BU İHANETLERİN HESABI
SORULMAYACAK MI...
PKK'yı MİT kurdu!
Uğur Mumcu, kitabı tamamlayamadı. Ağabeyi Ceyhan
Mumcu, Uğur Mumcu'nun PKK'nın ilişkilerini ve para kaynaklarını
saptadığını, bu yüzden öldürüldüğünü anlattı... Gazeteci Avni Özgürel de, Abdullah
Öcalan'la ilgili sırrı, 35 yıl sonra açıkladı... Apo'nun MİT'le
bağlantısını ilk ortaya koyan ise, Aydınlık gazetesi. 27 Haziran 1979 tarihli sayısında "Apocular"ı gündeme
getirdi. MİT bağlantısı ortaya çıkınca, Apo, eski karısını suçladı.
Aydınlık'a ulaşan çok önemli bir bilgi, PKK'nın kuruluşuyla ilgili soruyu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde yanıtlıyor. Söz konusu bilgi, 3 Haziran 2000 tarihinden hemen önce yapılan bir görüşmenin bant çözümü.
Görüşme Abdullah Öcalan'ın avukatlarından D. E. ile Genelkurmay'a bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevli bir üsteğmen arasında geçiyor. Üsteğmen görüşmenin bir yerinde Avukat D.E.'ye MİT'le PKK arasındaki bazı ilişkilerden söz ediyor ve şu çarpıcı sözleri söylüyor: "Başından beri girdiği ilişkileri biliyoruz. Örgütü kursun diye Öcalan'a 10 milyon lira verildi"!
UĞUR MUMCU ANLATIYOR
"Yıl 1972. Günlerden 31 Mart Cuma. Ankara Siyasal Bilgiler
Fakültesi'nde yapılan boykotta gözaltına alınanlar arasında Urfalı bir öğrenci
vardı. Adı Abdullah, soyadı Öcalan'dı.
Türkiye İhtilalci Komünist Partisi'nin "Şafak Bildirisi"ni SBF'de
dağıtmak suçuyla 7 Nisan günü gözaltına alınmış ve 27 Nisan günü tutuklanmıştı.
"Askeri Savcı, 22 öğrenci hakkında
dava açtı. En ağır ceza, Abdullah Öcalan
ve Metin N.Yalçın'a istenmişti.
"Öcalan poliste ve savcılıkta olaylara karışmadığını söylemişti. Ancak görgü tanıkları Öcalan'ı suçlamışlardı. İddianamede Öcalan'a Şafak Bildirisi'ni dağıtmak suçundan Ceza Yasası'nın 142, 153, 159, 311 ve 312. maddelerinin uygulanmasını isteyen Askeri Savcı Baki Tuğ, duruşma sırasında görüş değiştirdi. Savcı Tuğ, Öcalan'ın "Şafak bildirisi dağıtmak suçundan aklanmasını, boykota katılmak suçundan cezalandırılmasını" istedi... Abdullah Öcalan sadece boykota katılma suçundan üç ay hapis cezası aldı."
AÇIKLAYACAKTI, SUSTURULDU!
Yukarıdaki satırlar, Uğur Mumcu'nun, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabının ilk bölümünden bir
özet. Uğur Mumcu, kitabı tamamlayamadı. Ağabeyi Ceyhan Mumcu, Uğur Mumcu'nun
PKK'nın ilişkilerini ve para kaynaklarını saptadığını, bu yüzden öldürüldüğünü
anlattı.
Kitap da, ölümünden sonra, ailesinin
bulabildiği notlar biçiminde yayımlandı. Ceyhan Mumcu, bu kitabın yarım bir
kitap olduğunu vurguladı. Zira, Uğur Mumcu, "birçok bilgiyi kafasında
taşıyan bir insandı".
"ABDULLAH ÖCALAN BAŞINDAN BERİ
KULLANILAN BİR KİŞİDİR"
"Abdullah Öcalan başından beri
kullanılan bir kişidir" diyor Ceyhan Mumcu ve o günleri şöyle anlatıyor: Böyle bir kitabın
yayımlanacağı ve bu kitapta PKK'nın nasıl korunduğunun anlatıldığı
öğrenilmişti.
Uğur, Tekin yayıneviyle görüşüyor,
kitabı tamamlamak için 1 hafta zaman istiyor. "Kanıtları topladım"
diyor. Öldürüldüğü gün de bir hasta ziyaretine gidiyor, dönüp kitabını yazmaya
devam edecek...
Ölmeden önce, Yaşar Kaya'ya,
"Kimlerle işbirliği yaptığınızı açıklayacağım" diyor. Yine TRT'de
birlikte programa çıkacağı Erdal İnönü ve Ahmet Türk'e bir dosya getireceğini
söylüyor. Program Salı günü yapılacaktı, Pazar günü Uğur öldürüldü. Bu dosyayı
verecek ve Ahmet Türk'ü "PKK istihbarat güçlerinin güdümünde" diye
uyaracaktı, "Barış marış sağlayamazsın bunlarla" diye..
MİT MÜSTEŞARI EMRE TANER "KULLANDIK" DEMİŞTİ
Hizbullah'ı büyüten de MÎT… 2006 yılında
Kasım'ın son haftası, Avrupa Karma Parlamento toplantısına katılacak
milletvekillerine MÎT karargâhında brifing verilmişti. MÎT Müsteşarı Emre
Taner, brifingte, Hizbullah terör örgütünün bir dönem devlet tarafından
kullanıldığını söyledi. Taner ayrıca, "Hizbullah uzun süredir sessizliğe
bürünmüştü. Yeniden harekete geçirme faaliyetleri var. Takip ediyoruz. Yakında
yeniden seslerini yükseltmek isteyebilirler" diyordu.
MÎT Müsteşarı, "Büyük
Kürdistan"ın kurulması için bazı ABD ve israil kaynaklarının Türkiye'yi
hizaya getirme çabalarının yoğunlaştığını söylüyor, bu hedef için önümüzdeki
yedi yılın çok önemli olduğunu savunuyordu.
AVNİ ÖZGÜREL ANLATIYOR
Abdullah Öcalan'ın MlT bağlantısını
ortaya koyan bilgiler "Şafak Bildirisi" olayıyla sınırlı değil.
Gazeteci Avni Özgürel de Abdullah Öcalan'ın MİT'le bağlantısını saptayıp yazılarında ve söyleşilerinde bu konuya dikkat çekmişti.
Gazeteci Avni Özgürel de Abdullah Öcalan'ın MİT'le bağlantısını saptayıp yazılarında ve söyleşilerinde bu konuya dikkat çekmişti.
Özgürel, 1965'te üniversite öğrencisiyken önce Türk Ocakları'nda çalıştığını, sonra oradan ayrılıp ikinci Kuvayı Milliye diye bir dernek kurduklarını anlatıyor. Devletin de kendilerine destek olduğunu belirten Özgürel, "Komünizme karşı" kullanacakları materyallerin MİT tarafından kendilerine ulaştırıldığını anlatıyor: Bu yayınları veren kuruluşlardan biri de Refik Korkut'un Fikir Ajansı'ydı. Ankara'da İzmir Caddesi'nde bir binanın bodrum katındaki Ajansa sık sık gittiklerini anlatan Özgürel, "Bizim yaşlarda bir genç vardı" diyor, "Ajansa gittiğimde onu hep orada görüyordum. 1966, 1967 yıllarında ajansta gördüğüm o genç, hayal meyal hafızamda kalmış. Yıllar içinde Abdullah Öcalan'ın resimlerini medyada gördüm ama insanlar yaşla birlikte değişiyor tabii. Ancak 1993'te Öcalan'la yüz yüze geldiğimizde bende birtakım çağrışımlar oldu.”
ÖCALAN DOĞRULUYOR
Avni Özgürel, 1993'te Bekaa'ya Panorama'nın genel yayın yönetmeni
olarak Abdullah Öcalan'la görüşmeye
gidiyor. Özgürel Öcalan'a soruyor: "Ankara'da
İzmir Caddesi'nde Fikir Ajansı diye bir yer vardı. Yanlış hatırlıyor olabilirim
ama birden bir şey çağrıştırdı. Bende seni orada gördüm gibi bir his
uyandı" diyor. Öcalan, "Doğru
hatırlıyorsun" diyor. "Ama ben bunları bir müddet sonra
açıklayacağım".
(27.10.2003
Tarihli Neşe Düzel- Avni Özgürel Röportajı İçin Bakınız:
ARKASINDAKİ TORPİL BÜYÜK!
27 Mayıs'ta, dönemin Başbakanlık Müsteşarı
Salih Korur'un kasasından çıkarılan Örtülü
Ödenek hesabının kayıtlarında, Fikir
Ajansı Sahibi Refik Korkud'a 1959 yılının Ağustos ayında 28 bin lira ödendiği
saptanıyor...
Abdullah Öcalan'ın Fikir Ajansı’nda "ofis boy" olarak çalıştığı
yıllar, Ankara Tapu-Kadastro Lisesi'nde okuduğu dönem. 1969 yılının 30
Temmuz'unda diplomasını alıyor ve bir ay içinde Diyarbakır Tapulama müdürlüğüne
atanıyor, iki yılını doldurmadan, 1970 Ekiminde torpille İstanbul'a tayin
oluyor. Bakırköy Tapulama Müdürlüğü'nde çalışırken İstanbul Hukuk Fakültesine giriyor.
Bir yıl sonra da Ankara SBF'ye yatay geçiş yapıyor... 71 Kasım'ında Tapu
Kadastro Genel Müdürlüğü'ndeki görevinden istifa ediyor... 21 yaş sınırına
rağmen, 22 yaşında kendisine burs bağlanıyor...
Uğur Mumcu'nun "Kürt Dosyası"
kitabında ayrıntısıyla anlatılan, "askerliğin ertelenmesi" hikâyesi
de ilginç Öcalan'ın.
"Şafak Bildirisi" nedeniyle cezaevindeyken SBF dekanlığının gönderdiği yazılarla askerliği
erteleniyor. Halfeti Askerlik Şubesi, bir yıl sonra yeniden soruyor Öcalan'ın
askerlik durumunu.
Dekanlık'tan 30 Ocak 1973 günü "1. sınıfta bütünlemeye kaldı" yanıtı veriliyor. 10 Ağustos 1973 günü SBF Dekanlığı'ndan Askerlik Şubesi'ne gönderilen yazıda ise Öcalan'ın 2. sınıftan 3.sınıfa geçtiği bildiriliyor...
Dekanlık'tan 30 Ocak 1973 günü "1. sınıfta bütünlemeye kaldı" yanıtı veriliyor. 10 Ağustos 1973 günü SBF Dekanlığı'ndan Askerlik Şubesi'ne gönderilen yazıda ise Öcalan'ın 2. sınıftan 3.sınıfa geçtiği bildiriliyor...
Abdullah Öcalan'ın askerliği böyle böyle
1978'e kadar erteleniyor. Öcalan'ın okuldaki kaydı da 1984'e kadar silinmiyor.
Abdülmelik Fırat: MİT
Öcalan'ı kullandı
Şeyh Said'in torunu olan eski milletvekili Abdülmelik Fırat'ın hatıraları, gazeteci Ferzende Kaya
tarafından "Mezopotamya
Sürgünü" adıyla kitaplaştırıldı. Anka Yayınları tarafından yayımlanan
kitapta, Abdullah Öcalan'ın MlT'le bağlantısına dair iddialar da yer alıyor. Fırat, bu konuda şunları yazıyor:
ABDULLAH ÖCALAN İSMİNDE BİR GENÇ
Fırat'ın tek kaygısı vardı;
saf, dürüst, deneyimsiz ve heyecanlı olan bu gençler kullanılacak ve
harcanacaktı. .Ankara'daki evlerine gelip giden tanıdık gençlerin yanında bir
gün Abdullah Öcalan isimli bir
öğrenci de vardı.
Tapu ve Kadastro Okulu öğrencisiydi Öcalan; Abdülmelik Fırat'ın amcazadesi
Behram Bilgin ile aynı sınıftaydılar. Bilgin ve Öcalan beraber gitmişlerdi
Fırat'ın evine. Gençlerin çoğu Kürt sorununun çözülemeyeceğini savunuyor,
silahlı bir mücadeleden söz ediyorlardı. Abdülmelik
Fırat'ın kaygısı gittikçe artıyordu: "Bütün karşı çıkışlarımıza ve
nasihatlerimize rağmen durmuyorlardı. MİT zaten kullanacağı gençler arıyordu.
Çok büyük bir kaos yaratmışlardı. Öğrenci çatışmaları vardı. Gençler arasındaki
bu heyecan hayra değildi.
En sonunda korktuğumuz oldu; Kürt
örgütleri çatışmaya başladı. Apocular ile diğer gruplar çatıştı; daha sonra
ismi PKK olan Öcalan taraftarları saldırdı. O safhada gençlere, "Bu
yaptığınız yanlıştır; kandırılıyorsunuz; sizi kullanmak istiyorlar; kendi
kendinizi yemeyin" gibi yaptığımız karşı çıkışlar işe yaramadı."
ÖCALAN DARBEYİ HABER Mİ ALDI?
12
Eylül Darbesine beraber bütün örgütler de sahneden silinmişlerdi. Ama darbeden
bir şekilde etkilenmeyen, hatta darbeden dolayı dağılan diğer Örgütlerin
sempatizan kitlelerini de arkasına alarak, güçlü bir şekilde çıkan bir Örgüt
vardı sadece: PKK. Çünkü Örgüt yöneticileri 1979 yılı
Mayıs ayında Türkiye'den çıkma kararı alarak, Suriye ve Lübnan'a geçmişlerdi.
(Bu konuda çok sayıda spekülasyon
yapılıyor. Özellikle PKK dışındaki Kürt çevreleri tarafından dile getirilen
iddialara göre, Öcalan darbeyi önceden haber aldı. Buradan yola çıkılarak,
Öcalan'ın işin başından beri devletle irtibatlı olduğu tezi savunuluyor.)
Gazeteci İsmet G. Imset'in, TDN
Yayınları tarafından yayınlanan, PKK-Ayrılıkçı
Şiddetin 20 Yılı kitabında konu detaylı bir şekilde açılıyor.
Öcalan ve Cemil Bayık, bu konudaki iddiaların
"uydurma" olduğunu savunuyor. Darbe öncesi Türkiye sınırlan dışına
çıkmalarını ise, "Geleceği iyi okuma" olarak açıklıyor Öcalan.
"KENDİSİ DE SÖYLEMEYE BAŞLADI"
Abdülmelik Fırat da, Öcalan'ın ilişkilerinin olduğunu savunanlardan. Fırat şunları söylüyor: "Öcalan'ın Kesire isimli karısının
babası istihbaratçıydı. Dersim Harekâtı'nda epeyce ihbar yapmış. Pilot
Necati isimli istihbaratçıyla ilişkisini de kendisi söylemişti. Bütün bunlar
gösteriyor ki istihbarat bu hareketi kullanmak istiyordu. Bunu daha sonra
Abdullah Öcalan'ın kendisi de anlattı. MİT bizi kullanmak istedi, biz de onları,
dedi. Derin devleti çok iyi bilen bir gazeteci olan Avni Özgürel, bir iki sefer
benimle röportaj yaptı. Bir gün bana şu anekdotunu aktardi: 'Öcalan'ın Bekaa'da
yaptığı ve dünyanın birçok yerinden gazetecilerin katıldığı basın toplantısına
ben de gittim. Karşımdaki adamı başka bir yerden tanıyordum; ama çıkaramadım. O
da anladı; yanıma gelerek dedi ki: Ben açıklama yapmayıncaya kadar, sen yapma.
O zaman anladım ki, ben onu MİT'ten hatırlıyorum. Biz öğrenciyken, oraya yardım
almaya gidiyorduk, o da oradaydı.' Ondan sonra Öcalan, istihbarat ajanı çıkan
eşi Kesire'den, Pilot Necati'den söz etmeye başladı."
PKK KURULUYOR
"Kürt Dosyası"nın 30. Sayfasında şu satırlar yer alıyor: Abdullah Öcalan, 1973 yılında bir bahar günü birkaç arkadaşıyla
birlikte Ankara'da Çubuk Barajı'na gidiyor ve parti kurup gerilla yöntemleriyle
ayaklanma hazırlamak gerektiğini anlatıyor ve PKK'nın temelini atıyordu.
Öcalan, bazı toplantıları Dikmen'de Kamer Özkan'ın evinde yaptı. Kamer Özkan, sonradan bu çevreden koptu. Türkiye'den ayrılarak Almanya'ya yerleşti. PKK'lılar Özkan'ın "MlT ajanı" olduğunu ileri sürdüler.
Öcalan, bazı toplantıları Dikmen'de Kamer Özkan'ın evinde yaptı. Kamer Özkan, sonradan bu çevreden koptu. Türkiye'den ayrılarak Almanya'ya yerleşti. PKK'lılar Özkan'ın "MlT ajanı" olduğunu ileri sürdüler.
Abdullah Öcalan'ın 24 Mayıs 1978 yılında evlendiği karısı Kesire
Yıldırım'ın MİT'le bağlantılı olduğu biliniyor. Bu durumu sonradan Abdullah
Öcalan da dile getiriyor. Uğur Mumcu, Kesire Yıldırım'ın babası Ali Yıldırım'ın yaşam öyküsünü ve
şeceresini çıkardığı kitabında, Yıldırım'ın Korgeneral Abdullah
Alpdoğan'la Dersim ayaklanması sırasında ve sonrasında sık sık
görüştüğünü anlatıyor.
İBRAHİM GÜÇLÜ:
"1980'DE BEKAA'DA KARARLARI KESİRE VERİYORDU"
Eski Rızgari grubunun lideri İbrahim Güçlü, 1980'de Bekaa'ye gittiğinde edindiği
izlenimi Aydınlık'a şöyle anlattı: "Orada karar süreçlerinde Öcalan'dan
çok hanımı Kesire ağırlıktaydı. Kararların alınması, çoğu zaman kararların
değişmesi Kesire'nin etkisiyle oluyordu." Abdullah ve Kesire Öcalan,
evlendikten üç ay sonra Diyarbakır'a yerleşirler. Onları Ankara'dan
Diyarbakır'a götüren "Pilot Necati"
ordudan ayrılmış ve Diyarbakır'da kum ticareti yapmaktadır. Diyarbakır'da
Abdullah Öcalan'ın iki yakın dostu daha vardır. Biri Enver Polat adlı Huruçlu bir
eski astsubay. Diğeri, yedeksubaylığını Eskişehir'de yaptıktan sonra
Diyarbakır'a yerleşen Ferhat Tomutay.
MÜSTEŞARIN BARZANİ VE APO GÖRÜŞMELERİ
MlT, şimdi de Pentagon'un Kürt
senaryolarında rol alan MİT Müsteşarı
Emre Taner, 20 Ekim 2005
tarihinde Kuzey Irak'ın Selahattin kentinde KDP lideri Mesut Barzani ile gizlice buluştu. Müsteşar Taner'in gizli ziyareti
Mesut Barzani'nin ABD ve Avrupa'ya gerçekleştirdiği gezi öncesine denk geldi.
Büyük bir gizlilik içinde Kuzey Irak'ın Selahattin kentine giden Emre Taner
başkanlığındaki MİT heyeti, burada, Barzani ile bir araya geldi.
Müsteşar Emre Taner başkanlığındaki üç
kişilik heyetin, Kuzey Irak'tan ayrılırken son sözleri, "Amerikan Başkanı
George Bush'a da görüşmemizin içeriğini iletin" oldu.
Bu görüşmeden dört gün sonra Barzani,
Amerika'ya gitti. Bush kendisini 'Sayın Başkan' hitabıyla karşıladı.
Barzani'nin ABD'de "Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı" olarak
karşılanacağını AKP Hükümeti biliyordu.
Müsteşar, Barzani'nin dört maddede
toplanan isteklerini kaydetti.
1. Türkiye Cumhuriyeti , Kuzey Irak'taki
kukla devleti tanıyacak.
2. Çifte vatandaşlık: Özellikle
sınırdaki Türkiye ve Irak Kürtleri arasındaki yakın akrabalık ve geliş-gidiş
sıklığı da dikkate alınarak, her iki ülke vatandaşına da çifte vatandaşlık
imkânı sağlanacak.
3. iki taraf eğitim, sağlık ve ekonomi
alanlarında sıkı işbirliği yapacak.
4.Bütün bunlara karşılık Barzani
yönetimi PKK'yı yok etmek üzere harekete geçecek.
Emre Taner, Şenkal Atasagun'un yardımcısı olduğu dönemde de Abdullah
Öcalan'la görüşmüştü. Görüşmeyi 6 Aralık 2005 günkü
Hürriyet'teki köşesinden duyuran Ertuğrul
Özkök, MİT'in talebini şöyle dile getirdi: "Apo'yla TSK değil biz
muhatap olalım."
ABD'YLE HAREKET ETMEZSEK, YIKILIRMIŞIZ
MlT Müsteşarı Emre Taner, 5 Ocak 2007 günü bir çakış
daha yaptı. Teşkilat'ın 80. kuruluş yıldönümü nedeniyle açıklama yapan Taner, "Türkiye'nin
uluslar arası sistemin bir parçası olarak, başroldeki devletlerle birlikte
davranması gerektiğini, aksi taktirde ulus devletin yıkılacağını"
savundu.
Ardından MlT eski Müsteşarı Sönmez Koksal, 9 Ocak günü NTV'de Can Dündar'ın
programına çıkıp Irak'la ilgili olarak şöyle konuştu: "Artık kırmızı çizgi falan
yok. Ortada bir gerçek var. Bu gerçeğe nasıl yaklaşılacak, şimdi onun hesabının
iyi yapılması lazım." 1992- 1998 yılları arasında MİT Müsteşarlığı
yapan Koksal, Türkiye'nin ilk "sivil" müsteşarı. Turgut Özal'ın
Başbakanlığı döneminde başlattığı "MİT'i sivilleştirme" operasyonu,
MİT'in, Pentagon'un Kürt senaryolarında rol almasıyla atbaşı yürütüldü.
Sönmez Köksal'ın başlıca hedefi,
"Teşkilat'ı askerlerin etkisinden kurtarmak "tı. Üst düzey
yöneticiler seviyesinde teşkilatta önemli değişiklikler yaptı.
Köksal döneminde Ankara Bölge Başkanı
olan Şenkal Atasagun, tayin ve terfilerde en etkili kişi haline geldi,
Köksal'ın yanında "gölge müsteşar" kimliği kazandı. Mesut Yılmaz
döneminde MlT Müsteşarı olan Atasagun, 27 Kasım 2000 günü, dört büyük gazetenin
Ankara temsilcilerine önemli açıklamalar yaptı. Kürtçe TV'yi savunan Atasagun,
"Apo'yu getiren de biziz, aşılmaması için büyük mücadeleyi veren de
biziz" diyordu, "Apo'yu nasıl kullandıysak, Kürtçe'yi de
kullanırız."
PİLOT NECATİ'NİN ESRARENGİZ ÖLÜMÜ
3 Ocak 2007 tarihli Hürriyet'te "PKK'nın gizemli ismi Pilot Necati'nin mezarı Ankara'da bulundu" başlıklı bir haber
yayımlandı.
Öcalan'a İmralı'daki yargılamaları
sırasında da sorulan Pilot Necati,
PKK'nın kuruluş döneminde içerdeki istihbaratçı olarak biliniyordu. Öcalan'ın
duruşmada "1982 yılında kullandığı zirai ilaçlama uçağının düştüğünü ve
öldüğünü duydum" dediği Ağrılı
Pilot Necati Kaya'nın gerçekten o tarihte, esrarengiz bir uçak kazası
sonucu öldüğü anlaşıldı.
Hürriyet'teki haberde şu satırlara yer verildi: PKK içinde kuruluş aşamasında Apo ve Kesire Yıldırım'dan sonra en güçlü isim olarak dile getirilen daha sonra sır olan Pilot Necati'nin sadece Ağrılı olduğu biliniyordu.
Bir dönem güvenlik kuvvetlerince
öldürülen THKP-C lideri Mahir Çayan'ın yakın arkadaşı olarak anılan Yüzbaşı
İlyas Aydın'ın da aslında Pilot Necati olduğu iddia edilmişti.
Mezarlıkta bulunan 6 Necati Kaya'dan biri olan Pilot Necati'nin 1956 doğumlu Ferzende oğlu olduğu ve 9 Eylül 1982 tarihinde öldüğü anlaşılıyor. Bir dönem devletin, terör örgütü içindeki en kilit ismi olduğu iddia edilen Ağrılı Pilot Necati Kaya'nın mezarının ise oğlu İlker Kaya tarafından yaptırıldığı mezar taşında not olarak bulunuyor.
Mezarlıkta bulunan 6 Necati Kaya'dan biri olan Pilot Necati'nin 1956 doğumlu Ferzende oğlu olduğu ve 9 Eylül 1982 tarihinde öldüğü anlaşılıyor. Bir dönem devletin, terör örgütü içindeki en kilit ismi olduğu iddia edilen Ağrılı Pilot Necati Kaya'nın mezarının ise oğlu İlker Kaya tarafından yaptırıldığı mezar taşında not olarak bulunuyor.
İLK KEZ AYDINLIK ORTAYA ÇIKARDI
1973 baharında Ankara'da Çubuk
Barajı'nda PKK'nın temeli atıldı demiştik. O tarihten sonra Doğu ve Güneydoğu
illerine adam yollayarak "örgütlenme" faaliyetlerine başlıyor.
PKK'nın ortaya çıkışıyla birlikte söz konusu illerde halk üzerinde "Apo
terörü" esmeye başlıyor. 27 Haziran
1979 tarihli Aydınlık gazetesi, "Belgelerle ve Olaylarla Doğudaki 15
Grup" başlıklı yazı dizisinde "Apocular" ı gündeme getiriyor.
Abdullah Öcalan'ın MİT bağlantısı, işte o dizide ilk kez aydınlanıyor.
Aydınlık, Abdullah Öcalan'ın şeceresini
gözler önüne seriyor:
CİNAYET ŞEBEKESİ
1974'ten sonra kurulan
Ankara Yüksek Öğrenim Derneği'nin (AYÖD) yönetim kurulunda yer alan Abdullah Öcalan, dernek içindeki
doğulu gençleri kendi çevresine toplamaya çalıştı. Bu yüzden AYÖD'den atıldı.
İlk çıkışlarında Apocular grubu kimse
tarafından ciddiye alınmıyordu. Gerçekten de bu üç beş kişinin savunduğu
görüşler ipe sapa gelmez şeylerdi.
Apo, AYÖD'den ayrıldıktan sonra Doğu
Anadolu illerini dolaştı ve burada tek tek bazı kişileri saflarına kazandı.
Kendilerine "Ulusal Kurtuluş
Ordusu" da diyen Apocular, onlarca cinayet işleyerek,
soygunlar yaparak, kahve kurşunlayarak, kendilerinden ayrılanları idam ederek
Doğu'daki kargaşalığı körüklediler. 1977'ye kadar önemli bir faaliyette
bulunmadılar. Ancak bu tarihten sonra bir saldırı çetesi olarak ortaya
çıktılar. Art arda soygun ve cinayetlere başladılar. Öteki gruplarla sürekli
silahlı çatışmalar çıkardılar, bazı ağalara ve aşiretlere fedailik yapmaya
başladılar.
Apocuların faaliyetlerindeki bu
değişiklik, grubun bu dönemde MİT ve Kontrgerilla içindeki bazı unsurlarla
ilişkiler kurmasına bağlanıyor. Doğuda kargaşalık çıkarmak isteyen güçlerin
Apo'dan daha uygun bir alet bulamayacakları belirtiliyor. Apoculardan
ayrılanlar da, bu grup içinde MlT ve kontrgerillayla ilişkisi olan kişilerin
bulunduğunu ve grubu bunların yönettiğini belirtiyorlar.
Apo'nun 1977'de evlendiği Karakoçanlı
Kesire adlı kızın babasının MlT mensubu ya da muhbir olduğu söyleniyor.
Apocuların elinde çok miktarda silah
var. Bu silahların çoğu kalaşinkof ve tomson. Apocular saldırılarını 5-6
kişilik vurucu timler aracılığıyla yürütüyorlar. Bu timler belirli bir yerde
durmuyor, kasaba kasaba geziyor. Apocuların faaliyetleri daha çok Urfa,
Gaziantep, Elazığ, Tunceli ve Maraş yörelerinde toplanıyor.
VARAN 2- APO'NUN ÖNDE GELEN İKİ ADAMI
NEDEN YAKALANAMADI?
Aydınlık'ın-28 Haziran 1979 tarihli sayısında "Apocular" dizisinin ikinci bölümü yayımlandı. "Apo'nun
önde gelen iki adamı neden yakalanamadı?" başlıklı bu bölümde,
Apocuların iki senedir Elazığ ve Tunceli'de neredeyse serbestçe saldırılar
düzenledikleri, cinayetler işledikleri, soygun yaptıkları belirtiliyor. Yazının
spotunda şu satırlar yer alıyor: Sıkıyönetim ilanından sonra Elazığ'da 22 Apocu
yakalandı.
12 cinayet ortaya çıktı. Ancak bu olaylarda başı çeken asıl elebaşılar ortada yoktu... Abdullah
Öcalan, örgüt içinde kendisine ters düşeni öldürtme geleneğini daha o yıllarda
başlatmış. Aydınlık'taki dizide örneklerle ve ayrıntılarıyla anlatılıyor.
"DAVADAN DÖNEN" İNFAZ EDİLİYOR!
Örgütün Malatya sorumlusu Celal Aydın 5-6 kişiden fazla bir
kuvvet toplayamayınca örgütten ayrılır. Bu sırada, devrimci olduğunu zannederek
bu gruba katılanlar, yaygın bir şekilde örgütten kopmaktadırlar. Apo, kopmaları önlemek için, ayrılanlar hakkında idam kararları alıp
uygulamaya başlar. İlk idam kararı Antep'te uygulanır. Apo'ya muhalefet eden Bozan Aslan ve Ali
Yaylacık pusuya düşürülüp öldürülür.
İkinci idam kararı Celal Aydın hakkındadır. Apo,
Celal Dönmez, Ali Gündüz ve Aytekin Tuğluk adlı kişileri bu işle görevlendirir.
Aytekin Tuğluk, Malatya'ya gönderilerek "toplantı var" bahanesiyle
önce Elazığ'a, oradan da Karakoçan'a getirilir... Celal Aydın'ın yalvarmaları
sonucu değiştirmez! Daha sonra sıkıyönetim ilan edildiğinde diğer Apocular
yakalanırken, Celal Aydın'ı öldürtenlerden Elazığ sorumlusu Metin Gürgöze
ortadan kaybolur...
MARAŞ OLAYLARINDAN SONRA MHP'Yİ KURTARMA
GİRİŞİMİ
"Apocular" dizisinin dördüncüsünde,
Hilvan anlatılır.
Apocuların ağalar ve aşiretler
arasındaki sürtüşmeleri kışkırtarak, bölgeyi nasıl kana buladığı gözler önüne
serilir. Halkın parasını, silahını vb. gasbetmenin ötesinde bir yılda 8
cinayeti vardır Apocuların...
Dizinin "Apocular" bölümü 8 gün sürdü. 4 Temmuz 1979 tarihli
Aydınlık'taki başlık şöyleydi: Apocuların MHP'yi kurtarma operasyonu: K. Maraş
olayından sonra üç günde 2 kişiyi öldürdüler... MHP'nin saldırıya uğramış
pozlara girmesine zemin hazırladılar...
TİKP VE AYDINLIK HEDEF HALİNE GELDİ
PKK'nın
terör eylemlerine karşı kararlı tutum sergileyen Türkiye işçi Köylü Partisi
(TİKP) ve Aydınlık gazetesi, hedef haline geldi. 1979-1980 yıllarında, Perinçek'in il
yöneticileri de dahil 5 arkadaşı, "Apocular"ın saldırıları sonucu
şehit oldular. O sırada daha PKK terörüne asker ve polis şehit vermemiştik.
Gaziantep
II Başkanı Zeki Ön öldürülünce, 4 Temmuz 1979 tarihinde bir basın toplantısı düzenleyen Genel
Başkanı Doğu Perinçek, "Apocuların partiye karşı 30
Haziran'dan itibaren cinayetler işleyeceklerini önceden ilan ettiklerini" belirtti.
Perinçek, partisinin, terörün üzerine
kararlı bir biçimde yürüdüğü için hedef seçildiğini söyledi. Apocular (PKK),
tertiplerini ve cinayetlerini, terörü destekleyen güçleri açığa çıkardığı için
Aydınlık gazetesini de hedef alıyorlardı.
Doğu Bölgesinde Perinçek'in yönetici arkadaşları tehdit ediliyor, Aydınlık
satışları engellenmeye çalışılıyordu. Diyarbakır'da, Suruç'ta, Bingöl'de
Aydınlık sorumluları ve okurları saldırılara uğramış, haklarında ölüm kararları
açıklanmıştı. Dağıtım kamyonları terör Örgütü mensuplarınca durduruluyor,
gazetelere el konuluyordu...
Zeki
Ön öldürülmeden iki gün
önce, partinin Ankara Tuzluçayır Lokali ile Denizli II Merkezi bombalanarak
ağır hasar verilmişti.
"TERÖRE KUCAK AÇAN İKTİDARLAR,
TERÖRÜ YENEMEZLER"
Doğu
Perinçek, haydut sürüsünün, sırtını devlete
dayayan bazı güçler tarafından korunduğuna dikkat çekiyordu. Apocular, bu sayede yüzlerce cinayet
işleyip, ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlardı.
Anarşiye ve terör örgütlerine kucak açan
iktidarlar, terörü yenemezlerdi! Perinçek, "Eşkıyaya
yataklık eden iktidarlar dönemi artık sona ermelidir" diyor, teröre
karşı "milli birlik hükümeti"
öneriyordu. Perinçek, "Apocular devletin ırkçı ve şoven
kesiminin içinde yuvalanmıştır. Bu çete, MÎT tarafından kullanılmaktadır. MÎT,
Doğuda en şoven ırkçı kılığına girebilmektedir" diyordu.
Perinçek, son olarak da, partisinin
teröre karşı mücadeleyi kararlı bir biçimde sürdüreceğini vurguladı ve şöyle
konuştu: "Partimizi Türkiye halkının birliği için mücadeleden hiçbir güç
vazgeçiremeyecektir!" Gerçekten de, Aydınlık gazetesi, Apocuların
üzerine gitmeye devam etti. Aydınlık, cinayetleri işleyenler, devlet içindeki
ve yurtdışı destekleri vb. üzerine çok önemli yayınlar yaptı. Bu arada,
Aydınlık'ı engelleme çabaları ayyuka çıktığı halde, siyasi iktidarın, tüm başvurulara
rağmen önlem almaması dikkat çekiciydi...
Siyasi iktidar acizdi. Apocu terör
artarak devam etti.
ÖRGÜTLERİ BESLEYEN ZEMİN
TÎKP
Genel Başkanı Doğu Perinçek, Adil Turan'ın ardından yaptığı
basın toplantısında şöyle konuşuyordu: "Bu örgütleri besleyen zemin, toprak
ağalığı ve aşiret reisliğidir, yani Ortaçağ kalıntılarıdır. Artık müzeye
kalkması gereken toprak ağalığını savunan bütün güçler, Doğu bölgemizdeki bu
anarşi ve zorbalıktan sorumludurlar. Köklü toprak reformu yapılarak toprak
ağalığına son verilmesi, Apocular gibi çetelerin sosyal temelini ortadan
kaldıracaktır. Köklü çözüm buradadır." Cinayetler devam etti.
TÎKP
Genel Başkanı Doğu Perinçek, 26 Aralık 1979 tarihinde AP,
CHP ve MSP'yi teröre karşı güçbirliğine çağırdı. Perinçek, terörün milli bir sorun olduğunu, milli
seferberlikle alt edilebileceğini söylüyordu.
12 EYLÜL DARBESİNDEN ÖNCE BEKAA'YA KAÇTI
Abdullah Öcalan'ın 12 Eylül darbesinden önceden haberdar olarak Suriye'ye kaçması da,
bağlantılarını ortaya koyması açısından dikkat çekici. Öcalan, 1980'den
itibaren Suriye'nin istihbarat örgütü Muhaberat'ın
kontrolü altına girdi. Suriye Muhaberatı Öcalan'a Bekaa'da yer gösterdi...
Eski
Rızgari grubunun lideri İbrahim Güçlü, 1980'de 200 kişiyle geçtiği Suriye'de Abdullah Öcalan'ın Muhaberat'a
teslim oluşuna tanıklık eder. Güçlü, "Ortadoğu'da ilişkiler karşılıklı çıkar
temelinde gelişiyordu" dedi Aydınlık'a. "Tarafların kişilikleri,
kimlikleri önemli. Bazıları istenmeden verir. Bazıları prensiplidir. Öcalan,
pragmatik kişiliğe sahip." MİT'in kurduğu örgüt, 1980'den sonra
Suriye Muhaberatının kontroluna girdi. 1990-1998 yılları Suriye'de muhaberat,
Kuzey Irak'ta ABD kontrolü biçiminde çift başlı kontrol dönemi. Başyazarımız
Doğu Perinçek, PKK'nın 4 dönemini ayrıntılarıyla yazdı…
ADİL TURAN, ZEKİ ÖN, HASAN ERKILIÇ,
MEHMET ONGAN VE İNAN ÖZDEMİR
PKK'ya
ilk şehitleri Perinçek'in partisi verdi. Yıl 1979,
3 Temmuz akşamı Perinçek'in yol arkadaşı, partisinin Gaziantep îl Başkanı Zeki
Ön, "Apocu" denen teröristler tarafından, silahlı saldırı
sonucu öldürüldü.
Akşam saat 20.30 sıralarında evine
giderken saldırıya uğrayarak ağır yaralanan Ön, hastaneye kaldırıldı ama
kurtarılamadı. Saldırgan, iki el ateş ettikten sonra, motosikletli başka bir
şahıs tarafından kaçırılmıştı. 1946 Urfa'nın Suruç ilçesinde doğan Ön,
öğretmenlik yaptığı Gaziantep'te, halkın gönlünde yer tutmuş, onların
"Zeki Hoca" sı olmuştu. Gaziantep Eğitim Enstitüsü için yönetici
gerektiğinde, şehrin ileri gelenleri ona koşmuştu. Ön, TİKP îl Başkan olmadan
önce, Gaziantep Eğitim Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevinde bulunuyordu.
33 yaşında katledilen Zeki Ön, bir süre
Gaziantep TÖB-DER Başkanlığı da yaptı. Zeki
Ön'den iki ay sonra, 8 Eylül günü, Tunceli II yöneticisi Adil
Turan katledildi. Adil Turan ile arkadaşları
îmam ve Vahide Canpolat, îl merkezi'nden çıktıktan sonra, saat 18.30
sıralarında silahlı saldırıya uğradılar. Turan, hastaneye kaldırılırken, yolda
öldü. İmam Canpolat ağır yaralandı. 1979-1980 yıllarında, Perinçek'in il
yöneticileri de dahil 5 arkadaşı, Apocuların cinayetleriyle şehit oldular.
YÜZLERCE İNSAN ARDINDA AĞLADI
Tunceli
Nazimiye ilçe başkanı Hasan Erkılıç, 19 Aralık 1979 günü, arkadaşlarıyla birlikte Tellik köyüne giderken, yolları otomatik
silahlı 8 kişi tarafından kesildi. Hasan Erkılıç, Apocu oldukları belirlenen
teröristlerce rehin alınırken, diğerleri serbest bırakıldı. Arkadaşlarının
girişimleri sonuç vermedi, ertesi gün Erkılıç'ın cesedi bulundu...
1946 doğumlu Erkılıç, 1963'te, Arslan
Tuğla Fabrikasında hak mücadelesine önderlik ettiği için işten atılmıştı. İki
parmağını da burada, iş kazası sonucu kaybetmişti. 1969'da Demirdöküm, 1970'te
Sungurlar işçilerinin sendikal mücadelelerinde, Gislaved direnişinde, 15-16 Haziran
büyük işçi yürüyüşlerinde ön saflardaydı... 12 Mart'ta yargılandı ve hapis
yattı...
1975'lerdeki Berec, Gamak, Pancar Motor,
Gislaved, Sungurlar grev ve direniş eylemlerinde de, Erkılıç, işçi
arkadaşlarının yanındaydı... Haliç Halk Birliği'nin kurulmasına önderlik etti
ve başkanı oldu. 1975 Aralık ayında, bu derneğin bir bildirisinden dolayı,
142'den ceza aldı ve yeniden hapse girdi... Arkadaşları, Hasan Erkılıç
öldürüldükten sonra evine gittiler. Bütün komşuları sokağa dökülmüşlerdi.
Yüzlerce insan Erkılıç'ın ardından ağlıyordu...
ONGAN... ÖZDEMİR
Apocular, 12 Mayıs 1980 tarihinde, TÎKP Kahramanmaraş
yöneticisi Mehmet Ongan'ı öldürdü. Ongan, Pazarcık yöneticisi Hasan Ortaç'ın Pulyanlı köyündeki evinde, Ortaç'ın
eşi, annesi ve bir arkadaşıyla birlikte oturuyorlardı. 21.30 sıralarında kapıyı
tekmeleyerek giren, maskeli üç Apocu katilin silahlı saldırısına uğradılar. 6
yerinden yaralanan Ongan, olay yerinde öldü.
Ongan'ı öteden beri ölümle tehdit eden
Apocular, daha önce de köye gelip Ongan'ın nerede bulunduğunu soruşturmuşlar,
köylülerin tepkileri üzerine kaçmışlardı.
Ve devrimci öğretmen İnan
Özdemir, 18 Temmuz 1980 günü Apocular tarafından Kahramanmaraş'ın Narlı
nahiyesinde katledildi. Pazarcık'ın Dehliz köylülerinin toprak mücadelesinde
yanlarında yer alan Özdemir, bu yüzden toprak ağası Papazların hedefi haline
gelmişti. Papazların bölgedeki fedailiğini üstlenen Apocular, Özdemir'i
katlettiler... İnan Özdemir, Akveren köyünde toprağa verildi.