3 yıldır, 20’li yaşlardaki asker ve polislerin arkadan vurularak şehit edildiği kanlı caddeler...
Sokakları kan gölüne çeviren zincirleme suikastlar ve nedense bir türlü yakalanmayan failler!..
Eylemlerin sıradanlaştığı kuşatılmış mezralar, işgal edilmiş köyler ve ilçelerinde artık “devleti tanımadıklarını” ilan edebilen yerel yöneticiler...
Kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımayan ayrılıkçı, ayrıştırma tehditleri, baskılar ve sindirmeler...
İlçe çıkışları ve kırsalda aylardır hiç durmayan bombalı saldırılar ve sinsi intihar eylemleri!..
Cadde ve sokaklarda kazılan hendekler, açılan siperler, damlarda makineli tüfek yuvaları!..
Kuşatılan asker mevzileri, kontrol altında tutulan karakollar ve her an bombalı saldırı yapılacakmış gibi kaos altında tutulan güvenlik araçları...
Aylardır süren pervasızca yol kesmeler, sorgusuzca adam kaçırmalar ve “devlet benim” dercesine kimlik kontrolleri!..
“Asayiş birimi” adı altında polisçilik oynamalar, ev, işyeri ve kahvehane basmalar, haraç almalar!..
Meydan okuyan terörizm!..
Aylardır devletin tüm birimlerine yönelik bitmeyen saldırılar, ve şiddet yorgunu haline getirilen insanlara nefes aldırmayan taciz ateşleri...
Her sokakta engel tanımadan ardı ardına patlayan silahlar, caddelerde ölüm kusan bubi tuzakları, kumpaslar, çapraz ateşler...
Adeta pazara gidercesine, kırsaldan kent merkezlerine ellerini kollarını sallayarak inen, sözde “halkla bütünleşme”ye çalışan teröristler...
Sokaklarda devlete rest çekercesine ağır silahlarla dolaşan “milis”ler, çarşıda pazarda eylem yapabilen pervasız gruplar...
Hepsi son 3 yılda, “özyönetim”, “özerklik” ya da “kanton” sevdasıyla devleti tanımayan PKK’nın, meydan okurcasına sergilediği terör eylemleri ve şiddet gösterileri...
Cumhuriyetin sustuğu yer!..
Yani her sokağı Kandil’e, İmralı’ya, Cudi’ye, Dağlıca’ya dönmüş, kaosa gebe, huzura muhtaç ilçeler var orada...
Ve devletin adeta teslim alındığı, boynunun büküldüğü, elinin kelepçelendiği, dilinin susturulduğu bir amansız coğrafya olmuş orası!..
Peki, neresi burası?.. Neresi olacak, Kürdümüzün de yaşadığı, bizim Hakkari!.. Yani bizim bildiğimiz Türkiye sınırlarında, cumhuriyetin bir kenti olan Hakkari... Yani vatan toprağı!..
Sormak lazım; İşte burada operasyon, kuşatma, devlet hakimiyeti, güvenlik güçlerinin egemenliği, bayrağın dalgalanması, bürokrasinin işlemesi hepsi yalan mıydı?..
“Devlet büyüktür”, “eşkıyaya pabuç bırakmaz” naraları, şehadet gözyaşları, anlı şanlı meydan okumalar, helikopter turları, F16 uçuşları, tank gösterileri hikaye miydi?..
Bu nasıl gaflet?..
“Bunlar nasıl sorular” demeyin, çünkü orada, yani Hakkari’de tam üç yıldır devlet yokmuş!!! Devlet durmuş, devlet sinmiş, devlet çekilmiş ve ne yazık ki devlet meydanı PKK’ya bırakmış orada...
Bakınız, PKK’nın Kandil’deki sorumlularından Murat Karayılan, terörün bir kenti kuşatmasını önceki gün örgütün haber ajansı ANF’ye nasıl anlatmış;
“19 Haziran 2012’den bu yana Hakkari coğrafyasının yüzde 80’i PKK’nın denetimindedir. Ancak burada sorun AKP hükümetinin ve devlet yetkililerinin gerçekleri kamuoyundan gizlemeleridir. Örneğin Dağlıca denilen yerde son yaşanan çatışma bir pusu olayı değildir. Orada 5 gün boyunca yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Ancak gerçekler kamuoyundan gizlendiği için sanki sadece bir patlama yaşanmış gibi yansıtılıyor.”
Birileri Hakkari’de son 3 yılda en az 40 güvenlik görevlisinin “sokaklarda” şehit edilmesini bile göz ardı ederek, Karayılan’ın sözlerini “uyduruk propaganda” olarak niteleyebilir...
Hatta kimi çevreler aynı Karayılan’ın, 5 Haziran 2015’te, PKK’nın televizyonu Sterk TV’ye, “Yüksekova Havaalanı bizim iznimizle yapıldı, engel olmadık. İznimiz olmadan kimsenin orada havaalanı yapamayacağını herkes biliyor” diyerek hükümet ve devletle alay etmesini de görmezden gelebilir!..
Erdoğan’ın vahim itirafı!..
İster inanın, ister inanmayın ama Karayılan’ın iddiaları ülke bütünlüğü adına utanç verici... Çünkü onun iddialarına “olmaz, olamaz, yalan” diyenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 17 Eylül’de, TRT 1’de yaptığı şu açıklamaları okumaları yeterlidir:
“Çözüm süreci içerisinde valilerimiz kendilerine verdiğimiz talimatlar gereği ciddi manada bu terör örgütlerine karşı şu andaki operasyonlara girmiyorlardı. Belki kendilerine çekidüzen verirler, belki bu şekilde devam etmezler, ama maalesef kendilerine çeki düzen vermediler. Tam aksine bu süreç içerisinde ne yazık ki bir hazırlık safhasının içerisine girdiler!..”
Karayılan’ın; Hakkari’nin, “yüzde 80’i denetimimizde” iddiası, bizzat devletin tepesindeki Erdoğan tarafından da “valiler ciddi manada operasyona girmiyorlardı” itirafıyla kanıtlandığına göre...
Şimdi söyler misiniz; “Açılım” projesinin çökeceği ve “çözüm” getirmeyeceği baştan belli olduğuna göre, devlet bu proje sürerken bile uslu durmayan PKK’ya neden teslim edildi? Yüzlerce asker, polis korucu ve masum yurttaş, niçin şehit oldu.?..
En önemlisi de bu “gaflet, dalalet ve hatta hıyanet”in hesabını kim soracak, kim verecek acaba?.. Pazar günü AKP’nin İstanbul’da düzenleyeceği “teröre lanet mitingi”ne gidecek olanlar mı?.. Pehhhh!!!
MEHMET FARAÇ- Aydınlık/19.09.2015