Önce yazımızın ana konusunun ana iki ilkesini arz edelim; devleti kontrol eden güç iktidarda kalmak için tüm araçları mubah (sakıncasız, geçerli) kabul eder. Gündemi meşgul eden moda tabirle söyleyelim; Liberal demokrasi, diktatörlük veyahut arada kalanlar dâhil adı-sanı ne olursa olsun tüm rejimlerde sulta sahibi fiili kuvvet isteyerek iktidarsız kalmak istemez. Hele ki, Erdoğan sultası misali, iktidarın sağladığı nimetleri ve hazzı henüz yeni tatmışsa sultaya tüm kudretiyle sarılması, kenetlenmesi ve onu canhıraş savunması kaçınılmazdır.
Bu sebeple FETÖ demiş, çakma Gandi demiş, Kemal Kılıçdaroğlu alıntılamış, düşmanın ifadeleriyle saldırıyorlar, bunu söyleyen şöyle arsız böyle namussuz ifadeler kullanacağımıza kamuoyunu samimi olarak bilgilendirmek daha ehvendir. Nitekim alemdeki tüm darbeler kontrollüdür. Ya başkalarının kontrolünde gelişir ve sizi yok eder yahut sizin kontrolünüzde seyir alır ve onları yok edersiniz. Bu kadar öfkelenmelerinin, saldırganlaşmalarının, iftira ve fitne üsluplarına sarılmalarının en kıymetli sebebi şudur; darbeyi kontrol edemediler ve arzu edilen sonuca götüremediler. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Fire verdiler. Büyük bir bedel ödediler ve onlarca yıldır bina ettikleri şebeke dağılmaya yüz tutmuş.
PERİNÇEK AKP İLE İŞBİRLİĞİ Mİ YAPIYOR?
İşte onları delirten sebep budur. Tüm çirkef araçlarını devreye sokmaları bundandır. Perinçek-AKP işbirliği söylemlerinin havada uçması bundandır. ABD’deki mahfilin, 'Perinçek ve Erdoğan uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır’ demelerinin sebebi budur. PKK lider kadrosunun Perinçek'i hedef tahtasına oturtması ondandır. Apo’yu sorgulayan ve yargılayan kişilerin Perinçek’in yardımcıları olduğu bilmelerine rağmen, Perinçek-Apo fotoğraflarının çekmeceden çıkarılıp yeniden servise konulması bundandır. Ancak bu saldırılara göğüs germek oradan gelen her şeyi reddetmek anlamına gelmez. Bunların yaptığını Hz. Ali’nin ‘söylenen doğrudur ama bununla arzulan batıl ve şerdir’ sözüne uygun davrandıklarını söylemek daha doğru olacaktır.
Unutmayalım ki geniş bir kesimde Erdoğan iktidarına karşı haklı bir tepki mevcuttur. Cumhuriyetçi, laik ve hukuk devletinden yana olan milyonlarca insan mevcut iktidarın ülkeyi Müslüman Kardeşler Örgütü formatında yeniden tanzim ettiği hususunda ciddi kaygılar taşımaktadır. Sultanın mezhepçi karakteri ülkenin en az yarısında kaygı ve öfke sebebidir. Bu kesimi kazanmadan Türkiye’nin maruz kaldığı uluslararası kumpastan sağ salim çıkması mümkün değildir. Bu sebeple ABD, AB, İsrail ve şürekâsı mahalli örgütler ve yandaşlarının faaliyetleri teşhir edilirken Erdoğan iktidarının gayri milli politikaları da en ağır tarzda eleştirilmelidir.
ERDOĞAN NİYE İKTİDAR YAPILDI?
Erdoğan sultası BOP, ılımlı İslam projesi ve bölgenin yeniden tanzim edilmesi planları için iktidar yapıldı. Erdoğan sultası ona bu yolun kapısını açanlara istedikleri her şeyi verdi. Vermek zorundaydı. Vermemezlik edemezdi. Gülen Örgütü ABD, AB ve İsrail’in nadide cemaatidir. Sittin senedir NATO ve Batının feleğinde debelenen, güvenlik ve ticaret altyapısını buna uygun tanzim eden bir ülkenin sultasına oturtulmak için bu kudretin elemanı, taşeronu ve memuru olmak zorundasınız. Aksi durumda mevcut sistemin sizi davul zurnayla hükümet yapması hayal gibidir.
Erdoğan iktidar yolunu tırnaklarıyla kazıdı. Aristokrat, burjuva veya maruf bir sanatçı ailenin evladı değildi. Şüphesiz ki bu iktidara ulaşması için tavizkar, itaatkâr, mahir ve siyasi sanatın tüm kıvraklığında usta olmalıydı. İyi bir hatip, lider özelliklere haiz ve sahip oldukları uğruna savaşmaya hazır biri olmalıydı. Yoksul bir ailenin evladı olarak doğan, kirada yaşamak zorunda kalan, kısıtlı imkânlarla aile büyüten bir siyasi şahsiyetin bugün devasa bir medyayı, sermayeyi, iktisadi şebekeyi yönetiyor olması Türkiye’de yeni bir vakıadır. 15 senedir kesintisiz stratejik bir ülkenin başında olması, kendisini iktidara taşıyan kuvvetlere karşı meydan okuyabilmesinin serüveni ders niteliğindedir.
KILIÇDAROĞLU BAŞKANLIĞINDAKİ CHP
Bu noktada Perinçek-Erdoğan yakınlaşması hususu ile ilgili yorumda bulunayım: Hem Erdoğan’ın hem de CHP yönetiminin Kemalist ve Milliyetçi kitlenin desteğine ihtiyacı var. “Sünni” mezhep formatlı Erdoğan Sultası, bu kuvvetleri yanında tutarak iktidarının korunması ve sürmesini sağlamaya gayret edecektir. Ancak bunun karşılığında tavizler ve imtiyazlar vermek zorunda kalacaktır. Ayrıca iktidarda kalması için tüm araçları mubah kabul edecektir. Uluslararası dengelere uygun davranacaktır. Herkesi dost ve herkesi düşman belleyecektir. Çünkü son merhalede bu düşmanlık ve dostluğun ölçüsü sultasına vereceği zarar-kar terazisinde tartılacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP yönetimi ise, CHP’nin kalabalık Kemalist ve Milliyetçi geniş kesimini kullanarak ABD ve AB için değerli bir yapılanma olan HDP ve sahadaki şürekâsını korumaya ve parlamentoda tutmaya çabalayacaktır. ABD ve AB üzerinde ciddi bir nüfuzu olan Siyonist Sermayenin gözbebeği olan Gülen cemaatinin ve medya, ticaret, akademi, askeri, siyasi şürekâsının içinde bulundukları vartadan en az zararla kurtulmaları için kalkan olacaktır.
Perinçek’in önderlik ettiği üçüncü kesim Türkiye’nin eksen kayması yaşamasını, ABD ve AB’den uzaklaşmasını Rusya, İran, Suriye, Çin gibi ülkelerle yakın iş ve güç birliği içinde olması için mücadele edecektir. Ülkenin bağımsız, egemen ve kudretli olması için çaba harcayacaktır. Altı Okun sulta olması için tüm araçları mubah kabul edecektir.
Mehmet YUVA
Aydınlık/16.07.2017