Seçim bildirgelerinin koca yalanları
Haziran seçimlerinde koca bir oyun oynandı. AKP, CHP, MHP ve HDP, işçi, emekli ve işsizler için koca yalanlar söylediler seçim öncesinde. Öyle ki, kampanyaların esası bu oldu, diğer temel sorunlardan söz bile etmediler.
Ne açılım, ne Türkiye’nin parçalanması tehlikesi, ne PKK terörü... Ne ABD’nin PKK ve IŞİD eli ile Suriye’yi parçalaması, ne Amerikan koridoru, ne 2 milyonu aşan Suriyeli mülteci... Ne ekonominin iflası, boğazına kadar borca batırılmak, ne yabancı tekellerin işgali, ne de kapıdan giren kriz...
Öyle bir örtü bulunmalı ki, hem bu sorunları gizlesin, hem de oy getirsin.
Artık milletin yüzde 80’inden fazlası, işçi-memur, emekli ve işsiz idi.
O halde işçi sınıfını avlamayı esas almak lazımdı. Öyle de yaptılar.
Devleti ekonomiden tamamen çekmeyi savunuyorlardı.
Ama yatırım ve üretim yapacaklarını söylediler.
Devletin bütün yetki ve olanaklarını mahalli idarelere devretmeyi amaçlıyor, “AB Özerklik Şartını uygulayacağız” diyorlardı.
Ama güçlü devletten söz ediyorlardı meydanlarda.
“30’lu yılların modası geçti” diyor, özelleştirmeyi ve piyasa ekonomisini savunuyor, hatta sağlık sektörünü bile uluslararası rekabete açarak “sağlık turizmi” uygulayacaklarını söylüyorlardı.
Ama “yolsuzluktan hesap soracağız” diye efeleniyorlardı yüksek perdeden.
Bakanlıklar, KİT’ler ve Belediyeleri adeta iğdiş etmiş, bütün işleri ihaleye vermiş, taşeronun girmediği yer bırakmamışlardı.
Ama “taşeronu kaldıracağız” dediler milletin gözüne baka baka.
İşbirlikçi büyük sermayenin çıkarını, yabancı sermayeye sınırsız özgürlüğü savunuyorlardı. Geçen 40 yılda, 45 bin yabancı şirkete iç pazarımızı işgal ettirmişlerdi.
AB’ye girmeyi esas alıyor, AB’nin isteklerini emir sayıyor, kamuda ve belediyelerde kaç işçi çalışacağına, maaşlarının ne olacağına, emeklilik yaşının ne kadar uzatılacağına dair emirleri harfiyen uyguluyorlardı.
Ama “asgari ücreti şuna çıkaracağız, emeklinin maaşı şu olacak, iki de ikramiye vereceğiz” diyorlardı.
Milletvekili adaylığını parası olana açıyor, 550 aday arasında sadece 5 işçi gösteriyor, seçilemeyecek en alt sıralara atıyorlardı.
Sonra “işçiyi, memuru, emekliyi seviyoruz” diyorlardı.
***
Bir seçim daha... 18 gün kaldı.
Yine aynı oyun, yine aynı yalanlar. Tek fark, çıta yükseltilmiş... Taşeron işçilik ise, hepsinin ortak vaadi...
Oysa AKP, bütün kamu kurumlarını taşeron cehennemine çevirdi, bütün işleri ihaleye veriyor.
Karayolu işçisinin mahkeme kararı ile kazandığı haklarını 50 aydır gasp ettiği yetmiyormuş gibi, bir kez daha gasp ederek kırıntı bırakmış, kırıntıyı bile şaşalı törenle ulufe gibi sunmuştu. İşçi, bu kırıntıyı bile hala bekliyor.
Muvazaa davaları ile binen yükten kurtulmak ve seçim şovunda kullanmak için 11 Eylül 2014’de çıkardığı, ‘’Kamuda asli işi yapanlar kadroya alınması” yönündeki yasanın uygulamasını bile 2016 yılına erteledi.
CHP’nin bütün belediyeleri de aynı. Her yerde taşeronluk var, bütün işleri ihaleye veriliyor.
İşten atılanlar, “İzmir Büyükşehir Belediyesi, 13 taşeron şirketi ile işçi üzerinde maraba düzeni ile birbirlerini zengin etmekte ve seçimlerde tehdit olarak kullanmaktadır” diyor.
Bayraklı Belediyesinde, sendika değiştirmesi için baskı yapılan, sonra da işten atılanlar, CHP İzmir İl Başkanlığını işgal ediyor.
Çankaya Belediyesi 97 taşeron işçisini sokağa atıyor.
Kartal Belediyesi’nde Destek Hizmetleri İhalesinde usulsüzlük yapılması üzerine işçiler iş bırakıyor.
MHP de aynı. Bütün belediyelerinde taşeronluk var, bütün işler ihaleye veriliyor. Azgın bir işçi sömürüsü ve işten çıkarmalar...
HDP’nin de bütün belediyelerinde taşeronluk var, bütün işler ihaleye veriliyor. Azgın bir işçi sömürüsü ve işten çıkarmalar...
***
Sevsinler sizin işçi severliğinizi.
Mehmet AKKAYA- Aydınlık/14.10.2015