Daha önce birçok kez söylediğimiz gibi, bu siyasi
sürecin temel görünümünü seçimler değil, savaş oluşturmaktadır. Ancak, eğer
seçimler, bir yerde önem arz ediyorsa, şimdiki durumda Birleşik Devletler’de bu
böyledir, bir kez daha savaşla yakından bağlantı göstermektedir. Birkaç gün
önce, 17 Eylül Cumartesi günü, savaş olasılığı nefes kesici biçimde yükseldi.
Bildiğimiz gibi, hiçbiri asla Suriye’ye çağrılmamış olan Amerikan birlikleri,
Suriye ordusunun Deyrizor’daki mevzilerini bombaladı. Bombalama sonucunda, 60
Suriyeli asker öldürüldü.
Bu hava saldırısı, güya onlarla savaşan Birleşik
Devletleri’nin, gayri resmi olarak danışmanlık hizmeti verdiği ve
silahlandırdığı IŞİD militanları için son derece önemliydi. Bu durum, “sınırı aşmak”tır. Suriye
askerlerinin bombalanması bir şeydir, ancak bu durum, sadece Suriye’ye karşı
değil, Suriye’de Esad’ın yanında savaşmakta olan Rusya’ya da “savaş ilanı”
anlamına gelmektedir. Ve bu, bir “dönüm noktası”na ulaştığımızı da gösterir.
Tabii ki, Birleşik Devletler liderliği, bu hava
saldırısının bir hata sonucu olduğunu bildirdi ve Rus liderliğini duygularıyla
hareket etmemesi konusunda uyardı. Artık modern teknoloji, uydu nesnelerinin
bir desktoptan görülebilmesini sağlayabiliyor, onun için Amerikalılar sadece
yalan söylüyor olabilir. Teorik olarak, Amerikan bombalarının böyle bir saldırıyı
kolayca karıştırabilmesi mümkün değildir. Ve daha da önemlisi, onlar size, sizi
bombalamaya hazırlandıklarını söylemişlerse ve siz buna karşılık hiçbir şey
söylememişseniz, o durumda bu,sizin bunu
kabul etmiş olduğunuz anlamına gelmez mi ?
Birleşik
Devletler’in Rusya’ya karşı bir savaş başlatmaya hazırlandığı gün gibi ortada.
Sınır olayları keşif operasyonlarını ifade etmektedir. Ancak, Moskova, Putin ve
Kremlin acaba nasıl karşılık verecek ? Dönüşü olmayan nokta henüz geçilmedi
ama, Moskova’nın tepkisi henüz Rusların ne kadarının ABD ve NATO ile doğrudan,
cepheden bir karşılaşmaya hazır olduğunu göstermedi mi ? İşte bunun için, Suriye ordusu mevzilerine karşı hava saldırısı
başlatıldı
Küresel ABD liderliği, açıkçası, tüm dünyaya
hükmedememekte, üstelik Trump tarafından takınılan tehdir tavrı, bizzat
Amerika’nın kendi üzerindeki kontrolünü de şüpheli hale getirmektedir. Şu
aralar , Barack Obama kuklası halen makam odasında otururken ve küresel aday
Hillary Clinton Amerikan seçmenlerinin gözü önünde mücadele gücünü yitirken,
bir savaşa başlamak için son şans. Bu onlara seçimleri erteleme ya da Trump’ı
güçlendirme, eğer o kazanırsa, başkanlığını felaket koşullarında başlatma olanağı sağlayacaktır. Bu nedenle, Birleşik
Devletler neokonservatifleri’nin ve küreselcilerinin savaşa ihtiyacı var. Ve
çok geç olmadan, hemen…Eğer Trump, barış koşullarında Beyaz Saray’a girerse, bu
durumda en azından yakın bir gelecekte, bu tür bir savaş söz konusu
olmayacaktır. Ve bu, çılgın küresel seçkinlerin sınırsız gücünün sonu anlamına
gelecektir.
Bu nedenle, bu noktada herşey fazlasıyla ciddiyet
taşımaktadır. Uçuruma yuvarlanmakta olan NATO ideologlarının ve Birleşik
Devletler küreselcilerinin, tam da şimdi, Amerikan seçimlerinden önce bir savaşa
ihtiyaçları var. Bize karşı bir savaşa…Bu savaşta, zaferden ziyade sürecin
kendisine ihtiyaçları var. Bu onlar için,
egemenliklerini uzatacak, Amerikanların ve tüm dünyanın dikkatini
onların sonsuz sayıdaki başarısızlıklarından ve suçlarından başka yöne
çevirecek tek yol. Küreselcilerin oyunu açığa çıkmış durumda. Çok yakın bir
zamanda, güçten düşecekler ve mahkeme huzuruna çıkacaklar. Yalnızca savaş
onları kurtarabilir !
Peki ya biz ? Bizim savaşa ihtiyacımız yok. Ne şimdi,
ne yarın, hiçbir zaman…Tarihte, hiçbir zaman savaşa ihtiyacımız olmadı. Ancak,
sürekli olarak savaştık ve doğrusunu isterseniz neredeyse hiç kaybetmedik.
Savaşların bedeli korkunç kayıplar ve sarfedilen çok büyük çabalar oldu, ancak
kazandık. Ve bizler her zaman kazanacağız. Eğer bu böyle olmasaydı, bugün
böylesine muazzam, bağımsız bir ülkeye sahip olamazdık.
Ancak şimdi, mümkün olduğunca zaman kazanmaya ihtiyacımız
var. Amerikalılar, tıpkı 2008 yılı ağustosu’nda Tskhinvali’deki Gürcülere yaptıkları
gibi, aslında bizim mevzilerimize saldırdılar. Ruslar ateş altındadır ve bu
durum görmezden gelinemez. Tepkimiz, son derece temkinli ve dengeli olmuştur.
Bu saldırgan Amerikan eylemi konusunda ne düşündüğümüzü, son derece dikkatli
kavramlarla ifade etmiş bulunmaktayız.
Durumun
kaderi şuna bağlıdır: Eğer Washington, şimdi tercihini savaştan yana kullanmaya
karar verirse, bu durumda biz buna engel olamayız. Eğer Amerikalılar, ayak
diretmeye ve 17 Eylül durumunu tekrar etmeye devam ederlerse, o zaman biz de
meydan okumayı kabul etmek ve savaşa gitmek ya da bile bile yenilgiyi kabul
etmek durumunda kalacağız.
Bu
durumda, her zaman olduğu gibi tamamiyle çıkarlarımız içinde olan barış için
gösterdiğimiz çabanın sonucu bize bağlı değil. Gerçekten barışa ve 8 Ekim’e
kadar zaman kazanmaya ihtiyacımız var; ondan sonra herşey daha kolay olacaktır.
Ancak, çökmekte olan dev bakalım bu zamanı bize tanıyacak mı ?
Bunun
olmasını Allah göstermesin! Her durumda, hedefimiz daima ve sadece zaferdir.
Bizim zaferimiz.
Amerikalılar
çocuklarımızı bombalıyorlar. Üçüncü bir Dünya Savaşı, hiçbir zaman bu kadar
yakın olmamıştı.
Alexander
Dugin
KATEHON.com
/ 20.09.2016