Kaçma şüphesi gerekçe gösterilerek 5 yıldır tahliye edilmeyen emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’le özgürlüğe kavuşmasına rağmen çıkamadığı Çapa’daki hastane odasında görüştük
Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, davaların vazgeçilmez ismi! Kamuoyu onun adını “Kaçak general” olarak duydu... Emniyet’in hakkında aldığı izleme kararına rağmen, yurtdışına resmi yollardan çıkacağı sırada “kaçarken yakalandı” haberleri gazetelerin birinci sayfalarına taşındı. Ergenekon davasından 16 Ocak 2009’da tutuklandı... Yetmedi, Balyoz davasına da dahil edildi... O da yetmedi, Tugur Özal’ın zehirlendiği iddiasıyla açılan davada tek sanık Ersöz oldu... Son olarak Zirve Yayınevi cinayeti davasına da katmak istediler. Ama tertibi kurmayı başaramadılar. Ersöz şu an 3 ayrı davadan yargılanıyor.
5 yılını hastanelerin mahkûm koğuşunda geçirdi... Çünkü “Cezaevi koşullarında yaşayamaz” raporu var. Mahkeme tutuklamak istedi ama hastaneler raporlarını değiştirmedi... Buna rağmen tahliye de edilmedi ve 5 yılda 14 ayrı hastane değiştirdi...
Tekerlekli sandalyesinde karşıladı bizi Ersöz, Çapa Tıp Fakültesi’ndeki hastane odasında... Daha önce ziyaretine gitmek istediğimizde kapıda duran jandarmaların ket vurması nedeniyle göremediğimiz Ersöz’ün odasına bu sefer tahliye olduğu için rahatça girdik...
‘Gerçek ağrıyı ruhumda hissettim’
- 5 yılı bir hastane odasında geçirdiniz, tutuklu olarak. Zaman nasıl geçti biraz anlatır mısınız?
Ancak insan yaşarsa farkına varabilir. Yoğun bakımlarda geçen günler, tansiyonumuzun düştüğü anlar, ameliyathaneden çıktığınızda yaşadığınız sıkıntılar... Onların hepsi aslında bedenen yaşadığınız şeyler ama bu zamanda ruhen yaşadığınız acılar önemli. İşte bunları da silmeniz imkânsız. Zor bir süreçti. Ameliyathaneden bir çıkıyorsunuz, kendinize geliyorsunuz; bacağınızın her tarafı açık, kalçanızı kesmişler ama ağrıyı ruhunuzda hissediyorsunuz.
‘Düşman hukuku uygulandı’
- Avukatınız Ergenekon duruşmalarından birinde sizin bacağınızın yara içindeki halini fotoğraf çekerek mahkeme heyetine göstermişti. Bizim o kadar içimiz yandı ki bakamamıştık fotoğraflara... Fakat mahkeme, sizin bu durumunuzu bile bile tahliye etmedi. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Biz Mustafa Kemal’in askeriyiz. Savaş zaten bize karşı açılmış vaziyette. Bize karşı uygulanan bir düşman hukuku var. Resmen cinayete teşebbüs ettiler. Ben, 14 hastane değiştirdim. Hastaneden hastaneye dolaştırıldım. Bunların hepsi bilinçli yapıldı. Zaten onların ne olduğunu artık Türk milleti anladı. Bu gücü bunlara kim veriyor? Pensilvanya’daki malum şahıs veriyor. “Coniler” veriyor, “big brother” veriyor.
2 görüşmeye 7 ayrı metin
- Hakkınızda iddianamede çok sayıda suçlama var. Onlardan biri de yasadışı ses kaydı yapmak... Ne diyeceksiniz bunlara?
Gülüyorum. İyi ki de kayıt altına almışım. Eğer yapmasaydım bugün bizlere yıkılacak olan suçlar katbekat artardı. Mustafa Balbay’la ben 2 kez görüştüm. Ses kaydına almama en büyük tepkiyi gösterenlerin başında Balbay geldi. Ama o bile en sonunda iyi ki bu kayıtları yaptığımı söyledi. Mustafa Balbay’la 2 kez görüşmeme rağmen 7 görüşme metni var. Ben bu kadar aptal bir adam mıyım? Balbay’la görüştükten sonra 7 ayrı görüşme metni çıkaracağım, sonra onu bir kenara koyacağım, polisler de gelsin bunu alsın diyeceğim.
- Mahkeme istedi mi peki bu kayıtların orijinallerini?
Hayır. Tuncay Özkan mesela o ses kayıtlarında yoktur. Ama Özkan’ı gözaltına aldıklarında “Levent Ersöz’le bir görüşmen var” diyorlar. Özkan, görüşmediğini söylüyor. Evet, ben Tuncay Özkan’la görüşmedim ama dava dosyasına sanki görüşmüşüm gibi 24 sayfalık bir görüşme metni koymuşlar. Daha da ilginci, Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner’i ziyarete gidiyorum. Adamlar kendi genel müdürlerini dinliyorlar. Dosya içerisinde tape metni var. Ben polisin yapmış olduğu illegal faaliyetlerle ilgili şikâyetlerde bulunmak için gittim. Jandarma hakkında internet sitesi açmışlar, yayın yapıyorlar. Polis radyosunda jandarma aleyhinde röportajlar, haberler yaptırıyorlar. Resmen çıkıp jandarmaya hakaret ediyorlar.
‘Cemaatçi generaller var’
- Ergenekon iddianamesindeki suçlamalardan biri de Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan “meşhur” 4 Aralık toplantısı...
Bu toplantıda da kayıt yapılıyor. Tam 8 gün sonra bu kayıt karargâh dışına sızdırılıyor. Sonra düzenlenerek servis ediliyor. Genelkurmay Başkanlığı’nda kapalı düzen içinde alınan o kayıt dışarı çıkartılıyor ve aynen Özden Örnek günlüklerine montajlanıyor. Bu konuşma esnasında Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur “Polis, jandarmanın aleyhine çalışıyor. Bizimle bilgi paylaşmıyor. Suriyeliler onlardan daha yakınlar bize” diyor.
- Kim peki bunu sızdıranlar?
Silahlı Kuvvetler’in, kendi iç düzeni içerisinde bunu sorgulayıp ortaya çıkartması gerekir. Silahlı Kuvvetler, kendisini koruyabilen en önemli kurumlar içerisindeydi. Toplumdaki yozlaşmadan sizin Silahlı Kuvvetler içindeki yozlaşmayı ayırt etmeniz mümkün değil. Bunların yetiştirdikleri adamlar alt kademelere sızdılar. Cemaatçi general yok mu? Var, maalesef var. Onlar da Cemaat artığı. İşte bu hainler sızdırdılar.
‘Jandarma istihbarat hedefteydi’
- Polis sizin aleyhinize çalışıyor... Suriye bile Jandarma’ya daha yakın... Bu nasıl olur?
Adana mutabakatı çerçevesinde sorumlu olan, Jandarma Genel Komutanı’dır. Yani Suriye ile görüşen... Amerika tarafından öldürülen bir Tümgeneral var, Gazi Kenan... Ben Suriye’de kendisiyle tanıştım, Türkiye’de de görüşmelerimiz oldu. Yani Suriyeliler bizden bilgi saklamıyor, El Kaideciler ve HSBC Bank olayıyla ilgili biz birbirimize çok açığız. Ama HSBC Bank olayından sonra yapılan toplantıda CIA, FBI, MOSSAD, BND, MI6 var; Emniyet ve MİT var ama bir tek Jandarma yok. “Bizi de çağırın, bizim de bilgilerimiz var” dedik. Ama çağırmadılar. Ve o masada konuşulan bazı bilgileri ben İsrail Polis Ataşesi’nden duydum. Ne kadar acı bir şey biliyor musunuz? Biz Jandarma İstihbaratı olarak hedefteydik... Gelişmesini istemediler, önünü kesmek istediler...
Katilin kim olduğunu soracağım
- Hasip Kaplan’ın tahliyenizin ardından “Katiller serbest” diye bir açıklaması oldu.
Ben katilin kim olduğunu ona ayrıca soracağım. Öyle yağma yok. İşkembe-i kübradan atmak yok. Hukuksal anlamda bana karşı açtıkları davalarda kazandığım tüm kararlar elimde. Onlar boşa konuşuyorlar. Bir tarafları harekete geçirmeye çalışıyorlar. Ben Bursa’dayken PKK infaz timlerini gönderdi, Şırnak’tayken kaç kere pusu kurdular...
Her davada Levent Ersöz var
- Balyoz davasına da dahil edildiniz. Her yerde bir Levent Ersöz var. Davaların olmazsa olmazı...
O kadar büyük bir adamım ki!.. (Gülüyor.) Balyoz’da varım, Turgut Özal’ı da ben öldürmüşüm, onda da varım! Balyoz’un son iddianamesine beni dahil etmişler. Birçok arkadaşımız gibi ben de o Plan Semineri’ne katılmadım. O zaman Bursa Jandarma Bölge Komutanı’ydım. Bu işler o kadar düzmece ki...
- Gizli tanıkların haklarında en çok “ifade verdiği” sanıkların başında geliyorsunuz... Erkek çocuk tecavüzcüsü Yüksel Dilsiz, askerlikten atılan İlker Çınar...
Birilerinin ayağına basıyorsunuz, çomak sokuyorsunuz sizi hedef alıyorlar. Mesela şu an kimse İlker Çınar’ın nerede olduğunu bilmiyor. Hurşit Tolon Paşam boşuna yatıyor...
Amerika’nın rolü
- Amerika’nın rolü nedir bu davada?
Amerikalı “arkadaşlarımızın” katkıları çok fazla... Türkiye’ye geldiler, yediler, içtiler, dinlediler, eğittiler... Ben görevim olmamasına rağmen bunu ilgili yerlere bildirdim. Kimse çıkıp da “Ben bunu bilmiyordum” diyemez. Bazıları da bu Amerikalı “arkadaşların” akıllarına uydular. Emperyalistlerin hedefe koyduğu ülkeyi parçalayıp bölmek için Silahlı Kuvvetler’i ortadan kaldırmaları gerekiyordu. Bunu şimdilik başardılar. Ama ne oldu? Denize bir taş attılar, dalga dalga büyüdü. Gençlerle buluştu, millet uyandı. Bu millet uyandı ve askerini ayağa kaldıracak. Bu orduya kimse boyun eğdiremez. Boyun eğenler de bilinen kişilerdir; onların ne kişilikleri ne de makamları hiç önemli değildir. Gencecik subaylar geliyor. Hepsi ulusalcı, Atatürk’ün çizgisinde yürüyen çocuklar. Harbiye’nin vermiş olduğu ruh bu. Jandarma’yı Harbiye kaynağından ayırmak istiyorlar.
‘İftira en keskin kılıçtır’
- Hakkınızda pek çok haber yapıldı bugüne kadar. Nasıl karşıladınız bunları?
Eza, cefa her şey çekilir ama “İftira en keskin kılıçtır” derler, yarası kapanmaz. Bu iftiranın hesabını atanlar, attıranlar, yazanlar, çizenler, kurgulayanlar ve göz yumanlar aynen o Silivri’deki o mahkemede bütün o yurtseverlerin, aydınların, askerlerin hepsinin oturduğu, sorgulandığı o sandalyelere oturacaklar.
Sezim Özadalı / AYDINLIK;17.03.2014