Bir durum değerlendirmesi yapalım. 24 Ağustos 2016: Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı’nı başlattı. Sürüyor.
“Koridor” savaşı tarihi bir adımdır. 4 temel strateji üzerinden yürütülüyor.
***
Birinci strateji “koridor”la ilgili.
Defalarca vurgulandı: Koridor engellenecek. Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacak.
Bu: Artık, Türkiye’nin dış politikasının temel amacı.
Dışta gördüğümüz şu: Bütün adımlar Suriye’ye endeksli.
Plan iki aşamalı: Koridor önce kesilecek, sonra dağıtılacak.
Şimdi ilk aşamadayız.
***
İkinci strateji, ittifaklarla ilgili.
AKP, Suriye’de Atlantik politikalarına bağlanmıştı.
2016’dan itibaren dönüş belirginleşti.
Artık: Türkiye’nin bölgede önceliği Rusya ve İran.
***
Bu: Bir büyük tecrübenin sonucudur.
Zira: Türkiye’nin devlet aklı test etti.
Şunu gördü: Atlantik kaos ve bölünme üretiyor.
İşte: Afganistan. İşte: Irak. İşte: Libya.
Ve işte: Kaderini paylaştığımız Suriye.
Bir şey daha gördü: ABD için sıradaki kaos coğrafyası Türkiye.
Ve: Ankara, bölge merkezli ittifaklara yöneldi. Zorunlu olarak.
***
Konuya devam edelim.
Türkiye’nin “koridor” savaşındaki üçüncü stratejisine bakalım.
Evet: Türkiye, Suriye’de ABD koridorunu dağıtmak istiyor. Bu amaçla TSK’yı Suriye’ye soktu.
Fakat: ABD’yle hesaplaşmaya girmekten de uzak duruyor.
Çünkü: Durum ciddi. Riskli.
Zira: “Koridor”da Türkiye de kararlı, Amerika da.
Konu iki taraf için de stratejik.
Ankara önleyemezse: Süreç kaos ve bölünmeye gider.
Koridoru kuramazsa: ABD Ortadoğu’da tutunamaz.
***
Görelim: Washington için her şey “koridor”a endeksli. Artık açık oynuyor. FETÖ’yü de, PKK’yı da sahaya sürdü. Hem de aynı anda. Hendek savaşı... Bombalı eylemler zinciri... Darbe girişimi. Hepsi aynı paketin içinde. Türkiye’nin önemli kuvvetleri ise ABD’ye karşı alarmda.
Washington tam bu ortamda bir açıklama yaptı: “PYD/YPG’ye silah vermeye devam edeceğiz.”
Saklamıyorlar. Örtmüyorlar. Tersine, gözümüzün içine baka baka söylüyorlar. Bir tür meydan okuma bu. Adeta “gel gel” yapıyorlar.
Sonuç: Bin hesap yapacağız, bir adım atacağız.
***
“Bin hesap” tek başlıkta toplanabilir.
Ona da, “bölge merkezli ittifak” diyebiliriz.
Yani: ABD tehdidini tek başımıza değil, bölgeyle birlikte karşılamalıyız. Çünkü: Bütün bölgemiz ABD tehdidi altında.
***
Sahaya bakalım. Bölgesel ittifakta son durum ne? Ciddi gelişmeler var.
Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, Ankara’ya geldi (15.9.2016).
Konu: Elbette Suriye.
Ardından açıklandı: Vladimir Putin Türkiye’ye geliyor (11.10.2016’da).
Demek ki: Türkiye ve Rusya genel kurmayları arasında ilerleme sağlandı.
***
Türk-Rus mutabakatı resmen konuşuluyor.
Önce Rus Dışişleri Bakanlığı dillendirdi: “Türkiye ile Suriye konusunda yapıcı işbirliği görüyoruz. Gerekli görüldüğünde ortak eylemler de mümkün” (29.9.2016).
Cevap Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan geldi: “Eğer Rusya samimi şekilde ateşkes ve insani yardımlar için bizimle işbirliği yapmak isterse biz buna varız” (29.9.2016).
Anlamı: Türkiye ve Rusya, demeçlerle uzaktan konuşmuyor.
Yakından konuştuklarını kamuoyuna duyuruyorlar.
Yani: Ankara-Moskova mutabakatı ilerlemekte.
***
Bu tabloya, iki ziyareti ekleyelim.
Bölgeden iki temsilci peş peşe Ankara’ya geldi.
Önce İran Dışişleri Bakanı Cevat Zarif. (28.8.2016).
Ardından Suudi Veliaht Prensi (29.9.2016).
Türkiye’nin İran’ı devrede tutması önemli.
Tahran’da dışlanmışlık duygusu uyandırılmamalı.
***
Suudi Veliahtı’nın ziyaretini de biraz başka gözle okuyalım.
ABD Kongresi’nden mayınlı bir yasa geçti.
Konu: 11 Eylül mağdurları Suudiler aleyhinde dava açabilecek.
Ciddi sonuçları olacağı anlaşılıyor. AKP’nin hesabı, durumu fırsata çevirmek.
***
Koridorda dördüncü strateji IŞİD’le ilgili.
Türkiye, IŞİD’le tek başına kapsamlı bir savaşa girmeyecek.
Sebep basit: Çünkü askeri bedeli ağır olur.
Türkiye’nin devlet aklı temkinli.
IŞİD’i uzaktan ya da havadan vuruyor. Askeri yığınakla güneye itmeye çalışıyor.
***
ÖSO-Özgür Suriye Ordusu yok mu diye sorulabilir. Var, fakat hâlâ göstermelik. Öyle de kalacak gibi.
Çıkış yolu: Yine bölgesel ittifak. Sadece siyasi olarak değil, askeri alanda da. Ve “sihirli formül”ü açıklıyorum: Esad yönetimiyle açıkça koordinasyon kurmak. Şam yönetiminin dahil olmadığı bütün denklemler: Eksik olur, krizi uzatır, maliyeti artırır.
Kayda geçiriyorum: Bu da ABD’nin elini kuvvetlendirir.
Rafet BALLI
Aydınlık/02.10.2016