10.10.2013 16:04 ODA TV
Balyoz kararlarını onayan Yargıtay 9.
Ceza Dairesi’nin üyelerini övüp, “Hâkimlerle uğraşmak yanlış” demiş
Hürriyet Gazetesi’nin hukukçu Başyazarı Taha Akyol.
Hukuka, adelete inanan bir Allah’ın kulu
kalmamışken, “Bu tür davalarda hukuka uygun bir sonuca varılmasının
yolunun yine hukuk” olduğunu anlatan Akyol, bakın Yargıtay hâkimlerine
nasıl sahip çıkmış:
“Evvela şunu belirteyim: Yargıtay
kararını veren 9. Ceza Dairesi’nin başkanı 18 yıldır, üyelerden biri 15 yıldır,
biri de 12 yıldır Yargıtay’da tetkik hâkimi ve üye olarak çalışan yargıçlardır.
Açıkçası, 2010 referandumundan sonra Yargıtay’a gelmiş isimler değildir. Diğer
üyelerden biri ‘Büyük Hizbullah davasını sonuçlandıran hâkim’dir. Beşinci üye
de kıdem ve kararlarıyla saygın bir yargıçtır.”
Türkçesi, “İktidarın, yeni
devletin sahiplerinin hâkimleri değiller” demeye getirmiş.
O hâkimlerin özgeçmişini bir de ben
anlatayım, kararı siz verin:
Başkan: 1957 doğumlu. Ankara Hukuk
Fakültesi’nden 1983’te mezun oldu. Ankara hâkimliği, Ordu Ulubey, İliç,
Güneysu, Susurluk Cumhuriyet Savcılıklarından sonra Yargıtay Tetkik Hakimliğine
atandı. 16 Mart 2003’te Yargıtay üyeliğine seçildi. Yargıtay Büyük Genel
Kurulu’nca 9. Ceza Dairesi Başkanlığına atanma tarihi 24 Ekim 2011.
Üye Hâkim: 1969 doğumlu. Ankara
Hukuk’tan 1987’de mezun oldu. Göreve Ankara hâkimi olarak başladı. 4 ilçede
hâkimlik yaptı. Diyarbakır DGM Başkanlığı’ndan sonra Eyüp ve Bakırköy Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanlığına getirildi. Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi Başkanıyken, “Ergenekon
Terör Örgütü üyesi olmak, evrakta sahtecilik, tehdit ve iftira” suçlamalarıyla
tutuklanan Erzincan eski Cumhuriyet Başsavcısı (CHP Denizli Milletvekili) İlhan
Cihaner’in yürüttüğü İsmailağa Cemaati soruşturması kapsamında dinlenen telefon
konuşmalarında kaydının bulunduğu ortaya çıktı. 24 Ocak 2011’de
Yargıtay üyesi oldu.
Taha Akyol’un, “15 yıldır
Yargıtay’da tetkik hâkimi” diye tarif ettiği Üye Hâkim: 1969 doğumlu.
1990 Ankara Hukuk mezunu. Ankara’da hâkim adayı olarak mesleğe başladı. İki
ilçede hâkimlikten sonra Yargıtay Tetkik Hâkimliğine atandı. 24
Şubat 2011’de Yargıtay üyeliğine seçildi. Bu dönemde eşi de Yargıtay
Başsavcı Yardımcısı oldu. İdari İşlerden Sorumlu ve mevcut Yargıtay Başsavcısına
en yakın isimlerden birisi olarak biliniyor.
Üçüncü Üye Hâkim: 1966 doğumlu. 1991
İstanbul Hukuk mezunu. Bursa hâkim adayı olarak görev başladıktan sonra 4
ilçede hâkimlik yaptı. Son olarak Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanıyken, 24 Şubat 2011’de Yargıtay üyeliğine seçildi.
Yine Taha Akyol’un, “Büyük Hizbullah
davasını sonuçlandıran hâkim” diye söz ettiği Üye Hâkim: 1969 doğumlu.
9 Eylül Hukuk Fakültesi 1990 mezunu. Uşak hâkim adaylığından sonra iki ilçede
Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulundu. Ardından Yargıtay tetkik hâkimi
oldu. 24 Şubat 2011’de de Yargıtay üyeliğine seçildi. Sadece
Hizbullah davası değil, Fetullah Gülen’in beraatiyle sonuçlanan dava
dosyasını da bu üye inceledi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde daha
kıdemli üyeler varken, Balyoz kararını verecek olan bu üyeleri bizzat Daire
Başkanının seçtiğini de ekleyelim.
Balyoz’un temyiz duruşması 15 Temmuz’ta
başladı, 12 Ağustos’a sona erdi. Toplam 17 gün oturum yapıldı. Karar için 9
Ekim tarihi belirlendi. 361 sanığın dosyasının tek tek incelendiği söyleniyor.
Toplam 57 günde 361 sanığın dosyasını inceleyebilmek, mucize değilse nedir?
Taha Akyol şunu da söylüyor:
“Hâkimleri suçlamak çıkar yol değildir.
Elbette adli hatalar olabilir, fakat eleştirilmesi gereken hâkimlerin kendileri
değil, kararlarıdır.”
Soralım: Hâkimler, kararlarından ayrı
düşünülebilir mi? Hâkimler eleştirilmeyecekse, bu kararların sorumlusu
kimlerdir?
Akyol’un bir diğer iddiası ise şu:
“Balyoz ve Ergenekon davalarına ‘karşı
devrim’ diye bakmanın ve siyasi ajitasyonlar yapmanın hiçbir hukuki anlamı
yoktur... Kararları ‘siyasi ajitasyon’ için kullanmanın sanıklara da
hukukun gelişmesine de hiçbir yararı olmaz."
Yaşananların, “karşı devrim” olmadığını,
bizlerin de “siyasi ajitasyon” yaptığını varsayalım. Peki aylarca
önce The Economist Dergisi neden şunları yazdı?
“Askerlerin yargılandığı davalarla, bir
zamanlar herşeye muktedir Türk ordusu, aciz değilse de sindirilmiş, zayıf ve
bölünmüş durumda bırakıldı.”
Davalar için “hukuki yol” önermeye
devam eden Akyol, “Bundan sonraki hukuki yol, Anayasa Mahkemesi’ne
‘bireysel başvuru’ ve sonra da AİHM’dir. Anayasa Mahkemesi ve AİHM siyasi ve
ideolojik söylemleri ciddiye almaz; ciddiye alınmak için hukuk diliyle konuşmak
gerekir” diyor.
Türkiye’nin kelimenin tam
anlamıyla “dava cehennemine” atıldığı sırada Anayasa
Mahkemesi’nin yeniden şekillendirilmesi, bireysel başvuru yolunun açılması ve
AİHM’in, Türkiye’yi sırtından atıp, kendisini yeniden yapılandırmaya başlaması
da mutlaka tesadüftür!..
“Kaf Dağı’na yürümeye devam edin. Belki
orada adaleti bulursunuz”un ya da “Siz
Atatürkçülere ekmek bile yok” demenin hukukçası, o kadar!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe,
Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler...
Müyesser Yıldız
Odatv.com