Tarihten ve geleneksel yönetim tarzından kaynaklanan nedenlerden dolayı birden fazla resmî dili olan ülkeler (Belçika, İsviçre gibi) de vardır.
Ama birkaçı dışında, dünyanın her ülkesinde eğitim (anaokuldan üniversitenin sonuna kadar) o ülkenin resmî dilinde (dili ile) yapılır. Ancak, Belçika tek resmî dilin kaynaştırıcı erdeminden yoksun olduğu için, iki halkı özgür bıraksanız Vallonlar Fransa ile Flamanlar da Hollanda ile birleşmek isterler. Belçika yok olur.
Şuraya varmak istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın 'Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulmaz' diyen 42. maddesine göre Türkiye'de Türkçeden başka bir dilde (bir dil ile) eğitim yapmak olanaksızdır. Çünkü ardından resmî yazışmaların, yargının dili gelir. Durup dururken Belçikalaşırsınız.
*
Köşe sahibi olmuş, birtakım fetvacı gazete yazarının 'Anadilde Eğitim' deyişini elleri titremeden kullanmalarını, Türkçe bilincinden yoksun olmalarına bağlamamız gerekiyor. Belki kabalaştım, ama ülkenin huzuru söz konusu olunca 'kibarlık'ı bir yana bırakmak da kaçınılmaz oluyor.
Bu konuda onlarca sayfa yazı yazmama karşın derdimi anlatmak konusunda yeteneksiz olduğuma inanmak üzereydim ki Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu imdadıma yetişti. Talim ve Terbiye Kurulu'nda Anadolu liselerinde yapılacak reformla ilgili çalışmaların sürdürüldüğüne dikkat çeken Bakan yapılan çalışmaları şöyle özetliyor: 'Yabancı dille eğitim yerine, daha yoğun bir şekilde yabancı dil eğitimi yapılacak.' İşte sonunda Türkçeyi doğru konuşan bir insanoğlu! Bakan şunu demek istiyor: Artık Anadolu liselerinde dersler yabancı dille (dilde) değil, Türkçe okutulacak, ama yabancı dil öğretimine de ciddi ağırlık verilecek.
*
Avrupa Birliği'nin 'Türkiye İçin Katılım Ortaklığı' metnini devlet de, hükumet de, vatandaş hazretleri de çok iyi anlamak zorundadır. Ne diyor söz konusu belge ?
'Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm - eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere - kaldırılmalıdır.' ('Ensure cultural diversity and guarantee cultural rights for all citizens irrespective of their origin. Any legal provisions preventing the enjoyment of these rights should be abolished, including in field of education.')
Görüldüğü gibi Avrupa Birliği, anayasanın 42. maddesinin kaldırılarak Kürtçenin eğitim-öğretim dili olmasını istemiyor. Böyle olsaydı, kısa vadeli hedefler arasında yer alan 'Türk vatandaşlarının kendi anadillerinde televizyon ve radyo yayını yapmalarını yasaklayan her türlü yasal hükmün kaldırılması' maddesinde olduğu gibi bunu açıkca yazardı. Yazmadığına göre, ne istiyor Avrupa Birliği?
Avrupa Birliği, vatandaşların kültürel haklarının devlet tarafından güvence altına alınmasını istiyor. Vatandaşların, devletin resmî dili olmayan anadillerini öğrenme talepleri bu güvencenin kapsamına girmez mi? Galiba giriyor. Ama Kürtçenin Türkiye Cumhuriyeti okullarında eğitim ve öğretim dili olması bu güvencenin kapsamı dışında. Zaten hükümet de 'Kürtçenin eğitim ve öğretim dili olması şöyle dursun seçmeli ders bile olamaz!' diyorlar. Buna karşılık, kışkırtılmış öğrenciler de Kürtçenin eğitim-öğretim dili ya da seçmeli ders olması için dilekçe veriyorlar.
*
Bu son derece tehlikeli kör döğüşte, Avrupa Birliği (bu konuda) ne istediğini kesin bir dille açıklamalıdır. Devlet, anadillerini öğrenmek isteyenlere ne yapmaları gerektiğini açıklamalı ve bununla ilgili yasa çıkarmalıdır. Anadillerini öğrenmek isteyenler de Avrupa Birliği-Türkiye görüşmeleri başlayana kadar bekleyemezler mi? Bu sabırsızlık neden?
Gazete yazarlarına gelince: 'Anadilde eğitim' ile 'Anadilin öğrenilmesi' aynı şey değildir. Bu ayrım konusunda son derece bilinçli ve dikkatli olmaları gerekiyor. Yoksa çıkacak kargaşanın baş sorumlusu olurlar!
Ama birkaçı dışında, dünyanın her ülkesinde eğitim (anaokuldan üniversitenin sonuna kadar) o ülkenin resmî dilinde (dili ile) yapılır. Ancak, Belçika tek resmî dilin kaynaştırıcı erdeminden yoksun olduğu için, iki halkı özgür bıraksanız Vallonlar Fransa ile Flamanlar da Hollanda ile birleşmek isterler. Belçika yok olur.
Şuraya varmak istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'nın 'Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulmaz' diyen 42. maddesine göre Türkiye'de Türkçeden başka bir dilde (bir dil ile) eğitim yapmak olanaksızdır. Çünkü ardından resmî yazışmaların, yargının dili gelir. Durup dururken Belçikalaşırsınız.
*
Köşe sahibi olmuş, birtakım fetvacı gazete yazarının 'Anadilde Eğitim' deyişini elleri titremeden kullanmalarını, Türkçe bilincinden yoksun olmalarına bağlamamız gerekiyor. Belki kabalaştım, ama ülkenin huzuru söz konusu olunca 'kibarlık'ı bir yana bırakmak da kaçınılmaz oluyor.
Bu konuda onlarca sayfa yazı yazmama karşın derdimi anlatmak konusunda yeteneksiz olduğuma inanmak üzereydim ki Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu imdadıma yetişti. Talim ve Terbiye Kurulu'nda Anadolu liselerinde yapılacak reformla ilgili çalışmaların sürdürüldüğüne dikkat çeken Bakan yapılan çalışmaları şöyle özetliyor: 'Yabancı dille eğitim yerine, daha yoğun bir şekilde yabancı dil eğitimi yapılacak.' İşte sonunda Türkçeyi doğru konuşan bir insanoğlu! Bakan şunu demek istiyor: Artık Anadolu liselerinde dersler yabancı dille (dilde) değil, Türkçe okutulacak, ama yabancı dil öğretimine de ciddi ağırlık verilecek.
*
Avrupa Birliği'nin 'Türkiye İçin Katılım Ortaklığı' metnini devlet de, hükumet de, vatandaş hazretleri de çok iyi anlamak zorundadır. Ne diyor söz konusu belge ?
'Kültürel çeşitliliğin sağlanması ve kökenlerine bakılmaksızın tüm vatandaşların kültürel haklarının güvence altına alınması. Bu hakların kullanılmasını engelleyen her türlü yasal hüküm - eğitim alanındakiler de dahil olmak üzere - kaldırılmalıdır.' ('Ensure cultural diversity and guarantee cultural rights for all citizens irrespective of their origin. Any legal provisions preventing the enjoyment of these rights should be abolished, including in field of education.')
Görüldüğü gibi Avrupa Birliği, anayasanın 42. maddesinin kaldırılarak Kürtçenin eğitim-öğretim dili olmasını istemiyor. Böyle olsaydı, kısa vadeli hedefler arasında yer alan 'Türk vatandaşlarının kendi anadillerinde televizyon ve radyo yayını yapmalarını yasaklayan her türlü yasal hükmün kaldırılması' maddesinde olduğu gibi bunu açıkca yazardı. Yazmadığına göre, ne istiyor Avrupa Birliği?
Avrupa Birliği, vatandaşların kültürel haklarının devlet tarafından güvence altına alınmasını istiyor. Vatandaşların, devletin resmî dili olmayan anadillerini öğrenme talepleri bu güvencenin kapsamına girmez mi? Galiba giriyor. Ama Kürtçenin Türkiye Cumhuriyeti okullarında eğitim ve öğretim dili olması bu güvencenin kapsamı dışında. Zaten hükümet de 'Kürtçenin eğitim ve öğretim dili olması şöyle dursun seçmeli ders bile olamaz!' diyorlar. Buna karşılık, kışkırtılmış öğrenciler de Kürtçenin eğitim-öğretim dili ya da seçmeli ders olması için dilekçe veriyorlar.
*
Bu son derece tehlikeli kör döğüşte, Avrupa Birliği (bu konuda) ne istediğini kesin bir dille açıklamalıdır. Devlet, anadillerini öğrenmek isteyenlere ne yapmaları gerektiğini açıklamalı ve bununla ilgili yasa çıkarmalıdır. Anadillerini öğrenmek isteyenler de Avrupa Birliği-Türkiye görüşmeleri başlayana kadar bekleyemezler mi? Bu sabırsızlık neden?
Gazete yazarlarına gelince: 'Anadilde eğitim' ile 'Anadilin öğrenilmesi' aynı şey değildir. Bu ayrım konusunda son derece bilinçli ve dikkatli olmaları gerekiyor. Yoksa çıkacak kargaşanın baş sorumlusu olurlar!
ÖZDEMİR İNCE / HÜRRİYET / 03.02.2002