8 Temmuz 2017 Cumartesi

Deli Gaffar'ın Notları: Liberallerin Yeni taarruzu veya Öcülerle Terbiye Edilmek

Set About by Spectres –
Justin Robertson, İngiltere- Y.boya, mukavva



Ahmet Nesin’in PKK’nin yayın organı Özgür Politika’da yayınlanan ve Madımak katliamının faili olarak Doğu Perinçek’i gösterdiği yazısının başlığı : “33 cana nasıl kıydın Doğu Perinçek”

Belli ki yazının okunmasından ziyade başlık akılda kalsın isteniyor. Yazının ve başlığın asıl meramı bizi “Sivas katliamını siyasal islamcılar yapmadı, derin devlet yaptı” noktasına taşımak. Ancak böyle açıktan söyleyince “kokuşmuş Ergenekon tezleri ile islamcıları aklıyorsun” diye tepki toplayacağı için Ahmet Nesin gayet kurnazca bir başlık seçmiş, “şu zamanda nasılsa kimse Perinçek’i savunmaya kalkmaz” diyerek onun adını öne çıkarmış. Ergenekon dese, derin devlet dese çoktan çökmüş bu tezlere taraftar bulamayacak, ama Perinçek deyince işi kolaylaşıyor, ardından hoop alın bakalım bir doz Ergenekon!

Ben de Perinçek’i savunacak değilim, Perinçek’in lideri olduğu siyasi hareket isterse buna bir yanıt verir. Üstelik ben işin bu kısmını önemsiz buluyorum. Ahmet Nesin’in yazısındaki sorun gerçekten de Perinçek falan değil. O devirde Aziz Nesin Perinçek’in gazetesi Aydınlık’ın başyazarıydı, öldürülen sanatçıların arasında Metin Altıok, Hasret Gültekin gibi “Perinçekçiler” vardı, deli saçması bu lafın oturduğu makul bir zemin yok. 

Ahmet Nesin’in yaptığı Ergenekon kumpası döneminde FETÖ tarafından üretilmiş klasik yalanlardan birine yeni bir makyaj yapmaktan ibaret. Başlık hokus pokusu ile gözden gizlenmek istenen ise Ahmet Nesin’in siyasal islamı “fail” olmaktan çıkarıp “mazlum” olarak lanse etmesi. Nesin’in iddialarının siyasal islamcı cenahta hemen karşılık bulması da aynı niyete işaret ediyor.

Üç gün sonra, bu kez de Başbağlar katliamının yıl dönümünde aynı mahfillerden benzer bir “derin devlet” tespiti geliyor. FETÖ aklının zirve yaptığı yıllarda ortaya dökülen “uzmanlar” tıpkı siyasal islamcıları Madımak’tan aklandıkları gibi, PKK’yi de Başbağlar’dan aklamaya kalktılar. Tıpkı Sivas gibi onu da “derin devlet” yapmıştı!

Bu muhteşem “teorileri” takip edecek olursak insanları diri diri yakan dincilerin, köy meydanında kurşuna dizen PKK’nin bir kabahati yok, asıl suç onları provoke eden veya kullanan “derin güçlerde”. Bir an için bunun doğru olduğunu düşünecek olsak bile, cinayeti apaçık işleyen ve itiraf edenleri nereye koyacağız? Dedim ya, konu ne Perinçek, ne de derin devlet, konu basbayağı aklımızla alay edilmesi.

Bunun için biz de bu tuzak tartışmalara girmeden Ahmet Nesin’in yazısının siyasi anlamına odaklanalım derim.

Kumpaslar döneminde cemaat inlerinde üretilen pek çok saçmalığın konuşulur, tartışılır hale gelmesinde şüphesiz en önemli katkı liberallere aitti. Çünkü, ortasında AKP’nin durduğu, FETÖ, ABD, AB, PKK ve cümle yancı örgütten oluşan kutsal ittifak kolonisinin tutkalı liberallerdi. Şimdi bir kısmı FETÖ soruşturması sebebi ile hapiste olan bu “düşünür” taifesi, umumiyetle soldan devşirilmiş itibarlı ve parlak isimlerden oluşuyordu. Laik cumhuriyete yönelik bu yeni tür haçlı seferine ruhunu onlar üfledi.

Bir dönem güzel saltanat sürdüler. Cemaat parasıyla kurulmuş gazetelerde, TV’lerde, Avrupa’dan fonlu düşünce tarlalarında deli danalar gibi koşturup teori üstüne teori yumurtladılar. Maklube yerken osurulan fanteziler, liberallerin sakallarını sildiği içki masalarında “ciddi” siyasi tezlere dönüştürüldü. Ortak düşman Kemalizmin canına okumak için yazılan “kutsal demokrasi kitabı” yazıldıkça iştahları kabarttı, iştahlar kabardıkça uydurmacılar cozuttukça cozuttu. Kişi başına bir kaç komplo teorisinin düştüğü yeni Türkiye’nin mottosu neredeyse “o iş öyle değil abi” olmuştu. İşler öyle bir noktaya vardı ki Türkiye Cumhuriyeti bir İngiliz komplosu, Mustafa Kemal de bir ajandı!

Her ne ise, Allah yüzümüze baktı da, bunlar tam cumhuriyetin tabutuna son çiviyi çakacaklarken AKP ile araları bozuldu, ittifak büyük bir gürültü ile çöktü, yerle yeksan oldu. FETÖ’nün rezillikleri bir bir ortaya çıktıkça o “büyük teorilerin” de mabattan uydurma fabrikasyonlar olduğu anlaşıldı.

Yalanlar iftiralar ortaya çıktıkça sesleri kesildi. PKK’nin hendek savaşları ve sivilleri öldüren bombaları, ardından 15 Temmuz darbe girişimi… Kadim müttefikleri işi getirip buralara kadar vardırınca artık liberallerde de onları kollayacak yüz kalmadı. Siz buna bir de yetmez ama evetçiliğin utancını ekleyin… Deyim yerinde ise kuyruklarını kıstırıp köşelerine çekildiler.

Uzun bir sessizlik döneminden sonra şimdi bir anda konuşmaya başladılar.

Önce Ahmet Altan’ın, sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi “yaptıklarımın arkasındayım, Ergenekon diye bir örgüt var, bugün olsa yine aynı manşetleri atarım” dediği tuhaf savunması sürüldü piyasaya, bunlar anlat anlat bitiremediler Ahmet Bey’in savunmasını. Ahmet Altan hepimize ders vermişmiş: mahkeme heyetine hukuk dersi, gazetecilere gazetecilik dersi biz fukaraya da demokrasi dersi. Yayın yönetmeni olduğu FETÖ gazetesi Taraf’ta yazılıp çizilen saçmalıklar, onlarla yapılan operasyonlar, işlenen cinayetler sanki hiç olmamış, aslında hepimiz geçici bir ilüzyon yaşıyoruz, yakında tekrar o gerçeklerin, “Ergenekon gerçeklerinin” dünyasına döneceğiz!

Ergenekon diye kodlanan şeyin aslında laik Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk olduğunu hepimiz biliyoruz. Demek ki bu “liberallere” bir cesaret gelmiş, eski kutsal ittifakın yollarını döşemenin başka formüllerini arıyorlar.

Bakın, Ahmet Nesin’in “Madımak’ı Perinçek yaktı” diye yazdığı gün Artı Gerçek’te (HDP yanlısı yazar) Fehim Işık ne yazmış:

“CHP, açık ki bu ülkenin kuruluşunda herkesi Türk, İslam, Sünni, Hanefi yapmak için adım atmakla yanlış yaptı. Şimdi o yanlışı düzeltme ve ülkenin tüm kaderini değiştirme şansını yakalamaya doğru da yürüyor. (…) (CHP) ‘ulusalcı’ yüklerden kurtulmalı. Israrla ‘ulusalcılık’ yapacak olan varsa da onları AKP yancısı Perinçek’e hediye etmekten imtina etmemeli.”

Ne ilginç, Atatürkçülüğü ve ulusalcılığı bir yük olarak tanımladıktan sonra o da lafı Perinçek’e bağlıyor. Belli ki onun kafası da aynı formülle işliyor: CHP suçludur ama onun suçlarını itiraf etmesini engelleyen ulusalcılar var,  CHP yönetimi bunları  (Perinçek diye kodladığı) derin devlete doğru kovalamalıdır. Tekrarda fayda var, burada asıl konu Perinçek falan değil. Adalet yürüyüşü sebebi ile CHP ve Vatan Partisi arasında çıkan gerilimden pay toplama kurnazlığı!

Bir de Ahmet Nesin ile aynı gazetede yazan PKK yöneticisi Mustafa Karasu’nun üç beş gün önce yazdıklarına bir bakalım. “Demokratik ulusalcılık” diye bir kavram icat eden PKK yöneticisi şöyle diyor:

“CHP içinde de ulusalcı olan, ama demokratik zihniyete yatkın ve kendini demokrat olarak gören geniş bir kesim vardır. Bu kesim de demokratik bir ulusalcılığa meyillidir. (…) CHP artık 1930’ların ulusalcı yaklaşımıyla Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olamaz. Ancak demokratik ulusalcılığa sahip olursa o zaman Cumhuriyeti kuran CHP Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olabilir.

Karasu’nun bir önceki yazısının başlığı ise yine aynı simgeye işaret ediyor : “Doğu Perinçek, bir ajanın anatomisi” Hay Allah tesadüfe bakın, Atatürkçülük yapmaya kalkacaklara, PKK’ye karşı duracaklara yine “Perinçek öcüsü” gösteriliyor!

Biz inatla bu hokus pokusa kanmadan yazılanların siyasi anlamına odaklanalım. Eski tezlerini yeniden dolaşıma sokabilecek düzeye geldiklerine göre belli ki bunlara bir özgüven gelmiş.

Ne olmuş olabilir dersiniz? Kutsal ittifakın uzun süredir yeni bir fikre ihtiyacı var. Erdoğan’la eski ahbaplıkları yerini amansız bir düşmanlığa bıraktı. Öte yandan her geçen gün Atatürkçülerin haklılığı ortaya çıkıyor, cumhuriyetçilik fikri AKP’ye karşı muhalefetin merkezini oluşturmaya başladı. Öyle bir operasyon yapmalılar ki hem Erdoğan’dan hem Atatürkçülerden aynı anda kurtulabilmeliler.

Anlaşılan o ki bu sihirli fikrin kod adı PKK tarafından konulmuş: demokratik ulusalcılık. Ulusalcıları kendi aralarında demokratik olanlar ve olmayanlar diye ikiye bölerek marijinalize etmek. İkide bir Perinçek isminin gündeme getirilmesi de bundan. Nasıl olsa solda Perinçek’i savunacak kimse çıkmaz, onun üzerinden devlet ajanlığını, faşizmi kodlarız, Atatürçülükte ısrar edenleri de oraya sürgün göndermekle korkutururuz. Ne kurnazlık ama!

Lakin biraz köylüce ve sakil. Doğrusu tutma imkanı da yok. Çünkü birincisi, solcular veya Atatürkçüler kendilerini herhangi bir kişiye muhalif olmak üzerinden tanımlayamaz. Bırakın Perinçek’e karşı olmayı, Tayyip Erdoğan’a karşı olmak bile tek başına bir anlam ifade etmiyor. FETÖ de ona karşı, e o zaman FETÖ’cü mü olacağız?

İkincisi, bu konuşan liberallerinin her birinin sicili belli, onlar daha cümleyi bitirmeden lafın nereye geleceğini hepimiz biliyoruz. Temel motivasyonları Atatürk ve cumhuriyet düşmanlığıdır. Kimin adını nasıl anarlarsa ansınlar, asıl maksatları islamcıları, PKK’yi, FETÖ’yü aklayıp cumhuriyeti ve Atatürkçüleri karalamaktır. Geçmişte hep böyle oldu, bundan sonra da böyle olacağını tahmin etmek güç değil. Ahmet Nesin ne yazarsa yazsın bizim gözümüzde sadece Ahmet Nesin’dir.

Deli Gaffar
05.07.2017