HELMUTH VON
MOLTKE KİMDİR ?
Helmuth von Moltke (tam adı Helmuth Karl Bernhard.Graf
(Kont) von Moltke, doğ.1800, Parchim- ölm.1891, Berlin), 1858- 1888 arasında
Prusya ve Almanya genelkurmay başkanı.
Yoksul düşmüş soylu
bir ailedendi. Babası 1805’te Danimarka yurttaşı olduğu için öğrenimini
Kopenhang’daki Kraliyet Askeri Okulu’nda tamamladı. Danimarka ordusunda görev
aldı. 1822’de Prusya Muhafız Alayı’na teğmen olarak girdi ve Frankfurt an der
Oder’de görevlendirildi. Von Clausewitz
(Prusya generali ve askerlik kuramcısı, 1780- 1831)’in etkisi altında askerlik
tarihine ilgi duydu.
Moltke, 1832’de Prusya Genelkurmayı’na bağlandı ve bir yıl
sonra üstteğmenliğe yükseldi. 1835 sonlarında Padişah II.Mahmut’a Osmanlı
ordusunun modernleştirilmesi için danışmanlık yapmakla görevlendirildi. 1836’da
Berlin’in kararıyla Osmanlı devletinin hizmetine girdi. İstanbul’da bir süre
çalıştı, sonra Balkanları dolaştı. Başkomutan
Hafız Mehmet
Paşa’nın danışmanı oldu. Osmanlı ordusunun 1839’da Nizip’te Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa karşısında ağır
yenilgiye uğraması, Osmanlıların Moltke’nin önerilerine önem vermemesine bağlanır.
1839 sonlarında
Almanya’ya dönen Moltke, yeniden Prusya
ordusuna girdi. Osmanlı topraklarından yazdığı mektupların bir bölümünü
“Brife über Zustande und Begebenheiten in der Türkei, 1841” (Türkiye’deki Durum
ve Olaylar Üzerine) adıyla yayınladı.
Moltke, 1845 sonbaharında Prusya prensi Heinrich’in yaverliğine atandı.
Roma’da yaşayan Heinrich’in
ölümü üzerine Prusya Genelkurmayı’na döndü. 1851’de albaylığa yükseldi.
1855’te, geleceğin Prusya kralı ve Alman İmparatoru III.Friedrich’in yaveri oldu. Bu
görev dolayısıyla İskoçya, İngiltere, Rusya ve Fransa’ya gitti. 1857’de önce
Magdeburg’daki 4.Kolordu Kurmay Başkanlığı’na, sonra Prusya Genel Kurmay
Başkanlığı’na atandı ve 1858’de görevine başladı. Böylece Şansölye Otto von Bismarck,
Helmuth von
Moltke ve Albrecht von Roon’dan oluşan büyük
üçlünün yönetimi başladı.
Albrecht von Roon,
Prusya ordusunun gücünü arttırırken, Moltke de büyük komutanlara yardımcı yetiştirmek
amacıyla, genelkurmay ve harp akademisindeki seçme subayların askerlik
bilgilerini geliştirmeye çalıştı. O zamanlar harekat alanları, eldeki asker
sayısına oranla çok geniş olduğundan ona göre strateji, her şeyden önce
orduları savaşa hazırlamak ve yönetmekti. Açılarak yürümek, toplu olarak savaşa
katılmak, düşman ordusuna cepheden ve yandan yanaşmak, bu stratejinin başlıca
ilkeleriydi. Moltke’ye
göre strateji, hiçbir ön çizime (şemaya) ve hiçbir kesin kurala uymayan bir
sanat, “durum ve koşullara göre en iyi hareket etme sanatıdır.”
Moltke, yeni görevini üstlendiği sırada,
teknolojik devrim savaşla ilgili bütün kavramları değiştirmekteydi. Asıl önemli
gelişme ise hızla yayılan demiryollarıydı. Moltke, orduların konumlandırılması, ulaştırılması
ve geniş çaplı ikmalinde demiryollarının oynayabileceği önemli rolü kavrayan
ilk asker oldu. Artık çok sayıda asker ve teçhizat kısa sürede, çok geniş
cephelere taşınabilecekti. Birkaç kilometrekarelik savaş alanlarının yerini
belki yüzlerce kilometre uzunluğunda cepheler alacaktı. Demiryolları üzerinde
ikmal edilebilen orduların her türlü hava koşullarında ve bütün yıl boyunca
cephede kalmaları da olanaklı duruma gelecekti.
Moltke’ye göre, bu
savaş anlayışının gerçekleşmesi için yeni bir tekniğe ve çok iyi eğitilmiş
subaylara gereksinim vardı. Ayrıca komutanların astlarını çok sıkı
denetleyebileceği eski sistem, yüzlerce kilometre genişliğindeki bir cepheye
yayılmış, belki milyonlarca askerden oluşan bir ordu için artık geçerli de
olamazdı. Bu nedenle Moltke, kesin harekat buyrukları yerine geniş insiyatif
kullanmasına olanak tanıyan bir “genel yönergeler” sistemi geliştirdi. Modern
biçimde örgütlenen bütün orduların örnek alacağı yeni Prusya genelkurmay
sistemini Moltke kurdu.
Almanlar, 2 Eylül
1870’de Sedan’da Fransızlara karşı büyük bir zafer kazandı. Askeri sisteminin
Fransa’dakinden çok daha etkili olduğu kanıtlanan Moltke, Sedan’dan sonra 1870’de
kont, barış antlaşmasının imzalanmasından sonra 1871’de Mareşal oldu. 1871’den
sonra 17 yıl genelkurmay başkanlığı yaptı. 1888’de istifa etti. Görevinden
ayrıldıktan sonra Kreisau’ya çekildi. 1891’de bir Berlin yolculuğu sırasında
öldü.
Padişah II.Mahmut, Yeniçeri Ocağını
kaldırdıktan sonra (1826), ıslahat hareketlerine hız verdi. Asakir-i Mansure-i Muhammediye adı
verilen yeni bir askeri örgüt kurdu. Bu yeni ordu için tüzük ve yönetmelikler
yapıldı. Ağa
Hüseyin Paşa, bu yeni ordunun seraskerliğine (başkomutan) getirildi.
Yeni kurulan ordu, tümen, tabur, bölük gibi birliklere ayrıldı. Eğitimi için
özellikle Prusya’dan subaylar getirildi.
Moltke, 1835’den 1839’a kadar Osmanlı ordusunda öğretmenlik ve danışmanlık
yaptı. Bu sürenin iki yılını Moltke, İstanbul’da nizamiye askeri yetiştirmek ve
harita çıkarmakla geçirir. Kısa ve uzun görevlerle Çanakkale, Bulgaristan,
Dobruca ve Tuna boylarına gider. İzmir’e kısa bir yolculuk yapar. 1838’de
Anadolu’yu boydan boya geçerek Toros ordusuna katılma buyruğu alır. Burada,
Prusyalı istihkam yüzbaşısı von Mühlbach’la birlikte Müşir Hafız Mehmet Paşa’nın
danışmanı olarak çalışır. Bir yılı aşkın bir süre Fırat ve Dicle ırmakları
yöresinden ayrılmaz. O zamana kadar çok iyi bilinmeyen bu bölgelerin
haritalarını yapar, yapılmış olanların yanlışlarını düzeltir. Garzan askeri harekatında bulunur. Nizip Savaşı’na katılır.
Mısır’da
bağımsızlığını ilan eden Mehmet Ali Paşa’ya karşı, Osmanlı Devleti Hafız Mehmet Paşa komutasında bir ordu gönderir. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa
komutasındaki Mısır Ordusu da Halep’te bulunmaktadır. Nizip’e gelen Osmanlı
Ordusunda, başta Moltke olmak üzere birçok Prusyalı subay vardır. Mısır Ordusu,
ileri yürüyüşe geçerek Nizip yakınlarına gelir. Moltke, hemen saldırıya geçilmesini
önerir; ancak din adamları, Cuma günü savaşmanın Müslümanlığa uygun olmadığını
ileri sürerler, gece baskını yapılmasına da karşı çıkarlar. Mısır Ordusunun
durumu düzelince, Moltke geri çekilmeyi önerir, bu da kabul edilmez.
Osmanlı Ordusu ağır bir yenilgiye uğrar (1839).
Anadolu’dan
gönderdiği mektuplardan bazıları, kendisi gibi Türkiye’de görev yapmış arkadaşlarına
yazılmıştır.
Nurer UĞURLU