Hüseyin ZERAY
"Burdur"
Tual Üzerine Yağlıboya
HDP’nin İDEALİ: KİMLİKLERİN KONFEDERASYONU 2
Yeni
toplumsal hareketlerin devlet iktidarını değil, sosyo-kültürel
kodları dönüştürmeyi hedeflediği biliniyor. Kimlik siyaseti devlete karşı sivil
toplumun dönüştürülmesiyle ilgilenmektedir. Nitekim HDP liderlerinden Selahattin Demirtaş’a göre, kadınların özgürlüğü
sorunu çözülmedikçe, toplumdaki ilişkiler, devlet-birey ilişkileri,
emek-sermaye ilişkileri doğru çözülemez. Çünkü “egemenlik” ilişkisi
zannedildiğinin aksine sınıfsal düzlemde değil toplumsal ve kültürel düzlemde
üretilmekte ve oradan devlete, iktidara doğru yayılmaya başlamaktadır.
Demirtaş’ın egemenlik ilişkisini kadın-erkek eşitsizliğinden doğan ve oradan
devlete, iktidara doğru yayılan bir ilişki olarak görmesi, klasik Foucault’cu
bir yaklaşım. Mikro iktidar
teorisi olarak da tanımlanabilecek olan bu görüş, direnişin
sadece siyasi iktidara değil, toplumun içindeki mikro iktidar odaklarına
yöneltilmesi gerektiğini söyleyen bir stratejiye sahiptir. HDP’ye göre Suriye’de bir iç savaş
yaşanmaktadır. Parti bu savaşın kimlikler konfederasyonu ile sonuçlanmasını
arzuladığını bildiriyor. Parti, Rojava (Batı) Kürdistan bölgesindeki özyönetim
ve özsavunma deneyimini bir devrim olarak görmektedir. Burada kimlik temelinde
inşa edilmiş halk yönetiminin bölge halkları için bir demokrasi modeli olduğunu
belirtmekte ve her türlü saldırıya karşı savunulmasını enternasyonalist
dayanışma gerekçesiyle istemektedir.
Yerel halk meclislerinin
özerkliğini savunan HDP, Kürt
etnisitesi dışındaki kimliklerin Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde özerk bir
yerel halk meclisi kurmasına önderlik etmiş değildir. Zaten ne cinsel kimliklerin,
ne de diğer etnisitelerin belli bir il veya ilçede özerk bir yönetim kurmaları
çok zordur. Yani herkese özgürlük ve eşit haklar söylemi, siyasal İslamcıların
demokrasisine benzemektedir. Her inanca özgürlük diyenler bir taraftan da
Türkiye’nin % 99’unun Müslüman olduğunu hatırlatıyorlardı. HDP’nin dönüp dolaşıp ekoloji ve tüm ezilmişler söylemini dile
getirmesi, temel derdinin Kürt kimliği temelinde siyaset yapmayı meşru kılma
ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Program boyunca önce içleri boşaltılmış sonra
yeniden doldurulmuş özgürlük, demokrasi, enternasyonalizm gibi kavramların
bağlamlarından kopartılmış olarak arka arkaya sıralandıkları görülmektedir.
Kürt
kimliğinin merkeze alındığı bir siyaset, toplumsal ve ideolojik meşruiyet
oluşturabilmek için kendisini kaçınılmaz olarak tüm kimliklerin savunusu olarak
sunmak zorunda kalmaktadır. Ulus devlete karşı yürütülen mücadele,
genelleştirilerek devlet kurumuna karşı bir mücadele görünümü altında “devrimci”
görünüme sokulmaktadır. Modern çağın temel uluslararası siyasal örgütlenme
biçimi olan ulus devlet bütün kötülüklerin anası olarak ilan edilemeyince,
anarşizmden apartılan kuramsal malzemelere başvurulmakta ve devletin kendisi
kötü ilan edilmektedir. Anarşistler, bütün kötülüklerin iktidar ilişkilerinden
kaynaklandığını savunurlar. Devlet, iktidar ilişkilerinin en yoğun olduğu
kurumdur. Ancak iktidar ilişkileri devletin dışında, din, aile, siyasi partiler
gibi pek çok kurumda da kökleşmiştir. Anarşistler bunların hepsine karşıdırlar.
HDP, devletin olduğu yerde özgürlüğün olamayacağını savunan anarşizme gönderme
yapmakla birlikte bir siyasi parti olarak örgütlenmeye devam etmektedir. Her ne
kadar eşbaşkanlık uygulamasıyla, genel başkan iktidarını yatay hale getirip
hiyerarşiye karşı konumlandığını anlatmaya çalışsa da, parti adını verdiğimiz
örgüt iktidar ve hiyerarşi üreten bir yapıdır. Nitekim HDP’nin de bir tüzüğü ve
parti disiplini vardır.
Yrd.Doç. Atakan HATİPOĞLU
Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi
ve Kamu Yönetimi
BİLİM ve ÜTOPYA / Mayıs 2015 / Sayı:251