Şırnak/Cizre: Öldürülen terörist sayısı 655, imha edilen “El Yapımı Patlayıcı” (EYP) 1388
Diyarbakır/Sur: Öldürülen terörist 234, imha edilen EYP 218
Şırnak/ İdil: Öldürülen terörist 27, imha edilen EYP 106
Yukarıdaki tablo yalnızca Güneydoğu’daki terörün son 3 aydaki durumunu göstermiyor, bölgenin ve tabi ki ülkenin içine sürüklendiği tehdidin boyutlarını da çarpıcı biçimde dışa vuruyor...
Belki de tarihin çeşitli dönemlerinde, ülkeler arasında yaşanan birçok savaşın sonuçlarından çok daha vahim bir tablodur bu...
Üstelik yalnızca PKK’yı erozyona uğratan, bölge halkını kaosa sürükleyen ve maceraya atılan gençlere kanlı bir son hazırlayan ürkütücü bir süreç de değil bu!..
Aynı zamanda 300’ye yakın şehit verilmesine yol açan bir gaflet ve ihanet döneminin sonuçlarıyla karşı karşıya olduğumuzu da gösteriyor bu tablo...
Diğer taraftan üzerinde düşünülmesi gereken başka meseleler de var... Örneğin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın, “Cizre temizlendi, Sur’da ise mücadele bir kaç hafta sürebilir” açıklamasını üzerinden haftalar geçmesine rağmen, yalnızca bu iki ilçe değil, başta İdil olmak üzere başka merkezlere de sıçradı “özyönetim” terörü...
Yani kaos sürüyor ve Güneydoğu’daki gerginlik ve terör daha uzun süre devam edecek gibi görünüyor... Çünkü son olarak Urfa’da 3 PYD’linin yakalanması da gösteriyor ki, PKK bölgedeki şiddeti sürdürmek için sevkıyattan vazgeçmiyor.
Gafletin iki yüzü!..
Peki, daha geçen yılın ortalarına kadar “huzur” vaat edilirken Güneydoğu’da neler oldu da, bölge “açılım” muhabbeti sürerken bir anda kan deryasına dönüverdi?..
Hiç kuşkunuz olmasın, “barış” tablosunun “savaş” karanlığına dönmesinde ihanet ve gafletin de iki yüzü var;
Genel seçime giderken Güneydoğu’yu tamamen kazanmaya çalışan AKP iktidarının terörle mücadeleyi durdurmak için valilere “geri çekilin” talimatı vermesi ve yine Güneydoğu’yu “özyönetim” hayaliyle tek başına yönetmeye çalışan PKK-HDP çizgisinin “şiddeti dayatarak kazanım elde etme” stratejisi!..
Yani PKK’nın aylar, belki de yıllar süren altyapı hazırlıklarının vahim sonuçlarını da dışa vuran bu tablo, diğer yandan bu kanlı sürece zemin hazırlayan “açılım” mimarı AKP’nin de gafletini dışa vuruyor...
O halde ülkenin nasıl bir ihanet dönemine sürüklendiğini gösteren asıl soruyu sormanın da tam zamanıdır;
“Güneydoğu’ya huzur” getireceği iddiasıyla Ankara-İmralı ve Kandil-Avrupa arasında mekik dokuyan “açılım” diplomasisi kime yaradı ki?..
Kandil Dağı ve yurt içinde 4 bine yakın kayıp veren PKK’ya mı, seçim barajını açmışken teröre cephe almadığı için giderek eriyen HDP’ye mi, Ağustos 2015’tan bu yana ne yazık ki 300’ye yakın kayıp veren devlete mi, yoksa terör yorgunluğundan artık ne yapacağını şaşıran Güneydoğu halkına mı?.. Ne yazık ki hiçbirine...
Siyasal iktidar da, devlet de 2015’in ortalarından bu yana etkisini gösteren terör ve gerisindeki gaflet sürecinden ders almalı ve Güneydoğu’nun huzuru için artık çok daha dikkatli adımlar atmalıdır...
Tabi öncelikle bölge halkını kazanarak ve yaralarını sararak... Aksi halde terörün dayattığı kaos bu ülkenin başından uzun süre gitmeyecektir...
Cerattepe zaferi...
Artvin Belediyesi’nin duyurusuna bakılırsa, AKP iktidarı, yargı süreci sonuçlanana kadar Artvin Cerattepe’deki maden faaliyetlerini durdurma kararı almış...
Karar, başta diken üstünde tutulan Artvin olmak üzere “maden arama” gibi gerekçelerle yağmalanmak istenen bölgelerde heyecan yarattı...
Asıl heyecan ise çevrecilerde... Çünkü doğa direnişi yalnızca Cerattepe’yi şimdilik korumadı, yargı sürecinin dikkatle ve inatla izlenmesi gerektiğine de işaret etti...
Ve tabi Cerattepe direnişi yalnızca doğa katliamcılarına değil, AKP’nin ısrarla görevde tutulması nedeniyle yılgınlığa düşen halk kitlelerine de ders vermiştir...
Türkiye, Doğusuyla Batısıyla hepimizin... Ülkenin her coğrafyasında oksijen üreten ağaçlar toplumun tüm bireylerine can veriyor, huzur veriyor...
Özelleştirme-yapılaşma erozyonunun yalnızca kentlere değil, Anadolu’nun doğa cennetlerine de göz diktiği bir dönemde, Cerattepe direnişi vatan toprağına sahip çıkılması konusunda sönmeyen bir meşale yakmıştır...
İşte bu nedenle de konu toprak, ağaç, yeşil, su kaynakları ve doğa olunca duyarlılığınızı özellikle yitirmeyiniz... Çünkü yaşamak için ağaçlar gibi dik durmak zorundayız...
Finike’de sedir katliamı!..
Cerattepe, yargı süreci bekleneceği için “şimdilik” kurtarıldı da Antalya’nın Finike ilçesine bağlı Alacadağ Köyü sınırlarındaki Kızılcık Yaylası’nda, sedir ağaçlarından oluşan ormanlık alanın tahrip edilmesi yürek yakıyor...
Kızılcık Yaylası’nda, 12 taş ocağının faaliyetleri nedeniyle dünya mirası olarak kabul edilen ve koruma altında olan sedir ağaçları kökünden kesilerek yok ediliyor.
Peki, sedir ormanlarını taş ocakları uğruna katledenlere karşı neden sessizdir Antalya?..
Diğer yandan iktidarın ve muhalefetin Antalya milletvekilleri, sedir ormanlarını yok eden doğa yıkımcılığına karşı neden suskun kalıyorlar acaba?..
Doğanın bağrında yüz kızartıcı yaralar açan zihniyetlere karşı sessiz kalmak, insanın en değerli yaşam kaynaklarına kurşun sıkmaktan farksızdır... O halde Finike’deki sedir ormanlarının çığlığı da duyulmalıdır. Hem de acilen...
Mehmet FARAÇ- Aydınlık/25.02.2016