22 Şubat 2016 Pazartesi

Anayasa savaşları


Eski Yunan ve Roma tiyatrosunda oyunun en karmaşık, en gerilimli noktasına gelindiği, oyuncuların ve seyircilerin içinden çıkılamaz ve çözülemez bir durumla karşılaştıklarını iyice anladıkları bir anda sahnenin tepesinden özel bir palanga sistemiyle mekanik bir tanrı indirilir, deus-ex-machina denilen bu tanrı bütün sorunları çözer, oyunu nihayete erdirir, seyircinin rahatlamasını sağlardı.

AKP için yeni anayasa ideali giderek böyle bir beklentiye dönüşüyor. Bu beklentiyi toplumun en geniş kesimlerine yaymak için ellerinden geleni yapacaklar. Yasama meclisinden öyle bir anayasa indirilecek ki iktidarın yüz yüze gelebileceği bütün sorunlar çözülecek, Reis ve çevresinin tam hegemonyası sağlanacak, Cumhuriyet Devrimi’nin bütün izleri silinecek; cemaat ve tarikatlardan oluşan kendi sivil toplum kuruluşlarıyla, kendi eğitim sistemiyle tam teşekküllü bir ümmet vücut bulacak.

Sadece bu kadar değil. Anayasa aynı zamanda düveli muazzama ile Reis ve çevresinin arasını düzeltecek, “kuvvetler ayrımı” engelini zayıflatıp iktidarı iyice sivrilterek emperyalizmin muhatap sorununu çözecek, AB’nin yerel yönetim şartlarını anayasal çerçevede uygulayarak ülkeyi küçük ve özerk yönetimli serbest piyasacıklara bölecek. İnsanlar sendikalarda, derneklerde ve siyasi partilerde değil, kendi etnik ve dini gruplarında; siyasi partiler ise sınıfsal çıkarlara ve siyasi görüşlere değil, mezhebi ve ırki temellere göre örgütlenecekler. Düveli muazzama bunu büyük bir demokrasi devrimi olarak gösterip alkışlayacak. Yugoslavya’yı parçalayan Dayton Anlaşması’nı (1995) da büyük bir demokrasi ve barış anlaşması olarak alkışlamışlardı. Başbakan’ın Mardin’de söylediği gibi, “Millet ve devlet arasındaki farklar tümüyle ortadan kalkacak, parçalayıcı ulusçuluk anlayışı yerine birleştirici, bütünleştirici millet anlayışı” yerleştirilecek. 

Girişim nafile, fakat tehlikeli 

Nafile, çünkü toplumun böyle bir deli gömleğine orta vadede şiddetli bir tepki göstermeksizin sığabilmesi imkânsız. Tehlike ise tasavvur ettikleri anayasal sistemin on üç yıldır döşedikleri neo-liberal piyasa ekonomisine ve uyguladıkları yönetim tarzına uygun olmasından ve emperyalist güçlerin tam desteğini arkasına almasından kaynaklanıyor. Böylesine büyük bir yıkım ve dönüşüm için gerekli kuvvete sahip olmayan AKP’nin anayasa engeli önünde tökezlemesi halinde emperyalizm başka güçleri devreye sokabilir. Israr edecekler.

Bu nedenle anayasa olayını sadece Reis’in ihtiraslarından, AKP’nin meşruiyet arayışından, “çözüm süreci”ni sonuca ulaştırma çabasından ibaret görmemek lazım. Emperyalist kapitalist sistemin yönlendirmesiyle kurdukları iktisadi sistemin, savundukları dini gericiliğin ve kendi elleriyle yeşerttikleri etnik bölücülüğün, yine aynı güçlerin yönlendirmesiyle bu kez anayasasını yapmak istiyorlar. 

Bu yüzden AKP’nin anayasa girişimine karşı mücadele emperyalizme ve neo-liberalizme karşı mücadeleden ayrılamaz. Sosyalistim diyen herkesin gerici anayasaya karşı en geniş cephede yer alması gerekir. Bu anayasanın engellenmesi uzun bir yolun ilk adımı gibi düşünülmeli. 

Bu adım başarısız olur da emperyalizmin, gericiliğin ve bölücülüğün anayasası yürürlüğe girer, deli gömleği bir kez giyilirse, sonrasında verilecek mücadelenin bedelleri çok ağır olur. Bu yüzden, ne yapılacaksa şimdi yapılacak.

Yavuz ALOGAN- Aydınlık/13.02.2016