ABD Başkanı Trump'ın
Kongre'ye gönderdiği mektuba göre 7 Nisan günü Suriye saatiyle sabah 3.40'ta,
Suriye hükümetine ait Şayrat askeri hava üssünü tahrip etmek amacıyla ABD'ye
ait 59 Tomahawk seyir füzesinin fırlatılması, Amerika Birleşik Devletleri'nin “hayati
önemdeki ulusal güvenlik ve dış politika çıkarları doğrultusunda”, “Esad'ın
kimyasal silah saldırıları düzenleme kapasitesini düşürmek ve Suriye rejimini
kimyasal silahları kullanmaktan veya yaymaktan caydırmak” için gerçekleştirildi. Olayın tümü, ciddi ve sorumlu yanıtları gerektiren, dev
stratejik sorular bırakıyor.
Sorgulanabilir
çok sayıda meseleden ilki, Washington'un, Suriye hükümeti'nin düzenlediği iddia
edilen sarin gazı saldırısı hakkında, bilimsel yetkinlik taşıyan BM Kimyasal
Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (OPCW) herhangi bir bağımsız soruşturma
yapmasına izin vermeyi reddetmiş olması. Bu kuruluş 2013 yılında ABD'nin
Esad'ın sarin gazı silahları kullandığı yönündeki, neredeyse savaş çıkaracak
iddialarının ardından Ocak 2016'da Suriye hükümeti'nin hiçbir kimyasal silahının
olmadığını tescillemişti.
BM'ye
bağlı bu kuruluş, 2013 yılında Rusya'nın ABD tarafından Suriye'ye savaş
açmasını engellemek için hayata geçirdiği bir girişim doğrultusunda Esad
hükümeti'nin tüm kimyasal silahlarının ortadan kaldırılması denetlemişti. ABD
Dışişleri Bakanı Tillerson şimdi, Rusya'nın 2013'te Suriye'nin bütün kimyasal
silahlarını ortadan kaldırmadığı suçlamasında bulunuyor. Ancak eski ABD
Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın özel kalemi Albay Lawrence Wilkerson'un işaret ettiği
üzere, Esad hükümetinin elindeki bütün kimyasal silahların ortadan
kaldırılması için 2013'te gerçekleşen şeye ABD askeri kuvvetlerinin de dahil
olduğunu, bunun kendisinin hatalı bir şekilde iddia ettiği bir Rus operasyonu
değil, BM'ye bağlı OPCW tarafından gerçekleştirilen uluslararası bir operasyon
olduğunu görmezden geliyor.
2013 yılında sarin gazıyla yapılan “yanıltma harekatı”
O
tarihte, yani Ağustos 2013'te, dönemin ABD Başkanı Barack Obama Esad'ın
yasaklanmış zehirli sarin gazı kullanarak bir “kırmızı çizgiyi” nasıl
çiğnediğinden bahsederken, Lahey'de eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası
Ceza Mahkemesi'nde savcı olarak görev yapmış, BM Suriye Bağımsız Araştırma
Komisyonu üyesi Carla del Ponte medyaya, BM soruşturmaları sonucunda Guta'da
kesin olarak sarin gazı kullanıldığının ortaya çıktığını söyledi. Ancak sarinin
Esad'a bağlı ordu tarafından kullanıldığına dair bir kanıt bulamadıkları
ekledi. Del Ponte bunun yerine, “Bu, hükümet otoriteleri tarafından değil,
muhalefet tarafından, isyancılar tarafından kullanılmıştır” dedi. Del Ponte'nin
raporu, ana akım Batı medyası tarafından örtbas edildi.
Ağustos
2013'te Associated Press'in savaş muhabiri Dale Gavlak tarafından yapılan da
dahil olmak üzere dönemin diğer araştırmaları, Guta'dan ve civarından
tanıklarla yapılan röportajlardan hareketle, yasadışı sarin gazının 2013
yılında dönemin Suudi istihbarat şefi ve Bush ailesinin yakını olan Prens
Bender Bin Sultan tarafından El Kaide'ye ve Esad karşıtı öteki terörist
“isyancılara” verildiğini belirtti.
NSNBC'den
Dr. Christof Lehmann Eylül 2013'te, Guta'daki yurttaşlardan gelen görgü
tanıklığı raporları da dahil olmak üzere detaylı kanıtlarla, kullanılan sarin
silahlarının Suriye El Kaidesi yahut El Nusra teröristlerine Suudi Arabistan
tarafından, Ürdün'ün Suriye sınırındaki El-Mafrak'ta konuşlanmış olan CIA ve
ABD Özel Kuvvetleri unsurlarının bilgisi dahilinde verildiğini ortaya koydu. El
Mafrak, El Nusra ve öteki Esad karşıtı terörist paralı askerler için Ürdün'den
Suriye'ye silah kaçırılmasında kullanılan ana geçiş noktasıydı. O dönemde
Guta'daki El Kaide üyesi terörist güçler ayrıca, Ebu Ayşa adıyla bilinen bir
Suudi vatandaşı öncülük ediyordu.
Bu
son kimyasal silah olayı, ABD-Suudi Arabistan destekli IŞİD veya El Kaide
tarafından Trump yönetimindeki savaş yanlısı şahinlere, altı yıllık ABD
destekli savaşta ilk defa Suriye içinde büyük çaplı bir askeri eyleme girmesi
için bir bahane vermek üzere yapılmış, istihbarat jargonundaki deyimle yeni bir
“yanıltma harekâtı” mıydı? Bütün kanıtlar öyle olduğunu söylüyor.
Mantıksız ve delice
Ortada
çok tuhaf bir gerçek var: Suriye Hava Kuvvetleri'nin yaptığı iddia edilen sarin
gazlı bombalama, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile ABD Başkanı'nın Esad'ı
devirmenin artık ABD'nin önceliği olmadığını, bunun Suriye halkının karar
vereceği bir mesele olduğunu söylemesinden iki gün sonra gerçekleşti. Esad'a
bağlı güçlerin Halep de dahil olmak üzere, IŞİD ve El Nusra teröristlerinin
kontrolündeki bölgelerin büyük parçalarını özgürleştirmiş olması sebebiyle,
Esad'ın diplomatik cephe de dahil olmak üzere bütün cephelerde açıkça kazandığı
bir anda yasadışı kimyasal silahlar kullanmasının hiçbir anlamı yoktur. Bu hem
mantıksız bir davranış, hem de Beşar Esad'ın intiharı olacaktır. Ve Esad'ın ne
kadar çok hatası olursa olsun, bunlar bu hatalar arasında değildir.
Lübnan
ordusundan emekli general Şarl Ebi Nadir tarafından yapılan ve Lübnan'dan
yayınlanan El-Ahed haber sitesinde yer alan bir analize göre, 4 Nisan'daki
kimyasal patlamanın gerçekleştiği Han Şeyhun bölgesinde görüşme yapılan çok
sayıda Suriyeli tanık şu teyitte bulundu: “Patlama, havadan gelen bir füze
tarafından vurulduğu için, hedef alınan binada gerçekleşti. Zehirli gaz
varillerinin patlamasının sonucu olarak kısa süre sonra küçük bir duman bulutu
yükseldi.” General Ebi Nadir'e göre, “Bu, bir kimyasal silah saldırısında
kullanılan yöntem ve talimatlara tamamen terstir. Böyle bir saldırı, zehirli
gaz taşıyan roketin doğrudan hedef üzerinde patlaması halinde meydana
gelebilecek etkisiz bir kullanımdan kaçınmak için, patlamayı yüzeyin en az 100
metre üstünde patlayan geçici bir kaplama kullanarak gerçekleştirecek bir
askeri teknisyeni gerektirir.” Suriye Hava
Kuvvetleri'ne ait bir füzenin, içinde aynı zamanda yasaklı kimyasal silahların
da olduğunu bilmeden El Kaide'ye ait bir silah deposunu vurduğu anlatısı, Rusya
ve Suriye hükümetlerinin de gerçekleştiğini iddia ettikleri şeyle örtüşüyor.
Ebi
Nadir, gerçek olguları belirlemek için önce sahada bağımsız bir bilimsel
araştırma yapılsa, bunun kaçınılmaz olarak hem İdlib vilayetinde bulunan,
kimyasal patlamanın gerçekleştiği Han Şeyhun bölgesinde, hem de Esad'a bağlı
hava kuvvetlerinin İdlib'te teröristlere ait silah deposuna düzenledikleri hava
saldırısı için kullanılan Şayrat hava üssünde incelemeyi içermesi gerektiğine
işaret ediyor.
Ebi
Nadir'e göre böyle bir inceleme, “etkileri bilimsel açıdan karartılamayacak
veya gizlenemeyecek olan kimyasal silahlarla yüklü füzelerin veya bombaların
olup olmadığını kesin olarak gösterilecektir. Hava üssüne, depolara ve
bombardıman uçağı rampalarına karşı (7 Nisan'da ABD tarafından düzenlenen) füze
saldırısı ise, olguları inceleyecek bir araştırma komisyonunun ihtiyaç duyacağı
bilimsel verilere ulaşma olasılığını ortadan kaldırmıştır.” Bu, yanıltma
harekâtını keşfetmeyi önlemek için çok uygun ve Çılgın Köpek Mattis ile
Washington Uçan Sirki'nin, namı diğer Trump Yönetimi'nin canının istediği
suçlamada bulunmasına olanak veriyor.
Beyaz Miğferler'in sahte videoları
Bugün
El Kaide ile bağlantılı El Nusra Cephesi'nden teröristlerin kontrolünde bulunan
İdlib'in Han Şeyhun bölgesinde gerçekleşen sarin gazı olayının bir sahte haber
olduğunu ve Esad'ı yasadışı savaş vahşetleriyle suçlamayı amaçlayan, kasıtlı ve
ABD destekli bir yanıltma harekatı girişimi olduğunu gösteren baskın kanıtlar
bulunuyor.
Büyük
bir gururla adını Suriye Sivil Savunma olarak değiştiren, ABD ve Birleşik
Krallık hükümetleri tarafından finanse edilen bir STK olan Beyaz Miğferler'in
sunduğu bir video, teröristlerin kontrolündeki İdlib Vilayeti Sağlık Otoritesi
başkanının attığı tweet'lerle birlikte, sarin gazı iddialarının kaynağını
oluşturdu. Ancak Beyaz Miğferler'in yayınlayıp Londra merkezli şüpheli Suriye
İnsan Hakları Gözlemevi'ne gönderdiği videolar, Beyaz Miğferler üniformalı bir
adamın sarin gazına maruz kaldığı iddia edilen bir çocuğu çıplak ellerle ve
maskesiz olarak taşıdığını gösteriyor.
Sarinli
kimyasal saldırılarda alınacak koruyucu önlemleri bilen herkes için, en yüksek
güvenliği sağlayan CBRN (kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer savunma)
koruyucu donanımlarının kullanılması, maskeyle nefes alınması ve 1995'te Tokyo
metrosuna yapılan sarin saldırısının kurbanları için çalışan kurtarma ekibinde
olduğu gibi ilk yardım-acil kurtarma çalışanlarının bütün vücutlarının
korunması standarttır. Eğer Beyaz Miğferler gerçekten de kendilerine verdikleri
adın taşıdığı gibi “Suriye Sivil Savunması” olsaydı, kimyasal zehirli
saldırılarla baş etme konusunda eğitim almış olmaları gerekirdi.
Suriyeli
gazeteci “Partizan Kız” tarafından paylaşılan bir başka video, 4 Nisan'daki
sarin saldırısı olduğu iddia edilen şey nedeniyle öldüğü varsayılan bir genç
kızı gösteriyor. Videoyu çeken kişinin gözünden kaçan tek sorun ise, videonun
son saniyesinde “ölü” kızın çekimin bitip bitmediğini görmek için gözlerini açması.
Beyaz Miğferler'in daha önceki sahte videoları
Kasım
2016'da aynı örgüt, kendi amaçları için başka bir sahte video kullandığı için
özür dilemek zorunda kalmıştı. CIA'in ve Trump'ın Savunma Bakanı “Çılgın Köpek”
Mattis'in 7 Nisan'da Esad'ın hava üssünü bombalama kararı almak için dayandığı
“güvenilir” kaynak Beyaz Miğferler, ABD hükümetinin bir kolu olan ve CIA'in
“demokrasinin yayılması” olarak bilinen dünya çapındaki rejim değişikliği
operasyonlarıyla yakın bağları olan USAID'den gelen paralarla kurulmuştu.
İsveç
İnsan Hakları Doktorları kuruluşuna göre Beyaz Miğferler ayrıca, Nisan 2015'te
İdlib-Sarmin'de gerçekleştiği iddia edilen bir klorin gazı saldırısının
detaylarını gösteren dehşet verici sahte videolar üretmişti. Beyaz Miğferler,
ölü çocukların bedenlerini kullanıyordu. Videolar, Beyaz Miğferler üyesi “ilk
yardım gönüllüleri”nin çocukları adrenalin enjeksiyonu ve yapay solunum
teknikleriyle canlandırmaya çalıştığını gösterdiğini iddia ediyordu.
Beyaz
Miğferler'in videolarını titizlikle inceledikten sonra İsveçli tıp uzmanı Dr.
Leif Elinder, “Video materyalini inceledikten sonra, bazıları cansız olan
çocuklara uygulanan önlemlerin saçma olduğunu, tıbbi olmadığını, hayat
kurtarıcı olmadığını, hatta çocukların hayatının kurtarılması açısından ters
sonuçlar üretir tarzda olduğunu tespit ettim” ifadelerini kullandı.
Aynı
videoyu izleyen bir diğer İsveçli doktor ise şunları söyledi: “Enjeksiyon
yapılması için CPR'nin (kardiyopulmoner resüsitasyon/kalp masajı) kesilmesi,
hemen ardından tekrar başlatılması gerekir. Videoda görülen prosedürlerde ise
bu yapılmıyor. ‘Çocuk eğer halihazırda ölmemişse bu enjeksiyon çocuğu öldürmüş
olmalıdır' yorumunu yazan doktor haklıydı! Ne kadar da korkunç bir sahne, ne
kadar da acı.”
USAID tarafından yaratılan STK
Beyaz
Miğferler 2013 yılında, ABD destekli rejim değişikliği amaçlı Renkli Devrim
finansmanı sağlayan USAID'e bağlı Geçiş İnisiyatifleri Ofisi tarafından
kuruldu. Bu grup USAID'den 23 milyon dolar finansman aldı. USAID Beyaz
Miğferler'e, Washington DC'de bulunan bir kâr amaçlı yüklenici olan Chemonics
üzerinden ödeme yapıyor. Londra ve New York'ta ofisleri bulunan, Purpose
isimli, işinin ustası bir imaj yaratıcı PR firması tarafından “yönetiliyorlar.”
Ödüllü
araştırmacı Max Blumenthal'a göre Suriye Beyaz Miğferler teşkilatı Mart 2013'te
James Le Mesurier isimli, eski bir İngiliz askeri istihbarat subayı tarafından
kuruldu. Bosna, Kosova ve Irak'a yapılan NATO müdahalelerini deneyimlemiş olan
Le Mesurier, özel bir paralı güvenlik şirketi kurduktan sonra USAID tarafından,
Bölgesel Seçenek
Programı altında Beyaz Miğferler haline gelecek olan yapıyı eğitmek
üzere istihdam edildi.
Le
Mesurier'nin USAID için yaptığı iş, teröristlerin kontrolündeki bölgelere
gidecek bir grup Suriyeliyi örgütlemekti. Bu kişiler, teröristlerin kontrolünde
bulunan ve Suriye ordusu uçaklarının rutin bombalamalarıyla karşı karşıya olan
bölgelerde yeni vurulan binalarda hayatta kalanları – bir taraftan kendilerini
filme çekerken – çıkarmak üzere eğitildi. Her nedense Beyaz Miğferler'den
birilerinin Cihadçı John veya başka IŞİD figürleri tarafından kafalarının
kesildiği videolar görmüyoruz.
2014
yılında Le Mesurier, merkezlerinden biri Türkiye'de olan ve Dubai merkezli,
kısaltması ARK olan “Analysis, Research, and
Knowledge” (“Analiz, Araştırma ve Bilgi”) isimli “araştırma, çatışma dönüştürme
ve danışmanlık” firmasından türeyen Mayday Rescue'yu kurdu. Beyaz Miğferler'i
denetlerken Le Mesurier'yi istihdam eden bu grup, ABD hükümetinden ve İngiliz
Savunma Bakanlığı'ndan milyonları bulan hibeler aldı.
Blumenthal,
Beyaz Miğferler'in gerçek kökenleri hakkındaki raporunun devamında bu grubu,
Libya'da olduğu gibi ABD tarafından bir uçuşa yasak bölge kurulması ve son
kertede NATO'nun Suriye'ye askeri saldırı düzenlemesi için sempati oluşturmaya
çalışan, NATO'nun fiili propaganda kolu olarak tanımlıyor.
Washington'un
Han Şeyhun'daki son yanıltma harekatı nitelikli sarin gazı olayını
sahnelemesinin arkasında muazzam önemde cevaplanmamış sorular var. Trump
yönetimi uluslararası hukuku veya hakikati küçümserken, şimdi savaşı Yemen ve
Somali'den Suriye'ye doğru genişletip Trump tarzı bir “Vahşi Mücadele”de
doğrudan Rus varlığıyla karşı karşıya mı gelecek?
Önemli
bir olgu olarak Rusya Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı, egemen Suriye
topraklarına düzenlenen ABD saldırısının 4 Nisan'daki varsayılan sarin gazı
saldırısından çok önce planlandığını bildiriyor. Rusya Savunma Bakanlığı
sözcüsü Tümgeneral Igor Konaşenkov, “ABD'nin Suriye'deki bir hava üssüne seyir
füzeleriyle düzenlediği saldırının bugünkü olaylardan çok önce planlandığı
açıktır. Böyle bir saldırının düzenlenmesi için keşif, planlama, uçuş
görevlerinin hazırlanması ve füzelerin fırlatılmaya hazır hale getirilmesinden
oluşan geniş bir önlemler sisteminin devreye sokulması gerekir” ifadelerini kullandı.
Eğer ABD medyası Trump'ın 7 Nisan'da
Suriye'yi bombalama kararını “acılı ve öfkeli” kızı Ivanka'nın ricaları
nedeniyle aldığını aktarıyorsa,
dünya bizim düşündüğümüzden de daha büyük bir tehlike içinde demektir. Trump'ın
da, kızının da, onun kocası Jared Kushner'in de, savaşa ve küresel düzensizliğe
yol açacak kararlar almak için yeterli uluslararası siyasi deneyime sahip olmadığı
açık. Ancak bu muhtemelen, Trump'ın bütünüyle garip ve tehlikeli bombalamasına,
yani insani olmayan bir şeye insani ilgi görüntüsü vermek amacıyla tasarlanmış
bir sahte medya hikâyesinden ibaret.
William Engdahl
New Eastern Outlook
Çeviri: Selim
Sezer
www.medyasafak.net / 19.04.2017
Makalenin Orijinali İçin Bakınız: