5 Ağustos 2018 Pazar

İMAM HATİP UYGARLIĞI

Önce meclislerde konferanslarda 11-12. Yüzyıl İslam aydınlanmasının ne kadar ileride olduğunu anlatmaya başladılar, ama neden bir Pasteur, bir Einstein bu toplumlardan çıkmadı kısmına hiç girmediler. 

Ellerinde kocaman akıllı telefonlar vardı, ama Steeve Jobs niye Amerikalı diye düşünmediler. 

Bizim de bilimsel projelerimiz vardı, mesela iki kavanozun birine kötü, birine güzel söz söylemişler, kötü söz söylenen küflenmişti ve Kuran’da da hep güzel söz söyleyin yazıyordu. Bilim şöleninde sergilenen projesiydi öğrencilerimizin.

Aziz Sancar’ın ABD’de yetiştiği gerçeği de önemli değildi, Türk’tü ya, yeterdi, biz de bu projelerle yarının Aziz Sancarlarını yetiştirebilirdik.

İnanıyorlardı ki, bir dua ya da ayeti belli bir sayıda tekrar ederlerse, mesela zengin olabilirler, ya da hasta iseler iyileşebilirler, her otobüste görüyordum, ellerde Çin malı zikirmatikler... O senin yerine sayarken, sen habire aynı cümleleri tekrar ediyorsun. Yetmedi kardeşim, okul duvarına astılar, “bir salavat da sen getir” kampanyası yaptılar. Gazetelerde haberdi, öğrenci sınıfa girerken salavat çekip butona basıyordu 1 milyon bilmem kaç bin olmuştu.

Artık hiçbir öğrenci sınıfta kalmadığı gibi neredeyse hepsi teşekkür-takdir alıyordu. Meslek liseleri etkisizleştirildi, her taraf işe yaramaz üniversiteler ve İmam Hatip okullarıyla doldurulup, Suud kralının altın kaplı uçağıyla zenginlik reklamı yapıldıkça, bizim ahalide zikirmatik kullanımı arttı...

Atrofi bir tıp kanunudur, kullanılmayan organ zayıflar.

Bu koşullarda gazetelerin yazdığı sınav sonuçlarını bile tercüme etmek gerek, çünkü o ondalıklı rakamlar anlaşılmayabilir.

Sınava giren 2 milyona yakın öğrenci, toplam 40 matematik sorusunun sadece 4 tanesine doğru cevap verebilmiş. 14 fizik sorusunun birini dahi bilememiş, 13 kimya ve 13 biyoloji sorusunun sadece birer tanesini bilmiş. Coğrafya, tarih, edebiyat, Felsefe rezalet durumda, doğru cevap ortalaması 1 ya da 2... En trajik olanı da Din Bilgisi, sadece 6 soruda 2 doğru... Yani din öğretmek için kurulan İmam Hatip sistemi öğrenciyi dinden de etmiş...

Uzun zamandır durumun farkında olan ana-babalar çocuklarını İmam Hatiplere yerleştirmiyor, 100 binden fazla kontenjan boş kalırken aynı oranda açıkta kalan öğrenci var...

İşte bu planlı ekonomiye ve üretim ihtiyaçlarına göre mezun veren mesleki eğitime karşı kurulan İmam hatip uygarlığının karnesidir.

Oktay YILDIRIM
05.08.2018/Aydınlık

GÖRDÜM

Oturduğum sokakta, HDP ve CHP seçim çadırları birlikte kurulmuştu, seçim çalışmasını birlikte yaptılar. Gördüm

HDP’nin bütün milletvekilleri PKK’yı temsil ettiklerini açıkça söylediler, duydum.

İnanmayan sorsun bir daha “PKK bir terör örgütü müdür, ona karşı mısınız’’ diye ve bir daha görüp duysun cevaplarını...

Ben bütün bunları, mesela tanıdığım insanlara anlattım, “yahu HDP PKK’nın siyasi kolu olduğunu açıkça ilan ediyor, nasıl ittifak kurarsınız, nasıl içinize sindirirsiniz’’ diye sordum, kimi beni aptal yerine koyarak “ama biz ittifak yapmıyoruz ki’’ dedi, kimi de “şu Tayyip’i indirmek için şeytanla bile işbirliği yapılmaz mı’’ dedi... Hepsini duydum...

Muharrem İnce, cezaevinde Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etti, gördüm ben... Parti yöneticileri onu cumhurbaşkanı yardımcısı yapacaklarını söylediler, kulağımla duydum...

Biz “HDP kapatılsın’’ diye kampanyalar yaparken onlar, Tayyip Erdoğan düşmanlığından gözleri kör olmuş vaziyette, “ama bu yaptığınız Tayyip Erdoğan’ın işine yarıyor’’ dediler, vallahi kulaklarımla duydum...

Şimdi ben de onlara sesleniyorum: Yüksekova’da patlayan mayını duydunuz mu? Patlamanın savurduğu o minik bedenin yaralı çığlıklarını? O minik tabutun boyunu gördünüz mü?

Astsubay Serkan’ın sözlerini duyup, gözlerine baktınız mı? Konuşsanıza ulan...

İyi bakın onlara, sorumlusunuz çünkü...

Sadece siz değil, Amerika ile Menbiç’te mütareke yapıp, PKK’nın elini rahatlatmasına neden olan iktidar da sorumlu...

Bakın şimdi o astsubayın gözlerine, bakın ve yazın sosyal hesaplarınıza: “@oyumince’’ zart zurt diye... bakın şimdi o astsubayın gözlerine ve atın o zırva sloganlarınızı: “Reis bizi Menbiç’e götür’’ diye...

Haydi alkışlayın bedelli kanunlarını, haydi kaçırın ensesi katmerli çocuklarınızı askerden...

Haydi ulan, haydi kendi sesinizden başkasını duymayın ve görmeyin aynadaki yansımanızdan başkasını.

Bildiğiniz ezberleri tekrar edin “demokrasi’’, “barış, çözüm’’ filan diye... Biz onu da görür, onu da duyarız. Serkan astsubay da duyar, birkaç gün önce düşen onbaşının babası da duyar.

Hep duyar, hep görürüz, hep dinleriz sizleri... Hep veririz canlarımızı, kollarımızı ve bacaklarımızı, öz kardaştan yakınlarımızı...

Siz yeni seçim kampanyaları yapabilesiniz, Amerika ile yeni anlaşmalar düzesiniz diye...

Amma...

Bir sonu vardır bunun da...

Oktay YILDIRIM
05.08.2018/Aydınlık

Kudüs’ün Arka Planı

ABD, elçiliğini neden Kudüs’e taşıdı? Gösterilerde 60’tan fazla kişi planlı ve acımasızca neden öldürüldü? Trump çıktığı ilk yurt dışı gezisinde neden Suudi Arabistan’da global küre önünde “savaş dansı” yaptı? Bu danstan sonra Trump tarafından ortaya atılan “nihai barış” ne anlama geliyordu?

Bugün Washington’da iç ve dış siyasi kararların önemli bölümü, hangi gizli örgüt gibi çalışan vakıf tarafından kontrol ediliyor?

Trump tüm Batılı müttefiklerini karşısına alarak bölgemizde bir büyük savaş çıkarmaya neden bu kadar kararlı? Amerikan yönetiminin derinliklerinde yatan Türkiye ve Erdoğan nefreti nereden kaynaklanıyor?

KARANLIK MEKANİZMALAR

Bütün bu sorular birbirine bağlı ve ortak nedenleri var. Ancak bunu çözebilmek için Washington’un bilindik kurumlarının işleyişine bakmak yetmiyor. Asıl cevabı bulabilmek için Washington’daki farklı karanlık mekanizmalara bakmak gerekiyor.

Bunları anlayıp çözümlemek bizler açısından çok önemli; çünkü bu karanlık mekanizmalar bizleri yani Türkiye’yi direkt hedefe koyuyor. Bu böyle diye kızmak, sinirlenmek yerine sabırla olayı çözümlememiz gerekiyor.

EVANJELİKLER VE NEO-CON’LAR

Aslında şu anda Türkiye’de ve dünyada yaşanmakta olan kaosa doğru gidişatın tam nedenini anlayabilmek için doğrusu bende fazla bulunmayan dinler tarihi bilgisi de gerekiyor. Çünkü Amerikan devletinde son dönemde yaşanan dönüşümün temelinde bir dini fraksiyonun etkisi var.

Washington’da neo-con’ların yönetim içinde güçlenmeleri yıllar öncesine, ABD’nin Irak’a asker gönderme kararından önceye kadar uzanıyor.

O güne kadar Amerikan dış politikasında belirleyici öğe olarak sunulan “dışarıda demokrasiyi geliştirmek” ilkesinden vazgeçildi ve yerine güç kullanılarak ABD ve İsrail’in arzularını gerçekleştirmek yeni global politikaların esasını oluşturdu. Hıristiyan Siyonistler, Evanjelik taban ve neocon bürokratlar, yönetimlere damgalarını vurmaya başladılar.

DEVLETİ KİM YÖNETECEK?

Bunlar Ortadoğu politikalarını İsrail’in korunması ve büyümesi üzerine kurmaya başladılar. Kürdistan projesi ve Türkiye’ye yaklaşımlar da bu çerçevede ele alınmaya başlandı. (Projeyi Pentagon’daki odasında gördüğüm kişi İsrail/ABD çifte vatandaşı bir neo-con’du.)

Bu grup devletin politikalarına yeniden yön verirken, tabanda da Evanjelikler devletin ideolojisine damga vurmaya başladılar.

Trump’ın yönetime gelmesinin biraz öncesine gelirsek, esas amaçları İsrail’in çıkarlarını savunmak olan neo-con’cuların kurduğu “Foundation for Defense of Democracies” (FDD) vakfı, tabandan aldığı güç ve içinde bulunan güçlü insanlarıyla Washington’u ele geçirmeye başladı.

DERİN HÂKİMİYET SAVAŞI

FDD’nin yükselişi, aynı zamanda Amerikan derin devletinin içinde de bir savaş çıkardı. Eski geleneksel derin devletin unsurları, bu “savaşçı” ya da “şahin” tanımlı kişilerin derin devlet mekanizmalarını ele geçirmelerine direnmeye çalıştı, ama başaramadılar ve Trump’ın da Başkan seçilmesiyle FDD hâkimiyetini garantiledi.

Gina Haspelin CIA Başkanlığı’na, Mike Pompeo’nun da Dışişleri Bakanlığı’na atanacağının açıklandığı gün Beyaz Saray’ın çok yakınındaki FDD merkezinde kutlama partisi vardı.

Aktif üyeleri arasında eski Türkiye Büyükelçisi ve Türkiye karşıtı Eric Edelman, Türkiye’ye karşı sert politikalar isteyen Frank Gaffney, Türkiye’den devşirdiği Evanjelik ajanları kullanan Trump’ın eski danışmanı Sebastian Gorka, Erdoğan’a karşı olan eski baş stratejist Steve Bannon, Türkiye’ye karşı politikaları destekleyen şimdiki Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Netanyahu’nun arkadaşı milyarder Sheldon Adelson da bulunuyor.

Bunlar bir yandan Evanjelik tabanın nabzını tutarken bir yandan da neo-con görüşlerini devlete yayıyorlar.

VE ARMAGEDDON

O savaş dansının ve Kudüs kararının temelinde bu neo-con’ların, Evanjeliklerin beklediği Armageddon’u çıkarma arzularının payı büyük. Onlara göre bir yeni düzen kurulmadan önce nihai büyük savaş olacak ve iyi ile kötü karşı karşıya gelecek.

Evanjelik taban ve neocon’lar, iyi tarafın kendileri ve İsrail olduğunu düşünüyorlar. Kötü tarafın da Türkiye olduğunu yaymaya başladılar. Çünkü bu kaos planlarına Türkiye’nin engel çıkaracağını düşünüyorlar.

Serdar TURGUT
HaberTürk / 16.05.2018