22 Ağustos 2016 Pazartesi

FETÖ’NÜN ARKASINDAKİ GLADYO 2



SHAPE’den ACT’ye gladyo!

NATO 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan emperyalizminin Avrupa’yı denetim altında tutması amacıyla kuruldu. (1949) Kuruluş gerekçesi, “Sovyet yayılmacılığına ve komünizm tehdidine karşı Avrupa’yı savunmak” olarak ilan edildi. Kore Savaşı’ndan sonra Türkiye de NATO’ya katıldı. Türkiye’ye ve Türkiye’deki NATO güçlerine “savunma” adı altında Sovyetler Birliği’ni kuşatma görevi verildi. Bu görev askeri planda “Esnek Mukabele Stratejisi” gereği, “ileriden savunma” olarak ifade ediliyordu. Türkiye’nin yetmiş yıllık Kemalist Devrim’den geri dönüş süreci veya, “Küçük Amerika” süreci böyle başladı.

KONTRGERİLLA ÖRGÜTLENMESİ

NATO’nun merkezi komutanlığı, Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Karargahı idi (SHAPE). Karargah önce Paris’te, 1951’den sonra Brüksel-Mons’ta kuruldu. NATO’nun temel savaş stratejisi konvansiyonel savaştı. Düzenli ordu savaşının yanı sıra özel harp de önem kazanıyordu. Milli kurtuluş mücadelelerini ve devrimci mücadeleleri bastırmak amacıyla... NATO merkezli Kontrgerilla (Gladyo) örgütlenmesi bu ihtiyaçtan kaynaklanıyordu. Böylece Brüksel’deki “Kontrgerilla Karargahı” Avrupa ülkelerinde alt birimler şeklinde örgütlendi.

Bizde Genelkurmay Başkanlığı’na doğrudan bağlı Seferberlik Tetkik Kurulu 1952 yılında kuruldu. İlginçtir, ilk dönemlerinde Amerikan Askeri Yardım Teşkilatı JUSMMAT’ın bünyesinde faaliyet gösteriyordu. Doğrudan ABD’li komutanlar tarafından yönetiliyor, personelin maaşları, harcamaları bile Amerikalılar tarafından karşılanıyordu. Bu husus 27 Mayıs 1960 Devrimi’nden sonra, Yassıada yargılamalarının konusu olmuştu.

NATO’NUN YENİ STRATEJİSİ

90’lı yıllarda, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra NATO’nun işlevi konusunda tartışma başladı. Bu tartışma 2010’a kadar sürdü, ama 2015’ten sonra yeniden hızlandı. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonraki NATO stratejisi 2002 Prag Zirvesi’nde netleşti. Daha doğrusu, önce Prag Zirvesi’nde bir bildiriyle gündeme geldi, 2003’te NATO Savunma Bakanları toplantısında uygulanmaya başladı.

NATO’nun yeni stratejisinde “Sovyet tehdidi”nin yerini, “Radikal İslam tehdidi” alıyordu. ABD emperyalizmi NATO üzerinden, “Radikal İslam’la mücadele” bahanesiyle, ülkeleri baskı ve denetim altında tutmaya devam edecekti. Bu yeni durumun gereği olarak, asimetrik savaş ve siber savaş ön plana geçiyordu. Amerikan emperyalizmi artık dünyanın tek efendisi olma iddiasıyla, ülkelere Mafya-Gladyo-Tarikat diktasını dayatıyordu. Bu rejimle birlikte “sivilleşme” adı altında dayatılan uygulamalarla, Gladyo merkezi Emniyet’e taşınıyor, Fetullahçı Gladyo silahlı yapılanmasını, üstündeki “Özel Örgüt” tamamlıyordu. “Özal Özel Örgütü”, “Çiller Özel Örgütü”, “BOP Eşbaşkanlığı” gibi...

Böylece 1950’lerden beri kurulu NATO-SHAPE’in yerini, iki askeri örgütlenme aldı: NATO-Müttefik Harekat Komutanlığı (ACO) ve NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı (ACT). Bu askeri örgütlenmenin üstünde ise, NATO Askeri Komitesi bulunuyordu.

Brüksel-Mons merkezli ACO, dünya genelindeki tüm NATO operasyonlarından sorumluydu. ABD-Virginia merkezli ACT ise, NATO güçlerinin yeni stratejiye göre dönüşüm ve eğitiminden sorumlu oluyordu. NATO 2010’da Yeni Strateji Belgesi’ni kabul etti. Özetle; Virginia merkezli ACT, ittifakın yeniden yapılanmasının gereği, asimetrik ve siber savaşa önderlik edecekti.

Yeni doktrine göre, bu dönüşümün temel ayağını NATO Mukabele Gücü (NRF) oluşturuyordu. NRF, yüksek hazırlıklı, çok uluslu, ortak bir NATO kuvveti olacak ve ACT’ye bağlı bulunacaktı. Büyüklüğü 25 bin askere kadar çıkan NRF, NATO’nun kara, hava ve deniz kuvvetlerinden oluşacaktı.

Bütün bu askeri yapılanmanın üzerinde, Kuzey Atlantik Anlaşması’nın 9. maddesi gereği Kuzey Atlantik Konseyi veya NATO Konseyi (NAC) ile, NATO Parlamenterler Asamblesi (NATO-PA) bulunuyordu. NATO Konseyi Daimi Temsilciler düzeyinde toplanacağı gibi, üye devletlerin devlet başkanları, savunma bakanları veya Başbakanlarıyla da toplanabilirdi. Her durumda Konsey aynı yetkiye sahipti.

NATO’nun politik kararları bu iki kurum tarafından alınır. Ancak en üst politik organ NATO-PA’dır. NATO’nun en geniş hedeflerini bu kurum belirler. Asamble, NATO Konseyi’nin politik gündemini aşağıdaki beş komitenin raporlarıyla oluşturur: Güvenliğin Sivil Boyutu Komitesi, Savunma ve Güvenlik Komitesi, Ekonomi ve Güvenlik Komitesi, Siyasi Komite, Bilim ve Teknoloji komitesi.

GERÇEK NATO!

Politik kararlar bu iki kurum tarafından alınır ancak, ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve İtalya gayrı resmi bir tartışma grubu olan Quint üyesi kabul edilmektedirler.
Böylece gerçek NATO’ya geliyoruz. “Politik kararların alınmasından sorumlu” Asambleler, Konseyler alt komiteleriyle, üst komiteleriyle harıl harıl çalışır. Raporlar üretir, kararlar alır.

Ama son sözü Quint söyler. Quint öyle gayrı resmi “tartışma grubu” vb. değil, gayrı resmi karar merkezidir. Şu Asamblede ne güzel “insan hakları” ve “kadın özgürlükleri” üzerine “çalıştaylar” yapılır. Bir de bakarsınız ABD, NATO ülkelerini peşine takmış, “Radikal İslamcı El Kaide ile mücadele” gerekçesiyle Afganistan’ı, Irak’ı işgal etmiş, yüz binlerce insanı katletmiş. O Asamble komitelerinde LGBT özgürlüğü tartışılırken, ABD, “Radikal İslamcı IŞİD’le mücadele” gerekçesiyle, radikal İslamcı ve etnik ayrılıkçı terör örgütlerini harekete geçirerek, Irak ve Suriye’yi parçalamaya girişmiş. Türkiye’de “Radikal İslamcı” FETÖ’yle darbeye kalkışmış. Yani Quint içinde ABD Quinti var. Asamblesi, Konseyi süs gibi.

NATO DAĞILMA SÜRECİNDE

Bir de 2015’ten sonraki duruma bakalım. 2000’li yıllardan itibaren insanlığın geleceği Asya’da yeşeriyor. Eşitlik, paylaşma, dayanışma, bütün insani değerler artık Asya’da. Geleceğin ekonomisi, siyasi tablosu da Asya merkezli kuruluyor. Asya’dan esen devrim rüzgarı bütün dünyanın gözünü açıyor. Avrupa ülkeleri de başta Rusya olmak üzere Asya’yla ilişkilerini geliştiriyor. Sonuç olarak; NATO eski NATO değil, dağılma sürecine girmiş bulunuyor.

Bu gelişme üzerine özellikle 2015’ten sonra NATO’da adeta bir Amerikan darbesine tanık oluyoruz. İngiltere’nin AB’den de ayrılmasından sonra, ABD, İngiltere, hatta NATO üyesi olmamasına rağmen İsrail üçlüsünün, NATO-PA ve NAC’ye darbesi... Quint içinde Quint Darbesi diyebiliriz. NATO-PA ve NAC’ı işlevsiz hale getirme operasyonu. Bu kurumlara “demokrasi” adına “süs” görevi.

Böylece NATO’nun fiili merkezi de Virginia’daki turuncu darbelerin merkezi NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı’na (ACT) kaydırılıyor. ACT’nin istihbarat merkezinin CİA-MI6-Mossad olduğuna ise hiç kuşku yok. Bu yüzden 15 Temmuz darbe girişiminin merkezi ACT ve darbenin başındaki isim ACT’de görevli Tümamiral Mustafa Zeki Uğurlu’ydu.

ABD’nin NATO darbesini 2013’ten sonraki “IŞİD’le mücadele” sürecinde kararlaştırdığını söyleyebiliriz. Herkes biliyor ki, tüm “koalisyon” vb. kararlarına ve çağrılarına rağmen, ABD Suriye’nin kuzeyinde yalnız kaldı. NATO darbesinin ilk sonucu da 8 Temmuz 2016 günü Varşova’da yapılan NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde alındı. Varşova toplantısı sonrasında NATO’nun Rusya’yı kuşatma kararı açıklandı. Basın bu haberi “yine soğuk savaş” başlıklarıyla gördü. 14 Temmuz günü Fransa’nın Nice kentinde patlatılan bombalarda 84 kişi hayatını kaybetti. Bir gün sonra ise, Türkiye’de darbe! Bütün bu saldırıların, Rusya, Türkiye ve Avrupa ülkelerine, “ayağınızı denk alın” mesajı olduğuna kuşku yok.

Cevabımız net olmuştur: Türkiye’de darbe püskürtülmüş ve Gladyo ezilmiştir. Türkiye-Rusya ilişkileri eskisinden daha güçlü kurulmak üzere harekete geçilmiştir.

Ferit İLSEVER

Aydınlık/20.08.2016

Dizinin birinci bölümü için
http://kaziminci.blogspot.com.tr/2016/08/fetonun-arkasindaki-gladyo-1.html