Rusya'da 1917 Şubat Devrimi, Ermeni meselesinde yeni bir
sayfa açtı. Yıl boyunca Kafkasardı, Rusya'yla ilişki kuruyor ve Petrograd'dan yönetiliyordu.
Oysa bununla birlikte Kafkasardı'nda milli burjuva partileri iyice gelişiyordu (Gürcü
Menşevikler, Musavatçılar ve Taşnaklar). 1917’nin yazında Tiflis'te yapılan
Köylü Kurultayı'nda Ermenilere karşı Gürcü-Müslüman bloku kurulmuştu.
1917’nin ekiminde Taşnakların yönetimi altında Ermeni Milli
Kongresi yapılmıştı. Bu kongrede Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkiler ele
alınmış, Birinci Dünya Savaşı'nda Rusya tarafından işgal edilmiş Doğu Anadolu'daki
Türkiye topraklarının Rusya'nın elinde kalması talep edilmişti. Aynı kongrede
Ermeni Milli Merkezi ve 15 kişiden oluşan Milli Şûra kurulmuş ve bu şûranın
merkezi Tiflis kentine taşınmıştı.
1917 Ekim Devrimi'nden sonra üç cumhuriyeti birleştiren Kafkasardı
Birliği kuruldu. Yeniden Ermeni-Türk çatışmaları başladı. Bu çatışmaların sonunda,
Kafkasardı Birliği dağılıp üç cumhuriyetin ortaya ç1kmasından sonra,
Ermenistan, İstanbul Antlaşması'nın ardından, 1918 yılının haziran ayında
Türkiye'nin tüm taleplerini kabul etmişti. Ermenistan arazisi Erivan ve
Eçmiyadzin'den oluşan iki ilçeyi kapsıyordu. Bu ilçelerde toplam 400 000 kişi yaşıyordu.
Birinci Dünya Savaşı'nın sonuçları Ermeni burjuvazisi için
yeni ve geniş olanaklar yarattı. Ermeniler, o sırada galip devletlere "lazımdı":
Birincisi, Kilikya'da Türkiye'ye karşı; ikincisi, Kafkasardı'nda Sovyet
Rusya'ya karşı. Ermeni meselesi, böylece yeni ve daha büyük önem taşımaya
başladı. Bundan dolayı "galip devletler" kendi "Ermeni üslerini"
en tehlikeli saydıkları Sovyetler'e karşı donattılar.
Taşnakların Ermeni Cumhuriyeti, Türkiye ile Rusya'dan, Kars
ilini ve XVII. yüzyılda Erivan kazasından gasp olunmuş topraklar ile diğer yerleri
Ermenistan'a kattı. Ermenistan'ın nüfusu 1 590 000'e yükseldi (795000'i Ermeni,
575 000'i Müslüman, 140 000'i diğerleri). Fakat Ermeniler bu toprakları yeterli
görmediler ve Gürcistan'dan Ahılkelek ve Borçalı'yı, Azerbaycan'dan Karabağ,
Nahçıvan ve Gence ilçesinin güney bölgesini talep ettiler. Ermeniler, İngilizlerin
Kafkasardı'nı işgali sırasında bu toprakları zorla almak istedi. Bu olay,
Gürcistan'la (5 aralık 1918), özellikle de Azerbaycan'la uzun ve kanlı savaşlara
yol açtı. Sonuçta bu bölgenin nüfusu yüzde 10-30 arası azaldı. Bazı yerleşim
yerleri savaş nedeniyle ortadan kalkt1. (...)
Bununla birlikte Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye sınırında
(Oltu- Sarıkamış bölgesinde) Kürtlerin saldırılarına da uğruyordu. İngiliz işgalciler, Ermenilere pek fazla
destek vermiyorlardı. O zaman İngilizler bütün gücünü Sovyet Rusya'ya karşı
kullanıyor ve Beyaz Rus ordusunu destekliyorlardı. Öte yandan, Taşnaklar da
Sovyet Rusya'ya karşı Denikin'in Beyaz Ordusu'nu destekliyorlardı. Bir Ermeni politikacısı,
Ermenistan Cumhuriyeti'nin Denikin'in Beyaz Ordusu'nun 7. Piyade Kolordusu olduğunu
söylemiştir.
1919'da İngiltere ile İran'ın anlaşmasından ve İstanbul'un işgalinden
(16mart 1920) sonra Ortadoğu'da İngilizlerin durumu daha da sağlamlaştı. İngilizler
Ermenilere karşı daha soğuk ve mesafeli durmaya başladılar. 1920 yılı nisan
mayıs aylarındaki San Remo Konferansı'nda, Ermeni meselesi Batı Avrupa
emperyalistlerinden, ABD emperyalistlerine devredildi. Cemiyet-i Akvam'ın
Yüksek Konsey'i "Ermenistan yardımsız ayakta duramaz" kararı aldı.
Başkan Wilson, Cemiyet-i Akvam'da alınan karara göre, yeni Ermenistan'ın sınırlarını
belirledi, Wilson'un kararına göre, Erzurum ve Trabzon'un büyük bir bölümü,
Bitlis ve Van'ın tamamı Ermenistan'a verilmişti. Ermenistan'ın toplam alanı 30
000 milkare, deniz kıyısının uzunluğu 150 mildi. Fakat, Amerikan politikacıları
başkanlarına göre daha uyanık çıktılar; Ermeni mandasının kaça mal olacağının
aritmetik hesabını yaparak ve aslen Avrupa menşeli olan "Ermeni
meselesini" Amerikan sermayesi için gereksiz bularak Senato'da oy çoğunluğuyla
bu mandayı geri çevirdiler. Böylece Taşnakların Ermenistan Cumhuriyeti sahipsiz
kalmış oldu. Batılı emperyalistler bitkin ve tahrip edilmiş Ermenistan'ı bir
kez daha kendi kaderine terk ettiler.
Aynısını Ermenilere, 1919'da Kilikya'yi işgal eden Fransızlar
yaptılar. Bu verimli bölge, XI.-XIV. yüzyıllar arasında küçük Ermeni krallığı
olduğu için ahalisinin yüzde 33'ü Ermenilerden ibaretti ve 1915 yılı baskılarından
sonra buraya çok sayida mülteci gelmişti. Türk milliyetçileri Fransızlara karşı
askeri harekât başlattığı zaman Fransızlar, Ermenileri himayelerine alıp bağımsız
devlet kuracaklarını vaat ederek onları ayaklanan Müslüman ahaliye karşı
verilen cezaları uygulamakla görevlendirmişlerdi. 1920'de Ankara hükümeti
Kilikya'ya düzenli askeri kuvvet sevk etti. Bunlar Fransızları deniz kenarında
sıkıştırdılar, bazı Ermeni köylerine saldırdılar. 16 000'e yakın insan öldü. Çaresiz
kalan Ermeni halkı Fransa himayesinde bağımsız bir cumhuriyet ilan etti. Hükümet
organlarını ve 10 000 kişilik "Ermeni milis gücünü" kurdular. Bazen
başarılı, bazen de başarısız olan mücadeleden sonra Fransızlar yine, bu defa
kesin olarak deniz kenarına çekildiler ve Türkiye'yle barış imzalamak
istediklerini bildirdiler. Kaderlerine bırakılan Ermeniler kaleleri Hadcin ile Zeytin'de
Türklerce kuşatıldılar ve güçlü bir direnişten sonra imha edildiler. Ölü sayisı
yaklaşık 20 000'dir. 1921'de Fransa Türkiye'yle barış antlaşması imzalayıp Kilikya'dan
vazgeçti. (...)
Böylece iki "Ermeni üssü"nden biri yok edilmiş
oldu. Ermeni meselesi, Kafkasardı'nda odaklandı, çünkü burada bütün "yüce Ermeni"
umutlarının boşa gitmesine rağmen, Taşnaklarca saldırgan milliyetçilik
politikası yürütülüyordu. Onların durumu, Ermenistan'ın kuzeyde Sovyet
Rusya'yla komşu olmasından dolayı tehlikeli olmaya başlamıştı. Taşnakların
terörist rejiminden, kıyım ve savaşlardan yorulan, kronik açlık ve yoksulluk
içinde olan halk kitleleri kendiliğinden Sovyet iktidarına eğilim gösteriyordu.
Bakü'de Sovyetler'in iktidara gelmesinden üç gün sonra Ermenistan'ın birkaç
yerinde ayaklanmalar (Aleksandropol'de-Gümrü- birkaç saatliğine Sovyet iktidarı
hüküm sürmüştür) patlak verdi; bunlar Taşnaklarca acımasız şekilde bastırıldı.
Öte yandan 1920'den beri Ankara hükümeti ile Sovyet Rusya
arasındaki dostane ilişkiler Taşnaklarca bozulmaya çalışıld1; Taşnaklar iki
devlet arasındaki stratejik noktalarda ikisine de düşman olarak duruyordu.
Taşnaklar, Ankara hükümetinin batıdaki Yunan-İngiliz cephesindeki
meşguliyetinden yararlanıp Türkiye sınırını güvenli hale getirmek istediler. Çünkü
Sovyet Rusya hiç de saldırgan bir politika izlemiyordu. Sovyet Federasyonu'na
girme eğiliminde olan Karabağ ve Nahçıvan gibi bölgelerin bu kararına Taşnaklar
itiraz etmedi; ancak bu bölgelerde gerilla harekâtı başlatılması konusunda Taşnak
komutanlar gizli karar aldılar. Bu harekât, eylül 1920'de başladı.
İngilizlerden silah alan Taşnaklar, Kars ve Erivan'ın her yanında Müslüman
ahaliye toplu kıyım yaptılar. Şuragel, Şarur-Daralagöz, Kağızman, Surmanlı,
Karakurt, Sarıkamış bölgelerinin külünü göğe savurdular. Böylece "cephe
gerisinde güvenliği saglamış" oldular. Makü hanından destek sözü alıp Oltu
ve Kağızman'a taarruz başlattılar.
Türkler bu taarruza doğu ordusunun (komutanları Karabekir ve
Kâmil paşalar) karşı saldırısıyla cevap verdiler. Erivan hükümetinin askeri
kuvvetleri bozguna uğratılmıştı; Türkler, Aleksandropol'ü ele geçirdiler; Ermeni
hükümetine inanılmaz derecedeki ağır şartları kabul ettirerek barış antlaşmas1
imzalattılar. Ermenistan Türklerin elindeki toprakların hepsini kaybetti.
Üstelik 8 top, 8 makineli tüfekli 1 500 kişilik askeri kuvvetten daha büyük
askeri kuvvete sahip olma hakkından mahrum oldu. Ermenistan halkı bu barış
antlaşmasına Taşnak iktidarını yıkmak ve yerine Sovyet iktidarını getirmekle
cevap verdi (aralık 1920). 1921 Rus-Türk Antlaşması, Gümrü Barış Antlaşması’nı
iptal etti ve Ermenistan'ın Türkiye'yle olan şimdiki sınırlarını belirledi.
Bu andan itibaren, yani Ermeni halkının yeni bir devletsel yaşama
başlamasıyla Ermeni meselesi bertaraf edildi denebilir. Batı Avrupa emperyalizmi,
Ermenistan sovyetleştikten sonra da, Lozan Konferansı sırasında, Ermeni
meselesini kaşımaya başlad1: "Ermeni yurdu" kurma tasarısı ileri
sürüldü, İstanbul'da Milletler Cemiyeti'nin himayesinde olacak bir "milli
azınlıkları koruma komitesi" oluşturulması istendi. Ancak bütün bunlar
Türk delegasyonunu Musul sorununda taviz vermeye zorlamak için yapıldığından,
söz konusu tasarı kendiliğinden çözümlendi. Çünkü gereken ödün verilmişti. (...)
(Bolşaya Sovyetskaya
Entsiklopediya, c. 3, s. 434 vd, Aktsionernoe Obşestvo "Sovyetskaya
Entsiklopediya", Moskova, 1926.)
Bölüm I için bakınız:
Bölüm II için bakınız: