The Economist Dergisi’nin 21 Ekim 1933 Tarihli Nüshasında
Cumhuriyet’in 10.Yıldönümü Nedeniyle Türkiye ile İlgili Yayımladığı
Bir Makale
Türkiye Cumhuriyeti’nin
10.yıldönümü bu ayın sonunda 3 gün 3 gece milli bayram yapılmak suretiyle ve
büyük tezahürat ile kutlanacaktır. Bu büyük günün kutlama hazırlığı Ankara
liderlerine 10 sene içindeki icraatı ortaya koymak fırsatını vermiştir.
Muhabirimizin bildirdiğine göre, 10 sene zarfında Türkiye’de yapılan işler
fevkalade memnuniyet verici başarılarla doludur.
Köylü sınıfının vergileri indirilmiş, büyük
inşaat işleri yapılmış olmasına rağmen, devlet bütçesi denk ve gelirler
giderlerin üzerindedir.
Cumhuriyet idaresinin üzerine aldığı eski
Osmanlı İmparatorluğu’nun borçları dikkatli bir pazarlık neticesinde
hafifletilmiş ve miktarı çok aza indirilerek düyunu hariciye meselesi tamamen
ve kesinlikle halledilmiştir.
Gümrük işlerindeki bağımsızlığına henüz 4
sene önce sahip olan Türkiye Hükümeti, ticarette, hariciye sahasında da
muvaffak olmuş ve dış ticaret bilançosunu lehine çevirmiştir. Türkiye’nin dış
ticareti, diğer yabancı ülkelerinki kadar azalmamıştır.
Para meselesine gelince: Birkaç senelik
sessizlik döneminden sonra Türk lirası Fransız Frangına bağlanmıştır.
Her ne kadar, memleketin genel görünümü
itibariyle satın alma gücü azalmış ve şehirlilerin vergileri artmış ise de,
yaşam çok ucuzlamış olduğundan memlekette hoşnutsuzluk olmamıştır.
Devlet, birçok inşaat işleri yapmış ve özel
teşebbüsler büyük oranda gelişmiştir. Demiryolları, şoseler, köprüler, toplum
yararına hizmet eden kuruluşlar, okullar, hepsi, Cumhuriyet idaresinin başlıca
canlı eserleridir. Özel teşebbüsün eserleri daha önemli ve kapsamlıdır. Zira,
ülke aydınlarının eğilimlerini tamamen değiştirerek, eskiden memuriyet kapısına
gözlerini dikmiş olan bu kesimin, günden güne çoğalan bir oranda, memuriyetten
çekilerek ticarete, bankacılığa ve sanayiye atılmalarını sağlamıştır. Bu
alandaki başarıların örnekleri çoktur. Bugün Türklerin kurdukları ve idare
ettikleri bankalarda, halkın küçük tasarrufları toplanmış ve birkaç sene önce
bir iki yabancı bankada dört milyonu geçmeyen para mevcudu 38 milyon lirayı
aşmıştır.
Sanayiye gelince; Cumhuriyet idaresinden
önce mevcut fabrika ve imalathaneler sayısı 130’u bulmuyordu. Cumhuriyet
Hükümeti’nin sanayiyi teşvik kanunu ile sağladığı himaye sayesinde, fabrika ve
imalathanelerin sayısı 2.200’ü geçmiştir.
Ülkede düzenli bir çalışma sistemi vardır.
Grev ve buna benzer durgunluk durumu yoktur. Bir iki ufak tefek komünist
vakaları meydana gelmişse de hemen bastırılmıştır.
Yaşamın her safhasında Türk olmayanların
faaliyetleri asgariye indirilmiştir. Bu
yöntemler sayesinde halkın ulusal kabiliyeti yeni ufuklara doğru gelişmekte ve
Türkler ulusal, ticari ve sınai alanlarda ehil olduklarını ispat ederek asrın
gerektirdiği bütün gelişime ulaşmaktadırlar.
Cumhuriyet rejimi tarafından on sene içinde
tedricen kurulan ve son iki sene içinde daha kesin şeklini almış olan milli
iktisat politikası: Özel teşebbüsleri serbest bırakan, fakat bu faaliyetleri
devlet idaresinin kontrolü altında tutan bir esasa dayanan politikadır. İktisat
Bakanlığı, bu hususta, son zamanlarda çok faal ve kurucu bir rol alarak, tüccar
ve sanayicileri, dahili üretim ve harici ticaretin icap ve zorunluluklarına,
devletin bakış açısına göre uymaya mecbur etmiştir. Her tecrübe döneminde
olduğu gibi, bu işlerde de, bazı tereddüdler mevcut olmakla beraber; Türk
milleti Cumhuriyet liderlerinin iktisadi ileri görüşlerine ve ülkeyi doğru
yollarda ileriye doğru sevk ve idare etme kabiliyetlerine artık tamamen inanmış
ve iman etmiş bulunmaktadır.
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi/29.10.1933
“Bir İngiliz Gazetesinin Şayanı Dikkat Makalesi”
(Makale, The
Economist’in 21 Ekim 1923 Tarihli
Nüshasından Olduğu Gibi Alınmıştır)
Günümüz
Türkçesi’ne Uyarlayan: IŞIK