17 Mart 2016 Perşembe

Halkların demokratik devrimci şeysi...


Kuruluşundan bu yana PKK’nin en önemli hedeflerinden biri, batıda kendisine benzeyen, hem askeri hem de sivil kanatları olan simetrik bir hareket yaratmaktı. Böylece bir yanda kendisini solun arkasına saklayarak tepkileri yumuşatmak; öte yanda, güvenlik güçlerinin doğu bölgelerinde yapabileceği yığınağı gerektiğinde batıya doğru dağıtmak istedi.

1980’den sonra kurulan bütün legal ve illegal sol grupların, partilerin, en marjinal dergi çevrelerinin bile içine sızdılar. Her zaman sonuç alamadılar, fakat bazı işçi konfederasyonlarının ve meslek odalarının tepe noktalarında etkili olmayı, bazı sosyalist grupları da HDP türü örgütlerle ele geçirmeyi başardılar. Kime hizmet ettiği belli olmayan yeraltı örgütlerini kendilerine bağlamaları daha kolay oldu.

1986’dan sonra sosyalist solun örgütlenme çabalarına geçmiş dönemin “sivil toplumcu” görüşleri, Avrupa’daki yeşilci hareketlerin tezleri, “emeğin Avrupası” denilen hayal alemi, örgüt içi “çoğulculuk” anlayışı, “çatı örgütlenmesi” ve demokrasi budalalığı gibi şeyler damgasını vurdu. “Aşkın ve şaşkın partileri” ortaya çıktı. HDP gibi örgütler daha sonra bu partilerin tezlerini benimseyerek, Bookchin gibi filozoflardan araklanan “demokratik özerklik” gibi kavramları savundular ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na uygun düşen bu anakronik saçmalığın bir tür sosyalizm olduğunu iddia ettiler.

SÖYLEMİN ORTAMI

Böylece sosyalizm diye yutturulan bir “söylem” oluştu. Bu söylemin ortamı ile ulusal birliği savunan, devrimci Marksist geleneğe sahip çıkan, etnik ve mezhebî bölünmeye karşı olan sosyalist sol, kesin hatlarla ayrışmıştır; ikisinin ortasında bir yerde durma şansı yoktur. Durabileceğini sananları olaylar iki saftan birine doğru itecektir.

“Çözüm süreci”nin sona ermesiyle birlikte PKK’nin yerleşim yerlerinde “özerklik” ilanı ve askeri direnişi rezaletle sonuçlandı; mevzileri, hendekleri dağıldı, güçlerinin önemli bir bölümü imha oldu. Üstelik bölgede yaşayan halkı da kendileriyle birlikte felakete ve hacalete, utanca sürüklediler.

TURUNCU DEVRİM”

Bunun üzerine PKK’nin savaş ağaları çatışmayı bütün Türkiye’ye yaymaya karar verdiler. Hendeklerde tükenen umutları canlandırmaya, belki de Nevruz gösterileriyle yeni bir şiddet dalgası yaratmaya çalışacaklar. Cemil Bayık, 11 Mart günü, Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin kurulduğunu ilan etti. MLKP, TKP/ML, DKP, MKP, TKEP/L, TİKB, THKP-C/MLSPB gibi adı var kendi yok, çocuk yaştaki militanlarını saçma sapan etkisiz eylemlerde öldürterek silahlı propaganda yaptığını sanan gruplarla PKK, sözüm ona cephe kurmuşlar.

Cemil Bayık utanmadan Deniz Gezmiş’in, Mahir Çayan’ın yolunda olduklarını ilan ediyor. Aslında Muhaberat, MİT ve CIA’dan başlayarak dünyanın bütün istihbarat örgütlerinin yolundalar; küresel güçlerin, Ortadoğu’da yeni haritalar peşinde koşan emperyalistlerin taşeronluğunu yapıyorlar. Muhtemel bir “turuncu devrim” girişiminde kendilerine verilen rolü oynayacaklar; sefalete sürükledikleri, evsiz barksız bıraktıkları, çoluğunu çocuğunu katlettirdikleri Kürt yurttaşları sahte umutlar yaratarak kışkırtmaya, insanları öldürterek “potansiyeli yükseltmeye” çalışacaklar. İddiaları büyük. AKP’ye karşı halk muhalefetine önderlik edebileceklerini sanıyorlar.

Hem emperyalizme karşı olmaktan hem de Davutoğlu ağzıyla “gerici ulus-devletler”den bahsediyorlar; bir yandan da Gül ve Fetocu örgüte göz kırpıyorlar. ABD’nin askeri üs kurduğu Rojava’daki “devrim”i savunacakmışız. Birleştirici, kucaklayıcı, kapsayıcı bir devrim yapacaklarmış... Adına da “Birleşik Devrim” diyorlar. Bileşenlerden ötürü herhalde. Bu devrim mücadelesini savunmak “tüm ezilenlerin, aydınların, demokratların ve tüm halkın can güvenliğini ve geleceğini savunmak” demekmiş.

Kendi can güvenliklerini emperyalizme borçlular. İstihbarat örgütlerinin korumasıyla hayatta kalan, dağda oturup halka ölüm fetvası veren şalvarlı savaş ağaları, halkların demokratik devrimci şeysini kurmuşlar. Haydi bakalım...


Yavuz ALOGAN- 16.03.2016 / Aydınlık