Gene
böyle bi kasım ayında, Milas’ta dünyaya gelmişti. Sakarya ilkokulunu bitirdi,
Anadolu lisesini kazandı. İlk okuduğu roman, babasının 13’üncü doğumgününde
hediye ettiği Gorki’nin eseri Ana’ydı. Steinbeck’ten Fareler ve İnsanlar’ı,
Gazap Üzümleri’ni okudu. Harıl harıl kütüphane kurcalarken, istiklal harbi’ne,
cumhuriyet devrimleri’ne yöneldi. Atatürk’ün Bursa Nutku’nu okuduğu an,
hayatının dönüm noktası oldu, çok etkilenmişti.
Gitti
okula, koridordaki panoda ne varsa indirdi, Bursa Nutku’nu yapıştırdı. Okul
karıştı tabii… Müdür panoyu söktü, Bursa Nutku yoktur, Atatürk’e ait değildir,
uydurmadır dedi. Öyle mi? Bu sefer, Bursa Nutku’nun tarihçesini kağıtlara
yazdı, sınıfları tek tek dolaştı, sıraların üstüne bıraktı.
Müzik
grubunda solistti, okul tiyatrosunda rol alıyordu, edebiyat kolundaydı, yılsonu
etkinliği için şiir dinletisi hazırlamışlardı. Öğretmenlerden oluşan denetim
kurulu, çocukların seçtiği şiirleri “siyasi” buldu, şairleri değiştirtti, Melih
Cevdet Anday, Attila İlhan, reddedilmişti. 2005 senesi, bizimki henüz 17
yaşındaydı… Sunucuydu. Çıktı kürsüye… Öğretmenler tarafından onaylanan sunum
metninin son cümlesi “bu güzel mayıs akşamında şiirlerimizle gönlünüzü açmak
istedik” diye bitiyordu. Bizimki orada bitirmedi… “Gönlünüzü açmak istedik ama,
tam olarak açtırmadılar gönlümüzü, şiirlerimizi engellediler” dedi… Ve, Nazım
Hikmet’in “Vatan Haini” şiirini okumaya başladı.
“Amerikan
emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi, Hikmet / Nazım Hikmet vatan hainliğine
devam ediyor hala / bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntolarla / bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral
Vilyamson’un, 66 santimetrekarede gülüyor, ağzı kulaklarında / Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira / Amerikan
emperyalizminin yarı sömürgesiyiz dedi, Hikmet / Nazım Hikmet vatan hainliğine
devam ediyor hala…”
“Evet,
vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim,
ben vatan hainiyim / vatan çiftliklerinizse, kasalarınızın ve çek
defterlerinizin içindekilerse vatan / vatan, şose boylarında gebermekse
açlıktan / vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa / yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan / vatan, tırnaklarıysa ağalarınızın
/ vatan, mızraklı ilmühalse / vatan, polis copuysa / ödeneklerinizse,
maaşlarınızsa vatan / vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan
donanması topuysa / vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan / ben vatan
hainiyim / yazın üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla / Nazım Hikmet
vatan hainliğine devam ediyor hala!”
Bitti
şiir…
Salonda
çıt çıkmıyordu.
Önce
bir anne, sonra bir baba, sonra bir başka öğrenci velisi derken, bütün salon
ayağa kalktı, gözyaşlarıyla alkışladılar 17 yaşındaki
yürekli
öğrenciyi.
Protokol
ise, buz kesmişti.
Emrivaki
şiirle, ters yumruk almış kroke vaziyetteki boksör gibi olmuşlardı.
En
ön sırada oturan kaymakam, öfkeyle ayağa kalktı, “alın bu terbiyesizi” dedi,
yürüdü, gitti. Aldılar hemen, gözaltına… 17 yaşındaki lise son öğrencisini,
karakola götürdüler. Anneciği salondaydı, fenalaştı, hastaneye kaldırdılar,
babası hastaneye mi koşşun, polis arabasına bindirilen oğluna mı yetişşin,
şaşırmıştı.
Haber,
manşetlerde patladı.
Hürriyet’ten
Sabah’a Milliyet’ten Zaman’a Cumhuriyet’ten Yeni Şafak’a, bütün gazeteler,
Milas Anadolu Lisesi’ndeki yürekli öğrenciyi yazdı.
AKP’nin
iktidardaki ilk dönemiydi, henüz gerçek yüzünü göstermemişti, AB kriterlerini
savunan “özgürlükler partisi” ayağına yatıyordu. Bu nedenle… Tayyip Erdoğan,
Milas’taki öğrenciyi “fırsat” olarak değerlendirdi, sahiplendi, hatta o
öğrenciyi kendisine benzetti. “Ben de aynen o genç gibi şiir okumuştum, benim
başıma da benzer şeyler gelmişti, benim şiirime nasıl baktıysanız, ona da öyle
bakın” dedi. Yani, bi tek AKP gençlik kollarına davet etmediği kalmıştı!
Seneler
akıp geçti.
Dün…
Tayyip
Erdoğan’ın “tıpkı benim gibi” diyerek, kendine pay çıkardığı o yürekli öğrenci,
11 arkadaşıyla birlikte Amerikan askerlerinin kafasına çuval geçirdi!
Çağdaş
Cengiz… Pentagon’un “eşkıyalar” dediği, AKP dışişleri sözcüsünün “kınıyoruz”
dediği, yalaka medyanın “teröristler” dediği TGB’nin başkanı.
Bizim
oralı, tipik Ege çocuğudur.
En
çetrefil durumlarda bile, hayata gülümseyerek bakar. Gazetelerde yayınlanan
gözaltı fotoğraflarına baktım mesela…
Gülümseyerek
selfie yapmış iyi mi!
Çocukken
de böyleydi bu.
Kocaman
delikanlı oldu, kahkahalarla vatan hainliğine devam ediyor hala.
SÖZCÜ /YILMAZ ÖZDİL / 14.11.2014