25 Mart 2016 Cuma

Harem kölelik yuvasıydı


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğanın eşi Emine Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu’nun harem düzeni için “Harem bir eğitim yuvası; okuldur” dedi. Oysa herkes bilir ki haremler her zaman Padişahların zevkhaneleri; sarayın da entrika merkeziydi. Bu düzene ilk darbeyi İttihatçılar, enkazı kaldırıp kadını yücelten de Kemalistler oldu. Cumhuriyet devrimi kadına medeni haklar vererek erkeğiyle eşitledi.

İTTİHATÇILAR HAREM’İ DAĞITTI

Harem, feodal dönemin bir ürünü olarak uzun yıllar yürüdü. Küçük yaşta kızlar ya aileleri tarafından para karşılığı, ya da kadın tacirleri tarafından zorla kaçırılarak satılıyordu. Körpe kızlar pazardan Saray’a bu yöntemle geliyordu. Öyle ki, bazı valiler Padişahlara hediye olarak cariye bile gönderiyordu. Abdülhamid’in sarayında da bu yöntemlerle getirilmiş yüzlerce kadın vardı. Kızı Ayşe Sultan’a göre 75 yaşında ölen Sultan Abdülhamid’in 13 eşi vardı. Sekiz Kadın Efendisi, beş İkbal’i, üç gözdesi vardı. Bunlardan da sekizi erkek, 11’i kız toplam 19 çocuğa sahipti. Abdülhamid’in 33 yıl süren rüşvet ve baskı düzeni, İttihatçıların önderlik ettiği 23 Temmuz 1908 Devrimi’yle sarsıldı. ‘31 Mart’ 1909 gerici isyanından sonra da 27 Nisan 1909 günü yıkıldı. Haremine de girildi.

300 CARİYESİ VARDI

İttihatçı yönetim tarafından kurulan Yıldız Komisyonu bütün Saraylara el koydu. İçindeki herşeyin sayımını yaptı. Yıldız Sarayı’ndaki Harem’de bulunan 300 cariyeyi dağıttı. 13 Haziran 1909 tarihli Tanin gazetesinin haberine göre, önce anne ve babası belli ve yakın akrabası İstanbul’da olanlar istediği adrese gitmek üzere serbest bırakıldı. 218 kadın geçici olarak Topkapı Sarayı’na nekledildi. 190 cariye burada vasilerine teslim edildi. Geri kalanlar ise ya uygun bulunan kişilerle evlendirildi. (Osman Selim Kocahanoğlu, 31 Mart Ayaklanması ve Sultan Abdülhamid, Temel Yayınları, 2009, s.491.)

HAREM’DE EĞİTİM NİÇİN VERİLİRDİ

Abdülhamid dönemi yöneticilerinden Vali Süleyman Kâni İrtem, Harem’e devşirilen kadınların çoğunun yabancı olduğu için Türkçe bile bilmediğini belirterek “Bunlar bir kalfanın terbiyesi altına verilirdi. Bu terbiyede okuyup yazmadan ziyade musiki, raks, teganni, yürüyüş ve endama verilecek ahenk, sarayın usul ve âdeti, el işleri gibi zarafet ve zevki okşayacak noktalara ehemmiyet verilirdi. Padişah veya şehzadeye meşrubat, yahut terlikleri ve çamaşırları takdim edilirken, efendisi ellerini yıkarken alınacak hürmet edilme tavrı gibi şeyler de bu talimler meyanında idi” der. (Süleyman Kâni İrtem, Bilinmeyen Abdülhamid, Hususi ve Siyasi Hayatı, Temel Yayınları, 2003, s.103.)

VAHTETTİN AŞK PEŞİNDE

Muntazam bir tahsil görmeyen son Padişah Vahdettin, Abdülhamid mektebinden yetişmeydi. Ondan çok şey öğrendi. O da dedeleri gibi kadınlara ilgi duyar ve hareminde cariyeden geçilmezdi. Dört nikâhlı eşi vardı. Son günlerde yanıp tutuştuğu asıl adı Fatma Nimet olan bahçıvan kızı 17 yaşındaki Nevzâd Hanım’dı. Nevzâd Hanım’la olan ilişkisini Vali İrtem şöyle anlatır: “Vahdettin kafasını yorarak Nevzâd için şarkılar besteliyordu. Bu yolda bütün âşıkane edaları, niyazları redde uğrayınca Vahideddin karar verdi: Nevzâd Hanımı nikâhlayacaktı. (...) Nihayet zamanı geldi. Saray İmamı Mustafa Efendi, Vahdeddin ile Nevzâd Hanım’ın on bin lira mihir üzerinden nikahlarını kıydı. Bütün bu işler İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edildiği günlere rastlıyordu. (...) Peri masallarında olduğu gibi bahçıvan kızı padişah haremi olmuştu! Vahdeddin için şimdi, dünya varsa Fatma Nimet Kadın için vardı. Dışarda kıyametler kopsa Vahdettin hareminde gül üstüne gül koklamaktan başka şey düşünmezdi! “ (S. İrtem, Sultan Vahdeddin, Temel Yayınları, 2003, s.328-336.) 

Ercan DOLAPÇI- Aydınlık/11.03.2016