Tahran notlarına Kürt meselesiyle devam edelim.
İran cenahıyla konuyu 2004’ten beri konuşurum.
O sene bir aya yakın Tahran’da kaldım.
Görüşmelerimin ağırlığı İran devrimi üzerineydi.
Elbette: Kürt meselesi de gündem maddesi oldu.
Sonradan birçok kez İran’da bulundum.
Gündemim benzer oldu genellikle.
Son seyahatim öncekilerden farklı geçti.
Birinci madde Kürt meselesiydi bu kez.
***
Toplam değerlendirmeyi baştan söyleyeyim.
İran devleti Türkiye’den daha farkında Kürt meselesinin.
Bir: Sorunu tanıyorlar.
Üst düzey devlet yöneticileri şahsen araştırmalar kaleme almış.
Örnek: Ali Rıza Şeyh Attar.
“Kürdistan” ve “Batı Azerbaycan” illerinde vali.
Yeni Delhi ve Berlin’de büyükelçi.
Milli Güvenlik Kurulu üyesi.
Dışişleri Bakan Yardımcısı.
Üç ciltlik “Kürtler” diye ciddi yazdı.
Propaganda için değil, ciddi.
İlk cildi Türkçeye de çevirildi.
***
İki: İran sorunun dış ve güvenlik boyutunu sıkı tutuyor.
Ankara ve Tahran’ın tecrübeleri derslerle doludur.
ABD güya Türkiye’nin müttefiki.
Fakat o ABD ne yapıyor: Göstere göstere Kürt ayrılıkçılığını destekliyor.
Ankara’nın gözünün içine baka baka diyor ki: “PKK/PYD benim kara gücüm.”
İçeride bütün uzantılarıyla ayrılıkçılığın teşvikçisi.
Sonuç: Türkiye bugün “bölünme” riskini konuşuyor.
Anlamı: Teslimiyetçiyi müttefiki bile saymıyor.
***
İran’ın konumu tam tersi.
ABD ile karşı saftalar. Hatta “düşman” sayılıyorlar.
ABD 37 yıldır sürekli hamle yapıyor.
Fakat İran rahat. “Güvenlik sorunu” yaşamayan tek ülke.
Ayrılıkçı hareket başını bile kaldıramıyor.
Anlamı: Direnmeye cesaret eden kazanıyor.
***
Üç: İran Kürt örgütlerinin içeriden izliyor.
Lider isimler Tahran’ın kapsama alanında. Temas sorunu yok.
Hepsine kapısı açık. Kontrolü elde tutmak kaydıyla.
Her dönem (bugün de) bağlantılı.
Duruma göre sıcak ya da mesafeli.
Tek ölçüsü: Kendi milli çıkarları.
Abdullah Öcalan kendince şöyle özetliyor: “İran çok çılgın ve gözükara çalışıyor.”
(Avrupa’da yayınlanan “İmralı Notları” kitabı, sayfa 177).
***
İranlı kaynaklarla görüşmelerde şunu gördüm.
PKK’yı biliyorlar, yakından izliyorlar.
Sebebi basit: PKK, PJAK adıyla İran’da da faaliyette.
Örgütün Irak ve Suriye’deki varlığını ciddiye alıyorlar.
Tahran’ın PKK’ya bakışı ikili: Hem tehlike sayıyorlar. Hem de kullanılışlı bir araç.
***
PKK’ının “araç”sallığı, İran’ın Türkiye politikalarında da geçerli.
Pek saklamıyorlar da.
Hatta, belki de gözümüze sokuyorlar. AKP’nin Suriye politikasına cevap olarak.
Çağrıları da var: “Ayrılıkçılığa karşı 4 ülke birlikte hareket edelim.”
Kastettikleri: Türkiye, İran, Irak ve Suriye.
***
Son görüşmelerimden biriydi.
İranlı üst düzey bir kaynak açıkça söyledi.
“Rojava’nın PYD’ye bırakılmasını Esad’a biz söyledik..”
Anladığım kadarıyla amaçları şuydu:
Bir: PYD muhalefetten uzak tutulacak.
İki: Kürt bölgeleri radikal gruplara kapatılmış olacak.
Üç: Türkiye, yanlış Suriye politikasının sonuçlarını görecek.
***
Aslında İran da Rojava’dan rahatsız.
“İmralı Notları” bunu teyid ediyor.
BDP heyetinden İdris Baluken Öcalan’a bilgi veriyor.
Kandil’le görüşmelerini aktarıyor (s.255-56)
“Arkadaşlar Suriye konusunda bazı değerlendirmelerde bulundular.”
“Suriye’de karşımızda... asıl gücün İran devleti olduğunu ifade ettiler.”
“Suriye ve İran’ın Kürtlerin konumundan çok rahatsız olduğunu ifade ettiler.”
“Hem kantonların ilanından hem de Rojava’nın çetelerin arınmasından İran çok rahatsızdır.”
***
Tahran, PKK’nın İran’daki faaliyetinden de kuşkulu.
“İmralı Notları” ve önceki açıklamalarda geçiyor.
Öcalan’ın iddiası: İran’da 40 bin silahlı militanları varmış.
Duyduğum: Tahran hemen harekete geçti.
Kitap temin edilip incelendi. Özel toplantılarda tartışıldı.
***
Bilen birine sordum: Bu telaş niye?
Söylenen: “Tamam Öcalan abartmayı sever.”
“Haydi 40 bin değil de 20 bin olsun. İyice düşürelim. 10 bin, hatta 5 bin olsun. Fakat bu kadarı bile çok.”
“Türkiye gibi 35-40 yıl da biz uğraşmak istemiyoruz.”
“Nedir, kimlerdir bunlar? Neredeler, nasıl gizleniyorlar? Anlamadan, çözmeden bırakmayacağız.”
Ne diyeyim: Tanrı bize de böyle devlet aklı ihsan eylesin!
Son görüşmelerimden biriydi.
İranlı üst düzey bir kaynak açıkça söyledi.
“Rojava’nın PYD’ye bırakılmasını Esad’a biz söyledik..”
Anladığım kadarıyla amaçları şuydu:
Bir: PYD muhalefetten uzak tutulacak.
İki: Kürt bölgeleri radikal gruplara kapatılmış olacak.
Üç: Türkiye, yanlış Suriye politikasının sonuçlarını görecek.
***
Aslında İran da Rojava’dan rahatsız.
“İmralı Notları” bunu teyid ediyor.
BDP heyetinden İdris Baluken Öcalan’a bilgi veriyor.
Kandil’le görüşmelerini aktarıyor (s.255-56)
“Arkadaşlar Suriye konusunda bazı değerlendirmelerde bulundular.”
“Suriye’de karşımızda... asıl gücün İran devleti olduğunu ifade ettiler.”
“Suriye ve İran’ın Kürtlerin konumundan çok rahatsız olduğunu ifade ettiler.”
“Hem kantonların ilanından hem de Rojava’nın çetelerin arınmasından İran çok rahatsızdır.”
***
Tahran, PKK’nın İran’daki faaliyetinden de kuşkulu.
“İmralı Notları” ve önceki açıklamalarda geçiyor.
Öcalan’ın iddiası: İran’da 40 bin silahlı militanları varmış.
Duyduğum: Tahran hemen harekete geçti.
Kitap temin edilip incelendi. Özel toplantılarda tartışıldı.
***
Bilen birine sordum: Bu telaş niye?
Söylenen: “Tamam Öcalan abartmayı sever.”
“Haydi 40 bin değil de 20 bin olsun. İyice düşürelim. 10 bin, hatta 5 bin olsun. Fakat bu kadarı bile çok.”
“Türkiye gibi 35-40 yıl da biz uğraşmak istemiyoruz.”
“Nedir, kimlerdir bunlar? Neredeler, nasıl gizleniyorlar? Anlamadan, çözmeden bırakmayacağız.”
Ne diyeyim: Tanrı bize de böyle devlet aklı ihsan eylesin!
İran notlarına devam edeceğim: PKK’yı kimin kuvveti olarak görüyorlar?
Rafet BALLI- Aydınlık/28.02.2016