7 Aralık 2015 Pazartesi

Aşk tesadüfleri sever

Cemaat medyasına ve şirketlerine el konulmasına Cemaat mensupları dışında en çok üzülen iki insan kim dersiniz? Kemal Kılıçdaroğlu ve Akın Atalay.


Koza-İpek grubuna destek için tutkulu tweet’ler atan Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Atalay, Cemaat’e olan sempatisi ayyuka çıktığından Zaman Gazetesi baskınından sonra “Beni yaftalayacaklar yine, oysa benim derdim ilke, demokrasi” diye kendini savundu.

Oysa Cumhuriyet’in Cemaat’le giriştiği nikahsız ilişki ortada. Daha önce Taraf Gazetesi’ni kendi sızıntılarının taşeronu olarak kullanan bu gizli yapı, MİT TIR’ları haberinde olduğu gibi belgeleri servis etmek için artık Cumhuriyet’i seçti. Cumhuriyet, sadece Cemaat’in belgelerine değil, tweet’lerine de epey bel bağladı: İnternet troll’ü  Fuat Avni’nin hiçbir dayanağı olmayan manipülasyonları filtre edip doğrulatmadan sürmanşetlere taşındı.


Seçim öncesi Cemaat bütün medyayı etkisi altına alıp kendisine yönelik yaklaşan tehlikeyi genellemeye çalışıyordu. Nitekim, bu konuda çok başarılı oldu. Zeynep Oral gibi saf ve iyi niyetli Cumhuriyet yazarlarında bile “Sırada Cumhuriyet mi var” korkusu oluştu. Aynı Cemaat, yurtdışında da Erdoğan’ın özgür basına tahammülsüzlüğünden faydalanarak kendisini mağdur ilan etmeyi başardı. Freedom House’un son Türkiye raporunda basına yönelik baskılarla ilgili verilen neredeyse bütün örnekler Cemaat’e ait.

Oysa hepimiz biliyoruz ki Erdoğan’ın Cemaat’le mücadelesi basın özgürlüğüyle ilgili değil; devlet içi bir hesaplaşma bu… Ancak “Sıra size gelecek” korkusu yerleşti. Mesajı Fuat Avni dolaşıma soktu, Akın Atalay ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi inandırıcı ve tarafsız görünen figürler de inandırıcılık kattılar.

Fethullah Gülen ve Cemaat gerçeğini Türkiye’nin öğrenmesinde Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya’nın katkıları tartışılmaz. Ama aynı Çetinkaya 2011 yazında, Cemaat operasyonuyla gazeteciler hapse atılalı sadece bir kaç ay olmuşken, gidip Gazeteciler  Yazarlar Vakfı’yla kolkola girdi. Sadece gazetecilik ziyareti miydi? Sonrasında gelen süreçte Cumhuriyet Vakfı’nda dinamiklerin baştan aşağı değişmesi, Akın Atalay adlı avukatın gazetenin başına geçmesi, Alev Coşkun gibi Atatürkçü kesimin de tasfiye edilmesine ve Fuat Avni’yi manşet yapan Cumhuriyet’e gelinme sürecine tesadüf diyelim, peki.

Gazeteciler Yazarlar Vakfı’ndan Erkam Tufan Aytav anlatıyor: “Hikmet Çetinkaya’ya ‘Gülen Hareketi Türkiye için bir tehlike mi?’ diye sormuştum. ‘Hayır’ demişti. ‘Ben tehlike olarak görmüyorum’ demişti.”

Bir başka Cumhuriyet yazarı Leyla Tavşanoğlu da “Ben de görmüyorum” demişti Pennsylvania’da Fethullah Gülen’le 2.5 saat görüşüp döndükten sonra. ‘Off the record’ olduğu için de Cumhuriyet’te bir Gülen röportajı okuyamadık. Acaba Ferhat Boratav gibi ‘kalem-saat’ hediyesi aldı mı; kimse merak etmemiş. Eklemek zorundayım: Tavşanoğlu’nun ABD ziyareti ‘yönetim’ onaylıymış…

Aynı yönetim Cemaat ziyaretine onay veriyor, ama geçtiğimiz hafta Bedri Baykam’ın CHP’yi eleştiren bir yazısını yayınlamıyor. Baykam’ın CHP’yle bağını bilmeyen yok, zaten haftada bir yazıyor, ama çok uzun zamandır yazıyor Cumhuriyet’te. Partiyle bağı nedense şimdiden sorun oldu yönetimde.

En basit çözüm yazının altına “Bedri Baykam CHP üyesidir” diye bir not koymak; yazı yine yayınlanırdı. İlkeden söz edeceksek eğer… Cemaat’in susturulmasına ilkesel tepki veren Cumhuriyet yönetiminin, Baykam’ın ifade hakkını ilkeleriyle engellemesi…

Baykam’ın bir başka özelliği de Atatürkçülüğü; yeni Cumhuriyet için de, yeni CHP için de sanırım dozajı fazla bir Atatürkçülük. Cumhuriyet’te Ahmet İnsel’in, CHP’de Eren Erdem’in falan yanında eski moda kalıyor olmalı.

Cemaat’in hapse attığı, hatta dizide idam ettiği Yalçın Küçük’ün CHP’yi Gülenci olmakla itham ettiği, isim vererek Erdem’i işaret ettiği bugünlerde CHP milletvekilinin onu davalarla susturmaya çalışmasına da tesadüf diye inanalım, değil mi? Doğrusu ben inanmasına inanacağım. Kemal Kılıçdaroğlu ve Akın Atalay’ın demokrat duruşu ve ilkeleri karşısında kendimden utanmaya da hazırım.

Ama ufak bir sorun var.

Bir, bugüne kadar hiçbir şeyin tesadüfen olduğunu görmedim. İki, ilkeden söz edilecek son yer medya ve politika.

Oray EĞİN / 22.11.2015 / SÖZCÜ