5 Mart 2016 Cumartesi

İran’a göre PKK böyle kuruldu

İran seyahatimde bazı öncelikler vardı.
İlk sıra Suriye kriziyde elbette.
Ona bağlı olarak da Kürt meselesi.
Ve de PKK.
Evet, Türkiye’nin Suriye politikası Tahran’ın canını yakıyordu.
İran cevabını PKK üzerinden vermişti.
PKK’ya bölgede ve Suriye’de “alan” açılmıştı.
***
Anlamak istediğim şuydu:
İran, “PKK kart”ını nereye kadar kullanacaktı?
Federal Irak kurulmuştu zaten.
Şimdi gündemi “federal Suriye” miydi?
Önemlisi, Türkiye’yi de federalizme mi zorlayacaktı?
***
Önce bir meselenin altını çizelim.
Konu: Ayrılıkçı ve radikal İslamcı örgütler.
Bölgemizdeki bütün ülkelerin sicili bozuk.
Sadece İran, Irak ve Suriye değil. Türkiye de dahil.
Hepsi birbirine karşı “kart” olarak kullanageldi.
***
Türkiye’nin sicilinden iki örnek: Barzani ve İhvan politikası.
Bugün Barzani’nin bir numaralı destekçisi Ankara. İkincisi Suriye İhvanı.
Karargâh üssü Türkiye. Hem de 1980’lerden beri.
***
Gelelim İran’ın PKK’ya bakışına.
İlk 1992’de Irak’ta, 1993’te Bekaa’da somut farkettim. PKK lider takımıyla konuşmalarımda.
PKK, İran sahasını rahat kullanabiliyordu. Ciddi bir engelleme görmeden.
***
2004 Temmuzunda İran’a gittim.
Ankara-Tahran dengesinde rahatsızlıkları vardı.
Açıkça ifade ediyorlardı: “Türkiye’nin bize karşı kartları, bizim kartlarımızdan fazla.”
Bu tespiti kayda geçirin ve hiç unutmayın.
İran hep “kart dengesi” arayışında olacaktır.
***
Irak ve Suriye üzerinden Doğu Akdeniz’e ulaşma stratejisi öncelikle bundandır.
Özellikle petrol ve gaz boru hatlarıyla.
Tahran’ın hesabı: Avrupa pazarına Türkiye’ye muhtaç olmadan ulaşmak.
Ya da en azından seçenek çoğaltmak.
***
İran açısından bir kaygı daha.
Türkiye’yi ABD’nin kontrolünde görüyorlar.
Haklı ya da haksız: Türkiye’ye muhtaçlığı ABD’ye muhtaçlık sayıyorlar.
***
Gelelim konuşmalarıma.
Baktılar: Kürt meselesini az çok biliyorum.
Etraflı tartışmalar yaptım. Tahran’ı dinledim.
PKK’ya bakışları ikiliydi.
Örgüte açılan alan, Türkiye’yle ilişkilere bağlı olarak değişiyordu. Daraltıyor ya da genişletiyorlardı. Fakat her şart altında tetikteydiler. Güvenmiyorlardı ve kontrollüydüler.
(Not: PKK da, İran’a hiç güvenmiyor.)
***
Tahran, kendi bilgileriyle bir “PKK tarihi” yazmıştı.
“Kuruluş”la ilgili iddiaları değişikti.
İlk dinlediğimde pek inanmadım.
İran devlet aklının yönlendirmesi saydım.
Endişem: Bir Türk cumhuriyetiyle ilişkimizi bozmak istiyor olabilirlerdi.
***
Her gidişimde aynı iddia dillendirildi.
Son gidişimde baktım. “Kuruluş” için “özel” iddialarını yaygınlaştırmışlardı.
Başka gazetecilere de anlatmaya başlamışlardı.
Dolayısıyla “iddia” olarak yazmaya karar verdim.
***
Tahran’daki üst düzey bir kaynağın iddiası:
“PKK, Sovyet Rusya tarafından kurduruldu.”
“1977-78’de Abdullah Öcalan KGB tarafından seçildi.”
“Önce Viyana’ya götürüldü. Baktılar yetenekli. Moskova’ya aldılar.”
“En tepedeki isim, Öcalan’la 3-4 gün görüştü.”
“Öcalan Türkiye’ye döndü. PKK’yı kurdu.”
“Örgütün Suriye ve Lübnan’a yerleşmesi Rusya’nın onayıyla oldu.”
***
Belgeniz var mı dedim.
Tanığı KGB’nin üst düzey iki isminden biri.
Onunla görüşmenin video kaydı varmış.
Bakalım: Belki ortaya çıkarmaya razı olur(lar).
O zaman, herkesi “ismi”yle yazacağım.
 ***
Sordum: PKK, hâlâ Rusya’nın kontrolünde mi?
İddiaları: “Hayır. 1991-93 arasında ABD devreye girdi. Durum adım adım değişti.”
“Örgüt, 1993’ten itibaren kesin ABD’nin kontrolüne girdi.”
***
Yine sordum: Örgüt, ABD’yle yollarını ayırabilir mi?
Net konuştu: “PKK’nın ABD’den kopmasını hiç mümkün görmüyoruz.”
İnandığını mı söylüyor?
Kesin değil ama ağır basan ihtimal böyle.
***
Son söz:
Bir: İran’ın PKK politikasına bu tespit çerçevesinde anlam verin.
İki: Tahran’ın gündeminde PKK’nın başrolde olacağı çözümler görünmüyor.
 
Rafet BALLI / Aydınlık-03.03.2016