Atardamarda oluşan plaklar kan akışını bozarak koroner arter hastalığına neden oluyor. ABD’de ölümlerin yüzde 50’sine neden olan hastalığın altında bağışıklık sistemi hücrelerinin aşırı glikoz kullanımının yattığı ortaya çıktı
Yeni bir çalışmaya göre, arteryal plaklarda oluşan makrofaj adlı bağışıklık sistemi hücrelerinin aşırı glikoz kullanmaları koroner kalp hastalığının altında yatan neden olabilir.
Koroner arter hastalığı (KAH) Amerika Birleşik Devletleri’nde tüm ölümlerin yaklaşık yarısını oluşturuyor. Hastalık, kalbe oksijen açısından zengin kan sağlayan arterlerde (atardamar) kan akışı bozulduğunda ortaya çıkıyor. Arterler içinde plak oluşumuna neden olan bu sürece atheroskleroz, damar sertliği deniyor.
Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde immünoloji ve romatoloji başkanı Prof. Dr. Cornelia Weyand “Çoğumuzun ömrü boyunca atardamarlarında plak oluşur. Arteryal plakların birikmesi bazen 15-20 yaş gibi erken zamanda başlar ve yaş ilerledikçe artabilir. Araştırmacılar koroner kalp hastalığının nedenin sadece lipitlerin arteriyel birikiminin olmadığını, aynı zamanda altta yatan kronik inflamasyonun (yangı) da etken olduğunu yıllardır iddia ettiler. Bu yangının nedeni ise belirsizdi” dedi.
Dr. Weyand ve ekibi, arteryal plakta olan saldırgan bağışıklık hücrelerinin çok fazla glikoz kullandıklarını ve asıl bunun KAH’ı ilerlettiğine inandıklarını belirtti. Dr. Weyand, glikoz metabolizma bozukluğunun arteryal plak ile ilişkili bağışıklık hücrelerini yüksek yangı düzeyine sürüklediğini keşfettiklerini söyledi. Araştırmacılara göre glikoz metabolizma bozukluğu hastalıkta anahtar rolde. Araştırmacılar, yaptıkları çalışmanın sonuçlarının terapötik müdahalelerin yolunu açacağını umut ediyorlar.
Bu çalışmada elde edilen bulgular Journal of Experimental Medicine’da (Deneysel Tıp Dergisi) “Koroner Arter Hastalığında Glikolitik enzim Pkm2 Metabolik ve İnflamatuar Fonksiyon Bozukluğunu birleştirir” başlığıyla yayımlandı.
Bilim insanları birkaç yıldır arteryel plaklarda bağışıklık hücrelerinin de olduğunu özellikle bu hücreler içinde makrofajların da bulunduğunu biliyor. Makrofajlar tipik olarak iki katagoride sınıflanırlar: M2 makrofajlar hücresel enkazları kaldırmak için faktörler salgılayarak, yeni hücre büyümesini teşvik eder, kan akışını aktive eder, doku onarımını denetler. M1 makrofajlar ise lokal ve sistemik tüm bağışıklık sistemini tetikleyerek etki eder.
245 BİREYİN HÜCRELERİ KARŞILAŞTIRILDI
Dr. Weyand “Bazı koroner arter hastalarının makrofajlarının yangıyla meşgul oldukları için; temizlik görevini ihmal ettiğine inanıyoruz. Bu yüzden arteriyal plaklar damar içinde büyüyor. Bunu takip eden yangı bazen aniden bir parça kopması ile arter duvarını yaralayabiliyor. Böylece plak giderek kırılgan hale geliyor. Bir pıhtının hızlı oluşumu genellikle kalp krizi tetikleyebiliyor” dedi.
Dr. Weyand ve meslektaşları, demografik olarak eşleştirilen 105 sağlıklı birey ve en az bir kez kalp krizi yaşamış, her biri KAH olan 140 hastanın kanından elde ettikleri monositleri (makrofajların öncü hücreleri) karşılaştırdılar. KAH olan hastalardan alınan makrofajların yangı oluşturma ve interlökin-6(IL-6) üreten makrofajlara dönüşme eğilimlerini gözlediler. Araştırmacılar, KAH için risk faktörü olan tip 2 diyabet, hiperlipidemi ve hipertansiyonu olan hastalardan olan makrofajlarda daha fazla IL-6 ürettildiğini gördüler. Dr. Weyand “Hatta makrofaj olmadan ve arteriyel plakta ikamet etmeden önce de bu hastaların monositleri zaten yangı olma yolundaydı” dedi. Bir dizi takip deneyinde Dr. Weyand ve meslektaşları makrofaj mitokondrilerinin aşırı serbest radikaller ürettiklerini ve bu süreçte de bu hücrelerin fazla glikoz alımı yaptıklarını gördüler. Böylece makrofajlar, hücre içine glikozu almakla görevli proteinlerin kusurlu olarak fazla üretimine sebep oluyorlardı.
YIKIM HIZLANIYOR
Dr. Weyand “Bu makrofajların normal hücrelere göre glikozu daha hızlı almaları, yıkımın da daha hızlı olmasına neden oluyor. Mitokondri aşırı ısınıyor ve birçok serbest radikal oluşmasına sebep oluyor” dedi.
Araştırmacılar, glukoz alımını engelleyen, serbest radikalleri temizleyen dolayısıyla makrofajlardaki aşırı yangıyı azaltan zaten birçok buluş olduğunu belirterek yeni araştırmanın sonucunun terapötik yaklaşımlar için umut vaat ettiğini dile getirdiler.
Doç. Dr. Şehime Temel
Aydınlık / 04.03.2016
Aydınlık / 04.03.2016
Published February 29, 2016 The Rockefeller University Press, doi: 10.1084/jem.20150900
2016 Shira et al.