12 Eylül 2014 Cuma

HASAN BÖĞÜN/ Amerikan jeopolitikçiliği iflas ediyor

Kapitalist ABD 1800'lerin sonlarından itibaren emperyalist dış politika rotasına girince, diğer emperyalist ülkeler gibi dünyaya jeopolitik gözle bakmaya başladı. Bu bakış açısına göre, dünya üzerinde milli hareketlerin siyasi yapılanmaları olan devletler yok, bölgeler var.
 
20. yüzyılın başında Amiral Alfred Thayer Mahan'ın denizleri ve deniz yollarını esas alarak başlattığı, hemen aynı dönemde Halford Mackinder'in, İkinci Dünya Savaşı ertesinde Nicholas J. Spykman, 1960'larda Walt W. Rostov'un sonra da Zbigniev Brzezinski'nin güncellediği Amerikan jeopolitikçiliği, dünyayı üç alana bölüyor: ABD, Avrupa ve Japonya dış çemberi; Sahraaltı Afrika, Hindistan, Çin ve Uzak Doğu iç çemberi (rimland), geriye kalanı (Avrasya) dünya anakarasını oluşturuyor. Dünya anakarasında "dünyanın kalbi" (Süveyş Kanalı'ndan Çin'in Sincan-Uygur Özer Bölgesi'ne kadarki alan) bulunuyor. Buna göre ABD, Avrupa ve Japonya ile ittifak yaparak iç çembere (rimland) hakim olmalı, buradan da dünyanın kalbine hakim olmayı zorlamalı. İç çembere hakim olan dünya anakarasına, dünya ana karasına hakim olan bütün dünyaya hakim olur.
 
ROSTOV'UN TANIMLADIĞI İLKELER
 
Amerikan jeopolitiğinin temel ilkelerini, en açık biçimde Lyndon Johnson'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Walt W. Rostov sıralamıştır. Rostov'un 1960 yılında yayınlanan "The United States in the World Arena-Dünya Arenasında ABD" kitabında, bu ilkeleri şöyle ifade ediyor:
 
"ABD, özellikle devasa boyutlardaki Avrasya'nın açıklarında bulunan bir ada-kıta olarak görülmelidir. Avrasya'daki çeşitli güç kombinasyonları, ulusal çıkarlarımıza yönelik tehdittir ve potansiyel tehdit olmaya da devam edecektir. Avrasya'nın birleşen kaynakları ABD'nin askeri olarak yenilmesi yönünde ciddi bir tehdit olabileceğinden, düşman bir gücün ya da güçler grubunun o bölgeye ya da ABD'yi tehdit edecek büyüklükteki bir parçasına hakim olmaması Amerika'nın çıkarınadır."
 
Bu satırları açalım; Rostov diyor ki:
 
1. Avrasya'da kurulabilecek ittifaklar ABD için tehdit oluşturur.
2. Avrasya'daki müttefikler güçlerini birleştirirlerse ABD'yi askeri olarak yenebilirler.
3. ABD bu nedenle Avrasya'da kurulacak bir ittifakın Avrasya'ya veya ABD'yi tehdit edecek büyüklükte bir bölgesine hakim olmasını önlemelidir.
 
AVRASYA'DA İTTİFAKLAR
 
Günümüz dünyasındaki durum, Rostov'un tanımladığının tam tersidir. Avrasya'da üç "dünya gücü" (Çin, Rusya ve Hindistan), bölgesel savunma hedefiyle kurulmuş olan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile ekonomik ve mali işbirliği grubu BRİCS içinde ittifak oluşturdular. ABD'nin gelecekteki rakibi ilan ettiği Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi, Rusya dünyanın ikinci büyük askeri gücü ve Hindistan ise hızlı ekonomik gelişmesinin dışında dünyanın en kalabalık nüfuslu ülkesi. Üç ülke aynı zamanda nükleer güce sahip.
 
Jimmy Carter'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya'ya NATO'ya alarak Çin-Rusya ekseninin kurulmasını önlemeyi önermişti. Bu öneri hayata geçmediği gibi, ABD Ukrayna kışkırtmasını çıkararak Rusya-Çin yakınlaşmasını pekiştiriyor. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler ve Sibirya'ya odaklanan ortak projeler, yakınlaşmayı sağlamlaştıran ana etken.
 
Dahası, ABD ekonomik ve ticari yaptırımlar politikasıyla, kendi müttefiklerini de kaybetmenin tehlikesiyle karşı karşıya. Avrupa Birliği (AB) içinde Rusya'ya yaptırımlara isyan başladı. Slovakya yaptırımları veto edebileceğini açıkladı. Yaptırımlar en çok Alman sanayisini vuruyor. Almanya ve Fransa, Rus pazarını kaybetmenin ekonomik bedelini bir yere kadar ödeyebilirler. Aynı durum Japonya için de geçerli.
 
ABD daha akılcı bir "geri çekilme" stratejisi izlemezse, yakın gelecekte en önemli müttefiklerini kaybedebilir.
 
Salı, 02 Eylül 2014 / AYDINLIK