KÖY
Bu seferkini değil ama benzerlerini çok gördüm. Hep aynıdır. Hemen canlandıralım. Dere yatağının başlangıcında, bir ev var. Lojistik sorumlusu Rojin kalıyor, karşı yamaçtaki evler dün keşiften dönen grubun kaldığı yerler. Yamacın arkasında Kobane’ye gidecek rotasyon grubu var. Telsiz merkezi yer altında. Dün gelen kamyon ve katır konvoylarına herkes alışkındır. Erbil’den buraya, buradan Kandil’e... Ne taşındığını herkes bilir.
Okul yok ama siyasi eğitim ve konferansların verildiği ev, büyüklüğüyle diğerlerinden ayrılabilir. Bir tarafı da hastanedir. Yarası dağda iyileşmeyecek kadar kötü olanlar getirilir.
Şimdi siz bunları okuduğunuzda buranın bir terör kampı olduğunu düşüneceksiniz. Orada yetiştirilen, mayıncıların Diyarbakır yolunu mayınlayanlar, orada iyileştirilenlerin Dağlıca baskınında Mehmetçiği şehit ettikten sonra yaralı kurtulanlar olduğunu sanacaksınız. “Hemen uçaklarımız gidip vursun” diye düşüneceksiniz... İçiniz kötü... Köy bu, köy(!). Tarlasız, bostansız bir masum köy. Yerseniz...
OKTAY YILDIRIM- Aydınlık/09.08.2015
‘İnanmıyorum’
Geçenlerde Selahattin Demirtaş bir soru üzerine şöyle dedi: “ABD’nin Kürtlere ihanet ettiğine inanmıyorum...”
Mantıkla ve tarihle bağı olmayan bir duygusallık bunu söyleten. Yazmalıyım.
Edward William Charles Nœl. Ortadoğu’daki bölücü Kürt hareketinin Lawrence’ıdır. Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye ve Irak’ın kuzeyindeki Kürt aşiretlerini Osmanlı’ya karşı parayla kışkırttı, silahla kullandı. Binbaşı Nœl’in parayla elde ettiği Şeyh Mahmut Berzenci İngilizlere hep çok güvendi. Yardımları karşılığında bağımsızlık hayalleri kuran Şeyh Mahmut, yine İngiliz uçaklarıyla terbiye edildi. Kanundur, parayı veren sopayı da tutar. Sonra yeniden kullanılmak üzere Hindistan’a sürüldü.
Emperyalizme bir kez uşaklık etmeye gör. Karaktere dönüşür. Sonra bir daha ne zaman ortaya çıktı biliyor musunuz? Musul sorununu ebediyen çözmek amacıyla bölge halkını İngilizlere karşı örgütlemek üzere 1922’de Ankara hükümeti tarafından görevlendirilen (Ali Şefik) Özdemir Bey’e karşı kullanılmak için... İngilizler onu Hindistan’dan sırf bu iş için getirttiler. Şeyh Mahmut da “Evet” demiş olmalı kendi kendine, “İngilizler Kürtlere ihanet etmez, eninde sonunda el uzatır...”
Birkaç ay içinde sadece 200 Türk askeri neredeyse bütün Irak’ta İngiliz etkinliğini yok etmiş, Süleymaniye’yi ele geçirmişti. İngiliz piyonluğunu bir kez daha başarıyla yerine getiren Şeyh Mahmut, Özdemir Bey’in etrafındaki Kürt aşiretlerini İngiliz paralarıyla taraf değiştirmeye ikna etti.
Bu büyük başarısı karşılığında İngilizlerden bir aferin olarak bağımsızlık alacağını umdu, krallık rüyası gördü, ama yine İngiliz uçaklarıyla terbiye edildi ve ömrünü Bağdat’ta zorunlu ikametle tamamladı. Şeyh Mahmut ölene kadar kalmaya mahkûm edildiği Bağdat’taki evinde kahve içerken, “Bu nasıl oldu” diye düşünmüş olsa gerek. O kahvenin bile, ihanet ettiği Özdemir Bey’in büyük dedesi Yemen fatihi Özdemir Paşa tarafından getirildiğini bilmeden... Yani kahvenin hatırına bile layık olamadı.
Oysa İngilizler için Kürtler sadece bir aletti. O sırada Erbil’de bulunan siyasi ajan Binbaşı Hay, bir raporunda şöyle diyordu: “Kürdün aklı bir öğrencininki kadardır; ama gene bir öğrencinin doğal zalimliğini de taşırlar... Onları idare etmek için bir gün dayak atmak ertesi gün şeker vermek gerekir...” (David McDowall-A Modern History of the Kurds-s.163)
Bu ibretler tarihinden anladıkları şu: “İnanmıyorum!”
Nœl, Mustafa Kemal’i tutuklamaya kalkmıştı, Odierno askerimize çuval geçirdi. Şeyh Mahmut İngiliz’e, Apo Amerikalı’ ya inandı. Ne değişmiş? Hala kullanılıyor ve hâlâ inanmıyorlar...
Ne zaman anlayacaklar, Türk milletinin sinesinden başka yerde huzur yok...
PKK+FETÖ= FKK
Bir grup PKK’lı önce gidip Silvan’da bir dükkânı yakıyorlar. Sonra fotoğraflarını çekip servis ediyorlar. Özgür Gündem son dakika haberi (tweet) geçiyor: “Silvan’da her yer savaş alanına dönmüş. Olaylar sürüyor. İşte yerel kaynaklardan gelen resimler...” Yerel kaynağa bak!
Cemaat’in sesi Zaman gazetesi internet sitesinde de aynı fotoğraflar, aynı haber başlığıyla veriliyor: “Silvan savaş alanı gibi.”
“Güvenlik güçleri yaktı” diye gösterdikleri dükkân ise AKP İlçe Başkanına ait... Heyhat, ne güzel günlerdi değil mi? AKP-PKK-Cemaat el ele memleketi pazarlıyorlardı. Ortaklık bozulunca... Kimin bombası, kimin dükkânına, kimin haberi kimin gazetesine hep birbirine karıştı.
OKTAY YILDIRIM- Aydınlık/23.08.2015