İki adım ileri bir adım geri...
Sol gazetesi dün sürmanşetten yayımladığı haberde, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve PKK lideri Öcalan’ı yan yana koyarak “İktidara destekte buluştular” yorumunda bulundu. Bu gazetenin Perinçek’e karşı iddiaları yeni değil. Daha önce de “Doğu Perinçek’ten hükümete destek” başlığıyla Akit gazetesi röportajı yorumlanmıştı. Sol gazetesinin Cemaat yazarlarıyla aynı ifadeleri kullanarak Perinçek’e saldırmasına değinmeden yeni olan duruma geçelim.
Bize ulusalcı demesinler” tedirginliği
Sol gazetesi ilk kez ciddi biçimde PKK’ya tavır alarak AKP ile ittifaklarını dile getirdi. Bu olumlu ama ani çıkışın yarattığı ürkeklikle Doğu Perinçek haberin unsuru haline getirilmiş. “Bize ulusalcı demesinler” tedirginliği alakasız bir benzetmeye yol açmış. Sonuçta Doğu Perinçek, Sol gazetesine konu olan açıklamasında Taksim’de Apo posterlerinin açılacağını, PKK’nın Taksim’den gideceğini ve bazı illegal grupların kışkırtma içerisinde olduğunu söylemişti. Tabii ki gazetenin Öcalan’ı eleştirdiği habere bu ifadeleri koyarak Perinçek’i eleştirme gayreti gerçekçi olmazdı.
Açıklama özenle ayıklandı
Bu nedenle Perinçek’in açıklamaları özenle ayıklandı ve “Öcalan-PKK” ifadeleri haberde yer almadı. Perinçek’in, İBDA-C bağlantılı Haşim Kılıç’ın Cemaat’i savunan sözlerini eleştirmesi ise “AKP’nin yanında saf tuttu” ifadesiyle verildi. Kendi mantıklarıyla yorum yapsaydık kırk kez Cemaat ile saf tuttuklarını örnek veren haberlere imza atardık. Öcalan’ın Gezi’ye “darbeci” demesini bir yıl geriden görmelerini eleştirmeyeceğiz. Hem Öcalan “Meydanı Ergenekonculara bırakmayın” derken buluştuğunu iddia ettiğiniz İşçi Partisi’ni hedefe koyuyordu. Çünkü AKP ile yürüttüğü açılım zora girmişti. Yıllardır Aydınlık’ın yazdığı, sizinse ancak dün görebildiğiniz gibi AKP ile PKK ittifak halindeydi yani.
Turuncu kuvvetleri görmemesi talihsizlik
Sol gazetesinin, AKP-PKK pazarlıklarının “akil insanı” olan sendika başkanlarına, AB fonlarından beslenen STK’lara neden turuncu kuvvet denildiğinin farkına varamaması ayrı bir talihsizlik.
Öcalan’ı yazmak cesaret işi
Sol gazetesinin daha ne kadar Öcalan’ın gerçek rolünü haberleştirebileceğini çok merak ediyoruz. Zira cesaret isteyen bir iş. Öcalan’ın sorgu görüntülerini görmezden gelip İmralı’dan yapılan “montaj” açıklamasını haber yapmak mizah oluyor.
Geçen 1 Mayıs’ta ne dedi ‘hatırlamıyor’
Sol gazetesi Perinçek’in Taksim ısrarcılarını eleştirmesini “AKP’ye destek” şeklinde sundu ama gazete yöneticileri ve köşe yazarları geçen sene ne demişlerdi hatırlayalım:
1 Mayıs sorgulaması
...bazı şeylerin daha özgürce tartışılmasında yarar var. Örneğin Taksim konusu... Garip hale geldi, kimse düşündüğünü söyleyemiyor, ifade edemiyor. Bu yıl Taksim’de 1 Mayıs’ın kitlesel bir biçimde kutlanmasının zor olduğunu düşünenler bunu açıkça dile getirmeye çekiniyor. Neden? Çünkü “Taksim” her şeyin üzerini örten bir olgu haline getirildi...
Ancak bugün Taksim’in, her şeyin üstünde bir hedef olarak görülmesi, tekrar tekrar Taksim eksenli bir hesaplaşma için hazırlık yapılması, Türkiye işçi sınıfı hareketinin ve Türkiye solunun apolitikleşmesinden başka sonuç vermez.
Kemal Okuyan, 21 Nisan 2013
Ya Taksim ya ölüm
Hükümet önce izin verir gibi yaptı, sonra “Taksim’de olmaz” dedi ve gündemi kilitledi. “Ya Taksim ya ölüm” sloganı bir kez daha çıktı ortaya. Asıl soru ise yine unutuldu gitti: 1 Mayıs’ta ne için miting yapılacak? Hükümetle inatlaşmak... Bir sakıncası yok. Ancak hükümetle başka konularda, asıl konularda inatlaşmayanların alan konusundaki inadının arka planında ne var acaba?...
Bu yıl kitlesel, talepleri net, açık, siyasi iktidara meydan okuyan bir 1 Mayıs gerektiği çok açık. Bunu hiç hesaba katmadan içine girilen Taksim inatlaşmasının “içerik” ayıbını örteceğini mi sanıyorlar?
Kemal Okuyan, 26 Nisan 2013
*****
Tribün nidası
“Taksim’e girecek miyiz, giremeyecek miyiz” üzerinden yapılan tartışmalar sona erdiğinde, geriye sadece, “girdik işte... gireriz biz!” gibilerinden kimi tribün nidalarından başka bir şey kalmıyor.
Renan Bilek, 25 Nisan 2013
*****
Emek hareketine zarar
Taksim yasağına karşı bugüne kadar saygı duyulacak bir mücadele verildi. Ama bu mücadelenin bundan böyle de tek belirleyici mücadele ekseni olarak kalması, emek hareketine zarar verme noktasına geldi. Emek hareketini içerden çürüten bazı sendikacıların, yılda bir defa, o da içerik yerine biçim tartışmaları üzerinden “aklanmaları”nın aracına dö-nüştürülebilir mi 1 Mayıs? (Ki AKP iktidarı, içi boşaltıldığı sürece “Taksim” tartışmasına son yıllarda kolaylık göstererek taraf olmadı mı?)
Oğuz Oyan, 25 Nisan 2013
Murat Şimşek /AYDINLIK / 29.04.2014