Yeni Şafak yazarı Vahdettin İnce, 7 Eylül tarihli gazetede çıkan "Kürt ordusu" başlıklı yazısında şöyle yazmış:
"Ordu, milletlerin kendini savunma ihtiyacından doğmuş bir kurumdur. Bunun da temeli ta bireyin kendine yönelen zararları savma içgüdüsüne kadar dayanır. ... Bu nedenle Kürtlerin bir savunma gücünün olması son derece doğaldır ve sanılanın aksine her zaman da olmuştur. Selahattin Demirtaş'ın bir Kürt ordusundan söz etmesiyle birlikte ortaya çıkmış yeni bir fikir değildir. Modern zamanların ulus devlet kavramı içinde yeni bir anlam kazanmış 'ordu' kelimesinin çağrıştırdığı anlamların bizi dehşete sevk etmesi yersizdir. Kürtlerin her zaman bir ordusu olmuştur, hem de her seferinde bu orduya Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar 'Türk Devlet'i ön ayak olmuştur."
İnce'nin görüşlerinin bilim dışılığını, aslında az çok tarih bilen her okur kendi satırlardan anlayabilir. Yine de üzerinde duralım; çünkü bilim dışılığa, yazısının devamında ifade ettiği siyasal amaçlara dayanak olsun diye başvurmaktadır.
KAVRAMLARIN TARİHSEL ANLAMI
Öncelikle, ordu "milletlerin savunma ihtiyacından doğmuş bir kurum" değildir. Ordu, tarih içinde toplumun içindenden çıkan ve topluma hükmeden örgütlenmenin, yani devletin kendi hükmünü yürütme aracıdır. Devletin silahlı zor gücüdür.
Ordu ile bireyin kendisini savunma güdüsü arasında bir ilişki kurulamaz. Bireyin savunma güdüsü, bireyin ortaya çıkışıyla, evrimleşme sürecinde insana geçişle başlar. Yani nereden bakarsanız bakın en az bir milyon yıl geriye gider. Devletin ve silahlı zor gücünün oluşumu 5 bin yıl önceye dayanır. Devletin zor gücü, gerektiği zaman bireye de zor kullanmak için oluşmuştur ve devletle yaşıttır.
"Milletlerin kendilerini savunma ihtiyacını" karşılayan milli ordu ise, milletleşme aşamasında ortaya çıktı. Milletin siyasi örgütü olan "ulus devlet" kurulurken, silahlı zor gücü milli ordu da doğdu. Dolayısıyla milli ordunun tarihi burjuva demokratik devrimlerinin başına kadar götürülebilir.
Yeni Şafak yazarı İnce, bütün bu tarihsel olguları ve kavramları bilerek birbirine karıştırıyor. Böylece, sırf hepsi silah kullanıyor diye, kendini savunan ilkel birey, Osmanlı padişahı Yavuz Selim'in ordusu, feodal derebeyi İdrisi Bitlisi'nin silahlı kulları, PKK'nın silahlı gücü ve derebeyi Mesud Barzani'nin paralı peşmergeleri ile milli ordu arasında bir fark olmadığını anlatmak istiyor. PKK militanlarının Türkiye Cumhuriyeti'ni, Barzani peşmergelerinin Irak milli devletini, PYD'nin Suriye milli devletini bölmenin silahlı gücü olduğunu gizlemeye çalışıyor.
TSK YERİNE 'TÜRKİYE ORDUSU'
İnce daha ileri giderek, TSK'nın yerine "Türkiye ordusu"nu koyuyor:
"Bugünkü koşullarda düşündüğümüz zaman Türkiye'de devlet paradigmasının değiştiğini görüyoruz. Kürtlerin inkarı, kimliklerinin reddi ve neticede asimile edilmeleri esasına dayanan anlayışın terk edildiği bir sürece girmiş bulunuyoruz. ... Yeni devlet anlayışı ile birlikte devletin ordusu da milletin ordusu haline gelecektir. Bu bakımdan halihazırda bir Kürt ordusu vardır, o da Türkiye ordusudur."
Milli devletleri bölmeyi hedefleyen ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), milli devletleri savunan milli orduları zayıflatırken, milli devletleri bölecek etnik ve dini silahlı grupları büyütüyor. İnce'nin TSK'yı PKK militanları ve Barzani peşmergeleri ile eşit görmesinin yanı sıra TSK'nın yerine "Türkiye ordusu"nu ihdas etmeyi önermesi, BOP'un öngördüğü bu ikili göreve uygundur.
Bizim milli ordumuz Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Milli Kurtuluş Savaşı vererek ve Osmanlı hanedanını yıkıp milli devleti kurarak oluştu. Kuruluşunda savaş ve devrim vardır. Savaşsız milli devlet de milli ordu da yok edilemez.
'DIŞ KÜRTLERİ' SAVUNMA GÖREVİ
İnce'nin BOP hizmeti bununla bitmiyor. "Yeni devlet"e ihdas ettirdiği "Türkiye ordusu"na görev olarak, "dış Kürtleri" savunmayı öneriyor. "Dış Kürtler"den kastedilen Barzani ve PYD oluyor. İnce, Birinci Körfez Savaşı'ndan başlayarak Barzani'nin ABD (ABD'nin adı "uluslararası sistem") tarafından Çekiç Güç ile ve işgalle adım adım nasıl "bağımsız Kürt devleti"ne hazırlandığını hatırlatarak, şöyle devam ediyor:
"Eğer devlet, yeni Türkiye anlayışı çerçevesinde başlattığı restorasyon sürecini sağlıklı bir şekilde başa götürürse dış Kürtler açısından da bir güvenlik zaafı bulunmayacaktır. ... Onlara yönelecek herhangi bir saldırıyı kendine yönelmiş hissedecektir. Eski Türkiye'de etnik dış Türklere yönelen tehditleri bir refleks olarak kendine yönelmiş hissettiği ve buna göre tavır takındığı gibi.
"Bana göre dış Kürtler bağlamında Türkiye'nin peşmergeyi eğitmesi, gerektiğinde silahlandırması Kürt-Türk birliktelik tarihinin ruhuna uygundur. ... Bu Türk ordusunun aynı zamanda Kürt ordusu olmasının ete kemiğe bürünmesi demektir."
Her şey çok açık; ABD'nin verdiği görev gereğince Irak'ı ve Suriye'yi bölmek isteyen, önce "restorasyon" adı altında TSK'ya saldırmak zorundadır.
Hasan Böğün / Aydınlık / 09.09.2014