Yasemin Devrimi, Halkın ayaklanması üzerine 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali'nin ülkeden kaçmasıyla sonuçlanan durumun genel adıdır.
Yasemin Devrimi, Tunus'un birçok şehrinde gerçekleşen protestolardır. Protestocuların hedef aldığı başlıca konular işsizlik, gıda enflasyonu, siyasi yozlaşma, ifade özgürlüğü ve kötü yaşam koşulları olmakla beraber, 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali'nin başkanlığı bırakıp 14 Ocak 2011'de ülkeden kaçmasıyla sonuçlanan olaylar bütünüdür. Kasım 2010'da, meyve sebze satıcısı olan işsiz bir üniversite mezununun, satış arabasına polisin el koymasından sonra kendini ateşe vermesi ile başlayan protestolar Tunus'ta son 30 yıldır yaşanan sosyal ve siyasal olayların en dramatik dalgalarından biriydi ve yaralanmalar ve hayat kayıpları ile sonuçlandı. Ben Ali'nin ayrılmasından sonra, yeni bir seçim 60 gün içinde yapılacaktı.
Renkli Devrimlerin jeopolitik terminolojisi ile paralel olarak, Protestolar batılı medyada Yasemin Devrimi olarak da adlandırılır.Medyanın bu yöndeki etkisinden dolayı, diğerleri protestoları ve Başkan Ben Ali'nin bu çıkışını Twitter Devrimi veya Wikileaks Devrimi olarak adlandırırlar.
GÖSTERİCİLER
FRANSA'DA DESTEK GÖSTERİLERİ
ASKERİN MÜDAHALESİ
BİN ALİ DEFOL !
ZEYNELABİDİN BİN ALİ
Facebook ve YouTube gibi sosyal medya sitelerinde arabalara ve mağaza camlarına saldıran gençleri dağıtan polisin görüntüleri anında yayınlanmış olmasına rağmen, 18 Aralık'taki Sidi Bu Zeyd isyanları büyük ölçüde fark edilmeden devam etti. Bir protestocu, Muhammed Buazizi sebze meyve arabasına el koyulmasına karşın yaptığı protestoda kendini yakarak kurban etti.Sonuç olarak sevk edildiği Tunus'taki hastanede 4 Ocak'ta hayatını kaybetti. El Cezire ve CBS gibi medya ağlarında da dikkat çekildiği üzere, Tunus'taki isyanlar sıra dışı ve önemliydi, çünkü özellikle bölgedeki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Tunus, zengin ve stabil bir bölge olarak görülüyordu.
Ayrıca El Cezire İngilizce Tunuslu aktivistlerin, Buazizi için Twitter'da yayınlanan destek mesajlarıyla dünyanın bazı bölgelerinde sesleri en çok çıkan gruplardan biri haline geldiğini belirtti.
Aynı ağdaki bir op-ed makale bu eylemin "Tunuslu gençler tarafından umutsuzluğun intihar protestosu" olduğunu söylemiştir. Devlet elindeki Ulusal Dayanışma Fonu ve Ulusal İş Fonu'nun geleneksel olarak ülkeye birçok yardım ve servislerde bulunduğu ancak "bu yükü devletten topluma", zengin şehir ve kasabaların etrafındaki köyler ve gecekondu kasabalarına kaydırmaya başladığına dikkat çekti. Ayrıca "merkezi tarımsal ve kurak alanların güney bölgelerinin sürekli bir şekilde marjinalleştirilmesi" ni de aktarmıştır.
Protestolar ayrıca "fakirlik, işsizlik ve siyasi baskının ölümcül bir kombinasyonu: birçok Arap toplumunun üç karakteristik özelliği"nden dolayı da bir "başkaldırı" olarak adlandırılmaktadır.
2010 Kasım ortalarında, polisin Sidi Bu Zeyd'teki protestocuları engellediği ve yüzlerce genç üstünde biber gazı kullandığına dair haberler vardı. Protestocular, sokaklarda sebze meyve satmaya çalıştığı el arabası polis tarafından kundaklanan Muhammed Buazizi'ye yapılan muameleye karşı eylem yapmak için bölgesel hükûmet başkanlarının etrafında toplanmışlardı. Olaylarla ilgili haberlerin yayınlanması Tunus medyası tarafından kısıtlanmıştır. 19 Aralık'ta, şehrin sokaklarında çok daha fazla polis bulunuyordu.
22 Aralık'ta bir protestocu, Lahsin Naci, bir elektrik direğine tırmandı ve kendini elektriğe verip öldürerek "açlık ve işsizliğe" karşılık verdi. Remzi el Abbudi de ülkenin mikro kredi birlik programından kaynaklanan bir iş borcu sonucu yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle kendini öldürdü.
24 Aralık'ta Bouziane'de Muhammed Ammari polis tarafından vurularak göğsünden ağır yaralandı. 30 Aralık'ta hayatını kaybeden Şevki El Hadri'nin de içlerinde bulunduğu diğer protestoculardan da yaralananlar oldu.
Polis, göstericileri "nefsi müdafaa" olarak vurduklarını iddia etti. Daha sonra şehirde polis tarafından sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
Tunus otoriteleri ve Sidi Bu Zeyd hükûmetinde yaşayanlar karşı karşıya geldiklerinde şiddet olayları tekrardan arttı. 27 Aralık'ta birlik çağrısı yapan yaklaşık 1.000 vatandaşla birlikte,protestolar başkent Tunus'a ulaştı, ve Sidi Bu Zeyd'de yaşayanlar ile beraber iş çağrısında bulundular. Bağımsız ticaret birliği aktivistlerince düzenlenen ralli güvenlik güçleri tarafından durduruldu. Protestolar ayrıca Sus, Safakes ve Meknasi şehirlerine de yayıldı. Bir sonraki gün, Tunus İşçiler Birliği Federasyonu Kafsa'da başka bir gösteri düzenledi ve bu da güvenlik güçleri tarafından engellendi. Aynı zamanlarda yaklaşık 300 avukat, Tunus'ta hükûmet sarayına yakın bir bölgede bir gösteri düzenlediler. Protestolar 29 Aralık'ta tekrardan devam etti.
Polis, güç kullanarak Sbikha ve Şebba'da olabilecek daha fazla protestoyu engellemeye çalışırken; 30 Aralık'ta Monastır'da bir protestoyu sessiz sakin engelledi. 31 Aralık'taki protestolarla, sonrasındaki gösterilerle, Tunus'taki ve Tunus Ulusal Avukatlar Grubu'nun çağrısı üstüne diğer şehirlerdeki avukatların öncülüğünde gerçekleşen halk toplantıları ile birlikte dengeler korunmaya devam edildi. Tunus İnsan Hakları Birliği başkanı Muhtar Trifi, Tunus'taki avukatların "vahşice dövüldüğünü" kaydetmiştir. Ayrıca El Hamma'da bir adamın da intihar eylemi yaptığına dair doğrulanmamış raporlar da bulunmaktaydı.3 Ocak 2011'de, Tala'daki işsizlik ve ihtiyaçların çok pahalı olması hakkındaki protestolar şiddetle sonuçlandı. Birçoğu öğrenci 250 kişinin bulunduğu Sidi Bu Zeyd'deki protestocuları destekleyen bir gösteride, polis göz yaşartıcı gaz kullandı ve bir kutusu yerel bir camiiye atıldı. Bunun karşılığında protestocular tekerlekleri ateşe verdiler ve Anayasal Demokratik Ralli ofisine saldırdılar. Bazı daha genel protestolar, birçok medya araçlarının yayınlandığı hükümetin online yayın ve sansüründe değişiklikler aradı. Tunus otoriteleri ayrıca kullanıcı şifrelerinin kontrolünü ele alarak online eleştrileri denetlemek için yemleme operasyonları gerçekleştirdi. Hem devlet elindeki hem de sivil internet siteleri hacklendi.
Ulusal baro kuruluşunun başkanından alınan bilgilere göre 6 Ocak'ta Tunus'lu 8.000 avukatın %95'i greve gitti. Ayrıca "Grev, avukatlara haksız yere saldırılmasını kabul etmediğimiz hakkında açık bir mesaj taşıyor. Birkaç gün içinde olan avukatların dövülmesi olayını ciddi şekilde protesto etmek istiyoruz." diye ekledi. It was reported on the following day that teachers had also joined the strike.[ Binalara saldıran, tekerlekler yakan, otobüsleri ve Tunus'ta Ettadhamen-Mnihla'daki çalışan sınıf kasabasından iki otomobili yakan protestocuları dağıtmak için 11 Ocak saldırılarına karşı polis isyan dişlileri kullandı. Protestocuların "Korkmuyoruz, korkmuyoruz, biz sadece Tanrı'dan korkarız" diye sloganlar attığı da kaydedildi. Ülkenin birçok şehrine de askeri personel yerleştirildi. 12 Ocak'ta, bir İtalyan televizyon kanalı RAI Tunus merkezinde çıkan bir isyanda onun ve kameramanının polis tarafından sopalarla dövüldüğünü ve daha sonra polislerin kamerayı kundakladığını aktardı. Protestolardan ve polisle çatışmalardan sonra Tunus'ta yine bir gece sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
İslami halifelik'in yeniden yürürlüğe girmesi için, 14 Ocak'ta cuma namazı ndan sonra Hizb ut-Tahrir de bir protesto düzenledi. Bir gün sonra, özgür siyasi tutuklular için başka bir protesto daha düzenledi. Bin Ali'nin gidişinden sonra şiddet ve yağmalama devam etti ve ulusal ordunun neredeyse Tunus'un her yerine yerleştirildiği rapor edildi.
Bu olayların faillerinin kimlikleri tespit edilemedi. Ancak, Tunus ordusunun yüksek askerlerinden biri de,eski Başkan Bin Ali'ye sadık olan askerlerin ülke genelinde dağıtıldığını belirtmişti. Başkentin ana tren istasyonu da asker tarafından ışıklandırıldı. Madhia'da bir hapishane müdürü, 5 kişinin öldüğü vahşi bir hapishane isyanından sonra yaklaşık 1.000 tutukluyu serbest bıraktı.
Birçok farklı hapishanede de kaçkınlar ile bazılarının gardiyanlar tarafından desteklendiği düşünülen, ve serbest bırakmayı dayatan dış grup isyanları yaşandı. Tunus'taki genel karışıklıkların, aşırı yiyecek sıkıntısı çeken bir grup kişinin silahlanıp evlerine barikat kurması ve hatta çevrelerinde silahlı gözetleme noktaları kurmalarından kaynaklandığı söylendi. El Cezire muhabirleri orada açıkça görülen üç farklı silahlı grup bulunduğunu aktardı: Polis, (sözümona ülke nüfusunun 250.000'i polis güçlerinin bir parçasıydı), İçişleri Bakanlığından güvenlik güçleri ve kontrolü ele alma yarışında olan Bin Ali destekçisi düzensiz halk orduları. Tunus ordusunun kontrolü sağlamaya çalıştığı bildirildi.
16 Ocak'ta, Bin Ali'nin eşinin yeğeni olan İmed Trabelsi, 2 gün önce aldığı bir bıçak yarasından hayatını kaybetti. Bin Ali'nin geniş ailesinin protestolardaki ilk kurbanıydı.
14 Ocak'ta, Bin Ali hükümetini dağıttı ve acil durum ilan etti. Yetkililer acil durumun nedeninin, Tunusluları ve mal mülklerini korumak olduğunu söylediler. Ayrıca insanların üç kişiden fazla gruplar halinde dolaşmasına izin verilmedi ve aksi olursa tutuklamalar oldu, koşmaya ya da kaçmaya çalışanlara ise ateş açıldı. Ayrıca onu düşürmeyi amaçlayan gösterileri etkisiz hale getirmek için altı ay içinde yeni bir seçim yapılmasını istedi.France24 askeri güçlerin havaalanlarının kontrolünü ele geçirdiğini ve ülkenin hava sahasını da kapattıklarını bildirdi. Aynı gün, bölgesine indirebileceği bir uçak isteğini Fransa'nın reddetmesi üzerine Bin Ali ülkeden kaçtı ve Cidde'ye gitti. Başbakan Muhammed Gannuşi vekaleten cumhurbaşkanının yetkilerini devraldı.
Suudi Arabistan sığınma sağlamadaki niyetlerinin Tunus'taki gerilimleri dağıtmak olduğunu -Tunus'ta İslamcılarla uzun süre mücadele eden- Bin Ali'ye karşı bir sempati duymadıklarını belirtti. 15 Ocak sabahı, Tunus devlet televizyonu Bin Ali'nin resmi olarak istifa ettiğini ve Gannuşi'nin gücü bir parlamento sözcüsü Fuad el-Mubazza'ya devrettiğini açıkladı. Bu olay Tunus Anayasa Mahkemesi Başkanı Fethi Abdennahder, Bin Ali'nin ayrılmasının iyi olduğunu, Ganuşi'nin bu gücü elinde tutmaya hakkı olmadığını ve Mebazaa'ya yeni Tunus parlamento seçimlerini organize etmesi için 60 gün verileceğini söylemesinden sonra gerçekleşti. Mebazaa, ülke için en iyi olanın bir Ulusal Birlik Hükümeti kurulması olduğunu belirtti.
Tunus'ta başlayan devrim hareketleri giderek Kuzey Afrika ülkelerinde ve Orta Doğu'da başlayan Arap diktatörlerine karşı bir protesto hareketinin başlamasına neden oldu. Üniversite okumuş ve genç nüfusun fazla olduğu ülkeler Yasemin Devrimi'nden sonra bilinçlenerek kendi ülkelerinde de benzer bir şeylerin yapılabileceğini düşünmeye başladılar. Protestoların en belirgin sonuçlarından biri de gitgide artan internet özgürlüğüydü.
Youtube ve Flickr gibi web sitelerinin yasakları kaldırıldı. Yorumcular internetin Ben Ali'nin düşürülmesine katkıda bulunduğu konusunda ikiye bölünmüşken, Facebook, kriz boyunca nüfusun yaklaşık %20 si tarafından ulaşılabilir olarak kaldı) ve Tor anonim ağı Tunus'tan bir trafik dalgası kabardığını rapor etti.
Uluslararası ve sivil tepkiler
Tunuslu gazeteci Souhayr Belhassen başkanlığında Uluslarası İnsan Hakları Örgütü "Tunus güvenlik güçleri tarafından silah kullanımını" kınadı ve "güvenli protesto hakkını garanti altına almak,sorumluların kim olduğunu bulup ona göre hareket etmek ve bu olaylara ışık tutmak için bağımsız bir soruşturma açılması" çağrısında bulundu. 2 Ocak'ta "hacktivist" anonim grup Tunus'un devlet eliyle yönetilen birkaç websitesini hackleme protestosuyla birlik içerisinde 'Tunus Operasyonu' ilan etti.
Bir bildiride "Anonim" şöyle seslendi: "Tunus Hükümeti, gerçekleri kendi vatandaşlarından gizli tutarak geleceği empoze etmek için, şimdiyi hatalar ve yanlış bilgilerle kontrol etmek istiyor.Bunlar olurken biz sessiz kalmayacağız."Anonim" Tunus halkının özgürlük çağrısını duymuştur."Anonim", Tunus halkına bu baskılara karşı savaşmada yardımcı etmek istiyor."
Bu bildiriden sonra 24 saat içerisinde, Tunus Borsası, Tunus ulusal stok exchange, Dışişleri Bakanlığı ,Endüstri Bakanlığı, Tunus Hükümet Ticaret, Carthage Sarayı (ki başkanın evidir), Başkanlık seçim kurulu siteleri ve birçok başka bakanlıklara portal halinde kurulmuş bir devlet sitesi daha kullanılamaz hale geldi.
13 Ocak 2011'de yayınlanan bir videoda, İslami Mağrip el-Kaide Örgütü hem Tunus hem de Cezayir hükümetlerine karşı yapılan protestolara desteklerini gösterdi.Tunus hükümetine karşı "misilleme" için, el-Kaide "bozulmuş,suçlu ve acımasız" rejimi yıkmaya davet etti ve göstericilere askeri yardım ve eğitim imkanı sundu. Ayrıca İslami Mağrip el-Kaide Örgütü lideri Ebu Musab Abdülvadud Tunus'ta şeriat hukukunun kurulması çağrısında bulundu.
YASEMİN DEVRİMİNİN ARDINDAN BUGÜN İKTİDARDA KİM VAR ?
Mayıs 2011'de Nahda (İSLAMİ HAREKET) Genel Sekreteri Hammadi Cibali İslam ve Demokrasi Çalışmaları Merkezinin davetiyle Washington'a gitti. ABD Senatörleri John McCain ve Joe Lieberman ile görüştü.
24 Ekim 2011'de Tunus Kurucu Meclisi seçimlerinde, ülke tarihinin ilk şeffaf seçimini diğer partilerin açık ara önünde % 40 oy oranı ile 217 sandalyenin 89'unu alarak kazanmıştır.
ALİ EL_UREYD
Ali el-Ureyd, 1981'den 1990 yılında tutuklanmasından kadar Nahda Hareketi sözcüsü oldu. Cumhurbaşkanı Bin Ali devrildikten sonra 20 Aralık 2011 tarihinde, İçişleri Bakanı olarak Jebali'nin Kabinesine katıldı. Dini aşırılık, kabilecilik, bölgecilik ve Tunus'ta barışı desteklemek için söz verdi. Hamadi Jebali görevinden istifa etiikten sonra 22 Şubat 2013 tarihinde Başbakan olarak atandı.