzün
gücü, tek amacı Homo sapiens'in zamanından önce yok olmasına yol açma
potansiyeli taşıyan umursamaz yolculuğuna devam etmek olan kar- makinasına
bağlıdır. Dünyayı Kovid'e itaat konusunda tezgaha getiren seçkinlerin
görünmezliği, virüs'ün kendisi kadar marifetli olan kapitalist otomatın insan
biçimindeki tezahürleridir. Ve dönemimizin yeniliği, "tecrit
edilmiş toplum"un, distopik hedefinden bağımsız olarak kapitalist
makinenin yeniden üretilebilirliğini en iyi garanti eden model olmasıdır.
Fabio Vighi- 16 Ağustos 2021
İnglitere Cardiff Universitesi'nde Eleştirel Teori Profesörü
Makalenin Orijinali İçin:
Hiç yorum yok :
Yeni yorumlara izin verilmiyor.