18 Ekim 2015 Pazar

DÜNYA'DA TERÖR: 11 MART 2004 MADRİD TREN BOMBALAMALARI

11 Mart 2004 Perşembe Madrid Tren Bombalamaları

Olay:

   İspanya’nın başkenti Madrid, 11 Mart 2004 günü sabah saat 07.30 sularında, hemen hemen aynı zamanda patlayan 10 bomba ile sarsıldı. Tamamı Madrid’in banliyö trenlerinde meydana gelen bombalar toplam 192 kişinin hayatını kaybetmesine, binin üzerinde kişinin ise yaralanmasına sebep oldu.

   İspanya'nın başkenti Madrid'de Atocha garına giren trende 2, Santa Eugenia ve El Pozo istasyonlarındaki trenlerde ise birer patlama oldu. Yapılan açıklamada ilk patlamanın TSİ 08.30'da, Atocha garına giren yolcu treninde meydana geldiğini, 1 dakika sonra Santa Eugenia ve El Pozo'da da patlamalar olduğunu bildirdi. Patlamalardan ikisinin banliyö trenlerinde, diğerinin ise hızlı trende olduğu kaydedildi. 


   14 Mart 2004 tarihinde İspanya’da genel seçimler gerçekleştirilecekti.






   Tamamı 110 kg dinamitten imal edilen bombaların hepsi, sırt çantalarına gizlenmiş olarak 4 terörist tarafından vagonlara bırakılmış ve cep telefonları ile uzaktan komutayla eş zamanlı olarak patlatılmıştı. Trenlerin hepsinin o sabah yolcu aldığı Madrid’in 30 km uzağındaki bir istasyonun dışında içinde patlayıcı madde izleri bulunan terkedilmiş bir araba bulundu.

Olay Sonrası:

   Sabahın erken saatinde vagonlar, her sabah olduğu gibi işçilerle, lise ve üniversite öğrencileriyle doluydu. Bombalı saldırılar sonucu ortaya çıkan manzara alabildiğine hazindi: Yerlerde yatan cesetler, itfaiyeciler tarafından tren enkazından kurtarılan yaralılar... Perondan çıkabilmek için yerlerde yatan ölü ve yaralıların üstünden atlamak zorunda kalan yolcular…

    Patlamalardan sonra başkentte büyük karmaşa yaşandı. Saldırıların düzenlendiği Atocha, Santa Eugenia ve El Pozo istasyonlarının çevrelerinde geniş güvenlik koridorları oluşturuldu. 

  En fazla can kaybı ve yaralının bulunduğu Atocha istasyonundaki yaralıların büyük bölümüne, garın içinde yerlerde ya da gara yakın bir okula kaldırılarak müdahale edildi. Yaralılar yerlere yatırıldı, üşümemeleri için üzerleri giysilerle örtüldü. Ölenler arasında yaklaşık 3 aylık bir bebeğin de olduğu açıklandı. Çok sayıda ambulans, yaralılar için olay yerlerine gönderildi, Madrid'deki hastaneler alarm durumuna geçirildi. Saldırılarda ölenlerin aileleri için psikologlar görevlendirildi. Başkent sakinleri kan bağışında bulunmaya çağrıldı. Yetkililer, kan bağışında bulunmak isteyenler için kentin belirli semtlerine otobüsler gönderdi.  

   Saldırılar sonrası cesetler Madrid'deki fuar alanında pavyonlara kaldırılırdı. Çok sayıda cesedin tanınmayacak halde olduğu belirtildi. Çok sayıda İspanyol, fuar alanına giderek ölenler arasında yakınlarının bulunup bulunmadığını saptamaya çalıştı.

Olayın Tanıkları:

   Atocha garındaki patlamadan sağ salim kurtulan bir genç kız, başından geçenleri anlatırken, patlamanın meydana geldiği vagonların, liseli ve üniversiteli öğrencilerle dolu olduğunu söyledi. Genç kız, ''Trende benim gibi okula giden birçok öğrenci vardı. Korkunçtu... Şu anda duygularımı anlatacak kelime bulamıyorum; yerlerde paramparça olmuş cesetler ve inleyen, haykıran yaralılar yatıyordu'' dedi.

   Başka bir yolcu ise ''Tren gara girerken bir anda ortalık şimşek çakmışcasına aydınlandı, vagonun tavanı çöktü. Tam hatırlayamıyorum, pencereden ya da kapıdan kendimi dışarı attım... Kulaklarım patladı, bacağım incindi, gözlerim yandı, ama diğerleri benim kadar şanslı değildi'' diye konuştu.

   Yolculardan Antonio Villacanas, yaşadıklarını anlatırken şunları söyledi: 

''Yola çıktıktan birkaç dakika sonra şiddetli bir sarsıntı hissettik. Işıklar söndü ve içinde bulunduğum vagonda panik baş gösterdi. Kimse ne olduğunu anlamadı, neden sonra kapıları açmayı başardık. Bizim vagonun arkasındaki vagon ceset doluydu, insanlardan bazıları zehirlenerek koltuklarında kalakalmışlardı...''

   Olayı gözyaşlarına boğularak anlatan üniversite öğrencisi İsabel Vega da,  ''Korkunçtu... Patlamayla insanlar sağa sola savruldu. Sonra dışarı çıktık, karşı istikametten tren gelmediğini görünce raylardan yürüdük. Yerler ölüler ve yaralılarla doluydu. Yüzü gözü kan içindeki insanlar dört bir yana koşturuyor, herkes ağlıyor bağırıyordu...'' diyerek dile getirdi yaşadıklarını. Vega'ya göre patlama, en kalabalık olan en büyük vagonda meydana gelmişti.

Olay Sonrası  Açıklamalar ve Medya:

·         HÜKÜMET

    İçişleri Bakanı Angel Acebes, saldırıların ETA tarafından düzenlendiğine hiç şüphe olmadığını açıklar. Acebes, ''Son yıllarda yapılan operasyonlarda büyük zarar gören ETA, korku ve dehşet saçmak için terör eylemi hazırlığındaydı. Geçen hafta ele geçirilen 536 kilogramlık patlayıcı da bunun içindi'' açıklamasında bulunur ve “bu saldırıların sorumluları yakalanacak ve bunun hesabını çok pahalı ödeyecek” der. Bakan, “ETA'nın uzun zamandır Madrid'de terör saldırısı planladığını, güvenlik güçlerinin üç dört kez planlanan saldırıları engellediğini, ancak ETA'nın bugün hedefine ulaştığını” söyler. 

   Hükümet sözcüsü Eduardo Zaplana, üç treni hedef alan kanlı eylemin Bask bölgesinin bağımsızlığı için savaşan ETA örgütünün işi olduğunu söyledi. Sözcü, ''bu toplu kıyımın İspanyol demokrasisini hedef aldığını'' belirtti ve saldırıları kınadı. 

   İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar, bombalı saldırılardan sorumlu tuttuğu ayrılıkçı ETA örgütüyle görüşmelerinin kesinlikle söz konusu olmadığını söyledi. Aznar, saldırıların ardından yaptığı açıklamada, ''İspanya'nın her yerine ölüm saçan bu katillerle görüşmek ihtimal dahilinde değil'' dedi.  Muhalefet lideriyken kendisi de ETA'nın saldırısına uğrayan Aznar,''Saldırıları ancak katı bir tavrın durdurabileceğini'' belirtti.

   3 gün yas ilan eden İspanyol Hükümeti, bütün İspanyolları bir gün sonraki akşam saat 19.00’da teröre karşı gösteri çağrısında bulunur. Gösteri günü Başbakan Jose Maria Aznar, siyasi parti liderleri ve eski başbakanların yanı sıra çok sayıda Avrupalı liderin de Madrid'deki gösterilere katılacağı açıkladı. Madrid'de çok sayıda evin balkonuna siyah kurdeleli İspanyol bayrağı asıldığı görüldü.

·         DİĞER PARTİLERİN YAPTIĞI AÇIKLAMALAR

   Ülkedeki siyasi parti liderleri, yaptıkları açıklamalarla bombalı saldırıları kınadı.

   İspanyol radyo ve televizyonlarındaki haberlerde, muhalefetteki komünist Birleşik Sol (IU) partisinin lideri Gaspar Llamazares'in, ''ETA'nın bugün Madrid'de yaptığı barbarca ve Nazice yapılan saldırıyı kınıyorum'' dediği kaydedildi.

   İspanyol hükümetinin saldırıyı düzenlemiş olabileceğini ileri sürdüğü ETA örgütü bugün ilk kez bir açıklama yaparak, olayda sorumluluğunun bulunmadığını bildirdi. ETA'nın bildirisi, Bask televizyonunda yayımlandı. ETA'nın yasal kolu olduğu iddia edilen Batasuna Partisi dün yaptığı açıklamada, olayla ETA arasında bir bağlantı olmadığını öne sürmüştü. Bu bildiri ise ETA'nın doğrudan ilk açıklaması oldu.

   Kapatılan Batasuna partisi liderlerinden Arnold Otegi, Popular radyosuna yaptığı açıklamada, çok sayıda can kaybına neden olan Madrid'deki patlamaların ETA'nın işi olmadığını belirterek, bu saldırıların sorumlusunun Arap direniş unsurları olabileceğini öne sürdü. Otegi, ETA'nın, saldırılardan önce telefonla ihbarda bulunduğunu da hatırlattı. 

·         MEDYA
   Saldırının yaklaşık 6 saat sonrasında çıkan gazete özel baskılarında, terör örgütü ETA'nın saldırısı sert ifadelerle kınandı. İspanyol medyası, bombalı saldırıları ''İspanyol tarihinin en vahşi katliamı'' olarak değerlendirdi. 

   İlk iki günde bazı gazete ve radyo haberleri şöyle oldu:

Ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi El Pais, ''Madrid'de ETA Katliamı'' başlığıyla verdiği haberde, bombalı saldırıların yapıldığı trenlerin Madrid'deki en işlek hatta çalıştığını ve sabah saatlerinde toplam 216 bin yolcunun trenleri kullandığı vurgulandı.  El Pais gazetesinin ABD'deki 11 Eylül saldırılarına atıfta bulunarak ''11-M (11 Mart)'' başlığıyla verdiği haberde, saldırıların, genel seçimlere 3 gün kala her yeri kana buladığına dikkat çekildi. Haberde, ''Teröristler, bu şekilde mevcut olduklarını ve onları da hesaba katmak gerektiğini hatırlatıyor. Her türlü şeyi yapabilecek kapasitedeler'' denilen haberde, terörizmin hedefinin, toplumun ve hükümetin iradesini kırmak olduğu kaydedildi. El Kaide'nin terör saldırıları üstlendiği iddiasına da yer veren gazete, ETA'nın, bu saldırının dışındaysa bunu tüm dünyaya açıklaması gerektiğini, ama bunu yapmadığını yazdı. 

La Razon gazetesi de ''Katiller'' manşetini atarak, ETA'nın bu saldırılarla genel seçimleri hedef aldığı öne sürdü.  Gazetenin haberinde, terör saldırılarının özgürlüğe ve düşünmeyi engellemeye yönelik olduğu kaydedildi. 

El Mundo gazetesinin ''Bizim 11 eylülümüz'' başlıklı haberinde, ''Dün Madrid, 11 Eylül saldırılarındaki Manhattan'da olduğu gibi perişanlık, vatandaşlar arasında dayanışma, trafikte kaos, hastanelerde yığılmalarla dolu, acıyla altüst olmuş bir haldeydi'' denildi. Haberde, saldırıları ETA'nın mı, El Kaide'nin mi yaptığının henüz bilinmediği belirtildi. 

La Vanguardia'nın ''Limitsiz terör'' başlığıyla duyurduğu haberde de, ''Eğer ETA bu saldırıyı planladıysa ve gerçekleştirdiyse, acıyla, alışık olduğumuzdan tamamıyla farklı bir terör saldırısı stratejisiyle bizi tanıştırdı. Eğer bu katliam El Kaide tarafından yapıldıysa, yeni bir tehditle karşı karşıya bulunuyoruz demektir'' ifadesi kullanıldı. Madrid'deki saldırıların 11 Eylül saldırılarına benzetildiği haberde, bir AB ülkesinde ilk kez böyle bir terör eylemi gerçekleştiğine işaret edildi. 

El Periodico gazetesinin haberinde, ''Söylendiği gibi bu saldırı ETA'nın işi değilse, dünkü katliam İspanya'da 11 Mart öncesi ve sonrasını yaratacak'' denildi. 

ABC gazetesinin haberinde, ''hükümetin, inkar edilemeyecek bir slogan ve açıklıkla bugün tüm İspanya'da seferberlik ilan ettiği'' belirtildi. 

Diğer gazeteler de ''dehşet, katliam, terör'' ifadelerini kullandığı haberlerinde ETA'yı kınadılar. 

Bu arada, İspanyol ulusal radyosu RNE, vagonlarda sıkışan 30 kadar kişinin cesedinin henüz çıkarılamadığını bildirdi.  Radyo, polis yetkililerine dayanarak, saldırılarda TNT türü patlayıcların kullanıldığını belirtti. Radyo ayrıca, çok sayıda cesedin kimlik tespiti yapılamayacak durumda olduğunu kaydetti. 

Cadena Sera radyosu, güvenlik kaynaklarının, bombalarda bakır fünyeler kullanıldığını ve ETA örgütünün genel olarak bakır fünye kullanmadığını söylediklerini belirtti. 

İspanyol Cadena Sar radyosu, yetkililerin teröristlerin kullandığı 13 paket bombanın her birinin 13 ila 15 kilogram patlayıcı içerdiğini, ETA'nın  saldırılarda ''Tytadine'' dinamit kullandığını, dünkü saldırıların ise başka tür dinamitle yapıldığının tespit edildiğini bildirdiklerini duyurdu.. Sırt çantalarındaki paket bombaların bazılarının yanlarında cep telefonları ve temas kurmak için kablo bulunduğu da belirtildi. 

Olay Sonrası  Değerlendirmeler:

   Olay sonrası, Hükümetin ve basının ilk açıklama ve haberleri olayın faili olarak “ETA”yı işaret ediyordu. Ancak daha sonraki saatlerde, olayın icra tarzı olarak, bombalama olaylarından önce halkın bölgeden uzaklaştırılmasına yetecek kadar bir süre önce ihbarda bulunan ETA’nın tarzı olmadığı görüşü ağırlık kazandı.
  Genel olarak; Hükümet yetkilileri, siyasi parti liderleri ve basın saldırıyı kimin yaptığına ilişkin değerlendirmelerinde, ''El Kaide veya ETA'nın bu katliamı yapmış olması bir şeyi değiştirmiyor. Madrid'in en işlek tren hattında masum sivil vatandaşların hayatına mal olan bir terör eylemi olmuştur. Şimdi sadece teröre kurban gidenlerin ailelerine ve yakınlarına destek olup, dayanışmamızı göstermemiz gerekir'' şeklinde açıklamalarda bulundular. 
   Olay sonrası ortaya atılan “failin ETA olduğu” görüşüne ilk itiraz, ETA’nın siyasi kanadı olduğu iddia edilen ve kapatılan Batasuna Partisi’nden geldi. Parti, Madrid'deki patlamaların ETA'nın işi olmadığını belirterek, bu saldırıların sorumlusunun Arap direniş unsurları olabileceğini öne sürdü. Bir gün sonra da ETA bir açıklama yaparak, olayda bir sorumluluğunun bulunmadığını bildirdi.
   Daha sonra, merkezi Londra'da bulunan Arap gazetesi El Kuds El Arabi ise, kendilerine elektronik postayla gönderilen ''Ebu Hafs el Masri Tugayı'' imzalı bir bildiride, terör örgütü El Kaide'nin İspanya'da ve İstanbul Kartal'da düzenlenen bombalı saldırıların sorumluluğunu üstlendiğini bildirdi. Örgüt, saldırının sebebi olarak İspanya’nın Irak’ta ABD ile yaptığı ittifakı gösterdi.

  Aşırı dinci El Muhacirun grubunun lideri Ömer Bekri, İspanya'nın başkenti Madrid'de dün düzenlenen saldırıları El Kaide'nin üstlendiğine dair mektubun gerçek olduğunu ve bir sonraki hedefin İtalya olabileceğini söyledi.  Bekri, yaşadığı Londra'da İtalyan La Republica gazetesi’ne verdiği demeçte, ''Mektubun gerçek olduğunu ve saldırıların El Kaide'nin işi olduğunu düşünüyorum. Bir sonraki hedef İtalya olursa şaşırmam'' ifadesini kullandı. Operasyon tarzının El Kaide'yi düşündürdüğünü ve hedef seçimine şaşırmadığını belirten Bekri, şunları söyledi: 

''Geçen yıl Ekim ortasında Usame Bin Ladin tarafından yayınlanan mesajda, Irak'ı ve kendilerini vuran düşmanlar arasında İspanya'nın da sayıldığını unutmayın. Halkların maruz kaldığı acılara çok üzülüyorum, ama bu hükümetlerinin suçu. Hedef haline gelmemek için, hükümetlerinizi değiştirmek sizlere düşüyor.''  

  Başbakan Jose Maria Aznar, düzenlediği basın toplantısında, saldırıda 11 milletten ölenler bulunduğunu söyledi ve saldırıyı düzenleyenlerle ilgili ''hiçbir izi'' gözardı etmediklerini belirtti. Jose Maria Aznar, İspanya halkının Pazar günü yapılacak gelen seçimlerde, terörden korkmadan özgürce sandıklara gideceğini söyledi. Aznar, Avrupa'nın II. Dünya Savaşı'ndan beri gördüğü en büyük terör eyleminde, tren istasyonlarında teröre yakalanan tüm yabancı uyruklulara İspanya vatandaşlığı verileceğini de açıkladı. Büyük terör vurgununda 3 Perulu, 2 Honduraslı, 2 Polonyalı, 1 Şilili, 1 Kübalı, 1 Ekvadorlu, 1 Guine Bissau'lu, 1 Fransız, 1 Faslı ve 1 Kolombiyalı öldü. Aznar, teröre kurban gidenlerin ailelerinin acılarını biraz olsun hafifletmek için Hükümet'in toplam 140 milyon euro yardım kararı aldığını duyurdu. Aznar, trenlerde meydana gelen patlamalarda ülkede kaçak olarak bulunan bazı göçmenlerin de yaralandığının tespit edildiğini belirterek, bu kaçaklara ve ailelerine İspanyol vatandaşlığı tanınacağını kaydetti. İçişleri Bakanlığı'na bağlı Terörizmin Kurbanları Ofisi'nin güçlendirileceğini de bildiren İspanya Başbakanı Aznar, ''Terör saldırısı karşısında vatandaş olsun olmasın hiç kimse yüzüstü bırakılamaz'' şeklinde konuştu.

  Bu saldırı, İspanyolların mevcut hükümete karşı olan kızgınlığını artırdı ve iki gün sonra yapılacak olan seçimlerde iktidar partisinin kazanma şansını yok etti. Seçimleri, Irak’taki İspanyol askerlerini geri çekeceğini ilan eden Sosyalist Parti kazandı.

  Nisan ayının üçüncü gününde, İspanyol Polisi Madrid’in kenar mahallerinden birinde 9 teröristi bir evde sıkıştırdı. Durumu fark eden teröristler, evdeki bombaları patlatarak intihar ettiler. Saldırıya karışan bir çok terörist ilerleyen günlerde yakalandı ve yaklaşık 1 yıl sonra mahkemeye çıkarıldılar. Sanıklardan 8 kişi, saldırıya doğrudan katılmakla, diğerleri saldırganlara yardımcı olmakla suçlandılar.

Teröre Sessiz Protesto:

























   Olaydan bir gün sonra, İspanyol hükümetinin çağrısıyla Madrid’de binlerce kişinin katıldığı büyük bir gösteri düzenlendi (yaklaşık 2 milyon katılım). Yağmur altında yapılan gösteri, bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Gösteriler sırasında, Madrid kent merkezi trafiğe kapatıldı. Havadan ve karadan geniş güvenlik önlemleri alındı. İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar, siyasi parti liderleri, sivil toplum örgütleri ve ordudan birçok kişi Madrid'deki gösteride ön saflarda yer aldı. Gösteriye, saldırılardan sonra İspanya'ya büyük destek veren Avrupa'dan da AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi, Fransa Başbakanı Jean Pierre Raffarin, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi ve Portekiz Başbakanı Jose Manuel Dural Barozu da katıldı.

   İspanyolların gösteri sırasında çok duygulandığı gözlenirken, birçok ispanyol teröre kurban gidenler için ellerindeki mum ve çiçekleri cadde kenarlarına bıraktılar. Terörizmi lanetleyen pankartlar taşıyan İspanyolların, terörü sessiz yürüyüş yaparak protesto etmeyi tercih ettiği, herhangi bir sloganın atılmadığı görüldü.

  
AB'nin Dönem Başkanı İrlanda, saldırılarda hayatını kaybeden kurbanlar için bütün Avrupa ülkelerinde Pazartesi günü eş zamanlı saygı duruşu yapılması çağrısında bulundu.
 
   İrlanda Başbakanı Bertie Ahern yaptığı açıklamada, İrlanda halkının, pazartesi günü (TSİ) 13.00'da yapılacak 3 dakikalık saygı duruşuna katılmasını, bunun bütün Avrupa ülkelerinde yapılmasını istedi. Ahern, "bu eylemin İspanya halkıyla dayanışma duygularını ve temel hakları hedef alan terörizmle savaşma konusundaki kararlılıkları ifade edeceğini" söyledi.

İlk Tutuklamalar:

   İspanya İçişleri Bakanı Angel Acebes, Madrid'de 11 Mart'ta meydana gelen 199 kişinin öldüğü, bin 400'e yakın kişinin yaralandığı saldırılarla ilgili soruşturma çerçevesinde 5 kişinin tutuklandığını açıkladı.

   Acebes, İspanyol polisinin öğleden sonra Madrid'de tutukladığı 5 kişiden 3'ünün Faslı, 2'sinin Hintli kökenli İspanyol olduğunu belirterek, Hintli kökenli İspanyolların şu anda polise bilgi verdiğini bildirdi.

   "Saldırılarla ilgili soruşturmalar her koldan sürdürülüyor"  diyen Acebes, hiçbir ipucunun gözardı edilmeyeceğini kaydetti.

   Tutuklananlarla ilgili ayrıntılı açıklamanın henüz yapılamayacağını ifade eden Acebes, "Bazılarının Fas'taki radikal dinci örgütlerle bağlantısı olabilir, ancak henüz açıklama yapmak için çok erken. Soruşturma devam ediyor. Her şeyi değerlendirip soruşturuyoruz" diye konuştu.

   Acebes, 5 kişinin, Madrid'deki tren vagonlarında patlamayan bombaların bulunduğu sırt çantalarındaki sahte cep telefonu ve telefon kartıyla bağlantısı bulunduğunu bildirdi.
 
  Angel Acebes, saldırıları ETA'nın yaptığına ilişkin olasılığın ortadan kalkıp kalkmadığına ilişkin soruya, "İspanya'da öncelikli terör örgütü ETA olduğundan bu yöndeki soruşturmalar da devam ediyor. Saldırılardan sonra polis mükemmel bir çalışma ortaya koydu. Şimdiden bir sonuç elde etti, ancak kesin sonuç denilemez" yanıtını verdi.
Seçim Öncesi Yorumlar:

   36 yıl diktatatör General Franco tarafından yönetilen İspanya, 1978 yılında kabul edilen anayasayla çoğulcu parlamenter demokrasiye dayalı monarşiye geçti. İspanyol Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) 1982- 1996 yılları arasında aralıksız iktidarda bulunduğu İspanya’da, son 8 yıldır (2004 yılı itibariyle) Muhafazakar Halkçı Parti (PP) iktidar koltuğunda oturuyor.

   Bombalama olayından 3 gün sonra yapılacak olan seçimlerde, Başbakanlık için PP’nin adayı Mariano Rajoy ve PSOE’nin adayı Jose Luiz Rodriguez Zapatero yarışacak.

   Terör saldırılarından sonra seçim kampanyalarını iptal ettiklerini duyuran siyasi partiler, seçim konuşmaları yerine, sadece “birlik” mesajı verdiler.

   Saldırılardan önce yapılan anketlerde, iktidardaki PP, muhalefetteki PSOE'nin yüzde 5 kadar önünde gözüküyordu. PP hükümetiyle, ekonomik olarak AB ülkelerindeki ortalama büyüme oranının üzerine çıkma başarısını istikrarlı bir biçimde gösteren İspanya'da, PP'nin oylarında az da olsa azalmaya yol açacak en büyük unsurlar, Irak savaşı ve Prestige adlı petrol tankerinin Galiçya yakınlarında batmasıyla meydana gelen büyük çevre kirliliği olarak gösteriliyor. İktidarda bulunduğu 8 yıllık sürede ETA'ya karşı başarılı operasyonlar yürüten Jose Maria Aznar hükümetinin teröre karşı gösterdiği kararlılık biliniyor. 

   Bu arada İspanya'da ''ETA terörü ve milliyetçilik'' unsurları, siyasi partilerin seçim kampanyalarında oy almak için kullandığı unsurların başında geliyor. 17 özerk bölgeden oluşan İspanya'da başta Bask ve Katalonya olmak üzere, Galiçya ve Kanarya Adaları bölgeleri de milliyetçilik unsurları ön plana çıkan bölgeler olarak biliniyor. 

   Katalonya Özerk Yönetimi'nde Katalan Sosyalist Parti (PSC) öndeliğindeki hükümette yer alan ERC'nin lideri Josep Lluis Carod-Rovira'nın, geçen ocak ayında terör örgütü ETA'nın militanlarıyla görüşme yaptığının ortaya çıkması ve Katalonya'ya saldırı yapmamaları halinde, ETA'nın siyasi kollarına destek sözü verdiğinin iddia edilmesinin ardından, ETA'nın Katalonya'da ateşkes ilan ettiğini açıklaması, İspanya siyasetinde büyük bir kriz yarattı. 

   Başbakan Aznar ve bu seçimlerde onun yerine PP'nin adayı olan Mariano Rajoy, seçimlerdeki tek rakibi olan PSOE'den Katalonya'da ERC ile tüm bağlarını derhal kopararak, teröre karşı PP-PSOE arasında imzalanan işbirliği protokolüne uymasını istedi. Ancak Katalonya'da 2003 Aralık ayındaki seçimlerde 23 yıl aradan sonra iktidara gelen PSC, iktidar koltuğundan tekrar uzaklaşma riskini göze alamadığından, ERC ile olan ittifakını sürdürmeyi tercih etti. ETA ile Carod arasındaki görüşme yüzünden Carod, hem başbakanlık görevinden, hem de partisinin liderliğinden istifa etti.  Seçim kampanyalarında geçen 2 aylık sürede bu konuyu ön plana çıkararak, PSOE'yi sürekli ''teröre karşı kararlı tavır takınamamakla'' suçlayan PP, halktan ''İspanya'nın birliği ve teröre karşı kararlı mücadele için'' tek başına iktidara gelmesini sağlayacak oyu istedi. 

   Nüfusu 42 milyon 717 bin olan İspanya'da 33 milyon kayıtlı seçmen bulunuyor. Yurtdışındakiler ve görevli olarak Irak, Afganistan gibi ülkelerde bulunan İspanyol askerleri, 2 hafta önce konsolosluklar aracıyla oy kullanmıştı. 350 sandalyeli meclis üyeliği için 883 aday, 208 sandalyeli senato için de 929 aday bulunuyor. 

   Avrupa tarihinin en kanlı terör eylemlerinden olan ‘‘Ölüm Treni Operasyonu’’nu kimin düzenlediği pazar günkü seçimin kaderine de yön verecek. Hükümet ETA'ya karşı çok sert bir çizgide olduğu için, saldırının ETA tarafından yapılmış olmasının, Başbakan Jose Maria Aznar'ın Halk Partisi'ne puan kazandırması bekleniyor. Ancak El Kaide'nin yapmış olması, İspanya'nın Irak'ta ABD'ye verdiği desteğin bedeli olarak yorumlanacak ve hükümete oy kaybettirecek. Çünkü halkın büyük bir kısmı, ABD'nin Irak savaşının desteklenmesine karşı çıkmıştı.

Seçim Sonuçları:

   11 Mart'ta Madrid'i vuran terör eyleminden önce anketlerde önde görünen iktidardaki Halkçı Parti, dünkü seçimlerden yenik çıktı. Sosyalistler 8 yıllık aradan sonra yeniden zafer kazandı. 200 can alan terör eylemindeki El Kaide izlerine rağmen, ETA'yı hedef gösteren hükümet, bu davranışının bedelini sandık yenilgisiyle ödedi.

 İSPANYA'da seçimler tahminleri altüst etti. 11 Mart öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında en yakın rakibi Sosyalist İşçi Partisi'nin yüzde 3-5 puan önünde görünen iktidardaki Halkçı Parti ağır yenilgiye uğradı.

   Halk, 11 Mart terör saldırısıyla ilgili bilgiyi zamanında ve doğru biçimde açıklamayan Jose Maria Aznar Hükümeti'ni cezalandırdı. Halk, Irak'a asker gönderip ülkeyi El Kaide terörünün hedefi haline getirdiği için Aznar'a ağır fatura çıkardı. 11 Mart terör eylemini seçimlerde koz olarak kullanma hatasına düşen Aznar Hükümeti, Cumartesi gecesi halkın ülke çapında tencereler çalarak sokaklara dökülmesiyle sabaha karşı gerçekleri açıklamak zorunda kaldı.

  ETA'ya karşı kitleleri harekete geçirerek oy toplamaya çalışan hükümetin El Kaide bağlantısını son anda itiraf etmesi, dün beklenen daha fazla sayıda insanın seçim sandıklarına koşarak tepki oyları kullanmasına yol açtı. Kararsız oylar da muhalefetteki Sosyalist İşçi Partisi'ne gitti. Bu seçimlerde ilk kez oy kullanma hakkını kazanan 600 bin gencin de Sosyalistlerin zaferinde önemli katkısı oldu. Seçimlere katılımı yüzde 79.54 oranında gerçekleşti.

  Seçimlerden sonra Sosyalist Parti Merkezi'nden yapılan açıklamada, ‘‘Yeni ve büyük bir zafer kazandık. Büyük kentlerde çok miktarda oy aldık. Hükümet kurmak için Sosyalistler bu seçimlerde yeterli güce ulaştı’’ denildi.

 Yorumcular sosyalistlerin Felipe Gonzales'ten sonra ilk kez Jose Luis Rodriguez Zapatero öncülüğünde zafere ulaştığını ve uzun bir süre iktidarda kalacaklarını ileri sürdüler.

  Sosyalist İşçi Partisi büyük bir çoğunlukla parlamentoya girmeyi başardı ancak tek başına hükümeti kuracak yeterli sayıya ulaşamadı. Sosyalistlerin önümüzdeki dönemde Komünistlerle birlikte koalisyon yapmaları bekleniyor. Bu sayının da yeterli olmaması halinde milliyetçi bölge partileriyle işbirliği yapabilecekleri belirtiliyor.






































Olaydan Sonra Hürriyet Gazetesinde Yazılan Bazı Köşe Yazıları:

Ertuğrul ÖZKÖK
Ben İspanyol olsaydım
Avrupa'nın iki eski devi Almanya ve Fransa, ekonomik durgunluk ve yaratıcılık eksikliğiyle uğraşırken, İspanya durmadan büyüyor.

Çok canlı bir ekonomiye sahip olurken, aynı zamanda hayatı bütün renkleriyle yaşıyorlar.
İspanya eğlenceli bir ülke.

İnsan kuzey ülkelerdeki gibi sıkılmıyor.

Sadece evlerinin içi değil, sokağı da yaşıyor.

Terör işte böyle bir ülkeyi vurdu.
…..

Bombalar Türkiye'de patlamış gibi üzüldüm.

Çünkü birçok insan gibi ben de İspanya'nın bu kalkınma modelini, sevimli halkını, hem çalışmayı hem yaşamayı bilen bu modern insanları sevgi ve sempatiyle izliyordum.

Ama burası İspanya.

Göreceksiniz, bugün kaç yüz bin insan el ele, omuz omuza sokağa inecek.

Kaç yüz bin insan terörü lanetleyecek.

Kaç yüz bin insan teröristin aşağılık suratına tükürecek.
…..
Artık hiçbirimizin bir başka ülkedeki teröre ‘‘onun iç meselesi’’ diye bakmaması gerekir.

O nedenle bugün hepimiz, Madrid'de yürüyecek olan insanlarla dayanışma içinde olmalıyız.
Fatih ALTAYLI
Ortadoğulu olmak şart değilmiş
TERÖR İspanya'yı da vurdu. İlk gelen bilgilerde ETA'nın yani ayrılıkçı Bask terör örgütünün adı ön plandaydı.
Bizim Kanal D’nin haber merkezindeki arkadaşlara, ‘‘ETA böyle bir eylem hiçbir zaman yapmadı. Ne üslup, ne de yapılan iş ETA'ya uyuyor. Eylemi ETA üzerine yıkan bir haber yapmayın’’ dedim.
Ben böyle düşünürken ETA'nın siyasi kanadı Herribatasuna bir açıklama yaparak eylemin ETA'nın işi olmadığını söyledi.
Ardından İspanya İçişleri Bakanı, saldırılardan ETA'yı sorumlu tuttu.

11 Eylül saldırıları sonrasında da çeşitli örgüt adları havada uçuşurken, biz ikinci kuleye yapılan saldırıdan yaklaşık 15 dakika sonra bunun El Kaide isimli örgüt tarafından yapıldığını duyurduğumuzda pek çok kişi ‘‘El Kaide de kim?’’ demişti.
Kim yaptı, neden yaptı, ETA mı, El Kaide veya uzantıları mı çok önemli değil.
İspanya'da patlayan bombalar, Türkiye açısından büyük önem taşıyor.
AB kapısındaki Türkiye'nin önündeki önemli psikolojik engellerden biri Türkiye'nin Batılılar tarafından bir Ortadoğu ülkesi olarak görülmesiydi. Sokaklarında İslamcı militanların bombalar patlattığı, caddelerde cesetlerin yattığı bir ülke.
Batılı kafalar, bu manzaranın sorumlusu olarak Türkiye'nin ‘‘kendi iç dinamiklerini’’ görüyorlardı.
Bu dinamiklere sahip bir ülke Avrupalı olamazdı.
İspanya'da, Madrid'de patlayan bombalar Türkiye'nin hedef olmasının nedeninin Ortadoğululuktan kaynaklanmadığını net bir biçimde ortaya koyacaktır.
Türkiye, terörle mücadele ettiği için, terörle mücadele konusunda Batı'ya destek olduğu için vurulmuştu.
Bugün hangi kaynaktan veya hangi nedenden olursa olsun, İspanya'nın da vurulmuş olması, Türkiye'nin imajı açısından önemli bir katkıdır.
Fırsat bulunduğunda yarın Londra'da, öbür gün Roma'da benzer patlamalar olabileceğini, Avrupalıların da, Ortadoğulu olmamalarına rağmen aynen Türkler gibi sokak ortasında işe veya alışverişe giderken öldürülebileceklerini, teröre kurban olabileceklerini şimdi onlar da gördüler.

Keşke bunun görülmesi 180'den fazla cana mal olmasaydı.

Mehmet Ali BİRAND
İspanyollar kalbimizde...
Son terör olayı İspanya’yı vurdu, ancak İspanyollarla dayanışmamızı da yoğunlaştırdı. Bu vahşi terörü eninde sonunda birlikte yeneceğiz. Son olay ABD’nin terörle mücadelesinin önemini daha da arttırdı.
Siz terörün mantığını bulabildiniz mi?
Kimi Kuran adına, kimi ayrılıkçılık adına, masum insanları öldürüyor.
İspanya’daki korkunç olay, aslında teröre karşı mücadele konusunda ABD’nin başını çektiği kampanyayı biraz daha yoğunlaştıracaktır. “Benim teröristim haklıdır” mantığı artık geçerli değil. Teröristi nerede olursa olsun bulmak ve cinayetlerini önlemek hepimizin insanlık borcu.
İspanyolları kalbimize gömdük.
Onları en iyi anlayan, acılarını en iyi şekilde hisseden bizleriz.
İspanyolların son terör olayına gösterdikleri tepki de bize bir ders verdi. Dikkat ettinizse, yüzbinler sokakları doldurdu. İspanyol halkı ayaklandı, yaşama hakkına sahip çıktı. Sivil toplum olarak duruma el koydu.
Sonuçta, gerçek sorumlu ister ETA, ister El-Kaide olsun, her ikisi de kaybetti. Sağduyu kazandı.
Oktay EKŞİ
İspanya'da kaçan fırsat...14.03.2001
MADRİD'de meydana gelen vahim terör olayları için çok şey söylendi, çok tahmin yapıldı. Henüz bu, inanılmaz boyuttaki canavarlığı hangi terör örgütünün gerçekleştirdiğini bilmiyoruz.
Bu eylemleri hangi örgütün yaptığı, bildiğiniz gibi sadece adli açıdan değil, İspanya'da bugün yapılacak seçimler açısından da önem kazandı. Çünkü eğer BASK bölgesinin İspanya'dan ayrılması için 30 küsur yıldır silahlı mücadele yürüten ETA isimli örgüt yaptıysa, iktidardaki partinin oyları artar deniyor. Çünkü yaşananlar, Başbakan Jose Maria Aznar'ın Halkçı (Popular) Parti'sinin ETA'ya karşı yürüttüğü katı tavırlı politikaların isabetli olduğunu göstermiş olacak.
Öyle ya... Siz olsanız 200'e yakın vatandaşınızın ölümüne, 1400'ünün yaralanmasına yol açan bir olayda, teröristlerin başını ezmek isteyen partiyi desteklemez misiniz?
Velakin fail ETA değil de El Kaide veya onun uzantısı sayılan bir İslamcı örgüt ise, İspanyol halkı Başbakan Aznar'a, ‘‘Sen kamuoyunun desteğini almadan Irak'a asker gönderdin. İslam dünyasını kızdırdın. Şimdi senin yüzünden bu ağır faturayı ödedik’’ demez mi?
…..
Biz Türkiye'nin kaçırdığı büyük bir fırsattan söz etmek niyetindeyiz:
Dünkü gazetelerde ve önceki günkü TV yayınlarında, terör olayını lanetlemek amacıyla yaklaşık 2 milyon İspanyol'un yoğun yağmura rağmen Madrid'de yürüyüş yaptığına ilişkin haberler vardı. Tüm İspanya'da ve Avrupa'nın çeşitli kentlerinde yapılanlarla birlikte 11 milyon insanın önceki gün terörü lanetlediği bildirilmekteydi.
Ve protesto olayının odak noktası, İspanya'yı bu acı gününde yalnız bırakmayan Fransa Başbakanı Jean Pierre Raffarin, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Portekiz Başbakanı Jose Manuel Dural Barozu ve Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Romano Prodi idi.
Söyleyin şimdi:
O resmin içinde Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan da olsaydı, kötü mü olurdu?
İspanyol halkının ve hükümetinin bu kadar duyarlı olduğu bir günde ellerini dostça duygularla sıkmanın insani açıdan çok gerekli ve doğru olması bir yana... Türkiye gibi Avrupa Birliği konusunda İspanya'dan destek gören bir ülkenin yöneticileri (daha doğrusu başbakanın ve dışişleri bakanının danışmanları) bu fırsatı dahi değerlendiremezlerse neyi değerlendirebilirler? Sahi ne için maaş alıyorlar bunlar?
Yok onlar söyledi de Başbakan reddettiyse... Durum daha da vahimdir.
Ferai TINÇ
Önleyici savaşın ilk kurbanı
AZNAR, seçimlere adaylığını koymadı. Ancak, Madrid'in yaşadığı terör felaketinden sonra halka gerçekleri açıklamadığı için iyi bir şekilde uğurlanmadı. Partisinin ülke çapındaki binaları önünde önceki gece toplanan binlerce kişinin tencere kapaklarını vurarak protesto ettiği eski Başbakan'ın, ABD destekli uluslararası bir göreve gelmek için aday olmadığı söyleniyordu. İspanya'yı ekonomik açıdan önemli bir noktaya taşıyan sekiz yıllık hükümetin başı olmasına rağmen Aznar, son günlerde şeffaflık ilkesini, halkın bilgilenme hakkını hiçe sayan davranışları nedeniyle itibar kaybına uğradı. Bu yeni görev ihtimalini de olumsuz etkileyebilir.
Terörizme karşı ‘‘önleyici savaş’’ Bush ve Blair'i sarstı ama darbeyi Aznar'a indirdi.
Bekir COŞKUN
Biz bizsiz kaldık...
KAÇ gündür bizim medya, 42 milyonluk İspanya'nın, 12 milyon kişilik terörü protesto mitingini işliyor.
Çünkü bizimle ilgili bir yanı var:
Biz 350 kişiydik...
…..
Ulusal duyarlılıkta, tepkide, seslilikte, tavırda, demokratik katılımda kimse yok.
Biz, bizsiz kaldık.
Ne yapacağız?..
Hadi ULUENGİN
Ölüm, terör, insan...
BU fanatik körlük ise Franco faşistlerinin Katolikliği veya ‘‘El Kaide’’ katillerinin ‘‘Müslümanlığı’’ (!) gibi illa ‘‘dini’’ ve ‘‘uhrevi’’ imanlarla sınırlanamaz.
Zaten bir, Bask tedhişçisi ‘‘ETA’’nın Madrid'deki terör olayı sorumluluğunu reddetmesine rağmen ben bu cani örgütünü henüz ‘‘aklanmış’’ falan addetmiyorum.
Ama bilhassa çünkü iki, velev ki bir defalığına öyle olsun, yok milliyetçisi, yok komünisti, yok anarşistiyle ‘‘laik’’ ve ‘‘seküler’’ fanatizmler de kesin vakıa oluşturur.
Nitekim, şimdi zeytinyağı gibi üste çıkan ‘‘ETA’’ yaftalı ‘‘desparados’’ların bugüne dek gerçekleştirdiği diğer alçaklıklar öz itibariyle ne ‘‘Caudillo’’nun ‘‘yaşasın ölüm’’ sloganından, ne de ‘‘El Kaide’’nin ‘‘ölümü istiyoruz’’ şiarından farklıdır.
Ve, insanlığın ezici çoğunluğu olarak da, dini - laik; imani - ideolojik tüm ‘‘ölüm tapınıcıları’’na ‘‘yaşasın hayat’’ ve ‘‘hayatı istiyoruz’’ diye haykırmak zorundayız.
Zira insanız ve de tek mutlak doğrumuzu ‘‘kutsal insan’’ oluşturuyor!
Hadi ULUENGİN
İspanya: ilk pot
Genç Zapatero'nun daha seçimin ertesi günü ve de ilk iş olarak Irak'taki İspanyol askerlerin çekileceğini duyurması, terörizme verilmiş bir tavizdir.
Çünkü, 'El Kaide' tarafından gerçekleştirildiği artık hemen hemen kesinleşen o oylama arifesi katliamının, Washington'la sürdürdüğü işbirliğinden ötürü Madrid'i 'cezalandırmak' (!) amacını taşıdığını bizzat canilerin kendisi de söylüyor.
Eh, Aznar hükümetinin de olaya ilişkin olarak bilerek veya bilmeyerek yaptığı 'failler dezenformasyon'un Sosyalist zaferde büyük rol oynadığı kesinlik taşıyor.
Dolayısıyla, 'devlet adamlığı' refleksi bu durumda 'sıkı durmayı' gerektirir.
Tamam, tabii ki zaten baştan beri Aznar'ın macerasına karşı çıkan sosyalistler kendi seçim programlarına, iktidara geldiklerinde Irak'tan çekilineceğini yazmışlardı.
Kabul de, tedhişin vehameti ve tedhişçilerin amacı hesaba katıldığında, José Zapatero'nun 'programı uygulayacağız' türünden bir ifadeyle yetinmesi gerekirdi.
'Ölümü istiyoruz' diyen rezil teröristlerin, 'işte korkutarak hedefe ulaştık' diye zafer narası atacağı bir yoruma açık kapı bırakmanın alemi yoktu.
Yoksa nereye gideriz ?