14 Şubat 2016 Pazar

Kanadoğlu'dan CHP ve MHP'ye Anayasa uyarısı



‘İlk dört madde kırmızı çizgimizdir’ diyerek AKP ile ‘Yeni Anayasa’ için masaya oturan CHP ve MHP’ye Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’ndan uyarı geldi.

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, AKP MHP ve HDP ile Anayasa Uzlaşma Masası’na oturan ve “İlk dört madde kırmızı çizgimizdir” diyen CHP ve MHP’yi uyararak “İlk dört madde orada durduğu halde, devamı diğer maddeler değiştirilerek bu maddelerin içini boşalmak, yozlaştırmak mümkündür” dedi. 

Kanadoğlu, “Yeni anayasa” yapmak için oluşturulan ve ilk toplantısını 4 Şubat’ta yapacak olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantısı öncesinde anayasa değişiklikleriyle ilgili Aydınlık’a değerlendirmelerde bulundu. 

Kanadoğlu, AKP, CHP, MHP ve HDP’nin kurduğu komisyonun Anayasaya ve TBMM İç Tüzüğün’e göre kurulan bir komisyon olmadığını ve “yeni bir anayasa” yapamayacağını bildirdi. Kanadoğlu, CHP ve MHP’nin “ilk dört madde kırmızı çizgimiz” açıklamasını da eleştirerek şu uyarılarda bulundu:

ANAYASAYI KALDIRMA KOMİSYONU

Her şeyden önce bu komisyonun Meclis Uzlaşma Komisyonu adını taşıması zaten düşünülecek bir şey değil. İlk hata oradan başlıyor. Çünkü anayasaya ve iç tüzüğüne göre böyle bir komisyon kuramazsınız. Böyle bir komisyon yok. Yani, zaten meşruiyetini bu anayasadan alan bir Meclis’te, bu anayasayı ortadan kaldırmak için komisyon kurmak olur. Zaten bu, hem anayasa aykırı hem de akla aykırı. Olacak bir iş değil. Hani, bunu partiler arası bir komisyon olarak düşünebiliriz. Çünkü yapılmak istenenleri teker teker ortaya konunca, amacın bambaşka olduğu anlaşılıyor.

İLK DÖRT MADDEYİ SAVUNANLARIN NE İŞİ VAR?

Şimdi ne yapmak istiyorsunuz? Bu komisyona iştirak ederek ne yapacaksınız? Bir anayasa değişikliği için bir uzlaşmaya gidiyorsanız, böyle bir komisyona katılırsınız. Onun tartışmasını yaparsınız. Ama eğer amaç A-Z’ye yeni bir anayasa yapmaksa, siz ona ilk dört madde nedeniyle karşı çıkıyorsanız o zaman o komisyonda işiniz yok. Komisyona iştirak etmenin hiçbir anlamı yok.

DEĞİŞTİRİLEMEZ MADDELERİN İÇİNİ BOŞALMAK MÜMKÜN’

Elbette ki, o dört madde durduğu halde; onun devamı diğer maddeleri değiştirerek bunları içi boş, bir yozlaşmış hale getirmek mümkün. Bunun önüne nasıl geçersiniz? Bir kere, bu Türk sözcüğünü ortadan kaldırmak, onun dışında belirli bir şekilde vatandaşlık tanımını değiştirme, bunlar bütün siyasi rejimi değiştirme amacına yönelikse ve belirli bir şekilde bir pazarlığın sonucuysa, yani ‘Ben başkanlığı, sana özerkliği’ gibi bir olaysa, bunu, tabiatıyla o dört maddeyi orada tutarsınız, ama içini boşaltarak işinizi hallederseniz.

TEŞEBBÜŞLER ANAYASA MAHKEMESİNDEN DÖNDÜ

Buna teşebbüs edildi. Geçmişte, O dört maddenin ruhunu, özünü kaldırma biçimini alan anayasa değişikliklerine Anayasa Mahkemesi müdahale ediyordu. İptal ediyordu bu anayasa değişikliklerini... Hatırlarsanız, Anayasa Mahkemesi 10. ve 42. madde de yapılan değişiklikleri buna dayanarak iptal etti. Şimdi Anayasa Mahkemesi aynı şekilde düşünür mü, düşünmez mi bunu bilemiyoruz. Çünkü bir çok şey değişti. Olabilir de, olmaz da...

MÜCADELEYİ AÇIK YAPMAK LAZIM

Mücadeleyi açık yapmak lazım. Yani, sizin karşınızdaki amacını açıkça söylüyor zaten. Siyasi iktidarın belki de en uygun tarafı, belki takdir edilecek tarafı diyelim. Ne yapmak istediğini çok açık bir şekilde söylemesi... Hele sayın cumhurbaşkanı bu konuda gayet açık net ortaya koyuyor. Bu amaçla hareket eden ve siyasi rejimi değiştirmek isteyen ve bunun için çok açık bir şekilde fiili bir durumdan bir sistemin değiştiği ve bunun bir anayasal düzen haline getirilmesi isteği açıkça ortaya konuyorsa, o zaman böyle bir uzlaşma komisyonuna iştirak etmemek, katılmamak lazım idi. Bu saatten sonra ne yaparlar? İşin ayrı tarafı. 12 Eylül 2010’daki anayasa değişikliğinde, gayet açıkça söylediler ‘biz bir hap hazırladık’ diye. Hakikaten o hap hazırlandı ve millete yutturuldu. Korkarım yine aynı şekilde bir hap hazırlanıyor. Bu belli. Bunun millete yutturulmaması için elden gelen çabanın sarf edilmesi lazım. Bu şekilde millete bir şey anlatıyor musunuz? Hayır. Söylüyor musunuz? Hayır. Neyle karşı çıkacaksınız? Belli değil. O zaman bu hap yine yutturulursa Türkiye’ye yazık olur. 

Mevcut anayasa artık darbe anayasası diyemeyiz. “Darbe anayasasını değiştirelim” diyorlar. Bu sadece bir slogan. Darbe anayasasını kaldıralım sloganı tekrarlanıyor ama ortada belirli bir şekilde insan hak ve özgürlüklerinin daha ileriye götürüleceğine ilişkin ne bir iddia var ne de bir talep var. Siyasi iktidarın böyle bir amacı yok zaten. Bu bir, hani dedik ya o zehirli maddeyi o hapı süsleyecek, üstünü kaplayacak bir olay bu. “Darbe anayasası”ndan değiştirilmesini istedikleri bir tek madde adı duyuyor musunuz? Dediğim gibi temel hak ve özgürlüklerini daha ileriye götürülmesi için herhangi bir çalışma ve talep veya bu konuda bir hazırlık var mı? O da yok. Nedir bu? Evet, bu anayasa bir darbe sonrasında yapılı. Bu doğrudur ama bugün yürürlükte olan anayasa, o anayasa değildir.

GERÇEKLEŞMEMESİ İÇİN ÇABA GÖSTERMELİYİZ

Aslında bugün sorun bu anayasanın uygulanmamasıdır. İstediği zaman anayasayı buzdolabına sokabilen bir zihniyet, yeni bir anayasa yaptığı zaman buna sadık kalacak mıdır? Bunun bir teminatı var mıdır? Yoktur. Anayasayı kendi çizgisine getirilmesini istiyor ama bugün uyulması, sadık kalınması gereken anayasanın dışında zaten. İstedikleri gibi bir anayasa yapılsa dahi zaman içerisinde, çok kısa bir süre de olabilir bu, bu da hoşuna gitmez ise yine anayasayı askıya alacak bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Onun için herkesin dikkatli olması lazım. Başından beri amaç belli. Bilenen amaç çok net bir şekilde ortada. O zaman bunun gerçekleşmemesi için çalışmaktan, daha doğrusu bunun halka anlatmaktan başka bir çare yok. 

Aydınlık- Zihni ERDEM/01.02.2016