ANA DİLDE EĞİTİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ANA DİLDE EĞİTİM etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Eylül 2014 Cumartesi

ÖZDEMİR İNCE: Anadilde öğretim mayını

 
KİMSE bir şey öğrenmiyor: Kopenhag Kriterleri’nin açıklanmasından bu yana yazıyorum: Avrupa Birliği ve Kopenhag Kriterleri anadilde öğretimi değil, fakat anadilin özgürce öğrenilmesinin önündeki yasal engellerin kaldırılmasını istiyor.

 
Fakat ne mümkün, ağzını açan "anadilde öğretim"den söz ediyor. Sadece DTP’liler, PKK’cılar ve "bir kısım" paralı asker köşe yazıcısı değil, aynı zamanda AB’nin ve Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgili küçük memurları da bu konuda zırvalamaktan geri kalmıyorlar.

AMAÇ SİYASAL

Bir kez daha tekrarlayalım: Anadilde Öğretim, anaokulu, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde söz konusu anadilin eğitim ve öğretim dili olarak kullanılması demektir.

Yani Kürtçe Anadilde Öğretim demek, eğitim ve öğretimin anaokulunda, ilköğretimde, ortaöğretimde ve yükseköğretimde Kürt dilinde ve lehçelerinde yapılması demektir.

Kopenhag Kriterleri’nde yazdığı gibi, Kürtçenin (Kürtçe diye yazmıyor tabii) öğrenilmesinin önündeki (varsa) yasal engellerin kaldırılması ise işin gerçek boyutu.

Bu seçmeli ders olabilir, ikinci dil olabilir, ayrı bir dil okulu olabilir. Bunun herhangi bir siyasal sonucu ve anlamı yoktur. Bireysel hak ve özgürlüklerle ilgili bir durumdur.

Ancak, "Anadilde Öğretim"in amacı da sonucu da siyasaldır.

AYRILIKÇILIK

Anadilde Öğretim niçin yapılır? O dili kamusal alanda kullanmak için yapılır. Ne demek yani? Sadece eğitim ve öğretimde değil, aynı zamanda bütün mesleklerde ve devlet dairelerinde kullanmak için: Emniyette, yargıda, maliyede, bayındırlıkta, tapuda, resmi yazışmalarda, gümrükte, sağlıkta... Yani resmi dil!...

Anadil bu alanlarda kullanılmayacaksa Hukuk, Siyaset Bilim, Fen Bilimleri, Tıp ve Veterinerlik fakültelerinde neden Kürtçe öğretim yapılsın?

Sokak adları, Finlandiya’da, Belçika’da olduğu gibi iki dilde olabilir. Ancak hukuk fakültesinde eğitim Kürtçe yapılıyorsa, bu, mahkemelerde Kürtçe kullanılacağı; yasaların Kürtçe olacağı anlamına gelir. Böyle bir şey üniter bir devlette elbette mümkün değildir! Ama DTP milletvekillerine bakıyorsunuz, ülkenin üniter yapısına ve toprak bütünlüğüne aykırı bir istekte bulunmadıklarını, bulunmayacaklarını (retorik icabı) söylüyorlar.

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Ben anadilde öğrenim hakkı istiyorum demek, ben federal düzen istiyorum, demektir. Bölgesel ayrılıkçılık. Üniter yapıdan federal yapıya geçilmek istendiğine göre, bu istek ayrılıkçılık olarak da tercüme edilir.

FEDERAL DEVLET

DTP-PKK hattı Güneydoğu’ya özerklik tanınmasını istiyormuş. Bu istek açıklandıktan sonra "Farklı kimlik ve kültürlere anayasal güvence getirilmesi", "Kürtçenin resmi eğitim dili olması", "Koruculuk sisteminin kaldırılması" gibi isteklerde bulunmak gereksiz tekrar. Çünkü özerklik ve federal (devlet) eyalet bunların hepsini içerir. Genel af ilan edilmesi, Öcalan’ın muhatap alınması falan ayrı bir fasıl. Üniter yapı bozulunca gerisi gelir ve iş en azından federal devlete gider. Türkiye Kürt Federal Devleti ile Irak Kürt Federal Devleti’nin ciddi bir sınıra gereksinimi var mıdır artık?

PKK’cılar, DTP’ciler, Kürtçüler, Kürt muhibbanları bana küfredeceklerine, ırkçı-mırkçı diyeceklerine, ilkin sözcüklerin ve deyimlerin doğru anlamını öğrensinler! Ben özerkliğe de, federasyona da, ayrılmaya da karşı değilim! Ama laf ebeliği ve demagoji yapılmasın!
 
ÖZDEMİR İNCE / HÜRRİYET / 09.08.2009

ÖZDEMİR İNCE: Anadilde eğitim öğretim çıkmazı

 
 
14 Ekim 2008. Salı. CNN Türk televizyonu. Ahmet Hakan’ın programı. Konu: PKK, terör, Kürt sorunu, anadilde eğitim-öğretim.



 DYP Diyarbakır İl Başkanı Galip Ensarioğlu, PKK’yı da, terörü de, Kürt sorununu da getirip anadilde-eğitim öğretim hakkı’na bağlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt kökenli vatandaşlarının ana sorunu bu hakmış. İddia bu! Doğru mu, yanlış mı, bunu tartışacak ya da deneyip denetleyecek durumda değiliz.

Galip Ensarioğlu, Özbekistan’a gitmiş, orada eğitim-öğretim Özbekçe, Rusça ve Tacikçe yapılıyormuş. Olabilir. Olabilir ama gördüğümüzden göz kirası, duyduğumuzdan kulak kirası isteyecek değiliz. Her ülkenin kendine özgü gerçekleri var.

KOPENHAG KRİTERİ
22 Haziran 1993 tarihli Kopenhag Kriterleri’nde "anadilde eğitim-öğretim" konusunda herhangi bir şartın bulunmadığını onlarca kez yazdım. Orada anadilin öğrenilmesi konusunda bütün yasal engellerin kaldırılması koşulu vardır.

Anadilin öğrenilmesi hakkı: Okullarda, ister seçmeli, ister müfredat programı içinde olsun öğrenilmesinin yani öğretilmesinin bir bireysel hak olarak uygulanmasıdır.

Anadilde eğitim ve öğretim hakkı: Anaokullardan başlayarak, ilk (8 yıllık okullarda) ve ortaöğretimde (liselerde) ve yükseköğretimde (yüksekokul ve üniversitelerde) resmi dilin yanı sıra bir yerel dilde öğretim yapılması.

Buna göre ilk ve ortaöğretimde, üniversite ve yüksekokullarda bütün derslerin Türkçe dışında Kürtçe ya da bir başka yerel dilde (Arapça, Lazca, Süryanice, vb.) yapılması.

Örneğin, hukuk fakültelerinde öğretimin Kürtçe ya da başka bir dilde yapılması. Bunun gerçekleşmesi için Türkiye’de yasaların Kürtçe olması gerekir. Bu da, yargıda yargıçların ve avukatların, yüksek mahkemeler görevlilerinin bu dilde işlem yapması anlamına gelir.

KÜRTÇE MEVZUAT

Bunun olabilmesi için Türkiye’de özerk ya da federatif bir Kürt bölgesinin ya da devletinin bulunması gerekir. Anadilde öğrenim hakkında direnmenin uzak ve uzun erimli bir başka anlamı olamaz. Üniversitelerde Kürtçe öğretim görüp meslek diploması alanlar, bütün Türkiye’de nasıl mesleki çalışmalar yapacaklar?

Türk anayasasının ve yasalarının anadilde öğrenim hakkı’na uygun olarak değiştirildiğini kabul edelim ve bütün mevzuatın Kürtçeye çevrildiğini (tercüme edildiğini) var sayalım. Bunun gerçekleşmesi için ilkin bütün öğretim dönemlerinde çalışacak elemanların yetiştirilmesi gerekir. Sonra da eğitim-öğretim, hukuk, mülkiye, ekonomi, tıp, mühendislik, edebiyat, tarih, felsefe, fizik, kimya, biyoloji, müzik, resim, beden eğitimi disiplinlerinde ders verecek öğretmenlerin ve üniversite öğretim üyelerinin yetiştirilmesi gerekmektedir.

Böyle bir girişim, trilyonlarca lira masraf ve onlarca yıl sürecek özel çalışmalar gerektirir.

VE KÜRT DEVLETİ

Bütün bunların gerçekleştirildiğini de varsayalım: Bu hazırlıkların sonucu, özerk, federatif ya da bağımsız bir Kürt devletinin kurulması olur. Bu politik ve toplumsal olarak kaçınılmaz bir sonuçtur artık. Hiçbir devlet, böyle bir sonuca varacak olan süreci başlatmaz. Ve şöyle düşünür: Mademki özerk, federatif ya da bağımsız bir devlet isteniyor, bu sonuç ortaya çıktığı zaman gerekenleri kendileri yapsınlar. Şimdi, bu güvenlikten yoksun durumda devlet ve özel sektör nasıl yatırım yapılabilir? Ama yapılıyor! Yapılıyor!

Anadilde öğrenim hakkı = Özerk devlet; federatif devlet; bağımsız devlet!

Bu konularda gevezelik yapılmaz, herkesin ağzından çıkanı kulağı duyması gerekir!..
 
ÖZDEMİR İNCE / HÜRRİYET / 21.10.2008

ÖZDEMİR İNCE: ‘Kürtçe eğitim'

Tarihten ve geleneksel yönetim tarzından kaynaklanan nedenlerden dolayı birden fazla resmî dili olan ülkeler (Belçika, İsviçre gibi) de vardır.
Ama birkaçı dışında, dünyanın her ülkesinde eğitim (anaokuldan üniversitenin sonuna kadar) o ülkenin resmî dilinde (dili ile) yapılır. Ancak, Belçika tek resmî dilin kaynaştırıcı erdeminden yoksun olduğu için, iki halkı özgür bıraksanız Vallonlar Fransa ile Flamanlar da Hollanda ile birleşmek isterler. Belçika yok olur.

Şuraya varmak istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın 'Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulmaz' diyen 42. maddesine göre Türkiye'de Türkçeden başka bir dilde (bir dil ile) eğitim yapmak olanaksızdır. Çünkü ardından resmî yazışmaların, yargının dili gelir. Durup dururken Belçikalaşırsınız.

*
Köşe sahibi olmuş, birtakım fetvacı gazete yazarının 'Anadilde Eğitim' deyişini elleri titremeden kullanmalarını, Türkçe bilincinden yoksun olmalarına bağlamamız gerekiyor. Belki kabalaştım, ama ülkenin huzuru söz konusu olunca 'kibarlık'ı bir yana bırakmak da kaçınılmaz oluyor.

Bu konuda onlarca sayfa yazı yazmama karşın derdimi anlatmak konusunda yeteneksiz olduğuma inanmak üzereydim ki Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu imdadıma yetişti. Talim ve Terbiye Kurulu'nda Anadolu liselerinde yapılacak reformla ilgili çalışmaların sürdürüldüğüne dikkat çeken Bakan yapılan çalışmaları şöyle özetliyor: 'Yabancı dille eğitim yerine, daha yoğun bir şekilde yabancı dil eğitimi yapılacak.' İşte sonunda Türkçeyi doğru konuşan bir insanoğlu! Bakan şunu demek istiyor: Artık Anadolu liselerinde dersler yabancı dille (dilde) değil, Türkçe okutulacak, ama yabancı dil öğretimine de ciddi ağırlık verilecek.

*
Avrupa Birliği'nin 'Türkiye İçin Katılım Ortaklığı' metnini devlet de, hükumet de, vatandaş hazretleri de çok iyi anlamak zorundadır. Ne diyor söz konusu belge ?

'Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm - eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere - kaldırılmalıdır.' ('Ensure cultural diversity and guarantee cultural rights for all citizens irrespective of their origin. Any legal provisions preventing the enjoyment of these rights should be abolished, including in field of education.')

Görüldüğü gibi Avrupa Birliği, anayasanın 42. maddesinin kaldırılarak Kürtçenin eğitim-öğretim dili olmasını istemiyor. Böyle olsaydı, kısa vadeli hedefler arasında yer alan 'Türk vatandaşlarının kendi anadillerinde televizyon ve radyo yayını yapmalarını yasaklayan her türlü yasal hükmün kaldırılması' maddesinde olduğu gibi bunu açıkca yazardı. Yazmadığına göre, ne istiyor Avrupa Birliği?

Avrupa Birliği, vatandaşların kültürel haklarının devlet tarafından güvence altına alınmasını istiyor. Vatandaşların, devletin resmî dili olmayan anadillerini öğrenme talepleri bu güvencenin kapsamına girmez mi? Galiba giriyor. Ama Kürtçenin Türkiye Cumhuriyeti okullarında eğitim ve öğretim dili olması bu güvencenin kapsamı dışında. Zaten hükümet de 'Kürtçenin eğitim ve öğretim dili olması şöyle dursun seçmeli ders bile olamaz!' diyorlar. Buna karşılık, kışkırtılmış öğrenciler de Kürtçenin eğitim-öğretim dili ya da seçmeli ders olması için dilekçe veriyorlar.

*
Bu son derece tehlikeli kör döğüşte, Avrupa Birliği (bu konuda) ne istediğini kesin bir dille açıklamalıdır. Devlet, anadillerini öğrenmek isteyenlere ne yapmaları gerektiğini açıklamalı ve bununla ilgili yasa çıkarmalıdır. Anadillerini öğrenmek isteyenler de Avrupa Birliği-Türkiye görüşmeleri başlayana kadar bekleyemezler mi? Bu sabırsızlık neden?

Gazete yazarlarına gelince: 'Anadilde eğitim' ile 'Anadilin öğrenilmesi' aynı şey değildir. Bu ayrım konusunda son derece bilinçli ve dikkatli olmaları gerekiyor. Yoksa çıkacak kargaşanın baş sorumlusu olurlar!
 
ÖZDEMİR İNCE / HÜRRİYET / 03.02.2002

Bilim yapılmamış bir dille eğitim yapılabilir mi



PKK, Lice, Cizre ve Yüksekova’da Kürtçe eğitim vermek üzere okullar açıyormuş. Aslında bu okulları AKP-PKK-CHP ortaklığı açıyor. Diyarbakır ilimizin Lice ilçesi Yalaza köyündeki kaçak okulu incelemek için bölgeye giden askere PKK ağır silahlarla ateş açtı. Açılımın silahlı gücü, PKK’dır. Gelinen yer burasıdır.
 
İLKOKULDA EĞİTİMİN İŞLEVİ
 
İlkokulda Kürtçe eğitim hangi amaçla veriliyor, soru budur.
 
O Kürtçe eğitim alan çocuklarımız, hukukçu, iktisatçı, doktor, mühendis, subay ve bilim adamı olabilecekler mi?
 
Eğitim dili, ilkokuldan üniversite sonrası uzmanlık eğitimine kadar uzanır.
 
Eğitim dili, aynı zamanda devlet dilidir. Kürtçe eğitim savunanlar, Kürtçe eğitim görenlerin devlet içinde görev yapmayacağını, kamu görevlisi olmayacaklarını önceden kabul etmiş oluyorlar.
 
DERS KİTAPLARINI KİM YAZACAK
 
Kürtçe eğitimi savunan AKP-CHP-PKK ortaklığına soruyoruz:
 
Kürtçeyi en iyi bilen bir yerbilimci bulun, Kürtçe jeoloji kitabı yazabilecek mi?
Kürtçeyi en iyi bilen bir gökbilimci bulun, Kürtçe astronomi kitabı yazabilecek mi?
Kürtçeyi en iyi bilen,
- Ticaret hukukçusu,
- Anatomi uzmanı,
- Doğa bilimci,
- İktisatçı,
- Felsefeci,
- Siyasal bilimci bulun!
 
Bize o bildikleri Kürtçeyle kendi alanlarında ders kitabı yazabilecekler mi?
 
YÜZ YIL SÜRE
 
Hepsine yüz yıl süre verelim, yazamazlar.
 
Allah onlara yüzyıl ömür versin diye bütün millet dua edelim, adak adayalım, yine yazamazlar!
 
Yazamayacaklarını siyaset madrabazları söylemez, Kürt halkının Sol kılıklı dalkavukları da söylemez, ancak dürüst devrimciler ve bilim adamları söyler.
 
BİLİM DİLİ BİLİM YAPARAK OLUŞTURULUR
 
Yazamazlar, çünkü bilim kitabı sözlükle yazılmaz. Hiçbir bilim dili sözlük çalışmasıyla yazılmamıştır.
 
Bilim dili bilim yaparak oluşturulur.
 
Bir dille bilim yapabilmek için, o dille en az birkaç yüzyıl bilim yapılmış olması gerekir.
 
Soru: Kürt dilleriyle kaç yıldır bilim yapılıyor?
 
Cevap: Kürt dilleriyle üzülerek belirtiyoruz, bilim yapılmadı ve yapılmıyor. Kuzey Irak buna dahildir.
 
KÜRTÇE BİLEN HUKUKÇULARA SORULAR
 
Kürtçe bilim yapılabilir mi, bunu anlayabilmek için tek çare, kolları sıvayıp bu işe girişmektir.
 
Belki Kürtçeyi iyi bilen yerbilimci, gökbilimci, felsefeci, ekonomist bulunmayabilir, ama yüzlerce hukukçu var. Örneğin Selahattin Demirtaş, Hasip Kaplan.
 
Kendilerine 100 yıl süre, Türk Ticaret Yasasını Kürtçeye çevirip getirsinler. Getiremezler.
 
Sebebini tartışmıyoruz, getiremezler. Bir komisyon kursunlar, yıllarca çalışsınlar, yine getiremezler.
 
Çünkü bir Ticaret Yasası yazmak için, o dille onlarca yıl, hatta yüzlerce yıl ticaret ve yargılama yapacaksınız!
 
O dille çağdaş ticaret yapacaksınız.
O dille dış satım-dış alım yapacaksınız.
O dille banka kuracak, işlem yapacaksınız!
O dille şirket kuracaksınız!
O dille Anonim Şirket, Sınırlı Şirket, Kooperatif vb. yöneteceksiniz!
 
Hukuk dili, hukuk pratiğinde oluşur, masa başında kafa çatlatarak yaratamazsınız.
 
O DİLLE BİLİM YAPMAMIŞSANIZ YABANCI DİLDEN TERİM ALAMAZSINIZ
 
Başka dillerden kavram ve terimler alarak bilim dili oluşturabileceklerini sananlar, bilim nedir bilmiyorlar. Önce o dille bilim pratiği olacak. Yabancı dillerden terim almak veya yeni sözcükler üretmek, ancak o bilim pratiği içinde olur.
 
Örneğin eğer o dille yüzlerce yıllık bir yargı pratiği varsa, şirketler hukuku veya borçlar hukuku veya ceza hukuku kitabı yazabilirsiniz.
 
BİLİM KİTAPLARI YÜZLERCE YILLIK BİLİM PRATİĞİNDE OLUŞUR
 
Eğer Kürtçe ameliyat yapılıyorsa, Kürt diliyle bir anatomi veya cerrahi kitabı yazılabilir. Bilim kitaplıkları, yüzlerce yıllık, hatta bazı diller için binlerce yıllık bilim pratiklerinin ürünüdür. Yıllarca bilim dergisi çıkarıp da, Kürtçe eğitime gelince bilim nedir sorusunun cevabını unutan kardeşlerimiz var.
 
Bugün elimizde Kürtçe yazılmış,
 
- Yerbilim kitabı yok.
- Cerrahi kitabı yok.
- Devletler Özel Hukuku kitabı yok.
- Banka Hukuku kitabı yok.
 
Ama biz Kürtçe ders kitabı yazıp, Kürtçe eğitim yapacağız!
 
BİNLERCE BİLİM DALI VEUZMANLIK ALANI VAR
Yüzlerce, hatta binlerce bilim dalı var, uzmanlık alanı var.
 
O binlerce bilim dalının her birinden tek bir kitabın bile bulunmadığı bir dille hangi eğitimi yapacaksınız?
 
Eğitim, en sonunda üniversite öğretimi içindir. Üniversite eğitimi için birikimi olmayan bir dille ilkokul eğitimi yaparak, Kürt yurttaşlarımızın eğitimine hangi katkıda bulunacaksınız?
 
YÜZ YIL ABARTMA DEĞİL
 
Bu nedenle yüz yıllık süre abartma değildir. Çünkü bilim dili, yüzyılda üretilemez. Bilim dili, o dille bilim pratiği olmadan üretilemez.
 
İngilizler, Fransızlar, Almanlar, binyıldan uzun süre Latince bilim yaparak bilim dillerini oluşturmuşlar. Biz Türkler için de aynı olgu geçerli. Bilim dilimizin tarihi 9. yüzyılın binlerce Uygur tomarlarından başlatırsak, üstüne 1074’te tamamlanmış dünyanın ilk ansiklopedilerinden Divan-ı Lügat-it Türk’ü koyarsak, en az bin yıldır.
 
Artık hiçbir dilin önünde böyle bir binyıl veya yüzyıl bulunmuyor. Bilim treni bazı diller için kalkmıştır. Gerçek budur.
 
KÜRT YURTTAŞLARIMIZI DOLDURUŞA GETİRİYORLAR
 
Türkiye’de Kürt yurttaşlarımızı dolduruşa getiren çok aldatıcı bir kampanya yürütülüyor.
 
Anadille eğitim iddiasında bulunanlar, Kürt kökenli gençlerimizin geleceğini düşünmüyorlar.
Bir kısım Solcularımız dahi konuya olabilirlik açısından bakmıyorlar. Hayatın dışında bir “insan hakları” söylemi tutturmuşlar gidiyor. Toplumu makaraya sardılar. Kamuoyunun başı döndürüldü.
 
Bu aldanmanın içinden en başta Kürt yurttaşlarımızın gerçekçiliğiyle çıkacağız.
 
AYAKLARI YERE BASALIM
 
Hayatla ilgisi olmayan varsayımlar var.
“İnsan hakları” söylemleri var.
 
Anadille eğitimi Belçika’da tartışmıyoruz, İsviçre’de tartışmıyoruz, Türkiye’de ve Kürtçe ile Zazaca bağlamında tartışıyoruz.
 
Şu gerçek milletten gizleniyor:
 
Kürtçe Felemenkçe değildir. Kürtçeyle bilim yapılmamıştır bugüne kadar.
 
Belçika’da Fransızca ve Felemenkçe anadilleri var. Ama Felemenkçe kapitalizmin ilk yükseliş çağlarında Hollanda denen ticaret imparatorluğunun dilidir. Dünyanın sayılı bilim dillerindendir.
 
İMKANSIZI TARTIŞIYORUZ
 
Sorular, insanımızı düşünen herkesin önündedir:
 
- Kürtçe bilim yapılabilir mi?
- Kürtçe ders kitabı yazılabilir mi?
- Kürtçe Alfabe dışında ders kitabı yazacak uzmanlar var mı?
- Kürtçe yazılmış bilim kitapları var mı?
- Peki Kürtçe eğitim yapacak öğretmen var mı, o öğretmenler ne kadar öğretmen?
- Kürtçe eğitim yapan üniversite kurmak mümkün mü? Bilim adamı, uzman, profesör, doçent vb. var mı?
- Kürtçe eğitim yapıldığını varsayacağımız hukuk fakültesine, tıp fakültesine gidecek öğrenci var mı?
- Diyelim o öğrencileri de bulduk, hatta uzaydan Kürtçe bilim dili indi, peki o üniversitelerden mezun olanlar nerde yargıçlık, nerde hekimlik, nerde bankacılık yapacaklar?
- Bu, olmayanları olur hale getirebilecek bir tılsım var mı?
 
AKP, CHP, PKK yöneticileri bu sorulara cevap versinler ve kamuoyunu bilgilendirsinler lütfen.
 
DOĞU PERİNÇEK / AYDINLIK / Cumartesi, 13 Eylül 2014

20 Kasım 2012 Salı

Fransa, dil ve din temelinde kolektif hak kabul etmiyor!

Ali Rıza TAŞDELEN - Fransa, dil ve din temelinde kolektif hak kabul etmiyor!

Türkiye’yi parçalamanın anayasal temelini oluşturmak için yürütülen “Bölücü Anayasa” çalışmaları, bir süredir devam eden “Anadilde eğitim” tartışmaları ve bugün hükümet tarafından bir kanun değişikliğişle “Mahkemede anadilde savunma yapabilme hakkı” birer Batı dayatmasıdır.



Türkiye’nin aday üyelik süreci boyunca Avrupa Birliği, her ilerleme raporunda Kürtlerin hatta Alevilerin azınlık olarak tanınması dayatmasında bulundu. “Azınlıkları ve azınlık dillerini tanıyacaksın” dendi.


Fransa bu konuda epey bir çaba harcadı; AB bağlamında yaptığı girişimlerin yanısıra, Paris Kürt Enstitüsü vasıtasıyla da bu çalışmalarını yürüttü. Parlamentosunda Kürt ayrılıkçılarına konferanslar verdirdi, kolokyumlar düzenledi.


1789’dan buyana merkezi bir ulus devlet yapısı oluşturan ve bir bölünme tehlikesi olmayan Fransa, ulusal bütünlüğünü korumaya yönelik yasalarını kararlılıkla savunurken, tam bir emperyalist ikiyüzlülükle ülkemizin bölünmesine yol açacak dayatmalar içindedir.


Peki, 1789 Büyük Fransız Devrimiyle Devlet-Ulus düşüncesini evrenlselleştiren ve ideolojik çerçevesini çizen Fransa’da bu sorun nasıl ele alınmakta ve uygulanmaktadır?

Fransa “Azınlık” veya “Azınlık dilleri” kavramlarını kabul etmez. Fransa’da etnik gruplar “Fransız halkının bir parçası” olarak görülür ve konuştukları dil de “Bölgesel diller” diye ifade edilir.



Resmi dil Fransızcadır ve bu Anayasada ifade edilmektedir.


Mademki söz konusu Anayasa, biz de Fransız Anayasasından bir kaç örnek verelim :


1958 Fransız anayasasının 1. maddesi şöyledir :


“Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir Cumhuriyettir. Köken, ırk veya din ayrımı yapmaksızın, kanun önünde tüm vatandaşların eşitliği güvence altına alınır”.


1992 Haziran ayında, Avrupa konseyinin “Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Sözleşmesi” dayatmasına karşı, anında tepki göstererek 25 haziran 1992’de bir anayasa değişikliğine gider ve 2. maddesine şu eki yapar :


“Cumhuriyetin dili fransızcadır”.


Bizim Anayasamızın 3/1 maddesi, Fransız anayasası ile tam bir paralellik içindedir :


“Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir”.


Değiştirilemez maddelerle ilgili Fransız Anayasasının 89. Maddesinin son paragrafı :


"Toprak bütünlüğüne zarar verecek hiçbir değişiklik yöntemi savunulamaz ya da ileri sürülemez. Rejimin cumhuriyet biçimi değişiklik konusu yapılamaz."


Aynı hükümler bizim Anayasamızın 4. Maddesinde Cumhuriyetin niteliğini, devletin bütünlüğünü ve dilinin Türkçe olduğunu belirten ilk 3 madde değiştirilemeyecek hükümler olarak belirtilir.


“İkiz sözleşmeler” diye bilinen BM “Ekonomik,Sosyal ve Kültürel Haklar sözleşmesi” ve “Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi” ile ilgili Fransa “etnik azınlıklar ve diller” konusunda çekince koyarak imzalar.


Yürürlüğe girdiği 1976 yılında Fransa BM’de yaptığı açıklamada, özellikle 27. maddeye atıfta bulunarak


“27.Madde Fransa Cumhuriyetinde uygulanamaz...Fransız halkı etnik karektere dayalı bir ayrımı kabul etmez ve azınlık kavramını reddeder. Fransız hükümeti, anayasası gereği böyle bir konunun ele alınmasına dahi karşı çıkar.”


Böylece sözleşmenin bu maddesi Fransa’nın iç hukukunda uygulanmamaktadır. Bu sözleşmeye ilişkin, hiç bir fransız, kişisel olarak İnsan Hakları Komisyonuna şikayette bulunma hakkı yoktur.


Birde, Avrupa ikiz Sözleşmeleri var: “Avrupa Konseyi tarafından 1992 yılında kabul edilen “Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Sözleşmesi” ve 1998 yılında yürürlüge giren “Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi”.


Dönemin Sosyalist Jospin hükümeti 7 Mayıs’ta 98 uygulama meddesinden oluşan “Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Sözleşmesi”nin 39’unu “azınlık ve etnik” kavramlara çekince koyarak Budapeşte’de imzalar.


Fransa’nın koyduğu çekinceler özetle şöyledir :


“Bölgesel ve azınlıkların kendi dillerini kamu kurumlarında, mahkemelerde sözlü veya yazılı olarak kullanabileceğini ve kamu yönetimlerinin bu hakkı güvence altına alması gerektiğini ve bu dillerin öğrenilmesi için gereken araçların sağlanmasını belirten 7,9 ve 10. maddeleri Fransa’nın kabul etmediğini ve kamusal alanda kullanılan dilin anayasalarının 2. maddesinde belirlendiği gibi sadece fransızca olduğu”


belirtilir.


20 mayıs 1999’da Cumhurbaşkanı Jacques Chirac konuyu Anayasa Mahkemesine götürür. Mahkeme 15 haziran 1999’da bu sözleşmenin anayasaya aykırı olduğunu açıklar. Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 1. ve 2. maddelerine atıfta bulunarak


“ Fransız halkının birliği prensibi, Cumhuriyetin bölünmezliği ve ulusal egemenliğin anayasal değerler olduğu; bu temel prensiplerin, dil, din ve kültür temeline dayalı her hangi bir grubun kollektif haklarının tanınmasına karşı çıkar ve bu şartlarda bu sözleşmeyi anayasaya aykırı bulur.”


diye karar verir.


Etnik azınlıkların korunması ve tanınmasını uluslararası bir koruma altına alan “Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi” ise Fransa tarafından hiç imzalanmaz.


(Daha geniş bilgi için bkz: Ali Rıza Taşdelen, “Fransa, AB ve azınlıklar sorunu, Teori dergisi, Mart 2005. Ve “Fransızcanın resmi dil olma süreci ve bölgesel diller”, Teori Dergisi, Şubat 2011)


Ali Rıza TAŞDELEN - 20 Kasım 2012 - Paris

18 Kasım 2012 Pazar

ÖZDEMİR İNCE/ Anadilde eğitim-öğretimin anlamı





ÖZDEMİR İNCE/ Anadilde eğitim-öğretimin anlamı

Anadilde eğitimin (ya da öğretimin) ne anlama geldiğini ne yazık ki koskoca gazete yazıcıları bile bilmiyor. Bunlardan İsmet Berkan’a göre anadilde eğitim-öğretim şu anlama geliyor: “Ana dilde eğitim konusu, bilen biliyor, bu köşede devamlı savunuluyor. Ben bazı derslerin isteyenlere Kürtçe verilmesinde, hatta Kürtler için özel ‘Kürt Dili ve Edebiyatı’ gibi ‘Kürt Tarihi’ gibi özel dersler konmasında sayısız yarar görenlerdenim. Ama bir an kabul edelim ki, hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı bu sabah tam da benim önerdiğim cinsten bir ana dilde eğitimi kabul etti. Böyle olsa bile ana dilde eğitimin gerçek anlamda başlamasının en az beş yıl sonra olabileceğini bilmeliyiz. Öyle ya, ders kitapları yazılacak, öğretmenler yetiştirilecek... Bunlar bir günde olmaz.” (Hürriyet, 27.10.2012)



Hangi hak?


“Öğrenmek Hakkı” ile “Öğretim Hakkı” lütfen karıştırılmasın. Bütün maraz bu iki kavramı birbirine karıştırmaktan kaynaklanıyor.


Anadilde öğretim hakkı için açlık grevi yapanlara İsmet Berkan’ın formülünü götürün, kabul etmeyeceklerdir. Çünkü anadilde öğretim sisteminde, eğitim ve öğretim, anaokulundan başlayarak bütün öğrenim sürecini (okul öncesi, ilk, orta, yüksek) kapsar. Ne var ki anayasanın 42.maddesine göre Türkiye’de “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” Ayrıca Türkiye’nin üniter bir devlet olduğu da unutulmasın!


Açlık grevi yapanlar, anlamını bilerek “Anadilde Öğretim Hakkı” istiyorlarsa, bu isteklerinin yerine gelmesi için Türkiye’nin üniter yapısının değişmesi, üniter devletin yerine bir federal devlet kurulması gerekmektedir. “Demokratik özerklik” yapısı içinde bile grevcilerin isteğinin karşılanması pek mümkün olmayabilir.


Ne yapalım ki devletler hukuku böyle, evrensel hukuk böyle: Devlet yapısı değişmeden eğitim-öğretim öğretim sistemi değişemez. Anadilde eğitim ve öğretimin gerçekleşmesi için sistemin uygulanacağı toplumun (topluluğun) coğrafi sınırlarının belirlenmesi gerekir. Ülkenin belli yerlerinde Kürtçe konuşan vatandaşların fazla sayıda olması onlara anadilde eğitim-öğretim hakkı getirmez. Olsa olsa, 2000 yılı Türkiye için AB Katılım Ortaklığı Belgesi’ne göre bir “kültürel hak” olarak Kürtçe öğrenebilirler ki, bu durumda, İsmet Berkan’ın önerisi kısmen uygulanabilir.


Eski yazılar


Hürriyet gazetesinde, devletin resmî dili ve anadil konulu ilk yazım 1 Nisan 2001 tarihinde yayınlanmış. “Devletin Resmî Dili” başlıklı bu yazı Pazar Yazıları (Gendaş Yayınları, 2002) adlı kitabımda yer alıyor. Yazıda, “Anadilde öğretim” ile AB’nin 2000 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi’nde işaret edilen “Kültürel hakların kullanılması” arasındaki farkı anlamayanlara anlatıyordum.


Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Kürtçe Eğitim?” (03.02.02) ve “Bir Örnek: İspanya” (07.07.02) başlıklı yazılarımı gene Pazar Yazıları” da okuyabilirsiniz.


Daha sonra Hürriyet Avrupa’da “Kendal Nezan’ın Kantarı” (07-19 Ocak 2005) adlı 6 yazı yayınladım. Gene Hürriyet gazetesinde “Ismarlama Yazar” (23.02.05) başlıklı yazı var. Bu, sözünü ettiğim yazıları Fesatlar Sarmalında Türkiye (Remzi Kitabevi, 2007) adlı kitabımda okuyabilirsiniz.


Son olarak Direnen Cumhuriyet (Destek Yayınevi, 2010) adlı kitabımda şu yazılar yer alıyor: “Cumhuriyet Limited Şirketi (Hürriyet, 20.06.09), “Anadilde Öğretim Mayını” (Hürriyet, 09.08.09) ve 15 yazılık “Kürtçülük Sorununun Tersi ve Yüzü” (Hürriyet, 02.09.2009-27.09.2009).


Ek olarak: “Anadilde Eğitim-Öğretim Çıkmazı” (Hürriyet, 21.10.2008) adlı yazım.


Bu yazıların hepsinde, bireylere ait olan “Anadili Özgürce Öğrenme Hakkı” ile devlete (kamuya) ait olan “Anadilde Öğretim Hakkı”nın ne anlama geldiklerini ve aralarındaki farkı anlattım.


Bunun ardından, Anadilde Öğretim hakkı ve uygulanmasının siyasal anlamını açıkladım. Şimdi bir kez daha açıklayacağım ama öğrenmesi gerekenler gene öğrenmeyecekler:


Çıkmazın çıkmazı


Diyelim ki yasalar elveriyor ve Diyarbakır’da ana dilde öğretim uygulanıyor. Demek ki bütün dersler Kürt dilinde yapılacak. Öğrenciler T.C vatandaşı olduklarına göre Türkçe de öğrenecekler. Diyelim ki bir öğrenci Kürtçe öğrenim yapılan okuldan lise diploması aldı. Üniversiteye giriş sınavlarına girecek ama bütün sözcük ve derslerle ilgili terminolojinin Türkçesini bilmek zorunda. Şimdi bile zorluk çeken öğrenci böyle bir sınavda başarılı olabilir mi? Ha o zaman, (mümkün değil ama) üniversitenin Kürt dilinde olması istenecektir: Kürt dilinde hukuk, siyaset bilim, ekonomi, tıp, mühendislik, fizik, kimya, biyoloji, uluslar arası ilişki... Diyelim ki öğrenci Kürtçe öğrenim gördüğü fakülteyi bitirdi. Resmi dili Türkçe olan Türkiye’de hangi alanda iş bulup çalışacak?


Size işi kolaylaştıracak iki formül vereceğim:


1.Kültürel hak olan “Ana dili öğrenme hakkı” bireye aittir, evrenseldir.


2.Siyasal hak olan “Ana dilde öğretim hakkı” kamuya aittir ve bu hak sadece özerk devlette, federal devlette ve bağımsız devlette vardır. Kürtler en azından federe bir devlet kurarlarsa eğitim ve öğretimi Kuzey Irak’ta olduğu gibi istedikleri dilde (Kürtçe, İngilizce, Arapça ve Türkçe) yapabilirler.
***
Bu kaos ortamında görüşmenin yapılabilmesi, anlaşmanın olabilmesi için ilkin konuyla ilgili sözcük ve kavramların, kısacası terminolojinin ortak olması gerekli ve zorunlu.


Siyasal bağlamda özerklik ya da federasyon isteyenler neden anadilde öğrenim hakkını hemen masaya koyuyorlar? Önce özerklik ya da federe devlet olma hakkını al, sonra istediğin dilde öğretim yaparsın. Açlık grevi yapanların bunları bildiklerinden kuşkum var!

AYDINLIK-Salı, 30 Ekim 2012