17 Şubat 2016 Çarşamba

Bir direniş abidesi: Guinness rekortmeni okyanus kürekçisi Erden Eruç




6 Şubat 2016 günü Okyanus kürekçisi Erden Eruç, Londra’da bulunan Guinness Rekorlar merkezinde, editörün elinden dört ayrı rekor sertifikasını aldı. Kendisi ile ayrıca bir de röportaj yapıldı. Bu röportaj Facebook üzerinden naklen paylaşıldı ve ilk bir saatte 19,000 izlenme sağlandı. 




Yaşayan En Tecrübeli Okyanus Kürekçisi Eruç, 2004-2012 yılları arasında değişik zaman dilimlerinde, kürek çekerek gerçekleştirdiği Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanusları geçişleri ile sadece Türk denizcilik tarihine değil, bir okyanus kürekçisi olarak dünya denizcilik tarihine geçmiştir. 1996 yılında denizde kaybolan İngiliz kürekçi Peter Bird, 937 günle kariyer toplamında hala birinci konumunu korumakla birlikte, gün ve mesafe toplamları itibariyle dünyada bugün hayatta olan en tecrübeli okyanus kürekçisi Erden Eruç’tur. 2009 Guinness Rekorlar Kitabı, Erden Eruç için 312 gün ile “denizde en uzun süre kalan yalnız kürekçi”; 2012 Guinness Rekorlar Kitabı “üç okyanusu küreklemiş ilk kişi”; 2014 Guinness Rekorlar Kitabı, “kendi kas gücüyle solo devrialemi başarmış ilk kişi” rekorunu yayınlamıştı.



6 Şubat 2016’da kendisine verilen dördüncü sertifika, merkezi Londra’da bulunan Okyanus Kürekçileri Derneği’ne göre 26 bin deniz mili (Eruç’un kendi kayıtlarına göre 29 bin deniz mili civarında) ile “kariyerinde toplam en uzun mesafeyi kat etmiş okyanus kürekçisi” rekoruna ait. Denizde toplam 876 gün geçiren Erden Eruç ayrıca dünyaca itibar sahibi New York Explorers Club tarafından 2010 Vancouver Ödülü ve 2013 Liyakat Ödülünü aldı. 



POPÜLER KÜLTÜRÜN TANIMADIĞI REKORTMEN

Eğer sponsor bulabilirse Nisan ayının ikinci yarısında Peter Bird’ün rekorunu kırmaya hazırlanan Eruç, sadece toplam mesafede değil, toplam gün sayısında da birinci konuma yükselecek. Ama bulamıyor. Kendisi geçen sene Çanakkale savaşlarının 100’üncü yıldönümü anısına New York’tan Çanakkale’ye doğru denize açılmak üzere plan yaparken dahi sponsorluk bulunamamıştı. Ne acıdır ki, 2016’nın Türkiye’sinde bir Türk’ün bu muhteşem başarısı medyada haber olamıyor. İthal futbolculara milyonlarca dolar paralar akıtılırken, bu dünya çapındaki gurur abidemize sponsor arayışında kapılar açılamıyor. Zira sadece devlet değil, halkımız ve bugünün seçkinlerini oluşturan iş dünyası da -çok az istisna hariç- deniz ve denizcilik kültürüne çok uzak.





TARİH TEKRAR EDİYOR

Bu durum beni şaşırtıyor mu? Hayır. Cumhuriyet’in ilk amatör denizcisi Mustafa İhsan Denizaşan’ın 1932 ile 1936 yılları arasında tek başına 5 metrelik bir yelkenli sandal ile yaptığı Akdeniz ve Atlantik seyri de onu gazete manşetlerine taşımamıştı. Değil sponsor bulmak, teknesini bile kendi mütevazi birikimi ile galvaniz çubuklar ve brandadan yapmıştı. Aradan geçen 80 yılda kimse onun hatıratını kitaplaştırmadı. Denizaşan, gelecek nesilleri açık denize çekecek örnek bir amatör denizci rolünde halka anlatılamadı ve öğretilemedi.



MACERADAN KORKAN BİR KÜLTÜR 

Bugünün Erden Eruç’u gibi Mustafa İhsan Denizaşan da, aslında insanlığı ilerlemeye ve yeniliklere iten ana güdünün sahibiydi. Bu güdü maceracılık -adventurism- dir. Bu kelime maalesef Türk kültüründe Anglo Sakson kültüründen çok daha farklı değerlendirilir. Yerici “maceraperest” ifadesi, -macerasever- veya -maceracı- sıfatlarına nazaran daha kolay dilimizden dökülür. Aslında ufkun ötesine gitmeyi, dağların yamaçlarını aşmayı, zirvelere erişmeyi, yenilik aramayı, daha iyiye erişmek için bilgiye, tecrübeye, akla ve dayanma gücüne bağlı şekilde meydan okumayı içeren maceracılık olmasa acaba insanlık bir adım ilerler miydi? Kristof Kolomb, Vasco da Gama, Macellan, James Cook, Darwin, Scott, Shackleton, Amundsen aslında birer maceracı değiller miydi? Aya ayak basmak tam anlamı ile bir macera değil miydi? Peki nedir bu macera tutkusu? Neden bizden maceracı çıkmıyor? Neden çıkanları unutuyor veya önemsemiyoruz? Exupery ‘’ben tehlikenin içinde bir savaşçıydım’’ diyor. Tehlikeli ve zorlu işleri başaran bu tür insanlar, toplumun büyük çoğunluğu gibi heyecan aramayan, macerayı düşleyemeyen, hesaplı risk bile alamayanlar için ilham kaynağı oluyor. Onlar sayesinde kendilerini daha farklı ve daha iyi hissediyorlar. İnsanın dayanma gücünün fiziksel ve duygusal sınırlarını zorlayan ve başaran bu insanlar hepimize ilham veriyor. Belki de kaderin çağrısına yanıt veren ve ölüm olasılığı dahil olmak üzere gerçek ve katıksız tehlikeler ile yüzleşmeye cesaret eden bu kahramanların sunduğu dersler, bizi hayata daha çok bağlıyor ve mücadele yeteneğimizi arttırıyor.




MACERA GÜDÜSÜ İLERLEMENİN MOTORUDUR 


Yeni keşifler, yeni buluşlar, yeni kavramlar, yeni teknolojiler, yeni girişimleri başlatan tüm hareketlerin sahipleri sadece doğada değil, bulunduğu her ortamda devrimsel yenilikleri sunabilen insanlar. Mustafa İhsan’dan 29 yıl sonra 1965 yılında, Sadun Boro 10 metrelik yelkenli ile elektronik hiç bir seyir yardımcısı olmadan okyanuslara açıldı 1968 yılında başarı ile İstanbul’a döndü. Onu daha sonraki yıllarda 14 kişi takip etti. Erden Eruç ise en zoru başardı. Tek başına tüm okyanusları kas gücü ile geçti. Onun 1000 gün rekorunu kırmasına katkı sağlamak ve Türk insanının denizdeki maceracılığını teşvik etmek bir deniz devleti olan Türkiye’nin denizcileşmesine büyük katkı sağlayacaktır.



Amiral Cem GÜRDENİZ- Aydınlık/14.02.2016