ABD bir taraftan NATO'yu diğer taraftan bölgesel müttefiklerini ve askeri, ekonomik, kültürel gücünü kullanarak, bunları istihbarat, psikolojik harekat ve asimetrik vasıtalarla (terör örgütleri gibi) destekleyerek Rusya'nın etrafını kuşatmaya (Containment) ve O'nu Asya içlerine doğru itmeye çalışmaktadır. Aynı şekilde Çin'in Rusya ile irtibatını kesmeyi, enerji kaynakları ve pazarlara giden deniz ulaşım hatlarını, kritik boğaz ve düğüm noktalarını (Choke points) kontrol etmeyi sürdürerek kendisi ve tesis etmeye çalıştığı yeni dünya düzeni için tehdit teşkil etmesini önlemeye çalışmaktadır.
Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ABD, Almanya ve Polonya'da tesis ettiği enstitülerde Doğu Avrupa'daki sivil ve askerleri eğitmiş, Ukrayna'ya kadar hemen hemen bütün ülkelerin (Sırbistan vb. birkaç ülke hariç) NATO'ya ve AB'ye girmesini sağlamıştır. Gürcistan ve Ukrayna'nın da NATO'ya girmesi konusundaki çabaları Rusya'nın sert tepkisi ile karşılaşmıştır. Bu çabalar sonucu Gürcistan bazı topraklarını kaybetmiş ve yalnız bırakılmıştır. Aynı şekilde Ukrayna'da iç savaş çıkmış, Kırım, Rusya tarafından ilhak edilmiştir. Ukrayna krizi bütün hızıyla sürmektedir. ABD ve AB tarafından açıklanan yaptırımlara ya uyulmamakta ya da etkili olamamaktadır. Bunda Avrupa'nın (özellikle Almanya vb.) enerji bakımından Rusya'ya bağımlı olması ve Almanya ve Fransa'nın Rusya pazarı ile yakın ilişkisi önemli rol oynamaktadır.
ABD diğer taraftan Çin'in enerji kaynaklarıyla ve özellikle de Rusya ve Orta Asya ülkeleri ile bağlantısını kesecek tedbirler alarak onun ABD menfaatlerini tehdit edecek bir güç olmasını önlemeye çalışmaktadır. Çin şu anda büyük ölçüde Ortadoğu petrolüne bağımlıdır ve bölgedeki enerji kaynakları ABD ve Batı'nın kontrolundadır. Ayrıca bu petrol ve doğal gazın Çin'e ulaşımını sağlayan deniz ulaşım hatları ve kritik boğazlarda ABD ve müttefikleri tarafından kontrol edilmektedir. Ayrıca Çin'in Afrika'daki yatırım ve ilişkilerinden çekinen ABD bölgedeki müttefikleri ile büyük bir kaos çıkarmış, Çin'i buradan uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
Hem Rusya hem de Çin, ABD'nin uygulamağa çalıştığı stratejini farkındadır ve onlar da bu kuşatmayı yaracak ve boşa çıkaracak bir karşı strateji uygulamaktadırlar. Ekonomisi gelişen ülkelerle bir ekonomik birlik meydana getirilmesi sonucunda ortaya çıkan BRICS bu konudaki adımlardan biridir. Diğer önemli tedbir ŞİÖ'dür. Diğer bir adım Çin ve Rusya arasında imzalanan ve 2018'de faaliyete geçecek olan doğal boru hattıdır. Yine Rusya ve Çin'in Orta Asya ülkeleriyle ve İran ile yaptıkları anlaşmalar bu konudaki önemli gelişmelerdir. Rusya ve Çin'in dış alımlarda dolar dışında bir para birimi kullanma konusundaki anlaşmaları da önemli gelişmelerden biridir.
Rusya'nın tek başına tekrar ABD'yi tehdit edebilecek bir süper güç olabilmesi ekonomik potansiyeli açısından çok zordur. Çin böyle bir süper güç olma potansiyeli taşımakla birlikte onun da en büyük handikapı enerji ve hammadde kaynaklarının yetersiz oluşudur. Bu bakımdan Çin ve Rusya'nın ittifakı ve imkanlarını birleştirmesi ABD'nin en önemli korkusudur. Bütün stratejisini bunu önlemek üzere kurmuş ve uygulamaktadır. Dolayısıyla ABD'nin tutumuna ve uygulamalarına bu büyük strateji gözlüğüyle bakmak ve analiz etmek gerekir.
Zaman zaman Çin'in ve Rusya'nın silahlı kuvvetlerini (özellikle de deniz kuvvetleri) ABD silahlı kuvvetleriyle mukayese edilerek bazı sonuçlar çıkarılmaya çalışılmaktadır. Evet Rusya da, Çin de balistik füzeler, nükleer silahlar başta olmak üzere modern ve gelişmiş silah sistemleriyle donatılmış silahlı kuvvetlere sahiptirler. Kendi silahlarını üretecek, teknoloji geliştirecek ve bunları diğer ülkelere satacak imkan ve kabiliyetleri vardır. Ama savunma için ayrılan kaynaklara baktığımızda aradaki büyük fark bize bu konuda daha dikkatli analizler yapmamızı gerektirmektedir. Çin'in 2015 yılı savunma bütçesi 137 milyar dolar, Rusya'nın ise 70 milyar dolardır. ABD'nin 2015 yılı savunma bütçesi ise 524 milyar dolar civarındadır.
ABD, Rusya ve Çin'in imkanlarını birleştirerek kendi menfaatlerini tehdit etmesinin önüne geçmek için bir taraftan Rusya'nın etrafını kuşatıp onu bir köşeye sıkıştırarak etkisiz hale getirmeye çalışırken, diğer taraftan güçlerini asya pasifik bölgesine kaydırarak Japonya ve Güney Kore gibi müttefikleriyle birlikte Çin'i kontrol etmek istemektedir. ABD'nin bu büyük stratejisi (Grand Strategy) Ukrayna'da, Ortadoğu'da, Afrika'da, Afganistan ve Pakistan'da, Orta Asya'da, Uzak Doğu'da krizlere ve kaosa yol açmıştır. Bu krizlerin daha da büyümesi ve daha büyük sorunlara yol açması mümkündür. Özellikle çatışma ve belirsizliğin neden olduğu göçler, terör ve terör örgütlerinin bütün ülkeleri tehdit etmesi gündemdedir.
Bütün bu gelişmeler ortasında, 4-5 Eylül 2014 tarihinde İngiltere'de yapılacak olan NATO zirvesi, NATO'nun misyonu açısından önemli konuların tartışılacağı ve önemli kararların alınacağı bir zirve olacaktır. NATO zirvesinde alınacak kararlar sonuç bildirgesine (communique) nasıl yansıyacak ya da bu sonuç bildirgesi yeni bir NATO konseptinin yolunu açacak mı birlikte göreceğiz. Ama yeni bir soğuk savaş beklentisi içinde olanlar, bu zirvenin böyle bir sonuç vermeyeceğini görmeliler. Dünya yeni bir soğuk savaş dönemini kaldıramayacak kadar karmaşık ve ilişkiler iç içe geçmiş durumda.
İSMAİL HAKKI PEKİN / Aydınlık / 04.09.2014