23 Mart 2016 Çarşamba

Ankara’da patlama ve kaos planı

Bombaların patlayacağını davul zurnayla ilan etmişlerdi.

AKP “ya başkanlık ya kaos” derken başka neyi kastediyordu?

Erdoğan’ı ülkeyi kaosa sürüklemekle eleştiren ABD’nin ima ettiği ne olabilirdi ki?

Baharda savaş tırmanacak, büyük kentlere taşınacak açıklaması yapan PKK değil miydi?

Suriye ile Türkiye arasında gidip-gelen cihatçı örgütlerin tehditlerini saymıyorum bile…

Kimin yaptığını boş verin artık. Artık kaba sonuç, özet önemli.

Erdoğan’ı kaosla gönderecekler. Göndermeyi kafaya koydukları açık; daha nasıl bir kanıt aranabilir ki! Sadece son bir haftada yazılanlara, söylenenlere, yapılanlara bakmak yeterli.

Evet, burada bir plan var. Erdoğan’ın yönettiği AKP’nin ülkeyi yönetemez hale gelmesi isteniyor. Bunun dışında başka bir sonuç çıkartılamaz yaşananlardan.

“Uzunu yedirmeyiz” diyemez hale getirecekler AKP’nin kendisini. Bunu demek belki bir kısım ulusalcının aklına düşer: “ABD Erdoğan’ı çizdi, o zaman ona sahip çıkalım”. Çıksınlar!

İşin gerçeği Erdoğan’ı halktan kaçırıyor bu kaos planını hayata geçirenler. Kendileri destekleyip önünü açtılar, kendileri sahip çıktılar, kendileri korudular; yine kendi deyimleriyle beceriksizleşti, fiyaskoya dönüştü.

Bunun anlamı ne?

Sürdürülebilir bir model olmaktan çıktı Erdoğan Türkiyesi.

Ama biz bunu biliyorduk zaten. 2013’te halk bunu söyledi gür bir sesle. Erdoğan da fark etti ve savaş kararı aldı. Herkesle savaş!

ABD, ittifaklarını gözden geçirirken, Rusya’yla kontrolden çıkma eğilimine giren gerilimi kontrol etmeye çalışıp asıl derdi olan Çin’e odaklanmaya niyetlenirken, içeride dışarıda herkese savaş ilan eden Erdoğan’a tahammül edemez.

Her şeyi ABD belirlemiyor ama ABD’nin desteğini bütünüyle çekmediği birinin düşmesi zaman alıyor.

Kaos modeli, emperyalistleri sonrasını fazla düşünme zahmetinden kurtarıyor. Sonrası olgunlaşamadı çünkü bir türlü. Erdoğan’ın savaşma kararlılığı CHP-HDP modelini de, risk almadan devreye girmek isteyen Abdullah Gül’ü de etkisizleştirdi.

Kaos ise derin siyasi kriz ve kilitlenme, darbe, iç savaş, hatta dış müdahale (bu askeri olmak zorunda değil) gibi versiyonları olan bir geçiş evresine denk düşüyor.

Ondan sonrasına bakacaklar; niyetleri bu.

Böylece kaosla şantaj yapan Erdoğan’a “al sana kaos” denmiş oluyor.

Dediğim gibi, diyenin bir önemi yok. Hiç yok. IŞİD’dir, Sur’un-Cizre’nin intikamıdır, gerçekten anlamsız bunlar. Çünkü saldırının, katliamın oturduğu tek bir yer var: Kaos.

Evet, Erdoğan’ı halkın elinden alıyorlar; Gezi’deki gibi.

Halk panikleyecek, korkacak, evine çekilecek ve zaten örgütsüz ve hareketsizken büsbütün etkisiz, iradesiz kılınacak. Bu gidişatı bağlayacakları en az kaotik metod AKP’de bir çözülmedir. “Yönetemiyorsunuz” mesajını almaya başlayan epey bir unsur var AKP’de. Bunların gemiyi hızla ve çoğalarak terk etmesi mümkün. Patlama sonrasında verdikleri fotoğraf da buna işaret ediyor. Bu zorlanabilir, böylece dağılan AKP’nin yol açtığı boşlukta derhal siyaset mühendisliği çalışmaları başlatılacak.

Bütün bunlara karşı durabilmek için yeterli zaman var mı?

Bu yanlış soru.

Sürecin başı ve sonu yok ki!

Erdoğanlı Türkiye nasıl bir karanlıksa, bu kaos yönetimi de o kadar karanlık. Zaten aşağı yukarı aynı iradenin ürünü her ikisi de.

AKP, “ülkeyi kaosa sürüklediği” için değil, ülkeyi paranın en acımasız diktatörlüğüne, dinci bağnazlığın en keskinine, emperyalist planların en kanlısına teslim ettiği için gitmeli.

Bunu talep etmek, bunu söylemek halkın hakkıdır.

İnsanlığa karşı patlatılan kalleş bombaların, kör şiddetin ve de kıyıcı devlet zorbalığının hızlandırdığı karanlık yolculuğu durdurmanın zamanı olmaz.

“Artık çok geç” denmemeli; “yeterince geciktik”, doğrusudur.

Kemal OKUYAN / sol.org./14.03.2016