Türkiye Cumhuriyeti’ni içkiye izin verdi diye kötüleyenler bilmeliler ki o çok övündükleri Osmanlı Devleti’nin temeli, kımız, yani alkollü bir Türk içkisi içilerek atılmıştır.
Müneccimbaşı Tarihi’nde bu durum şöyle anlatılıyor:
“Selçuklu Devleti yıkıldığında Türkmen beyleri Moğollara tabi olmak istemedi. Osman Gazi’nin etrafında toplandılar. Oğuz Han töresi üzere önünde diz çöktüler. Osman Gazi her birine birer kadeh (dolu) kımız sundu. Aldılar, itaat edeceklerine söz vererek içtiler.”
Hemen belirtelim ki bu içilen kımızda bulunan alkol, biradaki alkolden daha fazladır.
Burada Oğuzhan Töresi denilen şey Türk kağanların tahta çıkma törenidir. Beyler, dolu (içki) içerek kağana bağlı kalacaklarına yemin etmiş olurlardı. İçkinin Türkler için bir yemin maddesi olduğunu TÜRK ALEVİLİĞİ isimli eserimizde DOLU maddesinde ayrıntılı biçimde gösterdik.
MEYHANEDEN GEÇİLMİYORDU
Evliya Çelebi’nin anlattığına göre, 1600’lü yıllarda İstanbul’da binden fazla meyhane bulunmaktadır. Bugünkü İstanbul nüfusuna oranlarsak tam 15 bin meyhane... Cumhuriyet rejiminde bu kadar meyhane olmadı İstanbul’da...
Dönemin padişahı 4. Murat, deliler gibi içiyordu. Lakin içki ve tütün içiyorlar diye 10 bin ile 20 bin arasında insanı sorgusuz sualsiz öldürttü. Ve sonunda çıldırarak öldü gitti. Padişahlığı döneminde üç ayrı oğlana âşık olduğu dönemin kaynaklarında yer almaktadır.
Dindar gösterilen 2. Abdülhamit de dahil olmak üzere hemen hemen bütün Osmanlı padişahları şarap veya rakı içmiştir.
Büyük kumandan Yıldırım Bayezit’in sarhoşluğu vakayinamelerde ayrıntılı biçimde anlatılmaktadır. 2. Murat’ın Manisa’daki köşkünde şaraptarı ile birlikte düzenlediği eğelenceler meşhurdur. Bir şiirinde “Saki getür getür yine dünkü şarabumı!” diye haykırır.
Osmanlı’nın en büyük padişahı Fatih Sultan Mehmet, Avni mahlasıyla yazdığı bir şiirinde şarabın açıkça satıldığı Galata’yı överken diyor ki: “Kevseri anmaz ol içtüği mey-i nabı içen/Mescide varmaz ol varduğı kilisayı gören” (Onun içtiği parlak şarabı içen Kevser şarabını aklına getirmez/Onun kiliseye gittiğini gören de mescide -camiye- gitmez.)
Bunu kimin için diyor biliyor musunuz? Galata’da gördüğü Fransız (Batılı) tipindeki çok güzel bir oğlan için... Bu anlayışın yarattığı ahlakın, Osmanlı şehirlerini ne hale getirdiğini de yarın yazacağız.
KAN İÇMEK SERBEST
Prof. İlber Ortaylı’nın içki içmediğini söylediği Kanuni Sultan Süleyman da içmiştir. Bununla ilgili elimizde minyatür bile vardır. Ancak yaşlılığında içkiyi yasaklatmıştır... Dindarlık adına şarabı yasaklatan bu padişah döneminde ağır vergilere direnen Türkmenlerin kanı oluk oluk akıtılmıştır. Dönemin şairlerinden Baki bu yaman çelişkiyi şu beytinde çok parlak biçimde anlatmaktadır:
“Kan içmek ola, bade-i gülgun içilmeye
Molla-yı asır böyle mi görmüş kitapta”
Diyor ki: İnsanların kanını içmek helal olsun da gül renkli şarap içmek haram olsun. Günümüzün mollaları bunu hangi kitapta görmüştür? (Benzer şiirler için SEÇKİNLER KİTABI isimli derlememize bakın.)
1548’de Kanuni Sultan Süleyman’ın şeyhülislamı makamına gelen İskilipli Ebussuud Efendi; “Alevilerin çoluk çocuk katledilmeleri ve mallarının yağmalanmaları dine uygundur!” diye karar vermişti. Buna göre binlerce Türkmen evladı Celali ilan edilerek katledildi.
Aradan 500 sene geçti ama bu zihniyet İslam dünyasını bugün bile kasıp kavuruyor.
2. ADÜLHAMİT’İN SOFRASI
Osmanlı hayranı siyasal dincilerin çok övdükleri Padişah 2. Abdülhamit zamanında Bomonti Bira Fabrikası açılıyor... Onun hile-i şeriye ile alkolü sofrasına koyduğunu biliyoruz. Gelin 1893 yılının 4 Haziran akşamında Yıldız Sarayı’na gidelim. Sultan Abdülhamit, İngiliz Büyükelçisi’ni yemeğe davet etmiştir. Davet edilenler arasında İngiliz kadın yazar Max Müller de vardır. Bu kadın İstanbul’dan Mektuplar adlı anılarında o geceki yemek menüsünü de vermiştir. Bayan Müller, “Müslümanlar şarap içmedikleri için sofraya şarap konulmamıştı ama punç vardı ve keskin alkol kokusunu herkes alıyordu” diye yazmaktadır.
Şarap haram ama ondan daha ağır olan punç helal... İşte size iki yüzlü Osmanlı zihniyeti...
Rıza ZELYUT / Aydınlık-10.03.2016