Erdoğan, 27 Ağustos'u "Yeni Türkiye'nin doğum günü" ilan etmişti ve biz de bunun Cumhuriyet'in ve eski dedikleri Atatürk'ün Türkiye'sinin yıkılması olduğunu bu köşede belirtmiştik.
Hatta somut sonuçlara baktığımızda aslında Cumhuriyet'i 2007'de yıktıklarını, 7 yıldır rejimlerini inşa etmeye çalıştıklarını ve 27 Ağustos 2014'te de o rejimi ilan ettiklerini söyleyebiliriz.
Peki Cumhuriyet, daha da somutlarsak milli devlet neden direnemedi?
MİLLİ DEVLET PROGRAMINDAN VAZGEÇİLDİ
1) Kemalist Devrim'in kadroları sayıca yetersizdi ve çabuk havlu attılar. Toprak reformuna karşı çıkan CHP'lilerin ve toprak ağalarının ortak Demokrat Parti hamlesine karşı koyamadılar. Zira kadrolar Kemalist'ti ama Mustafa Kemal kadar devrimci değildi; çoğu uzlaşmacılığı tercih etti.
Atatürk'ün en önemli özelliği devrimcilikti ve bu özelliği kuşaklar boyunca Cumhuriyetçiler tarafından iyi anlaşılamadı. Eski Genelkurmay Başkanlarının bugün "Atatürk'ü tamamen anlayamadık" özeleştirisi bu nedenle önemlidir.
2) Mustafa Kemal'in 6 Ok'unun yani milli devlet programının önce Anayasa'dan sonra da fiilen CHP'nin programından çıkarılması, CHP'nin halkçı parti yerine sosyal demokrat bir partiye dönüşmesi, milli devletin direnememesinin ideolojik nedenlerinin başındadır.
3) Türkiye'nin Batı kampını ve ulusal güvenliği için NATO'yu tercih etmesi, bugün Kemalist çevreler açısından artık daha net görülmektedir ki, milli devletin intiharıydı. Çünkü NATO, ABD'nin üye ülkeleri denetleme ve gizli hükümetlerle (Gladyo) yönetme aracıydı.
Arkasına Sovyet dostluğunun imkanlarını alarak emperyalizme karşı zafer kazanmış ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş Mustafa Kemal'in "SSCB'yle dostluk" vasiyetini yok sayan ve ABD'nin işaret ettiği şekliyle kuzeyden tehdit algılayan Ankara'nın Batı kampına teslim olması, mazlum milletler açısından da bir milattır. Oysa Türkiye, örneğin Hindistan gibi bağımsız ve bağlantısız kalabilirdi.
MİLLİYETÇİLİĞE ABD DARBESİ
4) Türkiye'nin Batı kampına girmesi, ideolojik temelde iki büyük sorun yarattı: Milliyetçilik devrimci köklerinden adım adım koptu ve ırkçılığa evrildi; ABD'nin "komünizmle mücadele" stratejisinin bir aracına dönüştürüldü. Bu tablo Sol'un da milliyetçilikten kopmasına ve Türkiyeci olmayan yeni bir Sol anlayışın gelişmesine yol açtı. Dahası Ankara Batı kampının stratejisine uygun olarak, gerçekte milli devletin en önemli barikatı olan gerçek Sol'u da ezdi.
Cumhuriyet'e asıl darbenin vurulduğu şu son 10 yılda hep milliyetçilik ve ulusalcılığın hedef alınması, onun milli devletle olan ideolojik bağı nedeniyledir!
5) Tükriye'nin Batı kampına girmesi, ekonomisinin de adım adım teslim edilmesine yol açtı. 1980'e kadar karma ekonomisini bir şekilde koruyabilen Türkiye, 24 Ocak kararları ve onun sopası olan 12 Eylül'le birlikte "serbest piyasa ekonomisine" entegre edildi. Özelleştirmeler ve yabancılara satış, küçük bir borsa oyununuyla iktidarların düşürülebilmesine, Ankara'nın sık sık şantaja maruz kalmasına imkan yarattı.
Milli devlet milli pazar demekti ve pazarını emperyalizme açan milli devlet direnebilme yeteneğini yitirmeye başladı. Pazarın en önemli işgallerinden biri AB ile imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması'ydı ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller "son sosyalist devleti (Karma ekonomili Türkiye) yıktık" diyerek bu anlaşmaya kadeh kaldırdı!
Oysa 2008 krizi de gösterdi ki, karma ekonomi dünyadaki tüm milli ekonomiler için vazgeçilmezdi.
KÜRT SORUNUNA ABD ÇÖZÜMÜ
6) AB aday üyeliği, milli devletin idari yapısının da ortadan kaldırılmasının bir aracıydı. Kaldı ki idaresininin bir bölümünü Brüksel'e devreden bir milli devlet, zaten artık milli olmayacaktı!
7) Milli devlet milli orduyla direnirdi ama milli ordu, AB uyum yasalarına teslim olarak kendine kurulan kumpası izlemekle yetindi.
8) Kürt Sorunu milli devletin yıkılmasının bir aracı olarak kullanıldı. Emperyalizme bu sorunu kullanabilme olanağı veren ise gerçekte Gladyo'ydu, güdümlü Batıcı hükümetlerdi...
"Kürt yoktur, karda yürüyenin çıkardığı kart kurt sesi vardır" anlayışıyla basınçlı bir kap yaratan ve o kap oluştuğunda da bunu sadece güvenlikçi bir yaklaşımla bastırmaya çalışan Ankara, en sonunda sorunu emperyalizme teslim etti ve onun bölgesel planlarına uygun olarak "Açılım stratejisini" kabul etti.
Açılım'ın çözüm değil çözülme olduğu, Türk ile Kürt'ün barışı değil ayrışması ve düşmanlaştırılması olduğu ortadadır!
Kuşkusuz milli devletin direnememesinin daha pek çok nedeni var ama bu köşenin de bir sınırı var. Başka bir yazıyla yine devam ederiz. Şimdilik şöyle bitirelim: Çözüm yeniden milli demokratik devrimdir!
M.Ali Güller / Aydınlık / 01.09.2014