Carter'ın Türkiye yemeği
PAZARTESİ akşamı Amerikan Savunma Bakanı Ash Carter, Pentagon binasında basına
kapalı özel bir akşam yemeği verdi.
Ve yemeğe Washington’da Türkiye konusunda
çalışan sekiz uzman çağrıldı. O akşam tartışma konusu olarak, Türkiye’yi seçmiş
ve meseleyi yakından takip edenlerle sadece Türkiye’yi konuşmak istemişti.
Çağrılanlardan üçü ABD’nin eski Ankara
büyükelçileriydi: Frank Ricciardone (2011- 2014), Jim Jeffrey (2008- 2010) ve Eric Edelman (2003- 2005). Dört think tank’çi vardı: Ömer
Taşpınar (Brookinks
Enstitüsü ve ABD Ulusal Savunma Üniversitesi), Henri Barkey (Wilson Center), Aaron
Stein (Atlantik Konseyi) ve Steven Cook (Dış İlişkiler Konseyi). Bir de Amerikan Türk
Konseyi (ATC) Yönetim Kurulu Başkanı, eski Ulusal Güvenlik danışmanı (2009-
2010) emekli orgeneral Jim Jones.
Carter toplantıda yorum
yapmadı. Sadece soru sordu. Türkiye’deki iç gelişmeler, Ankara’nın dış
politikası…Meseleyi her yönüyle anlamaya çalışıyordu.
Bir de…ATC’nin ay sonunda yapılacak
toplantısına konuşmacı olarak davet edilmişti. Katılamayacağını söylemişti.
Ancak ATC, Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün de geleceğini söyleyip daveti
yenilemişti. Düşünüyordu.
PEKİ niye böyle bir toplantıya ihtiyaç duydu Carter ? Böyle şeyler normal midir ?
Öncelikle, hayır normal değildir. Washington’da bu kadar üst düzey bir ismin
sadece Türkiye konuşmak için uzmanları çağırıp “Ne oluyor” diye sorması her
zaman yaşanmaz. Mesela aynı şeyi bundan beş yıl önce en son o dönemki Dışişleri
Bakanı Hillary Clinton yapmıştı. 12
Ağustos 2010’da Bakanlık binasının yedinci katında beş Türkiye uzmanıyla
buluşup o dönemki dışişleri yetkililerinin ifadesiyle “sıra dışı bir beyin
fırtınası” yapmak için Türkiye’yi ele almıştı. Sonra da bunun gazetelere
yansımasını istemişti. Ve bir karşılaştırma olması için söyleyeyim. Buna da,
nükleer programı nedeniyle İran’a yönelik uygulanacak yaptırımlara Türkiye’nin
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde “Hayır” oyu verdiği, ikili ilişkilerin
sarsıldığı bir dönemde gerek duymuştu.
O zaman ilk soruya dönersek. Şimdi Carter niye böyle bir toplantı
düzenledi ? Öyle ya…Pentagon’un IŞİD’le savaşmak için İncirlik Üssü’ne erişim
elde ettiği bir sırada Ankara ve Washington ilişkileri görünürde 2010’daki
durumdan çok farklı değil mi ? Görünürde öyle. Hafta içi Amerikan Dışişleri
Sözcüsü John Kirby’nin Hürriyet’e
verdiği mülakattaki sözlerine baktığınızda da bunu görüyorsunuz. Ama işte asıl
hikaye de, geri planda yaşananlarda. İncirlik anlaşmasından sonra Türkiye'de
artan çatışma ortamı…Türkiye’nin IŞİD’den çok PKK’ya odaklanan stratejisi…Ve en
önemlisi, IŞİD’le savaş sırasında PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG’yle olan
işbiriğini Türkiye’nin itirazlarına rağmen bırakmayan, dahası bu işbirliğini
git gide artıran Washington’ın tercihlerinde.
İKİ ülkenin en tepedeki askeri yetkililerinin
bir hafta arayla yaptıkları açıklamalara baktığınız zaman siz de ne demek
istediğimi anlayacaksınız.
NATO’nun 11-13 Eylül Askeri Komite Genelkurmay
Başkanları Konferansı’ndan sonra Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akar bir basın
toplantısı düzenlemiş ve “DAEŞ ve PKK, PYD terör örgütleri bölgedeki güvenlik
için önemli bir tehdit olarak karşımıza çıkmaktadır” demişti ki…Amerikalıların
IŞİD’le savaşı yürüten ordusu CENTCOM’un
komutanı Orgeneral Llyod Austin,
ondan sadece dört gün sonra Amerikan Kongresi’ne ifade verdi. Ve PYD’nin
silahlı kanadı YPG ile yürütülen askeri işbirliğini açık açık anlattı. Amerikan
özel kuvvetlerinin YPG ile olan koordinasyonundan bahsetti.
GÖRÜNÜRDE her şey normal. Örneğin Austin’in ifadesinden sonra o gün
Brookings Enstitüsü’nde El Kaide ve IŞİD konulu bir toplantıda konuşan ABD
Dışişleri Bakanlığı Terörle Mücadele Koordinatörü Tina Kaidanow’u gördüm. Türkiye’yle olan işbirliğini sordum. “Çok
iyi” dedi. Austin’in sabahki
ifadesini hatırlatıp YPG meselesinin işbirliğini karmaşık bir hale getirip
getirmediğini sorduğumda ise hiçbir yanıt alamadım.
Ertesi gün Pentagon brifinginde aynı soruyubu
sefer sözcü Peter Cook’a sorduğumda
ise aynen şu cevabı aldım:
“YPG’yle
koordinasyon, Suriye’deki IŞİD karşıtı kuvvetler, diğer gruplarla koordinasyona
ek. Bu çabalar için hava desteği etkili biçimde devam ediyor. Devam edecek.”
Benim tam olarak ne ölçüde olduğunu halen
bilemediğim o işbirliğine rağmen, Washington’ın su yüzüne çıkmasını istemediği
gerginlik işte bu.
Yönetim’den yetkililere Carter’ın o yemeği neden verdiğini sorduğumda, “Türk mevkidaşıyla
karşılaşma ihtimali doğarsa konulara vakıf olmak istiyor” diye yanıt vererek
gizlemeye çalıştıkları mesele bu.
Nasıl çözüleceğini bilmiyorum. Ama asıl
hikaye bu.
Hayır, Carter’ın
kararı değişmedi. Gönül’e rağmen ATC’nin
konferansına katılamayacağını teyit etti. Sonra Gönül de konferansa katılmaktan vazgeçti.
Tolga TANIŞ-
Hürriyet 20.09.2015