Başbuğ’un hedefi Çankaya mı ?
İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le söyleşimize devam ediyoruz. Bugün, TSK’ya ilişkin değerlendirmelerini vereceğiz.
Perinçek’e göre subaylar, Ergenekon sürecinde derin bir bilinç değişimi yaşadı. “Mustafa Kemal’in askerleri oluyorlar” diye özetledi bunu.
- Çok sayıda subayla hapisane arkadaşı oldunuz. Aynı ya da benzer davalarda yargılandınız. Subaylar nasıl bir sınav verdi?
İçeriye düşen komutanlar başarılı bir sınav verdiler.
- Hep öyle miydiler?
Başlangıçta siyasi hatları düzgün değildi. Önce bir şaşkınlık... Acı dönemi yaşadılar. Onların acısını ben çok yakınlarında yaşadım. İki sene kadar özel kuvvetlerin seçkin subaylarından Emekli Albay Levent Göktaş, Deniz Kuvvetleri SAT komandalarının komutanı Emekli Binbaşı Levent Bektaş ile bitişik hücrelerde kaldım. 24 saatimiz beraber geçti. Duruşmalarda diğer komutanlarla beraber oldum. Mektuplaşıyorduk da.
Devletin hançerini hesaplayamadılar
- ”Şaşkınlık” dediniz. Önemli bir tespit. Bir subay niye şaşırır?
Kafalarındaki şemaya oturmayan bir saldırı ile karşılaştılar. Devletin silahlı kuvvetlerinin mensubuydular. Fakat devletten gelen çok şiddetli bir saldırıyla karşılaştılar.
- ”Acı” dediniz...
Çok derin bir ihanete uğramışlık duygusu yaşadılar. Bizim bilincimiz farklı. Bu devletin Atlantik denetiminde olduğunu biliyorduk. Milli devlet olmadığını biliyorduk. Tecrübelerimizle biliyorduk. Sürecin doğası bizi şaşırtmadı. Hazırlıklıydık.
- Subayların farkı?
Onlar düşmanın karşı cepheden atacağı füzelere, mermilere göre eğitilmişlerdi. Ankara’daki devletten sırtlarına bir hançer saplanacağını hesaplamamışlardı. Bu, onlara çok acı geldi.
Mustafa Kemal askeri oldular
- Ergenekon-Balyoz musibetlerinin, subayın bilincini değiştirdiğini söyleyebilir miyiz?
Elbette. Onları yeniden Mustafa Kemal’in askeri konumuna getirdi. Omuzlarındaki yıldızları kaybettiler. Anadolu göklerindeki yıldızlara kavuştular. Pasinler yaylasındaki bir çobanın veya Şarkışla’daki bir köylünün veya Lüleburgaz’daki bir çiftçinin yıldızlarıyla buluştular. Halklaştılar.
- Sadece içeridekiler mi?
İçeridekilerle sınırlı değil. Türk ordusunun bütün subayları ve astsubayları için geçerli bir süreçtir bu. Suriye ile savaş tehlikesi çıkınca, birçok komutana sordum. ‘Suriye ile savaş çıkarsa, kimin tarafındasınız’ diye. Hepsi ‘mazlum Suriye’nin tarafındayız’ cevabını verdiler.
- Bir de Haziran (2013) halk hareketini yaşadık.
2013 Haziran-Temmuz’unda halk ayaklanması olunca, Silivri’den ortak bir bildiri yayınladık. Halk ayaklanmasını desteklediğimizi belirttik. TSK’ya da halkın üzerine sürülmeyi kabul etmemesi için çağrıda bulunduk. Korgeneraller dahil hepsi imzaladı. Bildiriyi beraber yazdık.
‘Or’lar niye imzalamadı?
- Niye orgeneral ve oramiraller imzalamadı?
O komutanlarımızın çeşitli sorumlulukları var. Çok iyi biliyoruz ki, gönülleri halk hareketinin başarısından yana.
- Mustafa Balbay, Mehmet Haberal da imzalamadı?
Onlar da bildirinin içeriğini destekliyor, halk hareketinin başarısını kuşkusuz istiyordu. Ancak CHP yönetiminden etkiler nedeniyle geri durdular.
Subay ya devrimcidir ya da...
- Subaylarla Silivri’de birlikte yargılandınız. Artı ve eksileriyle subayları nasıl buldunuz?
Türk subayı ya devrimcidir ya da subay değildir. Çağdaş Türk ordusunun oluştuğu yakın tarihe bakarsak bunu çok iyi görürüz. Kuşkusuz binlerce yıllık imparatorluk geleneği var. Ama çağdaş Türk Ordusu bu geleneklerden beslenerek son 200 yılın milli demokratik devrim sürecinde yeniden kuruldu. O nedenle devrimcilik ile Türk subayı kavramları örtüştü.
- Ama bir de NATO süreci var...
Evet, Atlantik döneminde NATO bağlantıları bu geleneği belli ölçülerde tahrip etti. Ne var ki, Türk ordusuna karşı son Ergenekon-Balyoz tertipleri Türk subayının devrimci karakterini canlandırdı. Türk subayı Atlantik saldırısı karşısında milletiyle, halkıyla buluştu. Zindanlarda devrimcileşti. Bu yalnız duvarlar arasında kalmadı. Bugün Türk ordusu Mustafa Kemalleşiyor. ABD’nin Türk ordusu üzerindeki ideolojik hegemonyası büyük ölçüde yıkıldı. Türk subayı devrimci köklerine kavuşmaktadır. Bu, Türkiye’nin geleceği açısından çok ama çok önemli bir gelişmedir. Tayyip Erdoğan’ın ordusu yok. ABD’nin Türk ordusu için güvenilir dayanakları da kalmadı. ABD’nin bir çıkmazı da buradadır.
Başbuğ’un hedefi Çankaya mı?
- İlk Başbuğ ile aynı davada yargılandınız. Diyaloğunuz oldu mu?
Orgeneral İlker Başbuğ çok değerli bir komutanımız. ABD ve Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül yönetimi de onun hakkında gerçekçi bir değerlendirme yapmışlar ki, hedef aldılar. Hapse attılar.
Bu olgu onun değerini anlamaya yeter. Çok sıcak dostluğumuz, arkadaşlığımız vardı. Güzel sohbetlerimiz oldu.
- Duruşmalardaki tutumu?
Özellikle hükmün okunduğu 5 Ağustos 2013 duruşmasındaki tutumu hatırlanmalıdır. Biz duruşma salonunu terk ettikten bir süre sonra Sayın Komutanımız da, Orgeneral Sayın Hurşit Tolon ile birlikte mahkemeyi protesto ederek salondan ayrıldılar. Biz tutukluların salondaki konuşmalarını bütün milletimizin duymasını çok isterdim.
- Buyurun nakledelim.
Salona geldi. Önemli bir konuşma yaptı. Buşbuğ’un sağlam karakter ve devrimci kişiliğini o gün daha derinden anladık. Büyük devrimci Atatürk üzerine yazdığı kitaplar incelenmelidir. Türkiye’nin bir devrimle kurulduğunu çok güzel anlatmaktadır.
Komutanın sorumluluğu
- ‘Türk Ordusunda Strateji Sorunu’ kitabınızda Başbuğ’u da eleştiriyorsunuz. Bu konu Silivri’de hiç gündeme geldi mi?
O Genelkurmay Başkanıydı. Omuzlarında önemli yükler taşıyordu. Biz ise hukuk devleti ve insan hakları vurgularıyla Ergenekon ve Balyoz saldırısının defedilemeyeceğini görüyorduk. Farklı konumlardan farklı sorumluluklar dile getiriliyor.
- Doğrudan sorayım. Hapisaneden çıktıkta sonra bir İlker Başbuğ portresi var. Dava sürecini toptan mahkûm edip hesap sorulmasını istiyor. İçerideki arkadaşları özgür olmadan kendinin özgür olmayacağını söylüyor. Sessiz çığlık eylemlerine katılıyor. Silivri nöbet çadırını ziyaret ediyor. İmza günlerine katılıyor. Algı: Başbuğ bir kampanya başlattı. Cumhurbaşkanlığı kampanyası. Yanlış mı söylüyorum?
İlker Başbuğ bir komutandır. Bugün savaş devam ediyor. O da komutan konumunda kendisine görevler tanımlıyor. Ama bu tanımların içeriğini kişisel amaçlar belirlemiyor.
ABD, PKK’yı ikram edecek!
- Sormak farz oldu. O zaman ABD neye dayanak parlamento dışı modellere yönelebilir?
Onun için ABD’nin çıkmazından söz ediyoruz. Yönelmek serbest. Ama başarı şansı yok.
- ABD bunu göremiyor mu?
Görmesi yetmez. Şansını deneyebilir. Hatta Türk ordusuna bazı başarılar armağan ederek geçici uzlaşmaları da deneyebilir. Bütün bunlara hazırlıklı olmamız lazım.
- Sözlerinizden, ABD, PKK’yı Türk ordusuna ikram edecek iması seziyorum.
İkram edebileceği başka bir şeyi var mı?
TSK neredeyse o taraf kazanacak
- Hapisanede generallerle, amirallerle ilişkileriniz nasıldı?
General ve üst rütbeli subay diye bir ayırım yok. Hepsiyle ilişkilerimiz akadaşçadır. Onlarla silah arkadaşı olduk.
- Seçimden sonra 300’e yakın general/amiral ve subay partinize destek bildirisine imza attı. Ama “or” rütbesinde kimse yoktu. Neden?
0 imzalar 24 saatte toplandı. Orgeneral ve oramirallerden de bildirinin içeriğini yürekten benimsediğini söyleyen komutanlarımız var.
- Niye sadece subaylar? Asker partisi mi oldunuz? Diğer meslek grupları niye yoktu?
Sendikacılar, işçi önderleri, sanatçı ve aydınlar, üniversite kadroları da böyle bir bildiri yayınlayabilirdi. Komutanların bildirisini kendileri yazdı. Bu bildirinin önemini önümüzdeki aylar ve yıllarda anlayacağız. Önümüzdeki süreçte TSK hangi tarafta ise o kazanacak. Halkın tarafında ise halk kazanacak, Amerika’nın tarafında olursa geçici olarak ABD kazanacak. Ama göreceksiniz. Türk ordusu kesinlikle Türk milletinin ordusu olduğunu bir kez daha kanıtlayacaktır.
Balyozcuları da karşılayacağız
- Balyoz davalarındaki subaylar hâlâ içeride. Onlar ne olacak?
Çok yakında komutanlarımızı Silivri kapısında, Maltepe Baransel Kışlası önünde, Mamak’ta, Sincan’da, Hasdal’da, İzmir Şirinyer’de davulla zurnayla karşılayacağız. Silivri Nöbet Çadırı hâlâ görevi başındadır. Onların nöbetindeyiz. Hiçbir kuvvet, komutanlarımızı duvarların arkasında tutamayacaktır.
07,04,2014- Aydınlık