4-5 Eylül 2014 tarihinde Galler'de yapılan NATO zirvesinde alınan kararlar ve konuşulan/tartışılan konular; Ortadoğu ve IŞİD'den Ukrayna, Doğu Avrupa ve Baltık Ülkelerine, Rus yayılmacılığına (!) karşı alınacak tedbirlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktaydı. Zirve sonuç bildirgesine, liderlerin ve NATO Genel Sekreteri'nin yaptıkları basın konferanslarına bakıldığında konuşulan/tartışılan konuların ve alınan kararların hemen tamamının Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini görmekteyiz. Önümüzdeki günlerde söz konusu kararların gerçekleştirilmesi/hayata geçirilmeye başlanmasıyla (implementation) Türkiye'ye olan etkilerini çok daha yakından görebilme olanağını bulacağız. Bugünkü yazımda bizi en çok etkileyecek, ülkemizin güvenliği, istikrarı ve bekası için çok önemli gördüğüm Irak ve Suriye'deki gelişmelerle, IŞİD konusunda alınması düşünülen tedbirlerin, Türkiye ve bölgemizi nasıl etkileyebileceği üzerinde durmak istiyorum. NATO zirvesinde görüşülen diğer konuları daha sonraki yazılarımda ele alacağımı da belirtmek isterim.
KOALİSYONDAN BEKLENENLER
IŞİD'e karşı içinde Türkiye'nin de bulunduğu 10 ülkeye koalisyon önerisinde bulunuluyor. Bu ülkeler; ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Danimarka, Polonya, Kanada, Avusturalya, Türkiye'dir. Koalisyonun amacı ve hedefi nedir? IŞİD ile mücadele stratejisi ne olacaktır? Hangi bölgeleri kapsayacaktır? Bu soruların cevaplarını aradığımızda, karşılaştığımız hususlar şunlar:
Koalisyon güçleri kara harekâtına katılmayacaktır, hava harekâtı için bir güç oluşturulacaktır, tehdidin sadece havadan bertaraf edilmesi mümkün değildir, bunun için kara harekatı bölgedeki unsurlar tarafından yapılacaktır, bu unsurlara lojistik destek sağlanacaktır.
IŞİD ile mücadele için Irak esas alınacak, Suriye'dekilerle mücadele, Esad'ın güçlenmesine imkân sağlamayacak ve PYD'nin Kobani, Afrin ve El Cezire bölgelerinde elde ettiği özerklik ya da kantonlaşmayı ortadan kaldırmayacak şekilde yapılacaktır.
YENİ PARALI BİRLİKLER GEREKECEK
Koalisyon ülkelerine yardım edecek, onları tamamlayacak bölge ülkeleri olmaksızın, bu stratejinin uygulanması düşünülemez. Suudi Arabistan, Katar, Ürdün bu ülkelerin en önemlileri. Peki kara harekâtını yapacak bölgesel unsurlar kimlerdir? Bu unsurları; Araplar (Bağdat'ın güçleri, ikna edilen Sünni arap aşiretler vb), Kürtler (Peşmerge, PKK), Türkmenler (Türkmenler genelde merkezi hükümet güçleriyle birlikte hareket ediyorlar) olarak belirleyebiliriz. Koalisyon güçleri ve onların bölgedeki müttefikleri tarafından yeni gönüllü ve paralı birlikler oluşturulması da bir başka tedbir olarak düşünülebilir.
Harekât nasıl cereyan edebilir? Koalisyon güçleri yapacakları hava harekâtıyla hem IŞİD'i çevrelerler (containment) hem de kara harekâtı icra edecek kara unsurlarına hava örtüsü ve desteği sağlarlar. Sağlanan hava örtüsü ve desteği kara unsurlarının harekâtını kolaylaştırır ve başarıyı sağlar.
Peki koalisyon güçleri hava harekâtı dışında ne yapacak? Öncelikle kara harekâtını yapacak unsurları silahlandıracak. Bu silahlar top, havan, roket vb. ağır silahları ihtiva edecek. Bu unsurları nizami muharebe yapacak şekilde teşkilatlandıracak ve eğitecek. Komutanlarını ve liderlerini eğitecek. Lojistik destek sağlayacak. İstihbarat desteği sağlayacak. Komuta kontrol sistemlerini tesis edecek. Hava desteğinin sağlanması, hava destek istekleri ve hedeflerin işaretlenmesi için özel kuvvetlerden bir veya iki timini bölgede görevlendirebilecek. Tabii bunların dışında bölgede veya bölge dışında tedavi imkânlarının sağlanması, eğitim üsleri ve lojistik üsler tesisi, arama kurtarma için teşkilatlanma, savaşanlara maddi destek vb. hususları da sayabiliriz.
TÜRKİYE LOJİSTİK VE HAVA ÜSSÜ OLACAK
Bütün bunlara baktığımızda söz konusu faaliyetlerin Türkiye'ye çok önemli görev ve sorumluluklar yüklediğini görürüz. Nedir onlar? Söz konusu koalisyon ülkelerinden Türkiye hariç hiçbiri bölgede değildir. Üstelik Türkiye her iki ülkeyle de uzun sınırları olan tek ülkedir. O zaman Türkiye'den keşif uçakları, savaş uçakları, arama kurtarma birlikleri ve İHA'lar, bunların destek üniteleri ve personeli için hava üssü veya üsleri talep edilecektir. Uçaklar Türkiye'deki üsleri ve ülkemiz hava sahasını kullanacaklardır. Türkiye'de eğitim ve lojistik üsler, belki de komuta kontrol merkezi/merkezleri tesis edilecektir. Silah, mühimmat, personel ve lojistik destek sınırlarımız kullanılarak yapılacaktır. Yine yaralıların, hastaların tahliyesi Türkiye üzerinden yapılacaktır. Türkiye'yi böylesine büyük bir taahhüd altına sokacak koalisyon konusunda yetkililerin çok detaylı bir analiz ve değerlendirme yapmalarına ihtiyaç vardır. Umarım bu sefer de "ben yaptım oldu" mantığı işletilmez. Bu arada şu hususu da belirtmek isterim. Ne ABD ne Batı, ne İran ne de Araplar ve Kürtler Türkiye'nin kara unsurlarıyla Irak'a, Suriye'ye girmesi isterler. Bugün olduğu gibi bundan önce de öyleydi, bundan sonra da öyle devam edecek. Bakmayın bizim aklı evvellerin söylediklerine. Bu bizimkilerin ağzına çalınan bir kaşık baldan başka bir şey değildir.
TÜRKİYE IŞİD'İN HEDEFİNDE OLACAK
Böylesine bir taahhüdün Türkiye'nin başına açacağı risk ve tehditler nelerdir? Türkiye IŞİD'in hedefi haline gelir ve ülkemizde terörist faaliyetler icra edebileceklerini düşünürüz ve aklımıza IŞİD'in Musul Konsolosluğumuzdan rehin aldığı 49 vatandaşımız gelir. Irak'ta silahlandırılacak ve teşkilatlandırılıp eğitilecek bölgesel güçlerin IŞİD ile savaşı sonrası PKK, Kuzey Irak'ta Barzani ile otoriteyi paylaşacak bir konuma gelir. Özellikle de Irak Merkezi Hükümeti PKK'yı güçlendirerek Barzani'nin gücünü zayıflatarak kendisine tehdit teşkil etmesini önlemek isteyebilir. Böyle bir mücadeleden güçlenerek çıkacak olan PKK, Türkiye'yi daha büyük bir kargaşaya sürükleyebilir. Diğer taraftan IŞİD'e karşı yürütülecek söz konusu harekât, ağırlıklı olarak Irak'a yönelik olacaktır. Suriye'de ise Esad'ın güçlenmesini önlemek için IŞİD üzerine çok gidilmeyeceği görülüyor. Yalnız IŞİD'in Suriye kuzeyinde PYD'nin kontrolundaki Kürt bölgelerini ele geçirmesi önlenecek, belki Türkiye-Suriye sınırındaki şeridin IŞİD'den temizlenmesi sağlanacaktır. Ama Suriye sınırımızın hemen ötesinde PKK (PYD) kontrolünde otonom Kürt bölgesi de tesis edilmiş olacaktır. Burada tesis edilecek otonom Kürt bölgeleri, Türkiye tarafında, Hatay'a kadar uzanan şeritte yer alan Kürt yerleşim bölgeleriyle birlikte düşünüldüğünde tehlikenin büyüklüğü daha da önem kazanmaktadır.
ÜLKEMİZİ BEKLEYEN OLASI FELAKETLER
Sonuçta ABD bölge ile ilgili planlarını bazen fiilen işgal ederek, bazen taşeron olarak bölgedeki müttefiklerini ve muhalifleri kullanarak yeri geldiğinde IŞİD vb. terör örgütlerini devreye sokarak uygulamaya çalışmaktadır. Şimdi de koalisyon tesis ederek en iyi yaptığı şeyi yapmaya çalışıyor. Kendi belirlediği tehdidi müttefiklerine de kabul ettirerek tesis edilecek koalisyonla bu tehdidi bertaraf etmek. Söz konusu tehdidin bertaraf edilmesinde uygulanan yöntemin bölge ülkelerinin ve Türkiye'nin başına açacağı yeni tehdit/tehditler ne olacak? Cevap: "Onu da o zaman düşünürüz." Irak fiilen üçe bölünmüş olacak, yeni güçler ortaya çıkacak, yeni tehdit ve çatışmalar oluşacak, bunlar bölge ülkelerine yayılacak. Suriye'deki kanlı iç savaş devam edecek ve bölgeye terörist ve terör ihraç edecek. Türkiye'de PKK terör örgütü ve IŞİD türü terör örgütlerinin eylem yaptığı bir alana dönecek. Çok sayıda mültecinin yerleştiği Türkiye, Avrupa için mültecilerin alıkonulduğu ve radikal İslamcı teröristlerin muhafaza edildiği, onlara karşı ortak operasyonların yapıldığı bir ülke haline gelecek.
Siyasi iktidar ve yetkililer ne yapılmak istendiğinin ve bunun neye yol açacağının farkında mı?
İsmail Hakkı Pekin / Aydınlık / 09.09.2014