16 Mart 2014 Pazar

"ERDOĞAN, İSLAMİ FRANCO ! "

16.03.2014- CUMHURİYET
 
ABD'nin eski büyükelçilerinin hazırladığı rapora göre Başbakan, gücünü korumak için Çankaya'ya aday olmayacak. Rapora göre Erdoğan, Türk-Amerikan ittifakı için risk.
 
Washington’daki son Türkiye senaryolarına göre, CHP’nin Ankara’yı alma şansı yüksek, İstanbul’da ise Topbaş’ın tekrar kazanması bekleniyor. Yerel seçimlerin ardından Türkiye erken seçime gidecek ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gücünü korumak için Cumhurbaşkanlığı’na aday olmayacak. Gezi Parkı protestoları ve yolsuzluk skandalları üzerinden Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’e benzetilen Başbakan Tayyip Erdoğan için raporda, “seçilmiş bir sultan” ve “İslami Franco” ifadeleri kullanılıyor.
 
Aydınlık; 20.10.1996
ABD, Türkiye’deki artan siyasi krizi mercek altına alırken, eski Türkiye büyükelçilerinden Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın başkanlığında hazırlanan raporda Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin ABD’nin istikrarlı bir müttefiği olamayacağı ve ilişkiler için risk oluşturacağı belirtildi. İlişkilerin geleceği için de ABD’nin çıkarları örtüştüğü müddetçe ittifak yaptığı Suudi Arabistan ve Pakistan ile ilişkilere benzeyeceği yorumu yapıldı. Raporda, Türkiye’nin dış politikaya da yoğunlaşamayacağı ve ABD için bir probleme dönüşeceği analizi yer aldı. ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Partilerüstü Politika Merkezi’nin (BPC) “Türkiye’nin Yerel Seçimleri” raporunda, Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin gibi 10 yıl daha iktidarını sürdürmeyi hedeflediği ancak Gezi protestoları ve yolsuzluk soruşturmasının ardından “seçilmiş bir sultan” ve “İslami Franco” gibi
davrandığı belirtildi. Rapordaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik değerlendirme “Erdoğan artık cumhurbaşkanı olamaz. Gül yeniden seçilmek isteyecek. Türkiye yeniden erken seçime gidebilir” şeklinde. İşte çarpıcı rapordan satır başları:
 
Artık cumhurbaşkanı olamaz: Erdoğan’ın meşruiyeti Gezi Parkı protestoları ve yolsuzluk soruşturması ile delindi. Bu trendi tersine çevireceğine inanmak için bir neden yok. Başbakan olarak kalma ihtimali her zamankinden daha fazla. Cumhurbaşkanı olmak isteseydi, internet, HSYK ve MİT yasaları çıkarılmazdı.
 
İki yılını Gül’ü zayıflatmaya harcadı: Erdoğan’ın gücü 2010’dan bu yana düşüşe geçti. Kendisini iktidara taşıyan koalisyonları ve kendisini destekleyen liberalleri kaybetti. Erdoğan, son iki yılını eski rakibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün pozisyonunu zayıflatmaya harcadı. Türkiye’yi büyüyen bir ekonomiden, kırılgan bir ekonomiye dönüştürdü. Türkiye’nin eski imajını lekeledi. O zamandan beri Erdoğan, seçilmiş bir sultan veya İslami Franco.
 
Sonuçta dışarıda kalacak ama: Erdoğan’ın yönetimde kalma anlayışı, baskıcı ve otoriter bir model. Bu son 10 yılın kazanımlarına zarar verecek. Açıkçası, bu tip adımlar Batı güçlerini olduğu gibi uluslararası marketleri de uzaklaştıracak. Güce daha fazla asıldıkça, tutunduğu şey o kadar çabuk elinden kayacak. Erdoğan neticede dışarıda kalacak. Önemli soru ise bu süreçte Türkiye’ye ne kadar zarar verecek?
 
Gücünü ancak Başbakan olarak sürdürebilir: Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması için Gül’ün kenara çekilmesi gerekir. Gücünü toplamaya yönelik her adımı ile Erdoğan, kendi tabanında olduğu kadar, toplumda da meşruiyetini ve desteğini yitirdi. Artan irrasyonel davranışları, dünyayı “komplo” ile gören anlayışı, eski siyasi müttefikleri tarafından da sorunlu görülmesine neden oldu. Karşı karşıya kaldığı güçlükler göz önüne alındığında Erdoğan, gücünü ve siyasi kariyerini ancak başbakan olarak sürdürebilir. Bu hesap, sadece 30 Mart’tan çıkacak çok güçlü bir gösterge ile değişebilir.
 
Gül, çapraz ateşten kaçındı: Siyasi kriz, Gül’ün AKP’nin liderliği devralma şansını azalttı. Bir güç göstermedi, yol gösterici olmadı, çapraz ateş arasında kalmaktan kaçındı. Antidemokratik olduğu kadar Gülen hareketini yıkmayı hedefleyen yasaları onaylayarak, hem hareketin hem de liberallerin güvenini kaybetti. Gül, yeniden cumhurbaşkanı olarak seçilmek için çabalayacaktır.
 
Köşk adayları Başbuğ ve Akşener: Cumhurbaşkanlığı seçimleri için temel sorun, CHP ve MHP’nin ortak bir adayda uzlaşması. Aksi takdirde, Gül Çankaya’da 2019’a kadar oturmaya devam eder. Cumhurbaşkanlığı koltuğu adaylarından biri Meral Akşener. Akşener, muhafazakâr ve milliyetçi çevrelerden oy alabilir. Serbest bırakılan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da siyasi bir figür olabilir. Başbuğ, milliyetçi ve merkezdeki oylar için güçlü bir aday olacaktır.
 
Erdoğan darbe aldığının farkında: Erdoğan yerel seçimleri bir referanduma dönüştürmeye çalışıyor. Ancak böyle görülmemeli. Erdoğan, yüzde 40’ın üzerinde oy alması durumunda, bunu yolsuzluk iddialarının aklanması olarak sunacak. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerindeki daha büyük çatışmaların işareti olacak. Erdoğan da darbe aldığının farkında. 2011’deki gibi yüzde 50 oy alamaz. CHP’nin yüzde 30’un üstünde, AKP’nin de yüzde 40’ın altında oy alması halinde ise oyuncular değişebilir.
 
Seçimde üç kriter: Yerel seçimlerin sonuçları ancak genel oy oranı, İstanbul ve Ankara’daki başkanlık yarışı sonuçlarıyla değerlendirilir. Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’da Kadir Topbaş’ı yenme ihtimalinin abartılmaması gerekir. Ankara için ise CHP’nin şansı var.
 
Erken seçime gider: 30 Mart yerel seçimleri Erdoğan’ın erken seçime ilişkin kararını da belirleyecek. Tıpkı 2007’de olduğu gibi bu seçeneği, “muhalefet birleşmeden” ve “meşruiyeti daha da aşınmadan” gerçekleştirmesi bekleniyor.
 
Erdoğan yönetimi uzadıkça: Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durum ABD için endişe kaynağı. Erdoğan kontrolünde, daha otoriter ve İslamcı bir Türkiye, ABD için daha az güvenilir ve daha az istikrarlı bir müttefik olacaktır. Erdoğan yönetimde daha uzun kaldıkça, kırılgan olan Türk-Amerikan ittifakı için risk büyüyecektir.
 
İlişkiler Arabistan’a benzeyebilir: Türkiye ile ABD arasındaki ilişki Suudi Arabistan veya Pakistan ile ilişkilere benzeyebilir. Bu ülkeler Ortadoğu’da büyük güç. ABD bunlarla çıkarları örtüştüğünde iş yapabilir. Ama gerçek bir müttefikliğin temelini oluşturan ortak değerlerin paylaşımından mahrum kalır. Bunun da ötesinde, Erdoğan yönetimindeki Türkiye veya genel olarak otoriter bir Türkiye, ABD’nin istikrarlı bir müttefiği olamaz. Türkiye problem haline geliyor: Türkiye daha çok iç kavgalarla uğraşacak. Enerjisini yapıcı dış politikaya yoğunlaştırmayacak. Amerikalı karar vericiler için Türkiye, zorlu bir ortamı istikrara kavuşturacak bir müttefik olmaktan çok, kendisi bir problem haline gelecek.