Cusa'lı Nicholas’ın çalışmalarının işaret ettiği sonuçlar devrimci olmasına
karşın bu çalışmalar soyut felsefi çalışmalar olarak kaldı. Bu düşüncelerin
kalıcı olabilmesi için somuta indirgenmeleri gerekiyordu. Nicholas’ın etkisi, o
dönemin ünlü gökbilimcisi, coğrafyacısı ve matematikçisi Paolo Toscanelli
aracılığıyla oluyordu. Nicholas’ın yeni evren modelinin yayılmasında, bu evren
modelinin gözlemsel bilimlerle bağını gören ve bu bağı geliştirmeye çalışan
Toscanelli büyük rol oynamıştır. Bu akımın bir kolu, Toscanelli’nin olağanüstü
öğrencisi olan Leonardo da Vinci’yi ve çağdaş bilimsel yöntemi doğurmuştu. Yeni
felsefi düşüncelerin skolastik tuzaklarından kurtulup el sanatları ve teknik
yeniliklerle tanışması Leonardo ile gerçekleşiyordu. Çok kısa süren bir okul
eğitimi alan Leonardo, Nicholas’ın dünya görüşüne büyük bir ilgi ve istekle
sarıldı. Bu coşku, modası geçmiş olan dinsel otoritenin ve onun
savunucularından Plato ve Aristo’nun yadsınması anlamına geliyordu.
LEONARDO’NUN BİLİME
KATKISI
Leonardo, İyonya uygarlığından bu yana ilk kez dinsel veya felsefi
otoriteyi temel almayan ve tamamen laik bir bilim anlayışını ileri sürüyordu.
Ruh ile madde, düşünceyle eylem, kuramla pratik arasındaki köprü en sonunda
kurulmuş oldu. John Philloponus’tan Cusalı Nicholas’a dek uzanan filozoflar,
yukarıda sayılan zıtların birliğini onamış olmalarına karşın soyut felsefi
düşünürler olarak kalmışlardı. Leonardo, bir sanatçı, biliminsanı ve yaratıcı
bir kişiliği bir tek bedende toplamıştı. Sonsuz evren modelinin getirdiği
felsefi özgürlük ve toplumsal gelişmelerin sağladığı ekonomik özgürlük otoriter
hiyerarşiyi zayıflattığından Leonardo, kendinden önceki düşünürlerin çok
ötesine gidebildi; Leonardo tüm dünyayı gözlem ve deneye aldı.
Leonardo, “Bilgi gözlemlerden türetilmelidir” diyen Nicholas’ın düşüncesini
yaşama geçirdi ve bilginin matematiksel olarak betimlenmesi gereğini ileri
sürdü. Matematiğin uygulanamayacağı bir alanın bulunmadığını belirten Leonardo
“Matematik, bilimlerin ustasıdır” diyen Platocu görüşü şiddetle yadsıdı.
Leonardo kullandığı bilimsel yöntemi şöyle açıkladı :
“Bilimsel bir sorunu incelemek için önce bir dizi deney düzenlerim. Sonra
yapacağım deneyin niçin şöyle değil de böyle yapılması gerektiğini nedenleriyle
açıklarım. Doğa olaylarının incelenmesinde izlenmesi gereken yöntem budur.
İncelemelerimizde deneye başvurmalı ve ilgili doğa olayındaki genel kuralı
bulup formüle etmeliyiz. Bu genel kurallar doğanın bir üst düzeyde
araştırılmasına ve sanatın yaratılmasına izin vereceği için gereklidir. Bu
yöntem bizi, elde edilemeyecek sonuçları bekleme aldatmacasından korur.”
Kısacası, Leonardo’nun yönteminde deney “doğanın kurallarının” hipotezlere
dökülmesine götürür. Leonardo’nun not defterinden anlaşılıyor ki, bu yöntem ne
Leonardo’dan önce ne de sonra bu denli yaygın kullanılmıştır. Leonardo’nun not defterinde optik, anatomi, mekanik,
hidrolik ve diğer alanlarda birçok bulgu yatmaktadır.
Leonardo’nun not defterleri ölümünden sonra yayınlanmadığı için
bulgularının çoğu iki yüzyıl gömülü kaldı. Leonardo’nun İtalyan bilimi ve teknolojisine
olan etkisi oldukça derindir. Leonardo İtalya’nın önde gelen prensleri için
çalışmış olan bir mühendis, artist ve düşünürdü. Döneminin en önemli
düşünürleriyle tanışıyordu.
NİCHOLAS’IN DİĞER
DAMARI COPERNİCUS’U YARATTI
Cusalı Nicholas’ın düşünsel etkilerinin bir damarı Leonardo’yu yaratırken
diğer damarı da Copernicus’u yarattı. Nicholas çalışmalarını sürdürürken bulgu
amaçlı deniz yolculukları yeni bir gökbilimin (pratik gökbilimi) gelişmesi için
dürtü oldu. Eğer ay ve gezegenlerin devinimleri doğrulukla saptanabilirse, bu
cisimler kozmik saatler olarak kullanılabilir, Atlantik Okyanusu’nu geçen
denizciler için yol ve zaman belirteci
olabilirlerdi. Batlamyus’un evren modeli bu iş için son derece hantal ve
güvenilir olmayan bir dizgeydi.
Tam bu aşamada Polonyalı Nicholas Copernicus İtalya’da çalışmaya geldi.
Copernicus burada “yer”in devindiğini savunan Cusalı Nicholas’ın düşüncesiyle
tanıştı. Copernicus, Leonardo’nun Güneş’in devinimsiz olduğuna ilişkin
düşüncesiyle de büyük bir olasılıkla burada tanıştı. Bu düşünce Leonardo’nun
defterinde yer almaktaydı. Copernicus, Aristarchus’un çalışmalarını biliyordu.
Ancak Cusalı Nicholas’ın sonsuz evren düşüncesi, Copernicus’un Güneş özekli
evren modelinin önündeki engelleri kaldırıyordu. Eğer “yer” devinim içindeyse,
bu devinimi, sabit yıldızların gökyüzü düzlemi üzerindeki yerlerini
değiştirmesi biçiminde algılamamız gerekmez miydi? Batlamyus ve Aristo’nun
küçük ve sonlu evreninde yıldızların görünürdeki sabitlikleri “yer”in
devinmediğinin güçlü bir kanıtı olarak gösteriliyordu. Copernicus, “ancak eğer
evren sonsuzsa, yıldızlar çok büyük uzaklıklarda bulunacağından görünürdeki
devinimleri algılanamayacaktır” biçiminden doğru bir sav geliştirdi. Batlamyus
evren modelinde sabit yıldızları taşıyan en dıştaki kürenin günde bir kez
döndüğü savunuluyordu. Eğer evren sonsuzsa böylesi bir hız son derece anlamsız
olacaktı.
COPERNİCUS,
NİCHOLAS’IN İZİNDEN GİTTİ
1506 yılında İtalya’dan ayrılan Copernicus, Güneş özekli dizgesinin
temellerini geliştirmişti bile: Kendi ekseni çevresinde dönen “yer” aynı
zamanda Güneş’in çevresinde de dolanıyordu. Diğer gezegenler de “yer” benzeri
devinimlerde bulunuyordu. Ancak ne yazık ki Copernicus da tıpkı Cusalı Nicholas
gibi eski evren modeliyle uzlaşma yoluna gitti. Batlamyus’un kusursuz
çemberleri ve epicycle’ları korundu. Bu nedenle Copernicus’un öngörülerinin
doğruluğu Batlamyus’unkinden farklı olmamıştı. Ayrıca Cusalı Nicholas’ın
üzerinde ısrarla durduğu bir noktayı, yani evrenin sonsuzluğu modeline çok katı
bir biçimde katılmadı. Evren devasa boyutlardaydı ancak sonlu da olabilirdi
sonsuz da! Öyle ya da böyle, Copernicus’un evren modeli “yer” özekli hiyerarşik
evren modeline bir seçenek oluşturuyordu. Hiyerarşik evren modeli tehlikeye
girmişti. Çünkü eğer “yer” bir gezegen ise ve devinim içindeyse tüm gök ve
sublunar yapı çökecekti. Bunlarla birlikte kozmik ve toplumsal hiyerarşi
ideolojisi, madde ile ruh arasındaki ayrım ve hepsinden önemlisi otorite ve
salt usun üstünlüğü çökecekti.
Ne denli tutucu bir kılıfa sahip olursa olsun, Copernicus evren modeli
kökten değişikliklerin yaklaştığını muştuluyordu. Copernicus bu değişikliklerin
ayırdındaydı. Eserini 1543 yılına dek, 30 yıla yakın bir süre bastırmadı.