3 Nisan 2015 Cuma

RENNAN PEKÜNLÜ YAZDI: "Yeni evrenbilim ve düşünceyle eylem arasında köprü nasıl kuruldu?"



Cusa'lı Nicholas’ın çalışmalarının işaret ettiği sonuçlar devrimci olmasına karşın bu çalışmalar soyut felsefi çalışmalar olarak kaldı. Bu düşüncelerin kalıcı olabilmesi için somuta indirgenmeleri gerekiyordu. Nicholas’ın etkisi, o dönemin ünlü gökbilimcisi, coğrafyacısı ve matematikçisi Paolo Toscanelli aracılığıyla oluyordu. Nicholas’ın yeni evren modelinin yayılmasında, bu evren modelinin gözlemsel bilimlerle bağını gören ve bu bağı geliştirmeye çalışan Toscanelli büyük rol oynamıştır. Bu akımın bir kolu, Toscanelli’nin olağanüstü öğrencisi olan Leonardo da Vinci’yi ve çağdaş bilimsel yöntemi doğurmuştu. Yeni felsefi düşüncelerin skolastik tuzaklarından kurtulup el sanatları ve teknik yeniliklerle tanışması Leonardo ile gerçekleşiyordu. Çok kısa süren bir okul eğitimi alan Leonardo, Nicholas’ın dünya görüşüne büyük bir ilgi ve istekle sarıldı. Bu coşku, modası geçmiş olan dinsel otoritenin ve onun savunucularından Plato ve Aristo’nun yadsınması anlamına geliyordu.

LEONARDO’NUN BİLİME KATKISI

Leonardo, İyonya uygarlığından bu yana ilk kez dinsel veya felsefi otoriteyi temel almayan ve tamamen laik bir bilim anlayışını ileri sürüyordu. Ruh ile madde, düşünceyle eylem, kuramla pratik arasındaki köprü en sonunda kurulmuş oldu. John Philloponus’tan Cusalı Nicholas’a dek uzanan filozoflar, yukarıda sayılan zıtların birliğini onamış olmalarına karşın soyut felsefi düşünürler olarak kalmışlardı. Leonardo, bir sanatçı, biliminsanı ve yaratıcı bir kişiliği bir tek bedende toplamıştı. Sonsuz evren modelinin getirdiği felsefi özgürlük ve toplumsal gelişmelerin sağladığı ekonomik özgürlük otoriter hiyerarşiyi zayıflattığından Leonardo, kendinden önceki düşünürlerin çok ötesine gidebildi; Leonardo tüm dünyayı gözlem ve deneye aldı.

Leonardo, “Bilgi gözlemlerden türetilmelidir” diyen Nicholas’ın düşüncesini yaşama geçirdi ve bilginin matematiksel olarak betimlenmesi gereğini ileri sürdü. Matematiğin uygulanamayacağı bir alanın bulunmadığını belirten Leonardo “Matematik, bilimlerin ustasıdır” diyen Platocu görüşü şiddetle yadsıdı. Leonardo kullandığı bilimsel yöntemi şöyle açıkladı :

“Bilimsel bir sorunu incelemek için önce bir dizi deney düzenlerim. Sonra yapacağım deneyin niçin şöyle değil de böyle yapılması gerektiğini nedenleriyle açıklarım. Doğa olaylarının incelenmesinde izlenmesi gereken yöntem budur. İncelemelerimizde deneye başvurmalı ve ilgili doğa olayındaki genel kuralı bulup formüle etmeliyiz. Bu genel kurallar doğanın bir üst düzeyde araştırılmasına ve sanatın yaratılmasına izin vereceği için gereklidir. Bu yöntem bizi, elde edilemeyecek sonuçları bekleme aldatmacasından korur.”

Kısacası, Leonardo’nun yönteminde deney “doğanın kurallarının” hipotezlere dökülmesine götürür. Leonardo’nun not defterinden anlaşılıyor ki, bu yöntem ne Leonardo’dan önce ne de sonra bu denli yaygın kullanılmıştır. Leonardo’nun  not defterinde optik, anatomi, mekanik, hidrolik ve diğer alanlarda birçok bulgu yatmaktadır.

Leonardo’nun not defterleri ölümünden sonra yayınlanmadığı için bulgularının çoğu iki yüzyıl gömülü kaldı. Leonardo’nun İtalyan bilimi ve teknolojisine olan etkisi oldukça derindir. Leonardo İtalya’nın önde gelen prensleri için çalışmış olan bir mühendis, artist ve düşünürdü. Döneminin en önemli düşünürleriyle tanışıyordu.

NİCHOLAS’IN DİĞER DAMARI COPERNİCUS’U YARATTI

Cusalı Nicholas’ın düşünsel etkilerinin bir damarı Leonardo’yu yaratırken diğer damarı da Copernicus’u yarattı. Nicholas çalışmalarını sürdürürken bulgu amaçlı deniz yolculukları yeni bir gökbilimin (pratik gökbilimi) gelişmesi için dürtü oldu. Eğer ay ve gezegenlerin devinimleri doğrulukla saptanabilirse, bu cisimler kozmik saatler olarak kullanılabilir, Atlantik Okyanusu’nu geçen denizciler için yol ve zaman belirteci olabilirlerdi. Batlamyus’un evren modeli bu iş için son derece hantal ve güvenilir olmayan bir dizgeydi.

Tam bu aşamada Polonyalı Nicholas Copernicus İtalya’da çalışmaya geldi. Copernicus burada “yer”in devindiğini savunan Cusalı Nicholas’ın düşüncesiyle tanıştı. Copernicus, Leonardo’nun Güneş’in devinimsiz olduğuna ilişkin düşüncesiyle de büyük bir olasılıkla burada tanıştı. Bu düşünce Leonardo’nun defterinde yer almaktaydı. Copernicus, Aristarchus’un çalışmalarını biliyordu. Ancak Cusalı Nicholas’ın sonsuz evren düşüncesi, Copernicus’un Güneş özekli evren modelinin önündeki engelleri kaldırıyordu. Eğer “yer” devinim içindeyse, bu devinimi, sabit yıldızların gökyüzü düzlemi üzerindeki yerlerini değiştirmesi biçiminde algılamamız gerekmez miydi? Batlamyus ve Aristo’nun küçük ve sonlu evreninde yıldızların görünürdeki sabitlikleri “yer”in devinmediğinin güçlü bir kanıtı olarak gösteriliyordu. Copernicus, “ancak eğer evren sonsuzsa, yıldızlar çok büyük uzaklıklarda bulunacağından görünürdeki devinimleri algılanamayacaktır” biçiminden doğru bir sav geliştirdi. Batlamyus evren modelinde sabit yıldızları taşıyan en dıştaki kürenin günde bir kez döndüğü savunuluyordu. Eğer evren sonsuzsa böylesi bir hız son derece anlamsız olacaktı.

COPERNİCUS, NİCHOLAS’IN İZİNDEN GİTTİ

1506 yılında İtalya’dan ayrılan Copernicus, Güneş özekli dizgesinin temellerini geliştirmişti bile: Kendi ekseni çevresinde dönen “yer” aynı zamanda Güneş’in çevresinde de dolanıyordu. Diğer gezegenler de “yer” benzeri devinimlerde bulunuyordu. Ancak ne yazık ki Copernicus da tıpkı Cusalı Nicholas gibi eski evren modeliyle uzlaşma yoluna gitti. Batlamyus’un kusursuz çemberleri ve epicycle’ları korundu. Bu nedenle Copernicus’un öngörülerinin doğruluğu Batlamyus’unkinden farklı olmamıştı. Ayrıca Cusalı Nicholas’ın üzerinde ısrarla durduğu bir noktayı, yani evrenin sonsuzluğu modeline çok katı bir biçimde katılmadı. Evren devasa boyutlardaydı ancak sonlu da olabilirdi sonsuz da! Öyle ya da böyle, Copernicus’un evren modeli “yer” özekli hiyerarşik evren modeline bir seçenek oluşturuyordu. Hiyerarşik evren modeli tehlikeye girmişti. Çünkü eğer “yer” bir gezegen ise ve devinim içindeyse tüm gök ve sublunar yapı çökecekti. Bunlarla birlikte kozmik ve toplumsal hiyerarşi ideolojisi, madde ile ruh arasındaki ayrım ve hepsinden önemlisi otorite ve salt usun üstünlüğü çökecekti.

Ne denli tutucu bir kılıfa sahip olursa olsun, Copernicus evren modeli kökten değişikliklerin yaklaştığını muştuluyordu. Copernicus bu değişikliklerin ayırdındaydı. Eserini 1543 yılına dek, 30 yıla yakın bir süre bastırmadı.
AYDINLIK / 07.01.2015