İki sonuçtan söz edebiliriz. Birincisi, AKP’nin rejimi değiştirme ve toplumun üzerinde tam bir ideolojik hegemonya kurma imkânı artmıştır; ikincisi, AKP zihniyetine muhalif bütün siyasi güçleri birleştirerek en geniş Cumhuriyet cephesini kurma imkânı doğmuştur.
AKP, önümüzdeki günlerde hızla emperyalizmin merkezleriyle arayı düzeltmeye çalışacak, gerici anayasa için harekete geçecek ve “çözüm süreci”ni buzdolabından çıkaracaktır.
Bu üçlü amaca yönelirken, elbette kendi medyatik alanını genişletmeye, kendisinden olmayan bütün kesimleri en ince ve en kaba yöntemlerle baskı altına almaya çalışacaktır. Sessiz devrimlerini bu kez biraz gürültülü, çok daha pervasız biçimde tamamlamaları için çok büyük bir fırsat edindiler. Bunu sonuna kadar değerlendirecekleri kesindir. “Terör” kavramını bütün kararlı muhalifleri kapsayacak şekilde genişletmeleri muhtemeldir. Bu köşede hep yazdığımız gibi, nihai amaç; toplumu ümmete dönüştürmek, tarihle hesaplaşmayı tamamlayarak laik ve sosyal hukuk devletini ortadan kaldırmak, ulus-devlet anlayışına son vererek dini esaslara göre yeni bir devlet kurmaktır.
MÜCADELE VE DİRENİŞ
Y-CHP’nin dincilere, Kürt ayrılıkçılarına, liberallere hitap ederek ve bu kesimlerden toplanan numuneleri vitrine yerleştirerek, yapay bir “çağdaş/liberal” söylemle siyasi yelpazenin merkezinde yer alma projesi iflas etmiştir. CHP tabanının hızla örgütlenerek bu kozmopolit yapıyı sırtından atmaktan, Kemalist köklerine dönerek altı oka sahip çıkmaktan başka bir seçeneği yoktur. MHP iflas etmiş bir partidir; kendi siyasi çizgisini AKP’ninkiyle aynı hizaya getirmiş ve orada kalmıştır. HDP kazdığı hendeklerin içine düşmüş, tehditlerinin blöf olduğu anlaşılmış, yaymaya çalıştığı demokrasi ve çeşitlilik budalalığı havada kalmış; son anda “Medine Vesikası” soytarılığına soyunmaları, gerici ve feodal Kürt aşiretlerinin AKP’ye oy vermesini önleyememiştir. Şimdi sırtlarının yarısını YPG’ye, YPJ’ye vs yarısını da AKP’ye dayayarak ayakta kalmayı deneyeceklerdir.
Cumhuriyet değerlerine bağlı, laikliği ve sosyal hukuk devletini savunan herkesin, bütün sosyalistlerin, devrimcilerin, yurtseverlerin AKP gericiliğine karşı Haziran ruhuyla tek bir mücadele cephesi içinde birleşmeleri gerekir. Potansiyel cephenin sorunu önderlik krizine indirgenmiştir. Mevcut potansiyeli harekete geçirecek örgütlenme biçimine, yazarak, çizerek, niyet beyan edip analiz yaparak değil, ancak mücadele ve direnişle ulaşılabilir.
Bu açıdan bakıldığında, mücadelenin asıl şimdi, yeni bir temelde başlayacağını söyleyebiliriz. AKP diktatörlüğünün nasıl yıkılmayacağını gördük.
DERİN YOZLAŞMA
Seçim sonuçları, aynı zamanda, toplumsal yozlaşmanın insana biraz ürkütücü gelen boyutlarını da gözler önüne serdi. Ortaya çıkan şey bir yozlaşma ve çürümedir. Her iki kişiden birinin yolsuzluğa, hırsızlığa, laisizmin katline, mezhepçiliğe, savaşın manipülasyonuna, AKP’nin konjonktürel olarak yükseltmeyi başardığı hayat standardının sürdürülmesi uğruna rıza gösterdiğini gördük. Kimse bunu halkın güçlü dini duygularıyla, AKP’nin sahte milliyetçi, vatansever söylemlerinin etkisiyle açıklamaya; zemindeki çürümeye “milli irade” demeye kalkışmasın.
“PKK’ye karşı TSK’yi desteklediler, bu yüzden memleketin bölünmesini istemeyen yurtsever halk onlara oy verdi” gibi harikulade ince reel politik açıklamalar gericiliği güçlendirir. Yok böyle bir şey! Seçmenlerin yarısı tehdit ve şantaja boyun eğmiş, havuç ve sopaya razı olmuş, bombalarla korkutulmuş, bu korku en bayağı biçimde istismar edilmiş; oy karşılığında istikrar aldatmacasına kapılanlar, merkez olarak gördükleri Saray’a biat etmişlerdir. Gerçek budur.
Öncesi ve neticesiyle bu seçim, korku ve kaygı yaratarak, şantaj yaparak, kitleleri yönlendirerek siyasi sonuç elde etmenin bir örneği olarak ileride üniversitelerde ders olarak okutulacaktır. Ders notlarına şöyle bir başlık uygun düşer: “Demokrasi bir tramvay mıdır?”
1996’da Saray, “Demokrasi bir amaç değil araçtır” demişti. “O bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz.” Buraya kadar geldiler, şimdi inecekler. Onları indikleri her yerde genç Mustafa Kemal posterleriyle, Onuncu Yıl ve İzmir marşlarıyla karşılayalım.
Yavuz ALOGAN / Aydınlık- 03.11.2015