7 Haziran 2016 Salı

Büyük Sovyet Ansiklopedisi'nin 1926 baskısında "Ermeni Meselesi" maddesi, Bölüm III



Rusya'da 1917 Şubat Devrimi, Ermeni meselesinde yeni bir sayfa açtı. Yıl boyunca Kafkasardı, Rusya'yla ilişki kuruyor ve Petrograd'dan yönetiliyordu. Oysa bununla birlikte Kafkasardı'nda milli burjuva partileri iyice gelişiyordu (Gürcü Menşevikler, Musavatçılar ve Taşnaklar). 1917’nin yazında Tiflis'te yapılan Köylü Kurultayı'nda Ermenilere karşı Gürcü-Müslüman bloku kurulmuştu.

1917’nin ekiminde Taşnakların yönetimi altında Ermeni Milli Kongresi yapılmıştı. Bu kongrede Ermenistan ile Rusya arasındaki ilişkiler ele alınmış, Birinci Dünya Savaşı'nda Rusya tarafından işgal edilmiş Doğu Anadolu'daki Türkiye topraklarının Rusya'nın elinde kalması talep edilmişti. Aynı kongrede Ermeni Milli Merkezi ve 15 kişiden oluşan Milli Şûra kurulmuş ve bu şûranın merkezi Tiflis kentine taşınmıştı.

1917 Ekim Devrimi'nden sonra üç cumhuriyeti birleştiren Kafkasardı Birliği kuruldu. Yeniden Ermeni-Türk çatışmaları başladı. Bu çatışmaların sonunda, Kafkasardı Birliği dağılıp üç cumhuriyetin ortaya ç1kmasından sonra, Ermenistan, İstanbul Antlaşması'nın ardından, 1918 yılının haziran ayında Türkiye'nin tüm taleplerini kabul etmişti. Ermenistan arazisi Erivan ve Eçmiyadzin'den oluşan iki ilçeyi kapsıyordu. Bu ilçelerde toplam 400 000 kişi yaşıyordu.

Birinci Dünya Savaşı'nın sonuçları Ermeni burjuvazisi için yeni ve geniş olanaklar yarattı. Ermeniler, o sırada galip devletlere "lazımdı": Birincisi, Kilikya'da Türkiye'ye karşı; ikincisi, Kafkasardı'nda Sovyet Rusya'ya karşı. Ermeni meselesi, böylece yeni ve daha büyük önem taşımaya başladı. Bundan dolayı "galip devletler" kendi "Ermeni üslerini" en tehlikeli saydıkları Sovyetler'e karşı donattılar.

Taşnakların Ermeni Cumhuriyeti, Türkiye ile Rusya'dan, Kars ilini ve XVII. yüzyılda Erivan kazasından gasp olunmuş topraklar ile diğer yerleri Ermenistan'a kattı. Ermenistan'ın nüfusu 1 590 000'e yükseldi (795000'i Ermeni, 575 000'i Müslüman, 140 000'i diğerleri). Fakat Ermeniler bu toprakları yeterli görmediler ve Gürcistan'dan Ahılkelek ve Borçalı'yı, Azerbaycan'dan Karabağ, Nahçıvan ve Gence ilçesinin güney bölgesini talep ettiler. Ermeniler, İngilizlerin Kafkasardı'nı işgali sırasında bu toprakları zorla almak istedi. Bu olay, Gürcistan'la (5 aralık 1918), özellikle de Azerbaycan'la uzun ve kanlı savaşlara yol açtı. Sonuçta bu bölgenin nüfusu yüzde 10-30 arası azaldı. Bazı yerleşim yerleri savaş nedeniyle ortadan kalkt1. (...)

Bununla birlikte Ermenistan Cumhuriyeti, Türkiye sınırında (Oltu- Sarıkamış bölgesinde) Kürtlerin saldırılarına da uğruyordu.  İngiliz işgalciler, Ermenilere pek fazla destek vermiyorlardı. O zaman İngilizler bütün gücünü Sovyet Rusya'ya karşı kullanıyor ve Beyaz Rus ordusunu destekliyorlardı. Öte yandan, Taşnaklar da Sovyet Rusya'ya karşı Denikin'in Beyaz Ordusu'nu destekliyorlardı. Bir Ermeni politikacısı, Ermenistan Cumhuriyeti'nin Denikin'in Beyaz Ordusu'nun 7. Piyade Kolordusu olduğunu söylemiştir.

1919'da İngiltere ile İran'ın anlaşmasından ve İstanbul'un işgalinden (16mart 1920) sonra Ortadoğu'da İngilizlerin durumu daha da sağlamlaştı. İngilizler Ermenilere karşı daha soğuk ve mesafeli durmaya başladılar. 1920 yılı nisan mayıs aylarındaki San Remo Konferansı'nda, Ermeni meselesi Batı Avrupa emperyalistlerinden, ABD emperyalistlerine devredildi. Cemiyet-i Akvam'ın Yüksek Konsey'i "Ermenistan yardımsız ayakta duramaz" kararı aldı. Başkan Wilson, Cemiyet-i Akvam'da alınan karara göre, yeni Ermenistan'ın sınırlarını belirledi, Wilson'un kararına göre, Erzurum ve Trabzon'un büyük bir bölümü, Bitlis ve Van'ın tamamı Ermenistan'a verilmişti. Ermenistan'ın toplam alanı 30 000 milkare, deniz kıyısının uzunluğu 150 mildi. Fakat, Amerikan politikacıları başkanlarına göre daha uyanık çıktılar; Ermeni mandasının kaça mal olacağının aritmetik hesabını yaparak ve aslen Avrupa menşeli olan "Ermeni meselesini" Amerikan sermayesi için gereksiz bularak Senato'da oy çoğunluğuyla bu mandayı geri çevirdiler. Böylece Taşnakların Ermenistan Cumhuriyeti sahipsiz kalmış oldu. Batılı emperyalistler bitkin ve tahrip edilmiş Ermenistan'ı bir kez daha kendi kaderine terk ettiler.

Aynısını Ermenilere, 1919'da Kilikya'yi işgal eden Fransızlar yaptılar. Bu verimli bölge, XI.-XIV. yüzyıllar arasında küçük Ermeni krallığı olduğu için ahalisinin yüzde 33'ü Ermenilerden ibaretti ve 1915 yılı baskılarından sonra buraya çok sayida mülteci gelmişti. Türk milliyetçileri Fransızlara karşı askeri harekât başlattığı zaman Fransızlar, Ermenileri himayelerine alıp bağımsız devlet kuracaklarını vaat ederek onları ayaklanan Müslüman ahaliye karşı verilen cezaları uygulamakla görevlendirmişlerdi. 1920'de Ankara hükümeti Kilikya'ya düzenli askeri kuvvet sevk etti. Bunlar Fransızları deniz kenarında sıkıştırdılar, bazı Ermeni köylerine saldırdılar. 16 000'e yakın insan öldü. Çaresiz kalan Ermeni halkı Fransa himayesinde bağımsız bir cumhuriyet ilan etti. Hükümet organlarını ve 10 000 kişilik "Ermeni milis gücünü" kurdular. Bazen başarılı, bazen de başarısız olan mücadeleden sonra Fransızlar yine, bu defa kesin olarak deniz kenarına çekildiler ve Türkiye'yle barış imzalamak istediklerini bildirdiler. Kaderlerine bırakılan Ermeniler kaleleri Hadcin ile Zeytin'de Türklerce kuşatıldılar ve güçlü bir direnişten sonra imha edildiler. Ölü sayisı yaklaşık 20 000'dir. 1921'de Fransa Türkiye'yle barış antlaşması imzalayıp Kilikya'dan vazgeçti. (...)

Böylece iki "Ermeni üssü"nden biri yok edilmiş oldu. Ermeni meselesi, Kafkasardı'nda odaklandı, çünkü burada bütün "yüce Ermeni" umutlarının boşa gitmesine rağmen, Taşnaklarca saldırgan milliyetçilik politikası yürütülüyordu. Onların durumu, Ermenistan'ın kuzeyde Sovyet Rusya'yla komşu olmasından dolayı tehlikeli olmaya başlamıştı. Taşnakların terörist rejiminden, kıyım ve savaşlardan yorulan, kronik açlık ve yoksulluk içinde olan halk kitleleri kendiliğinden Sovyet iktidarına eğilim gösteriyordu. Bakü'de Sovyetler'in iktidara gelmesinden üç gün sonra Ermenistan'ın birkaç yerinde ayaklanmalar (Aleksandropol'de-Gümrü- birkaç saatliğine Sovyet iktidarı hüküm sürmüştür) patlak verdi; bunlar Taşnaklarca acımasız şekilde bastırıldı.

Öte yandan 1920'den beri Ankara hükümeti ile Sovyet Rusya arasındaki dostane ilişkiler Taşnaklarca bozulmaya çalışıld1; Taşnaklar iki devlet arasındaki stratejik noktalarda ikisine de düşman olarak duruyordu.

Taşnaklar, Ankara hükümetinin batıdaki Yunan-İngiliz cephesindeki meşguliyetinden yararlanıp Türkiye sınırını güvenli hale getirmek istediler. Çünkü Sovyet Rusya hiç de saldırgan bir politika izlemiyordu. Sovyet Federasyonu'na girme eğiliminde olan Karabağ ve Nahçıvan gibi bölgelerin bu kararına Taşnaklar itiraz etmedi; ancak bu bölgelerde gerilla harekâtı başlatılması konusunda Taşnak komutanlar gizli karar aldılar. Bu harekât, eylül 1920'de başladı. İngilizlerden silah alan Taşnaklar, Kars ve Erivan'ın her yanında Müslüman ahaliye toplu kıyım yaptılar. Şuragel, Şarur-Daralagöz, Kağızman, Surmanlı, Karakurt, Sarıkamış bölgelerinin külünü göğe savurdular. Böylece "cephe gerisinde güvenliği saglamış" oldular. Makü hanından destek sözü alıp Oltu ve Kağızman'a taarruz başlattılar.

Türkler bu taarruza doğu ordusunun (komutanları Karabekir ve Kâmil paşalar) karşı saldırısıyla cevap verdiler. Erivan hükümetinin askeri kuvvetleri bozguna uğratılmıştı; Türkler, Aleksandropol'ü ele geçirdiler; Ermeni hükümetine inanılmaz derecedeki ağır şartları kabul ettirerek barış antlaşmas1 imzalattılar. Ermenistan Türklerin elindeki toprakların hepsini kaybetti. Üstelik 8 top, 8 makineli tüfekli 1 500 kişilik askeri kuvvetten daha büyük askeri kuvvete sahip olma hakkından mahrum oldu. Ermenistan halkı bu barış antlaşmasına Taşnak iktidarını yıkmak ve yerine Sovyet iktidarını getirmekle cevap verdi (aralık 1920). 1921 Rus-Türk Antlaşması, Gümrü Barış Antlaşması’nı iptal etti ve Ermenistan'ın Türkiye'yle olan şimdiki sınırlarını belirledi.

Bu andan itibaren, yani Ermeni halkının yeni bir devletsel yaşama başlamasıyla Ermeni meselesi bertaraf edildi denebilir. Batı Avrupa emperyalizmi, Ermenistan sovyetleştikten sonra da, Lozan Konferansı sırasında, Ermeni meselesini kaşımaya başlad1: "Ermeni yurdu" kurma tasarısı ileri sürüldü, İstanbul'da Milletler Cemiyeti'nin himayesinde olacak bir "milli azınlıkları koruma komitesi" oluşturulması istendi. Ancak bütün bunlar Türk delegasyonunu Musul sorununda taviz vermeye zorlamak için yapıldığından, söz konusu tasarı kendiliğinden çözümlendi. Çünkü gereken ödün verilmişti. (...)


(Bolşaya Sovyetskaya Entsiklopediya, c. 3, s. 434 vd, Aktsionernoe Obşestvo "Sovyetskaya Entsiklopediya", Moskova, 1926.)

Bölüm I için bakınız:

Bölüm II için bakınız: