Önümüze pusular kurup, mayın döşeyen hainlere...
Köylerimizi, ilçelerimizi savaş alanına çevirmeye kalkan piyonlara...
Washington’u kıble yapmış vatansızlara...
Açılımcılara, akillere, satılık kalemlere...
Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı gerici yobazlara...
Seyyit Rıza müridi Dersim düşkünlerine...
CIA kucağında din tüccarlığı yapan paralelcilere...
Kolayca bölüp parçalayabileceğini düşünen Coni’ye...
Burasının Türkiye olduğunu ve asla bölemeyeceklerini öğretmek için...
Hepimiz Mehmetçiğiz...
Hepinize yeteriz!..
FİRAVUN KÜLTÜRÜ
Bize bir yaşam biçimi dayatıyorlar. Kendi kültürümüzü, geleneklerimizi, damak tatlarımızı, alışkanlıklarımızı terk etmemizi istiyorlar. Geçen gün market rafında gördüm, rendelenmiş domates satılıyor, yıkanmış ıspanak var, kübik doğranmış soğan, soyulmuş sarımsak...
Bu saçmalığı, “ay şekerim herkes çalışıyor, kolaylık oluyor” diye açıklamak mümkün değildir. Bir yaşam biçimi yok edilmektedir. Kapitalizm bizim önümüze ne yiyeceğimizden, nasıl uyuyacağımıza kadar bir yaşam biçimi koymaktadır.
Bu ürünlerin büyük çoğunluğu ithal üstelik... Alıp yediğinizde Anadolu toprağının bize kattığı ne varsa yok oluyor.
Üç domatesi rendeleyemeyen, iki soğanı doğrayamayan hızlı yemek (fast food diyorlar) tüketicileri, Ayaş domatesini, Vezirköprü sarımsağını öğrenemez. Bu toprakların dilini anlayamaz. Karadeniz’in çığlığını, şehit abisinin feryadını, duyamaz.
Çünkü yaşadığınız gibi düşünürsünüz... Her şeyi sizin için başkalarının yapmasını beklersiniz.
Ve bir gün öyle olur. Arkaya dönüp baktığınızda size ait ne kaldığını bile ayırt edemeyecek duruma gelirsiniz. Rendelenip o poşetlerin içine doldurulan domates değil, bir kültürdür... Firavunların, o kutsal çeneleri yorulmasın diye yemeklerini çiğneyen köleleri vardı. Bu, o firavun kültürüdür işte...
BAĞIRSAK DÜZEYİ
Bülent Arınç, “PKK’nın çözüm sürecini güçlenmek için kullandığını, her şeyden haberlerinin olduğunu hatta silahlı teröristlerin köylere inip karakolların önünden geçtiğini ama çözüm adına bir şey yapılmadığını” söyledi. El hak, birkaç gün sonra WSJ gazetesine konuşan bir PKK’lı bunun bir Bülent Arınç uydurması olmadığını kanıtladı: “Çözüm sürecinde bombaları stokladıklarını, güçlendiklerini, silahlandıklarını” anlattı. Ki, zaten aynı itirafı, PKK’lı Sabri Ok ile görüşen MİT yöneticisinin basına sızan ses kaydından da biliyorduk, “Şehirleri patlayıcılarla doldurdunuz, her şeyi biliyoruz” diyordu MİT’çi bacı...
Biliyorlardı...
Üzerine asfalt döşenmiş yolların 2 metre altına yerleştirilmişler. Bazılarının çukurları elle açılamayacak kadar derin. Yani bir iş makinesiyle açıldıkları besbelli! Uzaktan kumandalı değiller, bu yüzden Jammerlar işe yaramıyor. Basit elektrik fünyeli düzenekler, 800-1000 m. öteye kadar uzatılmış ateşleme kabloları var. Bazı yerlerde paralel ya da seri bağlı birkaç tane birden... Kabloların başına gidip güç kaynağını bağlamak yetiyor.
Nasıl yerleştirildiğine gelince...
Bugün Almanya’dan sığınma talep eden savcı Zekeriya var ya... Bülent Arınç’ların desteğinde, kışlaların bahçelerini kepçelerle kazıp, “duygusal devrimciler” dediği “masum” teröristlerin cesetlerini ararken... Başka kepçeler bu patlayıcıları yerleştirmek için yolları kazıyorlarmış, meğer... Sonra da barış pıtırcığı belediye başkanları, bu yollarda asfalt açılımı yapıyorlarmış.
Söz gelimi en son bu bombalardan biriyle 2 şehit 5 yaralı verdiğimiz Tekeli İç Güvenlik Taburu aranan birliklerden biriydi... İçinde ceset aranıp, askerler kafasını dışarıya çıkaramaz hale getirilirken, dışına mayın döşeniyormuş, meğer...
O yollara patlayıcı döşemek için kullanılan iş makineleri, Irak’ın kuzeyinden, taburu kazanlar da İstanbul’dan getirilmediğine göre... Lafın tamamı aptala söylenirmiş!..
Peki, Bülent Arınç o günlerde neler diyordu: “Devlet bağırsaklarını temizliyor.”
Bu noktaya, yaptığı benzetmeyi bile bağırsaktan çıkaran kafa yüzünden geldik.
OKTAY YILDIRIM- Aydınlık/30.08.2015