Başbakan
Ahmet Davutoğlu, bu yılın şubat
ayında, partisinin Diyarbakır İl Kongresi’nde bir konuşma yapmıştı. Şöyle
diyordu:
“Çözüm süreci üzerinden bu ülkede
sağladığımız birlik ve beraberlik temelinde yeni bir Ortadoğu hedefliyoruz. ...Hz.
İbrahim Aleyhisselam’ın Ortadoğusunu kuracağız. Tevhid Ortadoğusu diyoruz.
Selahaddin Eyyübi’nin Ortadoğusu diyoruz. Sultan Abdülhamid’in Ortadoğusu
diyoruz. Halklar kardeş olacak, bir ve beraber olacak.”
Yukarıdaki sözlerden, ‘Başka Türkiye’nin
yalnızca Türkiye için değil, aslında ‘Başka Ortadoğu’ hayali için kurulduğunu
duymuş bulunuyoruz. Duymak her zaman
anlamak değil. Bu nasıl bir Ortadoğu? İbrahimi, Tevhidi, Selahaddini, Hamidi Ortadoğu ne demek?
*
Haritaya göre, bu üç sahibin temsil
ettiği topraklar hemen hemen aynı. Bizim Fırat’tan Mısır’ın Nil’ine kadar
uzanan, Şanlıurfa merkezinden güneye Irak, Suriye, Ürdün, İsrail ve Hz.
İbrahim’in türbesinin bulunduğu El-Halil noktasına kadar uzanıyor.
Tevhid Ortadoğusu... Tevhid sözcüğü genel
olarak, birkaç şeyi bir araya getirmek demek. Dinsel olarak ise, Tanrı’nın
birliğine inanmak anlamına geliyor. Acaba Başbakanın sözü hangi anlamdadır?
Kurmak istedikleri devlet ‘İbrahimi dinler’ anlayışını savunanların ileri
sürdüğü üzere, İslam - Yahudi - Hristiyan inançlıların bir araya getirildiği “bir
İbrahimi Devlet” mi? Yoksa ‘İbrahimi dinler diye bir şey yok’ diyen
İhvan’ın ileri sürdüğü üzere, diğer dinlere yalnızca temsiliyet veren “bir
İslami Devlet” mi kuracaklar?
Selahaddin Eyyubi Ortadoğusu... Selahaddini birlik
Suriye, Filistin, Mısır, Yemen’de Haçlılarla süregiden savaşların simgesidir.
Bu durumda Başbakan’ın kuracağı Ortadoğu devletinin Hristiyanlık inancından
olanları dışarıda bıraktığını söyleyebiliriz. Şalom gazetesinden okunabileceği
üzere bu hükümdar Yahudiler açısından “cennetmekan sultan” olduğuna göre bu
dini inanç sahiplerini dışlamadığını düşünebiliriz. Bu durumda Başbakan’ın
gözünde bir ‘İbrahimi dinler birliği’ni değil ama ‘bir dinler ittifakı’nı
canlandırdığını söyleyebilir miyiz? Eyyubiliğin önemli bir özelliği daha
vardır; bu kısa ömürlü devletin bölgede Şiiliğe karşı Sünniliği
yaygınlaştırmaya hizmet ettiği tarihsel bir gerçek olarak kabul edilir; bu
durumda Başbakan’ın kuracağı ortadoğu tevhidinin bir de böyle mezhebi bir
temeli olacak görünüyor.
Abdülhamid Ortadoğusu... Bu padişahın lehine kaleme
alınan yazılarda öne çıkan özellik, ortadoğudaki petrol kuyuları gibi değerli
taşınmaz tapularını “hazine-i hassa” üzerine yapması. Bu taşınmazları devlete
değil kendi adına tescilleyerek, herhangi bir işgal durumunda koruyabileceği
düşüncesiyle hareket ettiği savunuluyor. Daha genel bir özelliği ise, Ortadoğu
bölgesini “ittihadı islam” politikasıyla elde tutmak için çalışması. Bu
politika, eleştiricileri tarafından Panislamizm olarak etiketlendirilmiş
durumda. Başbakan bu simgeye gönderme yaparak, herhalde ortadoğuda kuracakları
“tevhidi devlet”in yönetimine kendilerinin sahip olacaklarını düşündüklerini
söylemiş oluyor.
*
Ya
Türkiye? Öyle anlaşılıyor ki Başbakan
ortadoğuda İslami -Sünni, Hristiyanlığa kapalı, Yahudiliğe açık bir federasyon
ya da konfederal nitelikte bir şey kurmayı hayal ettiklerini söylüyor. Bunları
söyleyen kişi, memleketin iki numaralı yöneticisi olduğuna göre, hayalin
Türkiye’yi içermediği düşünülemez.
Elbette
içerir ve hatta görünüşe bakarsanız öteye geçer: Genişletilmiş Türkiye!
Sorun şu ki, böyle bir yapı kurulmuşsa artık “Türkiye” diye bir ülke yok
demektir; o nedenle genişlemiş Türkiye de bir illüzyondan ibarettir.
“Başka
Türkiye” için dayatılan yeni anayasanın, buradan “Türk vatandaşlığı”nı silmek ve Türk
milletinin egemenlik hakkını ortadan kaldırmayı amaçladığını öğrenmiştik.
Şimdi
de Tevhid
Ortadoğusu hayaline
bakınca, anayasa operasyonunun “Türkiye”yi ortadan kaldırmak amacı uğruna
yapıldığını mı öğrenmeye başlıyoruz, ne dersiniz?
Birgül AYMAN GÜLER / Aydınlık / 29.11.2015