19 Mart 2016 Cumartesi

PKK Katliamı'nı kınamadan sendikacı, oda başkanı, demokratik kitle örgütü önderi olunmaz!


Bursa’da odalarda, sendikalarda, demokratik kitle örgütlerinde, sol partilerde dostlarım var.

Çoğunun sola, demokrasiye, insan haklarına büyük saygısı olduğunu biliyorum.

Ezici çoğunluğu yurtseverdir, barışçıdır, bu ülkeyi sever, alın teriyle para kazanır, Bursa’nın sorunlarına duyarlıdır.

*****************

Ama uzun süredir bazıları PKK şiddetine ve solun kimi örgütlerinin HDP’nin kürt milliyetçiliği ekseninde siyaset yapmasına sessiz kaldılar; dahası bunu solculuk sandılar, HDP’yi solculuk adına AKP’yi geriletmek adına desteklemeyi savundular;  dengeleri koruyalım her kesime yaranalım dediler.

Şiddet denince sadece devlet anlaşıldı. PKK’nın silahlı güç oluşu görmezden gelindi, şiddet konusunda sadece AKP, ordu, polis  ve devlet suçluydu, PKK sütten çıkmış ak kaşıktı.

Oysa PKK kuruluşundan beri kandan şiddetten beslenmiş önce bölgedeki solcuları öldürerek işe başlamış, örgüt içinde de binlerce infaz yapmıştı. Bu kanlı geçmişin solda üstü örtüldü. PKK terörü devrimcilik gibi sunuldu. PKK’nın ABD ile ittifakı da sessizlikle karşılandı.

Basın açıklamalarında bildirilerde toplantılarda PKK eleştirilmeden geçildi. Dahası HDP’nin ve Kürt milliyetçiliğinin destekçisi olmak AKP karşıtlığının, solculuğun şanındandır dendi.

Bursa’da CHP içinde üst düzeyde görev almış veya  göreve  soyunmuşlar içinde bile HDP’cilik yapanlar, kürsülerde  el ele şirinlik edenler oldu.

*****************
Geçenlerde bir meslek odası yöneticisi dostum şikayet ediyordu:

Bir bildiri hazırlanmış Ankara katliamı ile ilgili. Ancak  PKK kınaması yok hep devlet suçlanıyor, Sur’a  Cizre’ye getiriliyor olay. Sert itiraz ettik de değişti bildiri, diyordu ve artık HDP ve Kürt milliyetçiliği ile ilgili net tavır alınması gerektiğini vurguluyordu.

*****************
Soner Yalçın’a katılıyorum: Ankara katliamı, PKK’nın Orly katliamı’dır.

Ayrılmak mı masaya konuyor, özerklik mi isteniyor, federasyon mu düşünülüyor dile getirilir. Ama başkentin göbeğinde katliamla masum insanları öldürmek başkadır.

Benim pusum doğru, benim suikastım haklı, benim katliamım meşru diyemezsiniz.

Akıttığınız kanda boğulursunuz ve kürt halkı yanınızda durmaz. Durmuyor da zaten.

Ayrıca Türkiye’nin barışı emek kardeşliği üzerinden olur, ABD emperyalizminin kucağında, etnik kimikçilikle olmaz.


PKK’nın hezimet psikolojine girdiği görülüyor. Bir panik havası hakim PKK’da.

Kazdıkları hendeklere gömüldüler, gömüldükleri gibi bekledikleri halk desteğini de bulamadılar; halk ayaklanması planlayan PKK‘yı Kürtler yalnız bıraktı.

Sivillere yönelik saldırılar, katliamlar o dağılmaya işaret ediyor;  katliamcı evine taziyeye gitmeler de öyle.

HDP ise Kürt milliyetçiliği yaparak,  ABD ile işbirliğinden medet umarak, işine gelince AKP’ye yanaşarak işine gelince dinci görünüm almaya çalışarak, şiddetle arasına mesafe koymayarak Türkiye partisi olma savını yitiriyor.

 *****************
Alçakça katliam yapmak bir politika değildir, kandan pusudan cinayetten bir ideoloji çıkmaz.

Baharda kan akacak, şiddet artacak, batıyı da yakıp yıkarız söylemleri acizliktir, kaybedersiniz.

PKK çıkarmaya çalıştığı iç savaşa destek için solun kapısını çalıyorsa o kapıları hiçbir aklı başında solcu, oda başkanı, sendikacı, demokratik kitle örgütü önderi, sol parti açmaz. Hadi başka kapıya derler.

*****************
Türkiye barıştan yana. Elbette her fikir konuşulsun ama masaya canlı bombayla, kaleşnikofla, mayınla oturulmaz.

 ‘’Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden’’ demişti Albert Einstein.

Türküyle Kürdüyle, kimden gelirse gelsin önce şiddete karşı çıkmalıyız; barışın ilk şartı budur.

Can Ertan
Yeni Marmara Gazetesi / 19,03,2016